PARÇALI AZ BULUTLU
Türkiye’nin mobilya sektöründeki yükselişi hız kesmeden devam ediyor. Katma değerli üretimi ve tasarımı ön planda tutarak global pazarda kendine sağlam bir yer edinen firmalar arasında Adnan Bostan Mobilya da bulunuyor. Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Bostan’ın 1968’de marangoz atölyesiyle başlayan yolculuğu, yıllar içinde ihracat odaklı büyük bir üretim gücüne dönüştü. Bugün Türkiye’den dünyanın dört bir yanına lüks mobilya ihraç eden firma, konut projelerinden otellere, saraylardan devlet binalarına kadar geniş bir yelpazede özel üretim yapıyor. Özellikle el işçiliği ve tasarıma verdiği önemle rakiplerinden ayrıştıklarını belirten Bostan, “Türk mobilyasının global pazarda daha fazla yer alması için üretim kapasitemizi artırmamız ve tasarım algımızı güçlendirmemiz gerekiyor” diyor.
1968 yılında küçük bir marangoz atölyesinde başlayan yolculuğunuzda, şirketinizin bugünkü konumuna gelene kadar hangi önemli dönüm noktaları yaşandı?
Aile şirketimiz 1968’de kuruldu. 2011 yılı itibarıyla aile şirketimiz olan Renk Mobilya’daki görevlerimizden ayrılarak Adnan Bostan Mobilya’yı kurduk. Aynı zamanda aile şirketinin içindeki tekstil firmasında görev yapıyordum. Uzun zaman tekstille uğraştım. O dönemle alakalı özelikle uluslararası piyasalar, dünyaca ünlü markaların ürünlerinin bir noktada Türkiye’de yapılabilmesi ve dünyanın farklı noktalarına gidebiliyor olması beni çok fazla heyecanlandırmıştı. 2000 yılında aile şirketinde mobilya bölümüne geçince bu sefer de mobilya ile olan kısımda dünyaya nasıl satış yapabileceğimizi düşünürken ilk önce Rusya ile başladık, sonra Bulgaristan, Romanya ile devam ettik ve mağazalar açtık. Rusya başlamamızın sebebi ise Ruslarla tanışmamız ile bir tesadüfle oldu. Hazır mobilya satıyorduk o dönem. Onlar özel üretim bir kapı ve bazı özel üretim ürünler istediler.
Aslında hiçbir geleneksel firma genelde böyle özel işlere girmez. Geçmişten gelen tekstil tecrübemizle bunu yapabileceğimizi söyledik. O siparişle başladıktan sonra Moskova’ya ürünler gönderdik. Ürünlerimiz çok beğenildi. Taşıma sırasında ürünlerimizin içerisinde kullandığımız vitraylar kırıldı. Bunun bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Vitray pahalı bir malzemedir, el işçiliği ile yapılır ve renkli taşların birleştirilmesiyle oluşturulmuş özel bir malzemedir. Oradaki eksikliği kendimizde bulduk ve müşteriye tekrar o ürünü yaptık ve gönderdik. Onlar da jestimizden çok memnun kaldılar ve bizi Rusya’ya davet ettiler. Sonrasında o insanlarla ortak olduk. Bizim en büyük farkımız şu: Özellikle yurt dışında konutlar, devlet binaları, restoranlar, lüks oteller gibi segmentler içerisinde özel üretimle yapılan her türlü mobilya dekorasyon ürününü hem üretebiliyor hem de tasarım ve konseptini oluşturabiliyoruz. Bu çok kompakt bir durum. Tabii ki Türkiye’de başka iç mimarlık firmaları var. Yurt dışına birçok proje hazırlıyorlar. Ama onlarda üretim kısmı yoktur. Bizdeki en temel fark, bizde sürecin tamamının birlikte işliyor olması. Şu anda üç markamız var; Adnan Bostan Mobilya, Jaguar Home ve Mobilya Müzesi. Jaguar Home markamız Amerika pazarında özellikle e-ticarette ve belirli satış noktalarında satılması için kedi ve köpek koltuklarımız yani pet grubumuzu içeriyor. Birde özellikle Türk kültüründen esinlenmiş puflarımız var.
Geleneksel Türk zanaatlarına olan ilginizi biliyoruz… Bu ilgi nereden geliyor ve bu sanatları modern tasarımlarla nasıl birleştiriyorsunuz?
Temel felsefemiz katma değerli ürün. Katma değerli ürün ortaya koyacaksanız herkesin yaptığından farklı bir işleviniz olacak. Hem tasarıma hem de el işçiliğine önem vermeniz gerekir. Bu bir harmoni aslında. Ham maddeye dayalı olan sonrada makinelerle üretim süreci devam eden bir ürünü dünyanın dört bir yanında elektriğin ve makinenin olduğu her yerde üretebilirsiniz. Maliyette de büyük artışlar görmezsiniz. Ama siz bir ürünü geçmişten gelen tecrübenizle bir zanaat ile bir el işçiliğiyle bir araya getirebiliyorsanız çok daha büyük bir katma değer sağlamış oluyorsunuz. Bizim odak noktamız buydu. Tekstildeki tecrübemiz bize hep bunu gösterdi.
Yurt dışına gittiğimizde sizin ürünlerinizi seçebilir miyiz? “Bu ürün Adnan Bostan ürünü” diyebiliyor muyuz?
Diyebiliyorsunuz. Renklerle oluşan bir tarzımız var. Çok cesaretliyiz. Örneğin mobilyada klasiktir ya ceviz rengi ya beyaz ya da siyah olur ama bizim kırmızı yemek odamız var, parlak maviden oluşan bir dresuarımız var. Renk ve tarzlar konusunda sınırımız yok. Bu işi severek ve zevkle yapıyoruz. Maddi kaygılarımız olsa kimse bize bu renklerle mobilya yaptıramazdı. Tasarımda kullandığımız belli örnekler bizi daha büyük projelerde marka olarak ön plana çıkarmış oluyor.
Ülkemizin Made In Türkiye imajı ne durumda şu anda?
Yakın coğrafya içerisinde çok popüleriz. Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Irak, Almanya ve Libya’da Türk mobilyası olarak çok öndeyiz. Herkes mobilya mağazalarına girdiğinde Türk markalarını övünerek anlatır. Avrupa’ya gittiğimiz zaman ise şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza; orada tarz konusunda bir problemimiz var. Türk mobilyasının bir tarzı var. Bir ürünün Türk mobilyası olup olmadığı uzaktan belli oluyor. Bunu çok değerli buluyoruz çünkü bu kat edilmiş bir yoldur bizim için. Ancak Avrupa ile tarzlarımız çok uyuşmuyor. Bu konu bizden biraz bağımsız çünkü biz dünyanın dört bir yanında ürünü nasıl ve ne şekilde istiyorlarsa o şekilde üretiyoruz.
Çok prestijli işler üsteleniyorsunuz… Saraylara ürün üretmekte bunlardan biri. Bu durumun sizin için bir handikabı oluyor mu?
İmaj ve prestij açısından belli bir statüye ulaşmış oluyorsunuz. Bu anlamda güzel bir dönüşü var. Çoğunlukla olumlu dönüşler alıyoruz ama bazen şöyle söylemler duyabiliyoruz; “Siz saraylara mobilya üretiyorsunuz, bizim için yapmazsınız…” Ancak her şeyden önce biz bir üretim firmasıyız ve tasarım yapıyoruz. Her müşteri bizim için değerlidir. Kralı olması, bir iş adamı olması veya bir birey olması önemli değil hepsine hizmet etmek gerekiyor. Böyle bir ayrımcılığımız ve çizgimiz yok. Bizimle çalışmak isteyen, ekibimizle bir arada olup tasarım gücümüzü bilip bizimle birlikte çalışmak isteyen herkesle çalışıyoruz.
Üretim atölyesini birlikte gezdiğimiz Adnan Bostan, en önemli farklarının; özel üretimle yapılan her türlü mobilya dekorasyon ürününü hem üretebilmeleri hem de tasarım ve konseptini oluşturabilmeleri olduğunu söylüyor.
Ağır montanlı işler yapıyorsunuz… Lojistik anlamında işler nasıl yürüyor?
Türkiye’nin bu bakımdan çok büyük bir avantajı var. Ülkemiz hem kara hem de deniz yolu bakımından yoğun bir lojistik ağına sahip. Genelde konteyner ile taşıma yapıyoruz. 44’e yakın ülke ile çalışıyoruz. Azerbaycan, İran, Irak, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Rusya ve Suriye gibi yakın bölgelere de TIR ile gidiyor ürünlerimiz. Bu ülkeler dışında kalan ülkeler özellikle Orta Doğu’nun tamamı, Afrika, Asya Pasifik ve Amerika’nın hepsine konteynerler ile gidiyor. Dört ayrı limanda çok rahatlıkla taşımacılık yapabiliyoruz. Esasen ambalajlama taşımadan çok daha önemli. Örneğin Orta Doğu’ya bir ürün gönderiyorsanız naylon ambalaj kullanmayız çünkü 55 derece havada naylona sarılmış bir ürün çok sağlıklı olmaz. Bunlar yıllardan beri edindiğimiz tecrübelerin bir ürünü.
Türkiye’nin ihracat rakamları binde 3’lerden yüzde 2’lere geldi. Sahip olduğumuz üretim gücüne baktığımızda sizce şu an olmamız gereken yerde miyiz?
Türk mobilyası dünyadaki pazarda bir şekilde yer alıyor. Geçmişe baktığımızda özellikle son sekiz yıl içerisinde çok hızlı bir ivmeyle beraber mobilya sektörü ihracatla ilgili hızlı bir yol kat etti. Bunun altında birçok neden var. Örneğin İstanbul Mobilya Fuarı’nın düzenli bir şekilde organize ediliyor olması ile hall’ler tıklım tıklım doluyor. Bir tasarım gücümüz var. Diğer eksiklerimizle beraber iyisini yapmak için niyetlenmiş sektör temsilcileri var ve bu pazara çıktıklarında gelen bir talep var. Bu talebe karşı hizmet vermeye çalışıyoruz. Yeterli mi elbette değil. Kurulu kapasitemiz çok yüksek. En önemli konulardan biri de firmalarımızın birçoğu tek vardiya sistemi ile çalışıyor. İki veya üç vardiyaya çıkmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Basit hesap yapacak olursak şu anda 4.5 milyar Dolar iken üç vardiya ile 12 milyar Dolarlık bir rakama kolaylıkla ulaşılabilir.
2025 yılına ilişkin hedefleriniz neler?
Adnan Bostan Mobilya olarak hedefimizde şu anda Suudi Arabistan var. Oradaki projeler bizleri şu anda çok heyecanlandırıyor. Bir diğer hedef bölgelerimizden biri de Çin. Çünkü Çin, Pasifik ve Amerika olmak üzere tedarikçilerin ziyaret ettiği bir bölge. Aynı zaman da Adnan Bostan Mobilya olarak lüks segmentte ürünler oluşturuyoruz. Çin’de yaşayan insanların da yeni dönemdeki yaşantılarının tamamı lüks içerisinde olduğu için o bölgede iş yapabileceğimizi düşünüyoruz.
“Tüm sektörlerin yaşadığı istihdam sorununu biz de yaşıyoruz. Vasıflı ve vasıfsız olmak üzere insan kaynağına ihtiyacımız var. Özellikle bizim sektörümüzde yoğun bir eleman ihtiyacı var ancak ne yazık ki bunun karşılığını bulamıyoruz. Son zamanlarda beyaz ve mavi yakalının maaş performansındaki makasın daralması istihdam noktasında bir sorun teşkil ediyor. Halbuki herkes hangi işi yaptığında ne kadar alacağını bilse kimsenin yurt dışına gideceğini düşünmüyorum.”
GÜNDEM KORİDORU
29 Nisan 2025