Dünya baş döndürücü bir hızla değişim geçiriyor. Geçmiş dönemlerde belki 100 yılda görülemeyecek dönüşüme, günümüz dünyasında birkaç yıl, hatta birkaç ayda entegre olabiliyoruz. Dolayısıyla estetik algımız ve alışkanlıklarımız dönüştükçe, dönemin trendlerinin de paralel bir ivmeyle bambaşka bir yapıya büründüğüne tanık oluyoruz.
Dünyanın odak noktasını trendlerin belirlemesi hasebiyle otomotivden hazır giyime, mobilyadan kültür sanata, sağlıktan finansa kadar iş dünyasında yeni trendleri sizler için derledik.
Dijitalleşmenin her geçen gün yükselen bir ivmeyle ilerlemesinin yanı sıra küresel ekonomi dinamiklerinin değişkenliği ve elbette demografik değişiklikler, iş dünyasını da sürekli olarak yeniden biçimlendirmeye sevk ediyor. Özellikle pandemi sürecinden sonra değişen dünyada; giydiğimiz kıyafetten yediğimiz yemeğe, gittiğimiz mekândan kullandığımız ürünlere ve hatta yaptığımız yatırıma kadar pek çok alışkanlığımız yeniden biçimleniyor. Zira belli başlı trendler, şirketlerin iş modellerini, çalışma biçimlerini ve pazar yaklaşımlarını dahi belirlemeye devam ediyor.
Bu bağlamda yaşamımızın her noktasına sirayet eden değişim trendlerinin, her birini yakalamak elbette zor. Fakat bazı trendlerin daha hâkim hale geldiğini görüyoruz. Bu sebeple sizler için bu ayki sayımızda spot ışıklarını “trendler” başlığına tuttuğumuz bir görüşler manzumesi hazırladık.
HAZIR GİYİMDE TRENDLER
BU SENE RAHAT KESİMLER MODA
Dijital dünyada belki de en hızlı değişime sahne olan sektör, hazır giyim sektörü olabilir. Türk ürünlerini globale taşımak konusunda oldukça önemli konuma sahip isimlerden Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, “Dijital dönüşümün hız ve önem kazanması elbette ki markaların stratejileri ve moda endüstrisine getirdiği dinamizm ile yenilikçi çözümler geliştirilmesine çarpan etkisi yaptı” diyerek, dijital dönüşümlerin ışığında bu sezonun tercih edilen parçalarını sıraladı.
- Bu sezon trendleri, alışık olduğumuzun biraz dışında bir görünüm sergiliyor. Özellikle yazın tığ işi elde yapılmış görüntülü sahil kenarına uygun örme üstler ve birçok tasarımcının önerdiği küçüldükçe küçülen mikro şortlar yoğunlukta. Bunun yanında bermuda şortlara da yine yoğun bir ilgi söz konusu.
- Erkek giyimde, rahat kesimlerin getirdiği umursamazlık duygusunun genel kitleye hitap etmesine karşılık, özellikle üst giyimde transparan görünümlerin farklı dikiş detayları ve desenlerle birleşmesine tanık oluyoruz.
- Çizgili desenler, ekoselerin farklı stillerle birleşmiş hali, çiçekli görünüm, maskülen ve sade bir şekilde kullanımı göze çarpıyor. Pololar, çiçekli desenler, şeffaf üstler, çizgiler ve ekoseli desenler ön plana çıkan başlıklar oluyor bu sezonda.
MODANIN ZAMANSIZ PARÇASI: SESSİZ LÜKS
Son yıllarda, “sessiz lüks” mefhumunun yaygınlaşması ve ikinci el alışveriş anlayışının artmasıyla birlikte kaliteli, kalıcı ve zamansız parçalara eğilim görülüyor. Sessiz lüks kavramına odaklanan Orka Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Damat D’S temsilcisi Kübra Orakçıoğlu Kazan, bu yılın ilgi gören ürünlerini anlattı.
Bu sezon canlı ve parlak renkler yerine, doğal ve pastel tonların popüler. Öte yandan açık bej, toprak tonları, nane yeşili ve lavanta gibi yumuşak renkler, özellikle yaz aylarında çok tercih ediliyor. Kıyafetlere hem nostaljik hem modern bir hava katan retro çiçek desenleri ve geometrik şekiller dikkat çekiyor.
İLGİ YEREL ÜRÜNLERDE OLACAK
Dünya globalleşirken yerel ve el emeği ürünlere olan ilginin hem çevresel hem de kültürel açıdan önemli bir farkındalık oluşturuyor. Yeni trendimiz yerel ürünler olabilecek. Çünkü artık daha bilinçli alışveriş yapıyor ve sürdürülebilirlik kavramını ön planda tutuyoruz.
İŞ DÜNYASINDA MASKÜLEN KADIN DURUŞU
Kadınların iş dünyasında maskülen stile eğiliminin oldukça belirgin hale geldiğini ifade eden Orakçıoğlu, “Çünkü bu stil güçlü ve kendine güvenen kadını ifade ediyor. Kadınların iş dünyasında daha fazla yer edinmesi ve liderlik pozisyonlarına gelmesi ise bu stilin yaygınlaşmasını sağlıyor” diye konuştu.
PAYLAŞIM EKONOMİSİ DEVRİ
Türkiye’de özellikle konutta ve araçlarda karşımıza çıkan paylaşım ekonomisi, günümüzde moda dünyasına da tesir etti. Bugüne kadar bu trendin hazır giyime yansımalarını daha çok gece kıyafetlerinde görüyorduk. Hayatımızda belki birkaç kez giyeceğimiz pahalı bir tasarım kıyafeti kiralamak oldukça anlaşılır bir durum. Fakat markaların paylaşım ekonomisi hususunda attığı adımlarla birlikte artık bu trend, kendini günlük giyimde de gösteriyor. Paylaşım ekonomisine yönelim, hızlı tüketim çılgınlığının revaçta olduğu günümüz dünyasında sürdürülebilirlik açısından oldukça işlevsel bir görev görebilir.
Günümüzde tüketim alışkanlıklarının değiştiğine vurgu yapan Türkiye Giyim ve Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Kaya, “Paylaşım ekonomisinin ön plana çıktığını net olarak görüyoruz. Geri dönüşümlü ürünler, recaycle prosesler ön plana çıkıyor” dedi. Kaya’ya göre; Z kuşağı ise daha çok sürdürebilirlik odaklı ve çevreci ürünler tercih ediyor. Öte yandan ikinci el kıyafet satışı hızlanıyor. İzlenebilirlik ve dijital ürün pasaportu ise daha çok ön plana çıkıyor.
MİNİMALİZM RÜZGÂRI ESİYOR
Moda dünyasında sosyal statüyü ortaya koymanın, bugüne kadar logolu gösterişli bir stilden geçtiğini belirten Marketing Director Sinem Çelikkanat, son dönemlerde stil sahibi olmanın bambaşka bir yönünü keşfettiklerini ifade etti. Çelikkanat, hazır giyimde de daha minimalist bir yaklaşım gözlemlendiğini söylüyor.
Günümüzde gereksiz karmaşadan uzak, sade, işlevsel parçalar lüksü ifade ediyor. Dünyada sessiz lüks olarak tanımlanan bu akım, en kaliteli malzemenin en iyi işçilik ile birleşerek minimalist tasarımlarla sunulmasını ifade ediyor. İç huzur ve kaliteli bir yaşamla ilişkilendirilen akım, sezon modasının çok ötesinde bir davranış biçimi olarak sunuluyor.
KÜLTÜR SANATTA TRENDLER
KÜLTÜR SANAT DİJİTALİ ÖNCE KEŞFETTİ, SONRA FETHETTİ
Pandemi sürecinin ardından her alanda olduğu gibi kültür-sanat alanında da değişimlere şahit oluyoruz. Süreç sonrasında halihazırda bildiğimiz dijital sanat kavramı, tamamen hayatımıza entegre oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önderliğinde sürdürdüğü projelerle kültür-sanat faaliyetlerine ilgiyi olumlu manada ivmelendiren Yaşayan Miras ve Kültürel Etkinlikler Genel Müdürü Selim Terzi, geçmişten günümüze kültür-sanatın dönüşümünü sizler için tüm detaylarıyla anlattı.
Terzi, pandemi döneminde kültür-sanat alanındaki dijitalleşmenin öngörülenden çok daha hızlı bir şekilde geliştiğini aktarıyor ve konuşmasını şu sözlerle sürdürüyor: “10-15 yılda alınacak mesafe 1-2 yıllık bir zaman zarfına sığdı. O dönem hatırlayalım, en basitinden online konserlerde, online sergilerde, dijital işlerde bir patlama yaşandığını hep birlikte tecrübe ettik. Tabi pandemi dönemi geçildikten sonra sanatçılarımız dijital alanlarda üretmeye ve ürettiklerini sergilemeye devam ettiler. Açıkçası kültür-sanat dünyası dijitali önce keşfetti sonra da fethetti.”
SANAT İYİLEŞTİRİR VE BİRLEŞTİRİR
“Sanat iyileştirir ve birleştirir” diyen Terzi’ye göre, bu yıl dördüncüsü düzenlenen Kültür Yolu Festivali’nin, şehirlere ve kültür-sanat dünyasına katkısı birkaç boyutta değerlendirilmeli. Festivalin düzenlendiği şehirlerde turizm hareketliliğindeki artış dikkat çekiyor. Öte yandan festivalin ekonomik getirileri kadar, rotadaki şehirlerin sosyal kimliğine kazandırdığı değerler de oldukça elzem bir noktada. Ayrıca festivaller, şehirlerdeki sosyal birlikteliği ve kültürel kaynaşmayı da artırması açısından dikkat çekiyor.
OTOMOBİLDE TRENDLER
İlk yarısını geride bıraktığımız 2024 yılında otomotiv endüstrisi, ulaşım ortamını yeniden şekillendiren bir dizi heyecan verici eğilim ve gelişmeye tanık oluyor. Bu eğilimler sadece teknolojideki gelişmeleri yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda tüketici tercihlerindeki değişimi ve çevreyi koruma amaçlı politik baskıları da yansıtıyor. Bu bilgiler odağında, otomotiv sektörüne yön veren isimlerden Vesiile AŞ Paylaşım Ekonomisi Çözümleri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Aybar ile sıfır karbon salımlı taşıtlara odaklanarak otomotiv sektörünün geleceğini konuştuk.
SIFIR KARBON SALIMLI TAŞITLAR REVAÇTA
İbrahim Aybar’ın aktardığı bilgilere göre; otomotiv endüstrisindeki en önemli eğilimlerin başında kuşkusuz sıfır karbon salımlı taşıtlar geliyor.
- Günümüzde kişiselleştirilmiş, otonom sürüş teknolojisiyle çalışan, sürdürülebilir ve çevre dostu özellikler rağbet görüyor. Özellikle son birkaç yılda Çinli markalar ve Tesla’nın da tesiriyle tüketici tercihleri, bataryadan elektrik enerjisiyle hareket eden elektrikli taşıtlara yöneldi.
- 2023 yılında global pazarlarda 14 milyon adet yeni elektrikli taşıt satıldı. Birçok otomotiv üreticisinin, kompakt otomobillerden lüks SUV modellere kadar çeşitli segmentlerde modeller geliştirerek bataryadan elektrikli modellerini genişlettiğini görüyoruz.
- Son zamanların odak noktalarından biri olan hidrojen yakıt pilleri üzerine Toyota gibi markalar yoğun şekilde çalışıyor. Aybar, konuya ilişkin değerlendirmesini şu sözlerle yapıyor: “Hidrojen tanklarındaki yüksek basınç nedeniyle lojistik zorluk ve dolum istasyonlarının yüksek maliyeti henüz rekabet şartlarını sağlayamasa da gelişmeler devam ediyor. Özellikle ağır taşıtlarda hidrojen yakıt pilleri daha rekabetçi şartlar sunmaya başladı diyebiliriz.”
GELECEĞİN NORMALİ: OTONOM ARAÇLAR
Elektrikli araçlar ve yapay zekâ, otomotiv sektöründe büyük bir dönüşüm sağladı. Araçlar artık sadece ulaşım aracı değil, aynı zamanda yüksek teknolojiye sahip cihazlar olduğunu belirten Renti Car Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Zafer Salman, elektrikli araçlar ve otonom sürüş teknolojinin günümüz dünyasındaki yansımasını değerlendirdi.
Bu bağlamda elektrikli ve hibrit araçlara olan talep hızla artarken, batarya teknolojilerindeki ilerlemelerin, menzil ve şarj sürelerini iyileştirdiğini görüyoruz. Salman, bu yıl tercih edilen araç ve araç çözümlerini anlatırken “Otonom sürüş, yapay zekâ destekli güvenlik sistemleri ve bağlantılı araç çözümleri öne çıkan trendler. Ayrıca, sürdürülebilir üretim ve yeşil enerji kullanımı da önemli. Bu yenilikler, daha çevre dostu ve verimli araçlara yönelimi artırıyor” ifadelerini kullandı.
“Gelecekte otomotiv sektörünün normali, otonom ve elektrikli araçlar olacak gibi görünüyor” diyen Salman’a göre; elektrikli araçlara geçişle birlikte, batarya teknolojileri, yapay zekâ tabanlı sistemler ve bağlantılı araç çözümleri sektörde büyük bir önem kazanacak.
MEKÂNLARDA TRENDLER
DENEYİM ODAKLI MEKÂNLAR TERCİH EDİLİYOR
Özellikle pandemi sürecinden sonra insanların iş yapış biçimleri kadar alışkanlıklarında da birtakım değişimler yaşandı. Örneğin yemek yemek için seçilen mekânlar ya da kaliteli vakit geçirmek için tercih edilen mekânlar, söz konusu değişimden payını aldı. Dünya standartlarında bir kruvaziyer limanı ile farklı zevklere hitap eden mekânlar ve etkinliklere ev sahipliği yaparak eğlence sektörüne sınıf atlatacağı söylenen Galataport İstanbul’un Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Bali, Galataport’un misafirlere ne gibi imkânlar sunduğunu anlatarak zaman içinde insanların tercihlerindeki değişimlere odaklandı.
Galataport; tüketici için yeme-içme, alışveriş, sanat, tarih, gezi gibi pek çok alanda etkinlik alanları sunuyor. Galataport’un etkinlik alanlarını detaylarıyla açıklayan Bali, insanların deneyim odaklı mekânları artan yenilik ve keşif merakından ötürü çok fazla tercih ettiğini aktardı.
HER DAİM YAŞAYAN MAHALLE: GALATAPORT
Galataport’taki yürüyüş alanları, sergi gezileri, yemek yeme alanları ve alışveriş merkezi olmak üzere sunulan imkânlara odaklanan Bali, Galataport’u “her daim “yaşayan bir mahalle, kültür, tarih ve inovasyonun kesiştiği dinamik bir dünya” olarak tanımladı. Öte yandan Galataport, Kruvaziyer turizminde ana liman konumlanması ile de turizme katkısı olduğu kadar mevcut misafir çeşitliliği ve kozmopolit yapıyı da pekiştiriyor.
DEVİR, YEMEKTE PAYLAŞIM DEVRİ
Yemek sektöründe tüketicilerin neyi önemsediğini merak ettik ve Sunset Grill & Bar kurucusu Barış Tansever’e sorduk. Tansever’e göre tüketici artık farklı deneyimler kazanmaktan hoşlanıyor. Örneğin Fransız lokantası stilinde yemek yeme kültüründen ziyade artık yemekte paylaşımlı mutfaklar tercih ediliyor. Tansever, özellikle Peru mutfağı, Japon mutfağı, Kore mutfağı gibi paylaşımlı mutfaklarda olduğu gibi, aynı meze usulü ve çok fazla çeşit tadımını barındıran bir sofra kültürüne dönüş yaşandığını söylüyor.
Son yıllardaki mekân tercihlerine bakıldığında ise yemek sunmanın yanında müşteriye farklı bir eğlence alternatifi sunan mekânların tercih ediliyor. Mekân dekorasyonlarında ise İngiliz ve Fransız tarzı ağır stillerin yerini, rahatlığı önceleyen bir anlayış alıyor.
Barış Tansever, Türkiye’de yeme-içme sektöründe ciddi bir enflasyondan söz edebileceğimizi, buna bağlı olarak da maliyetlerin artış gösterdiğini dile getirerek farklı bir pencere açıyor ve gelir seviyesi yüksek beyaz yaka çalışanların da bu fiyatlardan şikâyet ettiklerini vurguluyor. Tansever, söz konusu enflasyonist ortamın faturasının lokantacılara kesildiğini ancak enflasyonun asıl sebebinin makro ekonomide aranarak doğru anlaşılması gerektiğine vurguluyor. Öte yandan restoran dünyasında 100 bine yakın yeme-içme ünitesi olduğunu bildiren Tansever, restoran sektöründe bir kartel oluşmasının mümkün olmadığını ve oldukça rekabetçi bir sektör olmasından ötürü, fiyatların yapay olarak şişirilmiş olması algısının bir efsaneden ibaret olduğunu kaydediyor.
TURİZMDE TRENDLER
TATİL İÇİN DOĞAYA EĞİLİM BAŞLADI
Son yıllarda doğaya dönüş eğilimi oldukça belirgin bir şekilde artmış durumda. İnsanlar şehir hayatının stresinden uzaklaşıp, doğanın sunduğu sakinlik ve huzuru arıyorlar. Bu arayış, turizm sektöründe ise geleneksel turizm anlayışından ziyade kişiye özel hizmet anlayışının ve özgün bir deneyimin gelişmesine katkı sağlıyor. Bu yeni trendin insanları, tatilde farklı ilgi alanlarına odaklanmaya, yoga gibi meditasyon tekniklerini uygulamaya veya stresi azalttığı bilinen masaj yöntemlerini deneyimlemeye yönlendirdiğini dile getiren Elite World Hotels & Resorts Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Emel Elik Bezaroğlu, bunun yanı sıra özellikle pandemi sonrası daha çok yer keşfetmeye odaklı bir turizm anlayışının geliştiğini söyledi.
Bunun yanı sıra özellikle yaz aylarında aile veya arkadaş gruplarıyla daha uzun dönemli konaklama ihtiyaçlarının artış eğiliminde olduğunu ifade eden Bezaroğlu, “İş seyahatlerinde ya da kısa keşiflerde ise daha kompakt hizmet alabilecekleri, modern tasarımlı, teknolojik altyapıyla donatılmış otellere olan talepteki artış da dikkat çekiyor” dedi.
İLETİŞİMDE TRENDLER
İLETİŞİMİN GELDİĞİ NOKTADAN MEMNUNUM
Gelişen dünya içinde iletişimin de bambaşka bir forma büründüğünü görüyoruz. Bu bağlamda dijital dünyanın iletişim sektörüne tesirlerini değerlendiren İletişim Uzmanı Sibel Asna, yalnızca Türkiye’de değil dünyada da iletişimin bambaşka bir evreye girdiğini ve bu durumdan mutluluk duyduğunu söylüyor. Böylece bireysel gazeteciliğin de geliştiğini, paralel olarak habere ve bilgiye ulaşma imkânının çoğaldığını dile getiren Asna, “Tabi ki bunlar içinde yanlış ve yalan haber ve dezenformasyon var ama bunları teyit etme yöntemleri de var. Bu sebeple kişiler isterse doğru bilgiye hızlıca ulaşma şansına sahipler. Artık merkezde olmayan bölgeler de iletişime ulaşma şansına sahipler. Eskiden yalnızca büyük merkezlerde olanların sesini duyuyorduk. Fakat Anadolu’nun sesini ya da Somali’nin sesini duymuyorduk. Bugün için iletişimin geldiği noktadan çok memnunum” diyerek sözlerine devam etti.
İLETİŞİMDE ETİK, KANUNLARDAN ÖNEMLİ
İletişimdeki değişimlerden aynı oranda endişeli olduğunu ifade eden Asna, iletişim etiği konusundaki fikirlerini şu sözlerle ifade ediyor: “Akademinin bu gelişime aynı bu hızla ayak uydurup uydurmadığını sorguluyorum. Dolayısıyla yeni gelen nesillerin, iletişimin bu gücünün ve etik değerlerinin ne kadar farkında olduklarını bilemiyorum. Etik burada kanunlardan daha önemli. Kanunlar pek çok şeyi sınırlayabilir ama etik bambaşka bir noktadır. Şu noktada etiğin yeni nesillere çok dikkatli şekilde anlatılması gerektiğini ve kişisel kontrolün gelişmesi gerektiğini düşünüyorum.”
