KAPALI
İş dünyasına genel olarak baktığımızda başarının ardında çok çalışmanın ve günün şartlarına doğru bir şekilde ayak uydurabilmenin olduğunu görüyoruz. Bunun en güzel örneklerinden biri ise Özünlü CEO’su Ufuk Özünlü diyebiliriz. Kendisini gelenekçi biri olarak tanımlayan Özünlü, gelenek ve yeniliğin harmanlanarak gelecek nesillere aktarılabileceğini söylüyor. En büyük hedefinin ise firmasını yüz yıllarca devam eden, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak olduğunu vurguluyor.
Ufuk Özünlü ile iş hayatındaki başarılarından, Kırkpınar Ağalığına kadar çok keyifli ve detaylı bir sohbet gerçekleştirdik. Kendine özgü tavrı ve hayata bakış açısıyla öne çıkan Ufuk Özünlü, başarıyı kendi tarzıyla yakaladığını söylüyor.
Yaptıkları işin en büyük zorluğunun insan, sonrasında ise kendini güncelleyememek olduğunun altını çizen Ufuk Özünlü, “Dünyada marka olmuş ama sonradan batan firmalar kendilerini güncelleyemedikleri için battı. Bunun dışında finansal yeterlilik çok önemli, yani finans yönetimi. Malı bir şekilde üretiyorsun, alıyorsun, satıyorsun ama bunları yönetemediğin zaman sıkıntıya giriyorsun” diyor ve konuşmasına bir örnekle devam ediyor: “Yaşadığımız bir hikâyeyi anlatayım; dünyaca ünlü markalardan yüksek meblağlara personeller getirdik. Ancak biz ne istediğimizi bilmiyormuşuz. Sanıyorduk ki o personeller gelecek ve bizi dünyaca ünlü bir marka yapacaklar. Öyle olmuyormuş. Benim kendi çalışma kültürümü çalışanlarıma geçirmem lazımmış. Bunu fark ettikten sonra başarılı oldum. Yani Ufuk Özünlü’nün tarzıyla başarılı oldu Özünlü markası.”
Günümüzün en önemli iletişim aracı sosyal medyayı neredeyse hiç kullanmadıklarını dile getiren Özünlü, başarılarının müşteri memnuniyetine dayandığını söylüyor. Ürün satmak için satış danışmanları olmadığını da vurgulayan başarılı iş insanı, “Özünlü firmasında satışçı yok. Mal kendini satıyor, yani kalite satıyor. Bana hiç kimse web sitenizi inceledik de geldik, sizden damper alıyoruz demedi. Bugün piyasaya baktığınız zaman herkes de bir dijital pazarlama var ama benim ürünüm dijital pazarlama için uygun mu, değil mi? Ben kolaylıkla internetten sipariş edilebilecek bir ürün satmıyorum” şeklinde konuşuyor.
Yurt dışında büyüme hedeflerinin olduğunu vurgulayan Özünlü, “Bunun için de Türkiye’de İstanbul haricinde üç noktada yatırım yaptık. Biz strateji geliştiren bir firmayız, bizim en önemli farkımız da bu. İstanbul’daki yatırımlarımıza da sektör değiştirerek devam edeceğiz” diyor.
Türkiye’de bilgi gizliliğini korumanın çok büyük bir sorun olduğunun altını çizen Özünlü, şirketlerinden birçok defa bilgilerin sızdırıldığını dile getirerek, “Sırf bu yüzden artık beyaz yaka yatırımı yapmıyoruz. Bunun yerine kendi alanında en iyi olan firmalarla ürün geliştirme ve mühendislik çalışması yapıyoruz. Bu, şu anda Özünlü’nün en güçlü yönü. Çünkü söylediğim gibi bilgiyi alan şirketten ayrılıyor. Bu, Türkiye’de ekonomik bir problemdir. Devletin el atması gereken bir konudur” diyor ve bilgi gizliliğinin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Ufuk Özünlü’nün en büyük hedefi daha çok büyümekten ziyade şirketi gelecek nesillere aktaracak organizasyonel yapıyı kurmak. “Ben, dünya var olduğu sürece ayakta kalacak bir şirket yapısı kurmak istiyorum” diyen Özünlü, şunları söylüyor: “Ben genel olarak klasik düşünen bir insan değilim. Bence bir şirketin hedefi sürdürülebilirlik olmalı. Çünkü şirketler belli bir büyüklükten sonra artık devletin, milletin malı olur, senin olmaz. Ben şu anda bizim şirket için de aynısını söylüyorum. Burası artık devletin, milletin. Bizi çok çok aştı.”
Kırkpınar ağalığının arkasındaki motivasyonu gelenekçi bir insan olmasına bağlayan Özünlü, aynı zamanda geleneklerin güncellenmesi gerektiğine de inanıyor. Geleneğin günün şartlarına göre aktarılması gerektiğini söyleyen Özünlü, “Toplumlar gelenek ve göreneklerini yeni nesillere aktarmalı. Bugün hep aynı şeyi duyuyoruz; yeni neslin hiçbir şeye saygısı yok, söz dinlemiyor vs. ama durum böyle değil. Bu çocukların hepsi akıllı, mantıklı fakat geçmişten gelen gelenek ve görenekleri bizlerin onlara doğru bir şekilde aktarması gerekiyor” diyor.
Kırkpınar yağlı güreşlerinin Türk kültürü için çok önemli olduğunu ve gelecek nesillere iyi bir şekilde aktarılması gerektiğini vurgulayan Özünlü, şunları söylüyor: “Kırkpınar’a yağlı güreş olarak bakıyor insanlar. Ben ise Kırkpınar’a Türk insanının bayramı olarak bakıyorum. Spor müsabakası falan değil, ben kabul etmiyorum. Kırkpınar sporun çok ötesinde bir şey. Türk insanının duruşunu, düşse de kalkmasını bilmesini, karşısındakinin ondan daha güçlü olduğunu bilmesine rağmen er meydanına çıkmasını gösteriyor.”
Ufuk Özünlü, “27 yıldır alınmayan bir kemer, benim ağalığıma denk gelirse çok güzel olur. Ama orası er meydanı. Hep söylüyoruz hak eden kazansın” diyor
En büyük hedefinin Kırkpınar yağlı güreşlerini uluslararası arenaya taşımak olduğunu vurgulayan Özünlü, “Uluslararası arenaya taşımak istiyoruz dediğim de sanılıyor ki çeşitli ülkelerin güreşçileri gelsin güreşsin. Hayır bu değil, gelsin izlesinler. Yani Türk insanının böyle bir adeti olduğunu ve bunun ne demek olduğunu, neyi sembolize ettiğini bilsinler” diyerek, Kırkpınar yağlı güreşlerinin tüm dünya tarafından bilinmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Ufuk Özünlü, “Kırkpınar’a yağlı güreş olarak bakıyor insanlar. Ben ise Kırkpınar’a Türk insanının bayramı olarak bakıyorum. Spor müsabakası falan değil, ben kabul etmiyorum. Kırkpınar sporun çok ötesinde bir şey. Türk insanının duruşunu, düşse de kalkmasını bilmesini, karşısındakinin ondan daha güçlü olduğunu bilmesine rağmen er meydanına çıkmasını gösteriyor” diyor.
GÜNDEM KORİDORU
29 Mayıs 2025