26 Ağustos 2024’te 100. kuruluş yıl dönümünü kutlayacak olan Türkiye İş Bankası, bu anlamlı dönüm noktasında sadece köklü bir geçmişe sahip olmanın ötesinde, geleceğe dair de güçlü bir vizyon çiziyor. Cumhuriyetin ilk milli bankası olarak doğan ve ülkenin kalkınmasında öncü rol oynayan İş Bankası, “Her Yerde Bankacılık” vizyonuyla dijitalleşmeye ve yeniliğe yatırım yaparak, müşterilerine en iyi deneyimi sunmaya ve Türkiye ekonomisine katkıda bulunmaya devam ediyor
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk milli bankası olarak doğan İş Bankası, 26 Ağustos 2024 tarihinde 100. kuruluş yıl dönümünü kutlayacak ve ikinci yüzyılına adım atacak. Bir asra çok şey sığdıran ve Cumhuriyet tarihiyle de örtüşen İş Bankası’nın hikâyesi, aslında ekonominin belkemiği sektörlerden biri olan bankacılığın ülkemizdeki gelişimini, bununla doğrudan bağlantılı olarak iktisadi kalkınma ve gelişme çabalarını, küresel çaptaki önemli değişim ve dönüşümlerin etkilerini barındırıyor. Ulusal ekonominin kurulup güçlenmesinde önemli bir rol üstlenen Banka, hem milli bir sermayenin teşekkül etmesini hem de bu sermayenin verimli alanlara yatırılmasını temel işlevleri arasına alarak, bir yandan çağdaş ve ulusal bankacılığın ülkemizde kurulup gelişmesinde bir yandan da iştirakleri kanalıyla sanayileşme çabalarının içerisinde yer aldı. Filmi geriye sarıp Bankanın 26 Ağustos 1924’te hangi koşullarda ve ne şekilde yolculuğa başladığına göz attığımızda bunun izlerini görmek mümkün. Takvim yapraklarında 29 Ekim 1923 tarihi, 1. Dünya Savaşı’nın ardından son derece ağır koşullar, yokluklar ve yoksunluklar içerisinde ulusumuzun Kurtuluş Savaşı ile yazdığı bağımsızlık destanından sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni ilan ettiği tarih. Bu büyük kahramanlık hikâyesine önderlik eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk, siyasi bağımsızlığın yanında ekonomik bağımsızlığın ne kadar önemli olduğunun farkındaydı. Daha Millî Mücadele sırasında tam bağımsızlığın ancak “milli bir ekonomi” yaratılmasıyla mümkün olacağını düşünüyordu. Atatürk, 13 Haziran 1921 tarihinde yabancıların da katıldığı bir toplantıda bu konudaki kararlılığını, “Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz” sözleriyle dile getirmişti. Nitekim Balkan Savaşları’ndan itibaren kesintisiz 10 yılı bulan savaş ortamının ardından siyasi ve iktisadi bir enkaz devralan Cumhuriyetin ilk yıllarında bu yıkımın onarılması için büyük bir çaba ortaya kondu, kalkınmanın gerektirdiği temel adımlar atıldı.
29 Ekim 1923’ten önce İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi, tam bağımsızlığın olmazsa olmazının iktisadi bağımsızlık olduğu yaklaşımının göstergesi olarak tarih sayfalarında yerini aldı. 1923 yılında 17 Şubat – 4 Mart arasında gerçekleştirilen Kongrede henüz ilan edilmemiş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin hangi ekonomik esaslar üzerine inşa edileceği, yeni Türkiye’nin iktisat politikalarının ne yönde ilerleyeceğinin işaretleri verildi. İşte bu işaretlerden biri Türkiye İş Bankası’ydı… “Vatanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak, halkın doğrudan itibar ve itimadından doğup meydana gelen tam manasıyla modern ve milli bir banka kurulması…”
Atatürk, 1924 yılının Temmuz ayında topladığı Bakanlar Kurulu’nda milli bir banka kurulması konusundaki arzusunu bu sözlerle paylaştı. İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk milli bankası olan İş Bankası, Atatürk’ün direktifleriyle İzmir İktisat Kongresi’nde kabul edilen genel ilkeler temelinde Celal Bayar’ın ilk Genel Müdürlüğünde 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu. 26 Ağustos, Atatürk’ün başkumandanlığında şanlı askeri zaferi getiren Büyük Taarruz’un başlangıç tarihi olduğu için özellikle benimsendi.
İki şube ve 37 personel ile yola çıkan İş Bankası, yeni kurulan bir ülkede yaşamsal önemde olan bankacılık işlemlerini gerçekleştirmek, sanayi ve üretim alanında gelişmeyi başlatmak, temel ekonomik atılımları finanse etmek, ulusal tasarrufları harekete geçirmek ve kredi ihtiyaçlarını karşılamak için şubeleşmeye başladı. Bu şubeleri açarken, koşulların hiç kolay olmadığı bir ortamda ülkenin her tarafından ekonomik ihtiyaçların karşılanması için üretim yapmak isteyen tüccar, girişimci ve köylülerden gelen talepleri dikkate aldı. İstanbul’un yanı ısıra Bursa, İzmir, Adana, Samsun, Trabzon gibi illerde de açtığı şubelerle 1929 krizi patlak verene kadar 27 şubeye ulaştı. Bu süreçte şubeler konusunda en önemli gelişmelerden biri, Bankanın yurt dışında şube açması oldu. Türkiye’de üretilen ürünlerin ihraç edilmesi ve yurt dışında pazarlanmasına, dış ticaretle uğraşan tüccarların yabancı bankalara ihtiyaç duymaksızın yurt dışında bankacılık işlemleri yaparak işlerinin kolaylaştırılmasına ve ihracata yönelenlerin finansman ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmak amacıyla 1932 yılında Almanya’nın Hamburg ve Mısır’ın İskenderiye kentlerinde şubeler açtı. Yurt dışında şube açan ilk Türk bankası olan İş Bankası, yurt dışı şubeleri aracılığıyla, ülkenin 1929 Büyük Buhranı nedeniyle daralan dış ticaret kanallarının genişlemesine ve bu ağır krizin yarattığı sıkıntıların hafifletilmesine katkı sağladı.
İş Bankası, bir banka olmanın yanında ilk yıllarından itibaren Şişecam gibi cam sanayinden gıda ve otel¬ciliğe, liman işletmeciliğinden gazete ve matbaaya, orman ürünlerine kadar uzanan geniş yelpazede faaliyet gösteren birçok şirkete iştirak etti. Büyük sermaye gerektiren sektörlerde öncü rol üstlenen Banka, kömür ve maden, şeker, dokuma ve tekstilin yanı sıra sigortacılık alanında da etkin bir rol üstlendi. Türkiye’nin ilk milli sigorta şirketi Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi 1925’te, ilk milli reasürans şirketi Milli Reasürans T.A.Ş. ise 1929’da İş Bankası tarafından kuruldu. Ülkenin ilk özel sermayeli kalkınma ve yatırım bankası olan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nı (TSKB) da 1950’de hayata geçiren İş Bankası, kurulduğu günden bu yana 300’ü aşkın şirkete iştirak etti.
1960’lı ve 1970’li yıllar, İş Bankası için değişikliği ve dinamizmi ifade etti. Banka büyüyen teşkilat yapısını şekillendirmeye, eğitim, araştırma, otomasyon gibi yeni unsurlara kendi yapısını uyarlamaya çalıştı. 1980’li yıllar artık İş Bankası için çok kanallı bankacılığın önem kazandığı yıllar oldu. Yurt dışındaki şube sayısını artıran Banka, müşterilerine daha geniş bir yelpazede ürün sunmaya başladı. 1982 yılında ilk ATM’leri Türkiye ile tanıştıran Banka, Bankamatik adıyla jenerik bir marka yarattı. 1993 yılında “803 kapılı tek şube” haline dönüştü. Genel Merkezini 2000 yılında Ankara’dan İstanbul’a taşıyan Banka, dijitalleşmenin ve teknolojik yeniliklerin müşteri tercih ve davranışlarını, beklentilerini büyük ölçüde değiştirmesiyle birlikte burada ortaya çıkan talep ve ihtiyaçları en hızlı, kolay ve güvenilir şekilde karşılamak, iş modellerinde gerekli dönüşümü yapmak üzere 2015 yılında “Dijital Dönüşüm Programı”nı başlattı. Dijital Dönüşüm Programı ile tüm süreçlerini uçtan uca dijitalleştirerek müşterilerine mümkün olan en iyi deneyimi yaşatmayı, dönüşümün iş yapma şekillerinde beraberinde getirdiği değişimi gerçekleştirmeyi hedefleyen Banka, 2017’de tarihinin en büyük dijital altyapı dönüşüm projesi olan Atlas Veri Merkezi’ni hayata geçirdi.
• Tasarruf alışkanlığını yaratmak ve yaygınlaştırmak amacıyla “İş Bankası Kumbarası”nı sundu.
• Günlük harcamalarda çek uygulamasını başlattı.
• Ülkemizde elektronik bankacılığın temellerini attı.
• İş Bankası’nın isimlendirdiği ve uygulamaya soktuğu Bankamatikler, ülkemizde ATM hizmetinin adı haline geldi.
• Yurt dışında ilk Türk banka şubelerini açtı.
• İlk yatırım hesabını hizmete sundu.
• İlk yatırım fonunu oluşturdu.
• İlk interaktif telefon bankacılığı hizmetini sağladı.
• 1997 yılında Türkiye’nin ilk internet şubesini kullanıma açtı.
• Türkiye’nin ilk mobil bankacılık uygulaması İşCep’i kullanıma sundu.
• Türkiye’nin ilk QR kod kullanılan ödeme sistemi “Parakod”u müşterilerin hizmetine sundu.
GÜNDEM KORİDORU
21 Kasım 2024