Tarihte 93 harbi diye tabir edilen Osmanlı Rus savaşının başladığı yıllar olarak anılan 1870’li yıllarda Arnavutluk’tan İstanbul’a göç eden Hacı Sadık ve Hacı İbrahim biraderler İstanbul’a yerleşir ve eskiden beri yaptıkları iş olan bozacılık mesleğini yaparak hayatlarını idame ettirirler. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde 1635 yılına ait bilgiler arasında “Esnaf-ı Dar-ı Bozacıyân” başlığı altında verilen bilgilere göre 17. yüzyılda İstanbul’da 300 dükkânda 1005 Bozacı çalışmaktadır. Bu bozacıların büyük bir çoğunluğu Ermeni kökenli Osmanlı vatandaşından oluşmaktadır. O dönemki vatandaşlarımızın ürettiği ve sattığı bozaların daha sulu ve ekşi bir kıvamda olduğu bilinmektedir. Ancak Arnavutluk’tan gelen Hacı Sadık ve Hacı İbrahim biraderler bozayı daha koyu ve henüz mayalanırken yani şekerin ekşimeye geçmek üzereyken sunum şekli ile satmayı düşünmüş ve başarılı olmuşlardır.
Önce direkler arası diye bilinen Fatih, Şehzadebaşı Çarşısı ve Fatih tiyatro bölgesi olan Fatih Çarşısı’nda sunum ve satışa yoğunlaşmıştır. Daha sonra da Vefa’daki “Şeyh Vefa Türbesi” yakınlarında “Bozacı dükkânı” adıyla kendilerine bir dükkân alanı tahsis etmişlerdir.
O dönemde bilindiği üzere birçok satış sunumu “seyyar satıcı” ile yapılırdı. Dükkân açmak işleri iyi giden ve müşterilerinin rağbeti olan esnafların en tabii yaptığı bir durumdu. “Biraderler” in yaptığı iş halkın yoğun ilgisini ve hatta sarayın da dikkatini çekmiştir.
O dönemlerin, geleneksel yönetimden daha çok batılılaşmayı tercih eden Padişah Abdülhamid tarafından düzenli saray mutfağında yerini alması istenmiştir. 1934 yılında Soyadı Kanunu çıktığında da Hacı Sadık ve Hacı İbrahim biraderler bugünkü semt adında anılan “VEFA” soyadını almışlardır. 1937 tarihinde Atatürk’ün semt dükkanına gelip bozayı içmesi ile daha da ünlenmiş ve bir marka haline gelmiştir. 1876 yılında ilk temelleri atılan dükkânın şu anda binlerce perakende noktasında satış standı ve geleneksel markalar adına bir misyonu yaşatma çabası olmuş ve geçmişi temsil eden markalar arasına girmiştir. Ailenin bir kuşağı Vefa’daki dükkân üzerinde çalışma ikamesini devam ettirirken, diğer bir kuşağı da daha çok perakende noktalarında hizmet ağırlığını ve özenini göstermektedir.
Boza en eski Türk içeceği olarak bilinmektedir. Tarihi 4-5 bin yıllık olan boza, kültür olarak eski olmasına rağmen birçok göç rüzgârından da etkilenmiş ve bugün Orta Anadolu’dan daha çok Balkan kültürünün bildiği bir ürün olmuştur. Tarihi bir rivayet olarak Konya’dan çıkıp o dönem Bulgaristan ve Romanya sınırı olan (bugünkü Dobruja) Osmanlı toprağına görev için giden Sarı Saltık oraya bu kültürü taşımıştır. Ve sonrasında kültür değişiminde Balkan içeceği olarak bilinen “Boza” aslında gerçek bir Orta Asya ilk Türk içeceklerinden biridir. O günden bugüne bozanın yerleşmiş damak tadı bazı kültürlerde daha çok rağbet gösterirken diğer kültürel topluluklara ön yargılı veya damağa uygun gelmemektedir.
Boza darı, şeker ve su bileşenlerinden oluşmaktadır. Fermente bir ürün olduğu için de gelişime bir özellik taşımamaktadır. Zaten gıda kodeksi de buna müsaade etmez iken ürün de fazla müdahaleyi kabul etmemektedir. Dolayısıyla bozayı insanlara daha çok denettirerek damak lezzeti alışkanlığı kazandırılmalıdır.
Bozanın dışında sirke üretimine de yine Hacı Sadık Vefa ve Hacı İbrahim Vefa tarafından başlanmıştır. Boza bilindiği üzere kış içeceği olup yazın üretilmemektedir. Yaz aylarında ise meşguliyet açısından şıra yapılmış ancak bozulduğu zaman -ki eski dönemde buzdolabı imkânı olmadığı için erken bozulur- sirkeye çevirerek onu satmışlardır. Daha sonra mutfaklarımızda ihtiyaç duyulan sos çeşitlerinde de raflarda markamızı konumlandırdık.
Arnavutluk’tan gelen Hacı Sadık (Solda) ve Hacı İbrahim (Sağda) biraderler bozayı daha koyu ve henüz mayalanırken yani şeker ekşimeye geçmek üzereyken sunum şekli ile satmayı düşünmüş ve başarılı olmuşlar.
Türk toplumunun geleneksel yapıya sahip olduğunu bilmekteyiz. Toplum olarak damak tadımıza yeni olan bir ürüne satış grafiğinde yükselmeden yaklaşım göstermiyoruz. Ancak tüketici birbirine referans verdiğinde daha çok deneme yanılma ile satış-satın alma sürecini yakalıyor. Dolayısıyla geleneksel markalar ve tatlar bu yönde çok şanslı. Geleneksel markaların, yeni üründe yatay marka büyümesi sağlayarak her ne kadar markayı risk alanına soksa da yeni ürün çıkarması ancak kendi marka alanına yakın ise başarı şansı yüksek olduğunu gözlemliyorum. Tüketicinin marka güvenine son günlerde daha çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Ama buradaki en büyük sorun “kurumsal yönetim” ile “aile şirketleri yönetimi” çatışması, onların da bu yönde topluma hitap edemediğini görüyoruz. Bunu başaran ülkemizde bir elin parmakları kadar azdır. Bu durum yüzyılı aşan firmaların ürün çeşitliliğini artırmaması veya marka yatay büyümesini tam anlamı ile yapamamasına neden olmakta ve gelişip büyümesine engel teşkil etmektedir.
Toplum olarak yeni çıkan bir marka veya ürüne bir anda rağbet göstermiyoruz. Bunun karşılığında yönetim karmaşası içerisinde olan eski markaların da çıkaracağı ama yönetimsel kararlılık açısından çıkaramadığı ürünlere de hazır bir toplumuz. Aslında satış stratejisi açısından 1980’li yıllardan yeni pazarlama anlayışı yaklaşımına uyan bir toplumuz. İşini iyi yapan işini yapmaya devam etsin anlayışındayız.
“Vefa” markasını diğer markalardan ayıran en büyük özellik şirket kuruluşundan bugüne üretimini devam ettirmiş olması. Bunun yanında bir de elbette ürünlerinde ve markasında hiçbir zaman müşterilerinde güven zedeleyeci bir imaj oluşturmamasıdır. Marka sorumluluğunu üzerinde taşımış ve müşterilerinin gıda güvenliğini, satış ve kâr önceliğine koyarak hijyen koşullarını hiçbir zaman arka plana atmamıştır. Bu durum müşterilerimizin dikkatinden kaçmamış ve müşteri sadakati ve bağlılığı sağlamıştır. Ayrıca firmamız müşteri memnuniyeti anketleri, müşteri talep anketleri yaparak müşterilerimizin markayı hangi konumda nerede görmek istiyor ise o yönde hareket etmiştir. Bizler aslında markayı tüketiciye teslim etmiş ve onların markayı yönetmesine izin vermiş bir anlayışla süreci yönetmekteyiz.
GÜNDEM KORİDORU
07 Şubat 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.