DOLAR 36,6146 0.07%
GBP 47,4314 0.08%
EURO 39,9798 0%
ALTIN 3.430,300,00
BIST 10.582,151,38%
BITCOIN 30205251.30375%
ETH 69743-0.32321%
İstanbul
15°

AÇIK

Eleştiri dediğin yıkıcı olmalı

Eleştiri dediğin yıkıcı olmalı

08/03/2025 16:13

Bizim esnaf geleneğinden CRM kültürüne geçmiş meşhur bir düsturumuzu hatırlatarak başlamak istiyorum: “Memnuniyetinizi dostlarınıza, şikâyetinizi bizlere bildiriniz…” İş dünyası, ürünlerinin, stratejilerinin, reklam kampanyalarının, hizmet kalitesinin, üretim süreçlerinin eleştirilmesine ne kadar açık? Eleştirinin faydalarının ne kadar farkında? Yapıcı eleştiri bir tarafa, belki de özellikle yıkıcı eleştirinin bize katabilecekleri hakkında hiç düşündük mü? Gelin, sanat dünyamızdaki alkış bolluğu ve eleştiri eksikliğini ele alıp, üstünde düşünelim… Rus İmparatorluk Bale Topluluğu, Çaykovski’nin Kuğu Gölü Balesini ocak ayında İstanbul’da sergiledi. Lütfi Kırdar’daki gösteriden önce birkaç söz etmek için sahneye çıkan grubun sanat direktörü Gediminas Taranda, her cümlesinin alkışlarla kesilmesini önce şaşkınlıkla karşıladı, sonra da, – “Neden alkışlıyorsunuz, henüz bir şey görmediniz ki” dedi… Rus sanatçı kötü bir gösteri sonrasında bile ayakta alkışlanacağını bilmiyordu tabii… Pek de matah olmayan sanat gösterilerinin ayakta alkışlanması her seferinde canımı sıkar ve “Bu sanatçılar neden daha iyisi için çaba göstersinler ki” diye düşünürüm…

Ne demiş Sadi Şirazi: “Kusuru kendisine söylenmeyen insan, ayıbını hüner sanır.” Bu nedenle olsa gerek, zamanla yapıcı eleştiri kavramına da şüpheyle yaklaşmaya, bilhassa sanat ürünlerinin kibarca eleştirisinin işe yaramayacağını hatta sanata ve sanatçıya zarar vereceğini ve sanat dünyamızda büyük bir çürük domates eksikliği olduğunu düşünmeye başladım. Öncelikle hoşnutsuzluğu ifade eden bu eylem, aynı zamanda, izleyicilerin performansların kalitesi hakkında söz sahibi olmayı bekledikleri bir eğlence kültürünün oluşmasını sağlar. Aslında bizim kültürümüzde eleştirinin gereği ve önemi hakkında güzel sözler vardır: “Dost acı söyler” der, “Tabak sevdiği deriyi yerden yere vurur” diye de ekleriz… Ancak bu sözleri genellikle, az sonra boğazımızın dokuz boğumundan geçecek eleştirilerden önce sarf ederiz… Malum, “Boğaz dokuz boğumdur, dokuz yutkun bir konuş” denilmiştir. Bazen beğenmediğim bir gösteriden sonra, isteksizce alkışlayanlar veya alkışlamamak için çantasını toparlayıp ayaklanmaya çalışanlar arasında benim gibi düşünen kaç kişi olduğunu ve yuhalasam bana katılan olur mu, diye düşünürüm. Cesaret edip de yuhalayamadığım için henüz bu sorunun cevabını bilmiyorum. Eleştiri kültürünün eksikliğinin, gelişmenin önünde ciddi bir engel olduğunu düşünüyorum. Özellikle de sanat alanında… Herkesin ve her fikrin yerin dibine sokulduğu X gibi sosyal medya platformlarında sanat eleştirisinin ne kadar az olduğuna dikkat ettiniz mi? Eleştiri dediğin yıkıcı olmalı, dememin nedenine gelince… Çünkü bir sanatçıya, korkunç performansı hakkında, “İyisin, hoşsun ama daha iyi olabilirsin” demek mi etkilidir, suratına bir domates fırlatmak mı? Hülasa, yıkıcı eleştirinin ilk yıktığı şey, iyi olduğun zannıdır…

En az 10 karakter gerekli