Avrupa Merkez Bankası (ECB), 6 Mart’ta gerçekleşecek Para Politikası Kurulu toplantısında faiz oranlarını 25 baz puan düşürerek gevşeme döngüsüne devam etmeye hazırlanıyor; ancak, Avro Bölgesi’nde zayıf büyüme, ABD’nin olası ithalat tarifeleri ve enflasyonun kademeli düşüşü gibi faktörler, bankanın ilerleyen aylarda faiz indirimlerini durdurabileceği sinyallerini veriyor. ING Group Başekonomisti Peter Vanden Houte, ECB’nin martta faiz indireceğini, ancak daha fazla indirim potansiyelinin azalabileceğini belirtirken, diğer uzmanlar da enflasyonun yüzde 2 hedefine dönme sürecindeki belirsizliklerin ECB’nin yaklaşımını etkileyeceğini ifade ediyor.
MART AYINDA FAİZ İNDİRİMİ BEKLENİYOR
ECB’nin mart toplantısında faiz oranlarını 25 baz puan düşürmesi, uzmanlar arasında neredeyse kesin bir beklenti olarak öne çıkıyor. ING Group Başekonomisti Peter Vanden Houte, Avro Bölgesi ekonomisinin dip seviyelerde seyrettiğini ve büyümenin sınırlı kalabileceğini belirtirken, enflasyonun muhtemelen en yüksek seviyesine ulaştığını, ancak kısa vadede yüzde 2’ye gerilemesinin zor göründüğünü vurguladı. Bu bağlamda, 25 baz puanlık bir indirim mantıklı bir tercih olarak değerlendiriliyor.
Natixis Kıdemli Ekonomisti Hadrien Camatte de ECB’nin mevduat faiz oranında bu indirimi gerçekleştirebileceğini öngörerek, bankanın veri odaklı yaklaşımını sürdüreceğini ifade etti.
ECB Yönetim Kurulu’nun çoğunluğu, para politikasının hala kısıtlayıcı olduğunu düşünüyor ve mart toplantısında bu tonun korunup korunmayacağı piyasalar tarafından yakından izlenecek. Rabobank Kıdemli Makrostratejisti Bas Van Geffen, bazı politika yapıcıların indirimlere ara verme zamanının yaklaştığına inandığını, ancak bunun mart indirimini engellemeyeceğini belirtti.
Finansal piyasalar, ECB’nin bu toplantıda faiz politikasının geleceğine dair ipuçlarını duymaya istekli; özellikle, Yönetim Kurulu Üyesi Isabel Schnabel’in “faiz indirimlerini duraklatma noktasına yaklaşıyoruz” ifadesi, ilerleyen aylarda daha temkinli bir yaklaşımın sinyalini veriyor. Uzmanlar, mart indiriminin ardından ECB’nin iletişiminde “kısıtlayıcı” ifadesini koruyup korumayacağının, piyasaların yönünü belirlemede kritik olacağını vurguluyor.
