Humus maddesinin gizemlerini çözerek çorak toprakları yeşillendiren Müfit Tarhan, Humintech şirketiyle tarımda devrim denilebilecek çalışmalar gerçekleştiriyor. ATİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak da Türkiye-Almanya ticari ilişkilerini canlandırmaya çalışan Müfit Tarhan ile gerçekleştirdiğimiz bu röportajda iş insanının vizyoner bakış açısını ve ilham verici hikâyesini keşfettik.
Humik madde, bitkisel ve hayvansal atıkların toprakta uzun süreli ayrışması ve dönüşümü sonucu oluşan kahverengi veya siyah renkli organik bileşiklerdir. Toprağın yüzde 65-75’ini oluşturan humus, toprak verimliliği ve sağlıklı bir toprak yapısı için oldukça önemlidir. Tarımla ilgilenmiyorsanız bu maddeyi belki de hiç duymamış olabilirsiniz. Fakat önemini bu madde olmadan doğada yaşamın var olmayacağını öğrenerek anlayacaksınız…
Öncelikle okuyucularımızın bilgilenmesi için humik madde ve humik asitlerin ne olduğunu, humik maddelerin tarım, çevre ve endüstri gibi farklı sektörlerde nasıl kullanıldığını açıklar mısınız?
Alman Ruhr kömür işletmeleri ile Bonn Üniversitesi birlikte 1970’li yıllarda kömür çıkartılan yerlerin tekrardan yeşillenebilmesi için bir proje geliştirmişlerdi. Bu proje içerisinde per humus adında bir ürün gerçekleştiriyorlardı.
Topraktaki humus maddesinin özü ise humik asit. Kısaca humus maddesi organik atıkların toprakta elementlerine ayrışmasıyla oluşan bir madde. Bu maddenin çok önemli bir görevi var. Topraktaki 20 santimlik Humus tabakası yer yüzündeki hayatın var oluş nedenidir. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve diğer canlıların hayatı bu maddeye bağlı. Bu 20 santimlik tabakanın var olmadığı bir dünyada yaşayamayız. Ben bu maddeye trafik polisi diyorum. Doğada bulunan civa, arsenik, kurşun, çinko gibi ağır elementlerin kaynak sularına karışmasını önlüyor.
1 santim toprakta humus maddesinin oluşabilmesi için 1000 yıla ihtiyaç var. Yani organik atıkların toprakta bulunan mikro organizmalar tarafından elementlerine ayrılması yaklaşık 1000 yıl sürmekte. Türkiye’de maalesef tarım alanlarında betonlaşma yapıldığı için humus maddesinden çok az bulunuyor. Amazon Ormanlarında büyük bir humus zenginliği var. Çünkü çok fazla organik atık oluşuyor. Bundan 50 yıl önce kimya sanayisi toprağın ölü bir madde olduğunu anlatıyordu. Fakat günümüzde geliştirilen elektronik mikroskoplarla birlikte bir karış toprağın içerisinde yaklaşık dünya nüfusu kadar mikro organizma bulunduğunu görüyoruz. Şu anda toprakta bilinen bakteri sayısı ise 150 bin ve bu bakterilerin hepsinin ayrı görevleri var. Sonuç olarak artık toprağın ölü bir madde olmadığını biliyoruz. Dünya nüfusu şu anda 8 milyar, bu sayının 2050’de 10 milyara çıkması bekleniyor. Bu kadar insanın beslenmesi ciddi bir sorun. Toprağın önemi o süreçlerde daha da net anlaşılacak.
Humintech’in kuruluş hikâyesini anlatabilir misiniz?
Humintech, 1970’li yıllarda humus maddesini kıraç hale gelen toprakların tekrardan yeşillendirilmesi amacıyla kullanan bir şirket. Uzun yıllar nükleer santrallerin kuruluşlarına katkı sağladım. Akkuyu Nükleer Santrali’nin kuruluşunda projenin başında yer alacaktım fakat proje yap-işlet-devret şeklinde ilerleyince Alman ortaklarımız projede yer almak istemedi. Sonrasında bana Çin’de bir görev verildi fakat ben Çin’e gitmeyi kabul etmeyerek bu işlere soyundum. Bu işe başlamamın bir sebebi de şu; ülkemize baktığınız zaman Antik Roma döneminden kalma bazı bölgelerde üzüm gravürleriyle karşılaşıyorum. Anadolu bölgesi bu kültürün beşiğidir. Bu işlere ilk olarak İzmir Akhisar’da bir fide ıslah etme firması kurarak başladık. Özel sektörde bizden başka bu işi yapan yoktu. Bizde o dönemde Almanya’dan toprak düzenleyici alıyorduk. “Sonrasında bana Almanya’dan toprak düzenleyici temin ettiğimiz firmayı satın almak ister misiniz? “şeklinde bir teklif geldi. Biz de o firmayı 15 sene önce sadece 1 Mark’a satın aldık. Sonrasında firmanın ismini Humintech olarak değiştirdik. Zaman içerisinde patentli 4-5 ürün geliştirdik ve humik maddelerin dünyadaki önemli adreslerinden biri olduk. Almanya gibi büyük bir teknoloji ülkesinde bu işi bizden başka yapan yok. Bu ürünü 76 ülkeye ihraç ediyoruz. Bu iş biraz vizyon ile ilgili. Biz bu işe başladığımızda fuarlarda karşılaştığımız dünya devleri, yaptığımız işin tutmayacağını düşünerek bizlere bıyık altından gülüyorlardı. Çiftçilerde daha gübreye para bulamazken doğal olarak bizden de humik maddesi satın almak istemiyordu. Almanya topraklarındaki organik madde miktarı yüzde 1 ile 3 arasında. Türkiye’de bu rakam bazı bölgelerde yüzde 0,1. Bu rakam tarımsal faaliyetler için çok düşük. Bizde hem ülkemizde hem de dünyada humik madde üretiminde bir açıklık fark ettiğimiz için bu pazara giriş yaptık.
ATİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak, Türkiye ve Almanya arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin son durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu andaki ATİAD yönetiminde kurucu üye olan tek kişiyim. ATİAD bundan yaklaşık 32 yıl önce çoğunlukla tekstil sektörüyle uğraşan kişilerle kurulan bir sivil toplum örgütü. O yıllarda tekstil bizim en önemli ihracat kalemimizdi ve o iş insanlarının çoğunun da Almanya’da yapılanmaları vardı. Türkiye o zamanlar Avrupa Gümrük Birliği’nde değildi. ATİAD Türkiye’nin Avrupa Gümrük Birliği’ne girmesinde büyük rol oynadı. Birliğe girebilmemiz için zamanında Strazburg’dan gelen 40 milletvekilini ATİAD bünyesinde Antalya’da ağırladık. O milletvekillerinin oylarıyla Avrupa Gümrük Birliği’ne girdik. ATİAD’ın Türkiye ihracatında böylesine tarihsel bir rolü var. Tabii tekstilde zamanla rekabetin artmasıyla ve başka pazarların açılmasıyla gücünü yitirince ATİAD’da gıda ve tarım sektörlerinde fazlalık oluştu. Artık ATİAD’da Humintech gibi teknoloji firmaları da var. Alman siyasetinde tarafsızlık politikası vardır. Her esen rüzgâra yelken açmıyorlar. Bu durum, ATİAD’a gerek Alman pollitikacıları gerekse de Türk politikacıları nezdinde bir cazibe kazandırdı. Almanya ile Türkiye arasındaki ticari hacim çok büyük. Almanya ile karşılıklı alışveriş politikamız var. Yıllardan beridir de süreç böyle ilerliyor. Dolayısıyla ilişkilerimiz kolay kolay kopmaz diye düşünüyoruz. Fakat bu alışverişleri daha yukarı çekmek gerekiyor.
GÜNDEM KORİDORU
21 Kasım 2024