DOLAR 42,5154 0.03%
GBP 56,7256 -0.1%
EURO 49,5523 -0.09%
ALTIN 5.770,880,32
BIST 10.995,940,71%
BITCOIN 3883739-1.74096%
ETH 132956-1.72741%
İstanbul
16°

AÇIK

ÖZEL HABER
Türkiye, bölgesel lojistik merkezi olmaya aday
Konkordato son çare mi? Yoksa tek çıkış yolu mu?

Konkordato son çare mi? Yoksa tek çıkış yolu mu?

Konkordato son yıllarda pek çok firmanın gündemine girdi. Bu süreç şirketler için gerçek bir çıkış yolu mu, yoksa sadece zaman kazanma aracı mı? Firmaları konkordato ilan etmeye iten etmenler neler? Tüm bu soruların yanıtlarını Serdar Taşdöken verdi.

19/09/2025 19:55
Konkordato son çare mi? Yoksa tek çıkış yolu mu?

Bu süreci bir nefes alma süreci olarak değerlendiren Taşdöken, “Konkordatonun gerçek bir çıkış yolu mu, yoksa kaçınılmaz sonu erteleyen bir zaman kazanma aracı mı olduğu sorusu, sürecin potansiyeli ve pratik sonuçları arasındaki farktan kaynaklanır. Teorik olarak konkordato, operasyonel olarak kârlı ancak geçici likidite sıkışıklığı yaşayan şirketler için ideal bir kurtuluş mekanizmasıdır. Şirkete icra takiplerinden arındırılmış korunaklı bir alan ve borçlarını yeniden yapılandırma fırsatı sunarak toparlanması için “nefes alma” imkânı tanır” dedi.

BAŞVURULARIN YARISINDAN FAZLASINA RET

Borçlular için çıkış kapısı olarak görülen konkordato başvurularının hemen hemen yarısı mahkemelerde ret yiyor. Taşdöken konuyla ilgili olarak, “Pratikteki veriler, bu ideal tablonun her zaman gerçekleşmediğini göstermektedir. Adalet Bakanlığı verileri, konkordato taleplerinin önemli bir kısmının başarıya ulaşmayarak reddedildiğini ortaya koymaktadır.

Örneğin, 2023’te yapılan 516 başvurunun 381’i, 2024’ün ilk aylarında yapılan 585 başvurunun ise 335’i mahkemeler tarafından reddedilmiştir. Bu yüksek ret oranları, sürecin birçok şirket için iflas öncesi son durak olduğunu göstermektedir. Kurtulma umudu kalmamış bazı şirketler, konkordatoyu yalnızca icra takiplerini durdurmak ve mal varlığını elden çıkarmak için bir zaman kazanma aracı olarak kullanabilmektedir. Ayrıca, konkordato süreci şirketin ticari itibarını zedeler, yeni kredi bulmasını imkânsız hale getirir ve tedarikçilerin peşin ödeme talep etmesine yol açarak bir kısır döngü yaratabilir” ifadelerini kullandı.

Adsiz tasarim 4 1

“SON ÇARE OLARAK BAŞVURULMALI”

Serdar Taşdöken, konkordato sürecinin başarılı olmasının da bir dizi kritik faktöre bağlı olduğunu belirterek şunları söyleyerek, “Bunların en başında, borçlunun mahkemeye sunduğu iyileştirme projesinin gerçekçi, somut ve uygulanabilir olması gelir. Sadece borçların ötelenmesini değil, maliyetlerin nasıl düşürüleceğini ve sürdürülebilir kârlılığın nasıl sağlanacağını detaylandıran bir iş planı esastır. Süreç boyunca şeffaf iletişim kurulması ve alacaklılarla iş birliği yapılması, projenin kabul edilme şansını artırır. Son olarak, bu karmaşık sürecin uzman hukukçular ve mali danışmanlar eşliğinde yürütülmesi hayati önem taşır” dedi. Bunun yanı sıra durumu lehe çevirmenin zor olduğuna da değinen Taşdöken, “Yüksek ret oranları, konkordato sisteminin bir “filtre” görevi gördüğünü ve sürdürülebilir bir iyileşme projesi sunamayan şirketleri elediğini göstermektedir. Bu durum, konkordatonun “herkese açık bir can simidi” olmadığını, aksine “sadece yüzme potansiyeli olanlara atılan bir halat” olduğunu kanıtlamaktadır. Sonuç olarak konkordato, son çare olarak başvurulması gereken, yüksek riskli bir “cerrahi operasyondur”. Gerçek bir çıkış yolu olabilmesi için şirketin temel iş modelinin sağlam, sorunun geçici bir likidite krizinden kaynaklanması ve sunulan iyileştirme projesinin somut hedeflere dayanması gerekir. Aksi takdirde, konkordato, sadece acı verici bir tasfiye sürecini erteleyen pahalı bir zaman kazanma aracına dönüşme riski taşır” ifadelerini kullandı.

TEK ÇÖZÜM KONKORDATO DEĞİL

Finansal sıkıntıya giren şirketler için konkordato, her zaman tek veya en uygun çözüm değildir. Mahkeme süreçlerini içermeyen, daha esnek, hızlı ve daha az maliyetli alternatifler mevcuttur. Bu alternatifler arasında en yapısal olanı, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na dayanan Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY) mekanizmasıdır. FYY, borçlu şirketlerin banka ve diğer finansal kuruluşlara olan borçlarının, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından belirlenen çerçeve anlaşmalar kapsamında yeniden yapılandırılmasını amaçlar. Konkordatodan farklı olarak FYY, yalnızca finansal borçlara odaklanır ve mahkeme denetimi yerine alacaklı konsorsiyumu ile borçlu arasında yürütülen, gizlilik esasına dayalı ve müzakere odaklı bir süreçtir. FYY kapsamında borç vadesinin uzatılması, faiz indirimi ve ilave kredi sağlanması gibi daha esnek çözümler üretilebilir.

Tamamen tarafların iradesine dayalı bir diğer yöntem ise “Mahkeme Dışı Özel Yeniden Yapılandırma Anlaşmalarıdır. Bu yöntemde şirket, en büyük alacaklıları olan bankalar ve ana tedarikçileri ile doğrudan masaya oturarak yeni bir ödeme planı üzerinde müzakere eder. En büyük avantajları gizlilik, hız, esneklik ve düşük maliyettir. Ancak bu yöntemin en büyük zafiyeti, varılan anlaşmanın sadece masadaki tarafları bağlamasıdır. Anlaşmaya katılmayan bir alacaklı, icra takibi başlatarak süreci riske atabilir.

BORCA GÖRE UYGULANAN YÖNTEM DEĞİŞMELİ

Serdar Taşdöken, finansal borçların yapılandırılmasının yanı sıra, şirketler operasyonel ve stratejik çözümlerle de mali durumlarını düzeltilebileceğini söyleyerek şöyle devam etti: “Ana faaliyet alanı dışında kalan veya kârlı olmayan varlıkların (gayrimenkul, iştirak hisseleri vb.) satılması, acil nakit ihtiyacını karşılayabilir. Aynı zamanda, operasyonel verimsizliklerin giderilmesi ve gereksiz harcamaların kısılması gibi maliyet düşürücü önlemler, şirketin kârlılığını artırabilir. Bir diğer stratejik çözüm ise mevcut ortakların ek sermaye koyması veya şirkete yeni bir stratejik yatırımcının dahil edilmesiyle sermaye yapısını güçlendirmektir.”

Hangi çözüm yolunun uygulanması gerektiğinin de sorunun kapsamına bağlı olduğuna dikkat çeken Taşdöken, “Eğer sorun büyük ölçüde banka borçlarından kaynaklanıyorsa, FYY en rasyonel yoldur. Ancak borç yapısı yüzlerce farklı ticari alacaklıya yayılmışsa, tüm tarafları tek bir hukuki şemsiye altında toplayabilen tek mekanizma konkordatodur. Finansal sıkıntıya giren bir şirketin en değerli kaynağı “zamandır”. Bu nedenle yönetimler, sıkıntının ilk sinyallerinde proaktif davranarak öncelikle mahkeme dışı ve müzakereye dayalı çözümleri değerlendirmelidir. Konkordato, bu daha esnek yöntemlerin başarısız olduğu durumlarda başvurulacak son ve en radikal seçenek olarak görülmelidir” ifadelerini kullandı.

SİSTEM DAHA GÜVENİLİR HALE GELİYOR

Mali açıdan zorlanan şirketlerin borçlarını belirlenen bir plan çerçevesinde ödemesine imkân tanıyan konkordato sisteminde önemli bir değişiklik gündeme geldi. Yeni düzenleme ile birlikte, iflas ertelemeden daha güçlü bir borç yapılandırma mekanizması hayata geçirilecek. Taslağın en temel hedefi, konkordato sürecinde alacaklıların haklarını güçlendirmek ve borçların kaybolmasını önlemek. Bu kapsamda konkordato komiserlerinin yetkileri genişletiliyor; mali tabloların daha sık denetlenmesi mümkün olacak, ayrıca komiserler de mali açıdan denetime tabi tutulacak. Borçlunun malvarlığını kötüye kullanmasını engelleyecek yeni kontrol mekanizmaları da tasarıya eklendi. İcra ve İflas Kanunu’nun birçok maddesini değiştiren taslak, şeffaflık ve denetimi artırarak sistemi daha güvenilir hale getirmeyi amaçlıyor. Özellikle iş dünyasının uzun süredir dile getirdiği “suiistimal” sorununa karşı da daha sıkı önlemler getiriliyor.

En az 10 karakter gerekli