DOLAR 38,0111 0.08%
GBP 48,5612 0.12%
EURO 41,5227 0.13%
ALTIN 3.660,820,55
BIST 9.477,140,74%
BITCOIN 2951775-0.63829%
ETH 57203-2.6121%
İstanbul

PARÇALI BULUTLU

Dönüşüm bir seçenek değil zorunluluk

Dönüşüm bir seçenek değil zorunluluk

İklim değişikliği, günümüzün en büyük küresel sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorunu azaltmak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için bireylerin yanı sıra şirketlerin de önemli bir rol oynaması gerekiyor. Bu bağlamda, WWF İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Behiç Sabuncu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi, bireylerle birlikte şirketlerin iklim değişikliği krizine nasıl yaklaştığını ve bu konuda ne tür stratejiler geliştirmeleri gerektiğini anlamamıza yardımcı oluyor.

14/02/2025 16:39
Dönüşüm bir seçenek değil zorunluluk

Hakan Özbay

WWF Türkiye, iklim enerji programı kapsamında Türkiye’de hem ulusal ölçekte hem yerel ölçekte daha güçlü iklim hedefleri ve politikaların gelişmesi adına çalışmalar yürütüyor. WWF, iklim enerji programı kapsamında Türkiye’de hem ulusal ölçekte hem yerel ölçekte daha güçlü iklim hedefleri ve politikalarının gelişmesi için çalışmalar gerçekleştiriyor. WWF Türkiye bu kapsamda iklim değişikliği mücadelesini daha kurumsallaştırmak üzere 15 sivil toplum örgütüyle birlikte İklim Ağı çatısı altında buluştu.

Enerji dönüşümü kapsamında Türkiye’nin, fosil yakıtlardan çıkışı, özellikle de elektrik üretiminde kömürden çıkılması ve bu çerçevede adil bir enerji geçişi planlaması yapması büyük önem arz ediyor. Bu kapsamda WWF İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Behiç Sabuncu, “Türkiye’de özel sektörün iklim değişikliği konusunda daha güçlü adımlar atmasını önemsiyoruz. Bu konuda şirketlerin daha geniş ölçekte bilim temelli hedefler belirlemeleri için çalışıyoruz” diye konuştu.

Adsiz tasarim 30 1

WWF İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Behiç Sabuncu

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın, Avrupa Birliği ülkeleriyle ticaret yapılabilmesi için düzenlemeler getirdiğine vurgu yapan Sabuncu, “Avrupa Yeşil Mutabakatı, sınırda karbon düzenleme mekanizmasıyla beraber Avrupa Birliği’ne ihracat yapan şirketlerin karbon ayak izlerini raporlamasını ve aynı zamanda AB ülkeleri gibi içerisinde karbon fiyatlandırmasına tabi olan şirketlerle aynı koşullarda ticaret pazarına girebilmesini öngören bir düzenleme yaptı. 2026’dan itibaren eğer siz AB’ye ihracat yapan bir şirketseniz ve özellikle de çimento, demir-çelik gibi sektörlerde faaliyet gösteriyorsanız o zaman hem emisyonlarınızı ölçüyor hem de AB içerisinde faaliyet gösteren bir şirket emisyonları dolayısıyla nasıl bir bedel ödüyorsa sizin de aynı bedeli ödemeniz gerekiyor” diyor.

Yapılan bu düzenlemenin Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini dile getiren Sabuncu, “Türkiye ihracatının yüzde 40’tan fazlasını Avrupa’ya yapıyor. Bu ve bunun gibi unsurlar iş dünyasının iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha aktif olmasına sebep oldu. Bir diğer açıdan baktığımızda ise bilim temelli hedeflerin öne çıktığını görüyoruz. Bilim temelli hedefler çerçevesinin arkasında, Un Global Compact, Carbon Disclosure Project, WWF ve World Resources Instute’un olduğu küresel bir insiyatif. Bu insiyatif hem özel sektörün hem de yerel yönetimlerin 1,5 dereceyle uyumlu iklim hedefleri ortaya koymaları için bir referans sunuyor” şeklinde konuşuyor.

DÖNÜŞÜMÜ GERÇEKLEŞTİRMEMENİN MALİYETİ DAHA FAZLA

Türkiye’nin 2050 yılına kadar yenilenebilir enerji dönüşümünü teknolojilerine yapılan yatırımların hızla arttığını ortaya koyuyor” diyerek, konuşmasına şöyle devam ediyor: “Bir diğer taraftan dönüşümü tamamlamak için ciddi bir yatırım maliyeti olduğunu söylüyoruz ama bu yatırımı yapmamanın, dönüşümü zamanında gerçekleştirmemenin çok daha fazla maliyeti var. 2050’ye yönelik projeksiyonlar, bize bugün itibariyle 2,7 ile 3 derecelik küresel ısınma patikasına doğru ilerlediğimizi gösteriyor. Bunun gerçekleştiği durumda tarım alanları kaybolacak ve çeşitli bölgelerde oluşacak kuraklıkla beraber üretim kayıpları yaşanacak. Diğer yandan iklim değişikliğinin yol açtığı, yağış rejimindeki dengesizlik sebebiyle ani taşkınlar, seller gibi doğal afet risklerinde artışlar yaşanacak.” tamamlaması bugünden baktığımızda çok zor görünüyor. Konuyla ilgili Sabuncu, “Küresel ölçekte yapılan hesaplar net sıfıra hizmet edecek enerji dönüşümü için yıllık 4 trilyon Dolarlık bir yatırım ihtiyacına işaret ediyor. Bu rakamı Birleşmiş Milletler Çevre Programı raporundan alıntıladım. Bununla beraber şunları da söylemek gerekiyor: Birincisi, yenilenebilir enerji maliyetleri hızla düşüyor. Bugün rüzgârdan ve güneşten elektrik üretimi diğer bütün fosil yakıt kaynaklarının tamamından daha ucuz. Nükleer enerji de değerlendiriliyor ama nükleer çok daha pahalı. Bugün Uluslararası Enerji Ajansı’nın verileri de rüzgâr ve güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerji teknolojilerine yapılan yatırımların hızla arttığını ortaya koyuyor” diyerek, konuşmasına şöyle devam ediyor:

“Bir diğer taraftan dönüşümü tamamlamak için ciddi bir yatırım maliyeti olduğunu söylüyoruz ama bu yatırımı yapmamanın, dönüşümü zamanında gerçekleştirmemenin çok daha fazla maliyeti var. 2050’ye yönelik projeksiyonlar, bize bugün itibariyle 2,7 ile 3 derecelik küresel ısınma patikasına doğru ilerlediğimizi gösteriyor. Bunun gerçekleştiği durumda tarım alanları kaybolacak ve çeşitli bölgelerde oluşacak kuraklıkla beraber üretim kayıpları yaşanacak. Diğer yandan iklim değişikliğinin yol açtığı, yağış rejimindeki dengesizlik sebebiyle ani taşkınlar, seller gibi doğal afet risklerinde artışlar yaşanacak.”

Geçtiğimiz yıl dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan afetlerin, 7 milyon insanın ölümüne sebep olduğuna dikkat çeken Sabuncu, “Olaya iş dünyası açısından baktığımızda sigorta şirketlerinin verileri de doğal afetler nedeniyle kayıpların çok yüksek olduğuna işaret ediyor. Dolayısıyla bizim bu dönüşümü öyle veya böyle gerçekleştirmemiz lazım. Eğer gezegenimizde yaşamı devam ettirmek istiyorsak, eğer gezegenimizdeki yaşam alanımızı bugünkü haliyle korumak istiyorsak bu dönüşümü gerçekleştirmekten başka şansımız yok” diyerek yenilenebilir enerjiye dönüşümün mutlaka olması gerektiğinin altını çiziyor.

TÜRKİYE’NİN İKLİM AĞI KURULDU

Türkiye’nin iklim kriziyle mücadelesini güçlendirecek politikaların geliştirilmesi amacıyla kurulan İklim Ağı’nda yer alan sivil toplum örgütleri şöyle:

  • Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe)
  • Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
  • ClientEarth
  • Doğa Derneği
  • Greenpeace Türkiye
  • Hukuk Doğa ve Toplum Vakfı (HUDOTO)
  • İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği (İDPAD)
  • İklim için 350 Derneği (350 Türkiye)
  • Mekanda Adalet Derneği (MAD)
  • Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA)
  • Temiz Hava Hakkı Derneği (THHD)
  • Türetim Ekonomisi Derneği
  • TEMA
  • Türkiye Erozyonla Mücadele
  • Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı
  • WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
  • Yeşil Düşünce Derneği (YDD)


En az 10 karakter gerekli