Fosil yakıtların tüketiminin doğaya çok zarar verdiği herkes tarafından bilinen bir gerçek. Ayrıca bu kaynağın sınırlı miktarda olduğu ve yakında tükeneceği her geçen gün konuşuluyor. Dünyanın 2050 yılına kadar ‘net sıfır’ emisyona ulaşma hedefinde fosil yakıta alternatif olarak hem doğa dostu olmasıyla hem de kaynağının sınırsız olmasıyla hidrojen enerjisi karşımıza çıkıyor. Ülkemiz de bu değişime ayak uydurmak adına yapılan çalışmalar uluslararası düzeyde ilerletiyor. Hidrojenin yeni sanayi stratejisi olarak ülkelerin bir adım öne çıkabileceği yeni bir oyun alanı olduğuna dikkat çeken İSO Yönetim Kurulu Üyesi Vehbi Canpolat, bugün 1,4 milyar Dolar büyüklüğündeki hidrojen pazarının 2030 yılına kadar 12 milyar Dolar’a yükseleceğine dikkat çekiyor. Canpolat, “Hidrojen enerjisinin net sıfır hedefine ulaşma ve temiz enerji dönüşümü gayretinin yanı sıra, jeopolitik nedenlerle de enerji arz güvenliği ile sınanan dünya için kritik bir rol oynayacak” diye konuşuyor.
Hidrojen, dünyanın 2050 yılına kadar ‘net sıfır’ emisyona ulaşabilmesi için kilit bir role sahip. Yenilenebilir enerji, biyoyakıt veya enerji verimliliği gibi karbondan arındırma teknolojilerinin tamamlayıcısı olmasının yanında ‘temiz hidrojen’ veya renk koduyla ifade edilirse ‘yeşil hidrojen’ aslında çok daha fazlasını vaat ediyor. Denizcilik, havacılık gibi ulaşım sektörleri ile çelik, amonyak gibi endüstri sektörleri için uzun vadeli, ölçeklenebilir ve uygun maliyetli bir enerji kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca hidrojen yakıtı, kimyasal ve enerji taşıyıcısı olarak kullanılabildiği için bu pazarları birbirine bağlayacağı ve temelden değiştireceği düşünülüyor.
Hidrojen enerjisinin net sıfır hedefine ulaşma ve temiz enerji dönüşümü gayretinin yanı sıra, jeopolitik nedenlerle de enerji arz güvenliği ile sınanan dünya için kritik bir rol oynayacağını dile getiren İSO Yönetim Kurulu Üyesi Vehbi Canpolat, şunları söyledi: “Hidrojen enerjisi yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin ülkeler için veya talep potansiyeli taşıyan ülkelere ihracat için yeni ticaret kapıları anlamına gelecek. Yeşil hidrojen geniş ölçekte sürdürülebilir ve teknoloji odaklı yeni sanayi stratejisi olarak ülkelerin bir adım öne çıkabileceği yeni bir oyun alanı. Yapılan projeksiyonlara göre bugün 1,4 milyar Dolar büyüklüğündeki hidrojen pazarı 2030 yılına kadar 12 milyar Dolar’a yükselecek. Net sıfır hedefi gerçekleşecek olursa 112 milyar Dolar’a ulaşacak.”
Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurulu’nun, Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak ve sürekli kılmak amacıyla 2020 yılında faaliyet vermeye başladığını kaydeden TENMAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Uğur Çevik, “TENMAK, bilimsel araştırmalar yapmakta ve yaptırmakta, bu araştırmaları koordine etmekte, teşvik etmekte ve destek vermektedir. TENMAK’ın önemli sorumluluklarından birisi de ülkemiz ekonomisini karbondan arındırarak sürdürülebilir temiz enerji geleceği oluşturmak, bu konuda farklılık oluşturmak ve temiz enerji hedeflerini uluslararası enerji politikası ile birleştirmektir” dedi.
Hidrojen Teknolojileri Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Dinçer de yaptığı bir konuşmada hidrojen ekonomisi konusunda şöyle açıklamalarda bulundu: “Hidrojen ekonomisi için sektörün dönüşümü noktasına dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle insanlığın ihtiyaçlarına bakmamız gerekiyor. Bu ihtiyaçlar ise baktığımız zaman temiz hava, temiz gıda, temiz su, temiz enerji. Ancak enerjiniz temiz değilse diğerlerinin de temiz kalması mümkün olmuyor.
Dolayısıyla enerjinin mutlaka ve mutlaka temiz olması gerekiyor. Günümüze kadar olan süreçte enerji denkleminde yenilenebilir enerji, nükleer ve fosil kaynakları görmüştük. Fosil kaynaklar şimdi denklemin dışına çıkıyor. Peki, denklemin içine kim geliyor? Hidrojen geliyor. Peki, hidrojenin buradaki yolu nasıl olacak? Bu tarihi süreçleri yaşıyor olmak aslında insanlık için hem problemli hem de büyük fırsat oluşturuyor.”
Türk-Alman ticari ilişkilerinin çok çeşitli alanlarda ve oldukça kapsamlı olduğuna işaret eden Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz, köklü geçmişi olan iki ülke ilişkisinin aynı zamanda son derece dengeli ilerlediğini aktardı.
Schulz, Almanya’nın ihracat yaptığı en büyük ve en önemli ülkelerden birinin Türkiye olduğunu kaydederek, şöyle konuştu: “Almanya aynı zamanda Türkiye’nin ihracat yaptığı en önemli, en büyük ülke ve Türkiye’nin ithalat yaptığı ülkeler arasında da Rusya ve Çin Halk Cumhuriyetinden sonra üçüncü sırada yer alıyor. Buna rağmen biz ilişkilerimizin bu alanda daha da yoğunlaşmasını, daha da gelişmesini istiyoruz. Hem ticaret alanında hem yatırımlar alanında. Enerji sektörü gerçekten ikili ilişkilerimizde çok önemli bir yer teşkil ediyor. Türkiye’de 8 bini aşkın Alman şirketi yatırım yapmış ve hala faaliyet gösteriyor. Bu şirketler içinde enerji sektöründe çalışan çok sayıda şirket var.”
Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği Başkanı Yusuf Günay, Türkiye’de hidrojen ekonomisini geliştirebilmek için Avrupa Birliği’nin ve Almanya’nın hidrojen taleplerine yönelik hedefler oluşturmanın önemli bir rol oynayabileceğini belirterek, buna yönelik olarak belirlenen bölgelerde hidrojen çiftlikleri kurulması gerektiğini söyledi. Günay, “Almanya 10 yıl boyunca yaklaşık 10 milyar Euroluk hidrojen alacak, Avrupa Hidrojen Bankası 3 milyar Euro tutarında iki ihale yaptı. Aslında iki otorite alıcısı ortaya çıkmış oldu. İnsanlar projelerini sunacaklar, dünyanın değişik ülkelerinde üretip Avrupa Birliği ülkelerine pazarlayacaklar. Almanya buna yönelik MENA ülkeleri ile ve Avustralya gibi uzak ülkelerle de çerçeve anlaşmaları yaptı” dedi.
Türkiye’nin AB’nin mevcut anlaşma yaptığı ülkelerden daha önemli avantajlara sahip olduğumuzu belirten Günay; “İddia ediyoruz ve zaman zaman Alman muhataplarımıza da bunları ifade ettik. Bu dernek vasıtasıyla iş dünyasına kamu bürokrasisine biz de Avrupa’yla ve diğer dünyayla birlikte aynı eş zamanlı olarak düzenlemelerinizi ve regülasyonlarımızı yapalım dedik. Türkiye’de belli bölgeleri hidrojen çiftlikleri haline getirerek ana enerji sisteminden bağımsız sadece ihracat hedefli çalışmaların yapılması konusunda raporlarımızı ilgili mercilere sunduk” ifadesini kullandı. Türkiye’de hidrojene ihtiyacı olan şirket ya da kuruluşlar, fabrikalar hidrojen bulamadığı için sistemini değiştiremediğini belirten Günay; “Hidrojen üretme imkânı olan da alacak kişi olmadığı için üretemiyor. Şimdi burada bir “offtaker” (alıcı) olması lazım. AB‘nin 2030’a kadar 20 milyon ton hedef var. Bunun 10 milyonunu kendilerinin üretmesini geri kalanını ise ithal etmeyi planlıyor. Almanya ve Avrupa Birliği artık alıcı olarak ortaya çıkıyor. Bu Türkiye için bir hedef olmalı.” dedi.
Bosch, yalnızca hidrojen kullanmayı değil, aynı zamanda üretimi için akıllı teknoloji sağlamayı da planlıyor. Bu amaçla şirket, bir elektrolizörün merkezi elemanı olan bir elektroliz yığını geliştirdi. Yığın, suyu oksijen ve hidrojene ayırmak için elektrik kullanan 100’den fazla elektroliz hücresinden oluşuyor. 1.25 megavatlık bir çıkış için tasarlanmış. Bu, saatte 23 kilogram hidrojen üretimine eşdeğer. Bosch elektroliz yığını, 1 megavat ve üzeri üretim yapan küçük ölçekli tesislerden büyük, gigavat ölçekli tesislere kadar kullanıma uygun. Yığının 2025 yılında pazara sunulmaya hazır hale gelmesi bekleniyor. Buna ek olarak Bosch, elektrolizör yığınını bir kontrol ünitesi, güç elektroniği ve çeşitli sensörlerle birleştirerek bir akıllı elektroliz modülü oluşturmayı planlıyor. Ayrıca yine Bosch tarafından geliştirilen Hidrojen dolum istasyonları, mobilite sektörünün karbondan arındırılmasında önemli bir rol oynuyor. Önümüzdeki altı yıl içerisinde, dünya genelinde birkaç bin hidrojen dolum istasyonunun faaliyete geçmesi planlanıyor. Bosch Rexroth, iş ortaklarıyla birlikte hidrojenin sıkıştırılması için 10 ila 280 kW güç aralığında servo-hidrolik kompresör tahrikleri için ölçeklenebilir çözümler geliştirdi. Araçlara hızlı ve basit bir şekilde hidrojen yakıt ikmali yapabilmek için gazın 900 bar’a kadar sıkıştırılması gerekiyor. Hidrojen dolum istasyonlarının ticari işletimi için ABD’de lider bir şirket olan FirstElement Fuel ile ortaklaşa yeni bir elektrohidrolik tahrikli kriyojenik pompa geliştirildi. Bu kriyojenik pompa sıvı hidrojeni doğrudan 875 bara sıkıştırıyor. Amaç, ağır kamyonlara on dakikadan kısa bir sürede 100 kg hidrojen ile yakıt ikmali yapmak. Doğrudan yakıt ikmali, dolum istasyonlarında ara depolama tanklarına olan ihtiyacı ortadan kaldırıyor. İlk dolum istasyonlarının 2025 yılından itibaren donatılması planlanıyor. Bosch Rexroth ayrıca Maximator Hydrogen ile birlikte çalışarak, dolum istasyonu operatörlerine hidrojen teknolojisine uygun fiyatlı bir giriş yolu sunan, şu anda 250 kW’a kadar güçlere sahip, ölçeklenebilir, az bakım gerektiren tahrik üniteleri geliştirdi. Yeni konteyner tabanlı kompresörler, ticari olarak mevcut alternatiflere kıyasla toplam sahip olma maliyetini potansiyel olarak yarı yarıya azaltabilir. Swiss Coop Group, mal taşımacılığı için halihazırda hidrojen kamyonları kullanıyor. Maximator ve Bosch Rexroth teknolojisi ile donatılmış beş dolum istasyonunda yakıt ikmali yapıyorlar.
GÜNDEM KORİDORU
04 Aralık 2024