İnşaat sektörünün enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 40’ından, karbon salınımının da benzer oranda sorumlu olduğu bir alan olduğuna dikkat çeken Dr. Emre Ilıcalı, “Biz binalarımızda konforlu, sağlıklı ve güvenli yaşam koşulları sağlamak istiyoruz; bu, sürdürülebilirlik kriterleriyle buluştuğunda büyük bir potansiyel yaratıyor” dedi.
Ilıcalı, doğru yönetilmediği takdirde bu büyümenin ekonomik ve ekolojik açıdan ciddi riskler doğuracağını belirtti.
Yeşil bina uygulamalarının yaygınlaşması için mevzuatın bulunmasının yeterli olmadığını belirten Ilıcalı, “Mevzuatlar var, yapmamız gerekenler orada yazıyor ve çoğu doğru; ancak uygulamada eksikler var” dedi.
Mevzuatın uygulanabilir olmasının yanı sıra denetim mekanizmalarının etkin, hedefe yönelik ve caydırıcı olması gerektiğini söyleyen Ilıcalı, bu konudaki sorunları şöyle aktardı: “Bir bina inşa edildiğinde, yeşil standartlara göre yapılıp yapılmadığını iddia eden herkesin gerçekten bunu yapıp yapmadığının doğru denetimlerle ortaya konması şart. Eğer sertifikasyon iddiası varsa bunun arkasında doğru uygulamalar olmalı. Aksi halde bu sadece kağıt üzerinde kalır ve sektörde ‘dostlar alışverişi’ gibi olumsuz sonuçlar doğurur. Denetimlerin güçlü ve ölçülebilir olması lazım.”
Sürdürülebilir bina sertifikalarının temel standartların ötesine geçen projelerde uygulanmalı olması gerektiğini söyleyen Ilıcalı, “Zaten normal bir binanın temelini sağlam atmak zorundasınız; bu, mevcut yönetmeliklerle dağ gibi duruyor. Ancak ‘ben bunun üzerine daha fazlasını yapacağım, karbon nötr olacağım, daha fazla yenilenebilir enerji üreteceğim’ diyen projeler için sertifikalar etkili oluyor. Sertifikasyon sistemleri, sadece normal standartları karşılamaktan ziyade, gönüllülükten ileriye geçip fark yaratan projeleri teşvik etmeli” ifadelerini kullandı.
YES-TR gibi yerel sertifikasyon sistemlerinin yaygınlaşmasının önemli olduğunu belirten Ilıcalı, aynı zamanda uluslararası sertifikaların da değerini vurgulayarak “Uluslararası sertifikalar bu işi uzun süredir yapan sistemlerdir ve sektörel gelişim açısından çok kıymetlidir” dedi.
Yeşil binaların zorunlu hale getirilmesinin önündeki engelleri de değerlendiren Ilıcalı, farkındalık eksikliğine işaret etti: “İnşaat sektörü, pozitif yanlarının yanı sıra bazı negatif alışkanlıklara sahip. Yenilikler her zaman kolay kabul görmüyor. Artık bu uygulamalar zorunlu hale geliyor ve sektör oyuncuları ya bu değişimi çabuk adapte edecekler ya da uygulamadaki eksiklikler nedeniyle çeşitli yaptırımlarla yüzleşecekler. Bu farkındalık artmalı ve bu bir gönüllülük meselesi olmaktan çıkıp ‘olmazsa olmaz’ bir standart hâline gelmeli.”
Ilıcalı, sürekli eğitimler, zirveler ve farkındalık çalışmalarıyla inşaat sektörünün artık sadece kar amaçlı değil, insan sağlığı ve çevresel sorumluluk odağında düşünmesi gerektiğini vurguladı.
Yeşil bina uygulamalarının maliyetler üzerine etkisine değerlendiren Ilıcalı, sürdürülebilirlik kriterlerinin ek maliyet olarak görülmemesi gerektiğini söyleyerek, “Bu uygulamalar artık binaların olmazsa olmazı hâline geldi. Yenilenebilir enerji, su verimliliği gibi uygulamalar ek maliyet getiren şeyler değil; bu, yapılması gereken standartlardır. Nasıl deprem güvenliği için belli beton ve demir kullanmanız zorunluysa, sürdürülebilirlik kriterleri de artık onu takip eden bir standart hâline geliyor” ifadelerini kullandı.
Ilıcalı, YES-TR ve uluslararası sertifikalar gibi kriterler, bir binanın sadece standartlara uygun değil, üst düzey sürdürülebilirlik performansı gösterdiğini belgeleyen sistemler olarak tanımlandığını da cümlelerine ekledi.
Yeşil bina sertifikalarının ötesinde de yapılması gerekenler olduğunu belirten Ilıcalı, bunları şöyle sıraladı:
-Farkındalık artırma kampanyaları
-Eğitim ve uygulama destekleri
-Teşvik ve yaptırım dengesi
-Finansal ürünlerin geliştirilmesi
“Sadece sertifika değil, bu sürdürülebilirliği intibak edecek finansal araçlar ve teşvik modelleri gerekiyor. Finansal altyapı olmadan bu dönüşümü gerçekleştirmek zor. Ancak bunun tek başına teşvikle olması da yanlış; temelini oluşturduktan sonra destekler bunun üzerine konmalı” diyen Ilıcalı, finansal araçların sektördeki yatırımcı davranışlarını değiştireceğini de belirtti.
Yeşil binaların ötesinde, sürdürülebilirlik yaklaşımının makro ölçekte entegre olması gerektiğini vurgulayan Ilıcalı, inşaatın, malzemenin, ulaşımın ve enerjinin birbirine bağlı olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Sürdürülebilirlik sadece binalarla sınırlı bir konu değil. İnşaat malzemesi sanayi, enerji, ulaşım, üretim sektörü ve şehir planlaması birbirine entegre bir şekilde ele alınmalı. Bu yüzden iklim kanunu ve sürdürülebilirlik politikalarının bütüncül yönetilmesi gerekiyor.”
Son olarak, inşaat sektöründeki yeşil dönüşümün günümüzdeki yerini değerlendiren Ilıcalı, Türkiye’nin bu alanda hızlı ilerlediğini ancak yeterli hızda olmadığını söyleyerek, “Yeşil dönüşüm Türkiye’de ilerliyor, ama henüz yeterli değil. Özellikle kentsel dönüşüm projelerinin artması ve bu projelere sürdürülebilirlik kriterlerinin ana tasarım ve uygulama süreçlerine dahil edilmesi gerekiyor. Bu dönüşüm, sadece bina bazında değil, şehir ölçeğinde ele alınmalı” dedi.
EKONOMİ
4 saat önceGÜNDEM KORİDORU
15 saat önceGÜNDEM KORİDORU
5 gün önceGÜNDEM KORİDORU
31 Aralık 2025