DOLAR 34,2811 0.46%
GBP 44,7541 0.77%
EURO 37,2189 0.42%
ALTIN 2.988,961,19
BIST 8.972,79-0,33%
BITCOIN 23242481.14787%
ETH 900130.60772%
İstanbul
12°

PARÇALI AZ BULUTLU

Bir oyuncak tren hikâyesi muhteşem bir müzeye nasıl dönüştü?

Bir oyuncak tren hikâyesi muhteşem bir müzeye nasıl dönüştü?

İş adamı olarak yaptıklarının, başından geçenlerin yanında hobileri, denizcilik sevdası ve sanata bakışıyla da hep merak edilen bir isim oldu Rahmi Koç. Türkiye’nin en merak edilen isimleri listesi yapılsa sanırım ilk üçe girer. Bir de onun öyle bir koleksiyonerlik tutkusu var ki, o da anlatılmaya değer yönlerinden biri. Bu tutkusunun babasının ona hediye ettiği oyuncak bir trenle başlaması belki de bu yazıyı kaleme almamı sağlayan en anlamlı ve de duygusal yönlerinden biri oldu….

12/10/2024 14:11

Bu yazıya öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk özel vakfı olarak akıllara kazınan Vehbi Koç Vakfı’ndan söz ederek başlamak gerekiyor. Köklü vakıf geleneğini yeniden canlandırmak amacıyla takvimler 1969 yılını gösterdiğinde Vehbi Koç tarafından kurulan bir vakıftan bahsediyoruz. Vakfın, modern ve gelişen Türkiye için temel hizmet sahaları olarak belirlediği eğitim, sağlık ve kültür sektörlerinde kapsamlı faaliyetleri herkes tarafından bilinir. Öyle ki Vakıf, her biri mükemmellik merkezi haline getirilen kuruluşlarıyla örnek teşkil etmenin yanı sıra geniş çaplı proje destekleriyle de topluma hizmet veriyor. Bununla da kalmıyor, ilgili bakanlık ve yerel kurumlarla iş birliği içinde okul, yurt, hastane ve tıp merkezi inşa edip bağışlayarak toplumsal kalkınmayı destekliyor; binlerce yetenekli gence umut oluyor… Toplumsal anlamda böylesine çok yönlü ayakları olan kurum sayısının Türkiye’de bir elin parmağını geçmediğini söylesek yeridir.

ÖNCE DÜNYAYI GÖZLEMLEDİ SONRA VAKFINI KURDU

Vehbi Koç Vakfı’nın kuruluş sürecini, koleksiyonerlik tutkusunun başlangıcını, çocukluk anılarını ve bugün Türkiye’nin farklı illerinde dünya endüstriyel mirasının değerli örneklerini barındıran müzelerinin doğuş hikayesini dinlemek için Rahmi Koç’a kulak veriyoruz. Bakın neler söylüyor: “Babam ve annem, 1945 yılında kardeşim Sevgi Gönül’ü duyma sorununu tedavi ettirmek için Amerika’ya, Johns Hopkins’e götürdüler ve ameliyat ettirdiler. Vehbi Koç, gittiği her yeri tetkik eder, dikkatle incelerdi. Amerika’da üniversitelerin, hastanelerin ve müzelerin büyük vakıflar tarafından kurulduğunu veya finanse edildiğini gördü. Bu gözlemlerinden yola çıkarak Türkiye’de benzer bir yardım sisteminin oluşturulması gerektiğine karar verdi. Osmanlı’dan kalan vakıflar Türkiye’de hâlâ mevcuttu, ancak yeni bir yapı oluşturmak gerekiyordu. Bunun için 16 yıl boyunca çalışıldı ve nihayetinde, Vehbi Koç Vakfı kuruldu. Bugün şahsi yardımlarımız dışındaki bütün yardımlarımız Vehbi Koç Vakfı aracılığıyla gerçekleştirilirken Vakfın geliri, Koç Holding’in gelirinin yüzde 10’u ile finanse ediliyor.”

HENRY FORD MÜZESİ’NDEN İLHAM ALDI

Koleksiyonerlik tutkusunun nasıl başladığından da bahseden Rahmi M. Koç, “Eskiden iş adamları, Berlin’e, Macaristan’a veya Viyana’ya giderdi. Avusturalyalı bir dadımız vardı. Babamız gittiği zaman kız kardeşim Semahat’a (Semahat Arsel) kutu bebeği getirirdi. Bana da kendine göre bir şey getirirdi. Dadımız ‘Babanıza söyleyelim; bize sistematik bir hediye getirsin, Martin tren getirsin mesela’ dedi. Biz de babamızdan istedik. O da bir lokomotif, bir de bir kömür vagonu getirmiş. Dadımız ‘Bunun arkası da var’ deyince babam, ‘Her gittiğimizde biraz getiririz, tamamlarız’ dedi. Sonra buharlı silindirler, buharlı gemilerle bir koleksiyon başladı” diyerek üniversite zamanında da bu merakım devam etti. Paramız oldukça bir şeyler alırdık. Öyle öyle birikmeye başladı…” diyerek, müzelerinin kuruluş hikayesini anlatmaya başlıyor: “1958-1959 gibi Otosan’ı kuracağız. Bizi Detroit’e gönderdiler. Otosan’ın makinelerinden Ford’a sipariş etmek üzere… Üç hafta kaldık. Henry Ford Müzesi vardı. Vaktim boş olduğunda bu müzeye giderdim. Otomobilin seri imalat olarak dünyaya yayılması Henry Ford sayesinde olmuştur.  Müzesi, geniş, kapsamlı ve tam Amerikan hayatını aksettiren bir müzeydi. Türkiye’ye geldik. Biz de bir müze kuracağız, kendi sanayimizden artan şeyleri koyalım dedik. Türkiye’nin endüstriyel hayatına yönelik hiçbir şey kalmamıştı. Bulabildiklerimiz ya yurt dışından ithal edilenlerdi ya da yurt dışından aldık, getirdik. 7’den 70’e kadar, hatta şimdi hayat uzadı 5’ten 90’a kadar alakasını çekecek nitelikte olmalıydı; öyle de oldu” diyerek müzelerin tüm ailenin ilgisini çekecek şeylerin olduğuna dikkat çekiyor.

ZAMAN YOLCULUĞU

Bugün geldiğimiz noktada sanayi, iletişim ve ulaşım tarihindeki gelişmeleri yansıtan ilk büyük kuruluş olan Rahmi M. Koç Müzesi, ziyaretçileri adeta bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Müze; karayolu ulaşımı, raylı ulaşım, havacılık, denizcilik, makineler, iletişim, bilimsel aletler, model ve oyuncak, yaşayan geçmiş ve eğitim bölümlerinden oluşuyor. Çoğu Rahmi M. Koç’un özel koleksiyonundan oluşan eserlerin yanı sıra çeşitli kurum, kuruluş ve kişiler tarafından yapılan bağışlar ve süreli olarak verilen eserler de müzeye farklı bir boyut katıyor diyebiliriz. Gramofon iğnesinden çevirmeli telefona, klasik otomobillerden uçak modellerine kadar müzede bulunan binlerce farklı obje ziyaretçiler tarafından ilgi ile izleniyor. 1996 yılında Avrupa Müzeleri Konseyi Özel Ödülü, müzecilik konusundaki öncülük ve girişimciliğinden dolayı Rahmi M. Koç’a verilmesi tam isabet bir karar olmuş. Ödül, ilk defa bir Türk müzesine layık görülmesi açısından ayrı bir anlam taşıyor. Böylesine değerli ve de anlamlı yapılar ne kadar çoğalırsa, örnek teşkil edecek, sanata verdiğimiz değer de bir o kadar artacaktır.

 

En az 10 karakter gerekli