AZ BULUTLU
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği ‘nin (TGSD) yeni döneminde, öncelikle veri ağırlıklı analizler yapıp sektörel raporları ilgili yerlerle paylaşacağını ve sektörün her türlü sorunlarını dile getireceğini belirten TGSD Başkanı Toygar Narbay, derneğin paydaş tabanının daha da genişletilmesi için çalışmalar yapacaklarını söylüyor. Narbay, “Sektörle, ekonomik ve politik raporları günlük olarak paylaşacağız. Bunun haricinde de Genç TGSD ve TGSD Akademi ile hem gençlere hem üniversite öğrencilerine hem de sektör çalışanlarına bilgi ve becerilerini artıracak, vizyonlarını genişletecek çalışmalar yapacağız” diyerek, önümüzdeki dönem planlarından bahsediyor.
Son zamanlarda sıkça duyulmaya başlanan, “Hazır giyim üçüncü dünya ülkesi sektörü, Türkiye bu sektörden çıkmalı” söyleminin çok talihsiz bir yorum olduğunun altını çizen Narbay, bugün Avrupa’daki saha iktidarların yükselmesindeki temel nedenlerden bir tanesinin, 90’lı yıllarda sanayiden çıkıp ucuz olduğu düşünülen iş gücü yoğun sanayileri Çin’e aktarmaları ve kendilerinin daha çok hizmet sektöründe konumlamaları olduğunu, bu durumun Avrupa’nın teknolojik gelişme hızını da Uzak Doğu’ya kaptırması ile sonuçlandığına dikkat çekiyor. Avrupa ve hatta ABD’nin de sanayileri tekrar kendi bölgelerine çekmek için çalışmalar yaptığını vurgulayan Narbay, “Şu anda acilen bütün sanayileri tekrar Avrupa’ya çekmek için yeşil mutabakat ile Avrupa’daki sanayileşmeyi hızlandırmaya çalışıyorlar. ABD’de aynısını yaparak üretimi geri getirmeye çalışıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin sektörden çıkması gibi bir tercih yapması çok talihsiz olur. Çünkü son 15 yıla baktığımızda ortalama 960 bin iş gücüne katılım var” diyor.
Avrupa’da iş gücüne katılım oranının yüzde 70 olduğunu ama Türkiye’de yüzde 54’lerde olduğunu dile getiren Narbay, “Geniş tanımlı işsizliğe bakıldığında yüzde 28’lerde olduğu görülüyor. Yani bu noktada 590 bin hazır giyim, tekstil ile birlikte 1 milyona yaklaşan çalışan sayısını yok sayarak sektörden çıkmayı düşünmek bu şartlarda mümkün değil. Kaldı ki bugüne kadar tekstil ve hazır giyim olarak 40 milyar Doların üzerinde bir yatırım yapıldığı düşünülürse bu 40 milyar Doları çöpe atıp başka bir sektöre yatırım mı yapılacak, 1 milyon kişi işsiz bırakılıp, yani bu çok akılcı bir söylem değil” şeklinde konuşuyor.
TGSD, emek yoğun sektörlerdeki KOBİ’lere verilen çalışan başı 2.500 TL desteğin, ölçek gözetmeksizin tüm firmalara verilmesini istiyor
Uygulanan ekonomi politikasında kurun baskılanarak faizin yüksek tutulmasının Türkiye’ye ne kadar fayda sağladığının etki analizinin tekrar yapılması gerektiğini söyleyen Narbay, şunları söylüyor: “Zira biz bu analizi yaptığımızda şunu görüyoruz; geçtiğimiz yıl yüzde 44 enflasyon, yüzde 50 politika faizi ile politika faizinin bileşiği yüzde 63,5’lara geldi. Şimdi yüzde 63,5 bileşik faiz verirken Avronun yüzde 12, Doların yüzde 20, yani kur sepetinin yüzde 16 artması, sepet bazında yüzde 40,5, yani yüzde 40’ın üzerinde döviz sepet faizi vermemize neden oldu. Dolar bazında yüzde 36’larda, Avro bazında da yüzde 46’lar ortalamaya vurursak yüzde 40’lara geliyor. Bu çok yüksek bir faiz. Yurt dışında bu yüzde maksimum 5-6’dır. Türkiye dolayısıyla 6-7 kat daha fazla faiz ödedi.”
Özellikle dünya genelinde ithal ürünlerde forward kurunun önemine dikkat çeken Narbay, “Forward kurlar, cari kur çarpı cari faiz bölü karşı ülkenin faiz oranı ile belirleniyor. Dolayısıyla ithal ürünlerde bizim ülkedeki yüksek faiz aslında forward kuruyla fiyatın içine girmiş oluyor. İthal ürün Türkiye’ye geldikten sonra vadeli satışlarla aslında yüksek ticari faiz oranı da ürünün üstüne binmiş oluyor. Yani faizi yüksek tutup döviz kurunu baskılarken o yüksek faizi de ürün fiyatlarının içine geçirmiş oluyor, ekonomi yönetimi ve faiz de enflasyonu yükseltiyor. Enflasyon yükseldikçe faizi o oranda tutmak gerekiyor fakat aynı zamanda o yüksek faizin de gün sonunda ürün fiyatlarının içine ama forward kuruyla ama ticari faizlerle girmesi söz konusu ve bu bir kısır döngüye sebep oluyor. Dövize yüksek faiz uygulayarak TL maliyetleri hassas olan sektörlere verilen zararın etkisi gözden geçirilmeli diye düşünüyorum” diyerek, ekonomi politikalarının güncellenmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Hazır giyim sektörünün, pandemi döneminde baskılanmış talep dolayısıyla pandeminin hemen arkasından hızlı bir yükseliş gösterdiğini dile getiren TGSD Başkanı Dr. Ümit Özüren, “Avrupa’ya yakın bir üretim yeri olan Türkiye’nin bu konudan faydalanmasını sağladı. Ama devamında fazladan alınan ürünlerle ilgili artan stoklar talebin düşmesini beraberinde getirdi. Rakamlara baktığımızda 2023 yılında genel dünya hazır giyim ticaretindeki düşüşe paralel bir seyir seyreden Türkiye hazır giyimi 2024 yılında bundan negatif ayrışıp, daha fazla pazar kaybı yaşadı. Bu da aslında temelinde rekabet şartlarının bizim aleyhimize bozulmasından kaynaklanıyor. Bu kaybın temelinde küresel etkiler olduğu gibi yerel faktörler de etkili oldu” diyerek, pandemi sonrası yükselen hazır giyim sektörünün son yıllarda neden zorlandığına açıklık getiriyor.
Türkiye’nin hem ithalattaki artışı hem de ihracattaki düşüşü göz önünde bulundurulduğuna son iki yılda 4 milyar Dolar civarında bir üretim kaybıyla karşı karşıya kaldığına dikkat çeken Özüren, “Bu çok büyük bir rakam. Bu Türkiye’nin cari açığını artıran bir faktör olduğu gibi istihdamın da önünde bir engel teşkil ediyor. Burada kur faiz dengesinin enflasyona paralel bir şekilde planlanması ve konumlandırılması gerekiyor. Bu şekilde yapıldığı takdirde bizim kaybımızı çok kısa bir sürede geri almaya ve bunun devamında da yeniden istihdam sağlama şansımız mevcut” diyor ve sözlerini noktalıyor.
GÜNDEM KORİDORU
13 Nisan 2025