Türkiye’de İş Dünyası dergisi tarafından başlatılan ve Destek Patent’in sponsorluğunda gerçekleşen Mahkeme Sohbetleri 18 Nisan’da dokuzuncu kez iş dünyasıyla bir araya geldi. Bu kez “Tüm Sektörlerde Sürdürülebilir İnovasyon” başlığı altında toplanan farklı sektörlerden bir araya gelen temsilciler konuya ilişkin bilgi ve fikir alışverişinde bulundular.
Sürdürülebilir inovasyon, işletmelerin çevresel ve toplumsal etkilerini azaltmak için yeni ve yenilikçi çözümler geliştirmesini ifade ediyor. Bu yaklaşım, tüm sektörlerde giderek daha önemli hale gelirken, sektörlerin çeşitliliği, sürdürülebilir inovasyonun farklı biçimlerde ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu kavram, işletmelerin çevresel ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmelerine yardımcı olan önemli bir araç olarak karşımıza çıkarken, sektörlerin gelecekte daha sürdürülebilir bir şekilde büyümesine de katkıda bulunuyor.
Türkiye’de İş Dünyası dergisi de buradan hareketle bu ayın gündem konusu olarak “Tüm Sektörlerde Sürdürülebilir İnovasyon”u belirledi. Destek Patent sponsorluğunda, Türkiye’de İş Dünyası dergisi Genel Yayın Yönetmeni Celal Toprak’ın moderatörlüğünde dokuzuncusu gerçekleşen “Mahkeme Sohbetleri”ne; Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Yamankaradeniz, Destek Patent CEO’su Faruk Yamankaradeniz, Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve TİM Başkan Vekili Fikret Kileci, Türkiye Yazılımcılar Federasyonu (TÜYAFED) Başkanı Mustafa Çalış, Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TİAD) Başkanı Murat Akyüz, Malatyalı İş Adamları Derneği (MİAD) Başkanı Yunus Akdaş ve Stratejik Satın Alma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi & İtalyan İş Adamları ve Girişimciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Özlem Kurt katıldı.
Konuyu patent tarafından ele alan Kemal Yamankaradeniz, her yıl 26 Nisan Cuma günü kutlanan Dünya Fikri Mülkiyet Günü’ne de atıfta bulunarak şöyle konuştu; “Destek Patent olarak 1983 yılından bu yana fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması için hizmet veriyor, bu alandaki farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar ulusal ve uluslararası alanda 260 binden fazla marka, 48 bine yakın patent/faydalı model ve 330 bine yakın tasarıma danışmanlık ve vekillik yaptık. Sınai haklar alanında global bir marka olma hedefiyle, Türkiye’deki ofislerimizin yanı sıra Kazakistan, İsviçre, İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde de ofisler açtık. Şu an yurt dışında toplam 14 ofisimiz bulunuyor. Bizim bu gelişmemiz ve büyüme yolculuğumuz aslında ülkemizin sınai mülkiyet hakları alanındaki gelişmesiyle tamamen paralel. TÜRKPATENT’in açıkladığı 2023 verilerine göre kuruma; yerli ve yabancı 16 bin 433 patent, 3 bin 400 faydalı model, 183 bin 149 marka ve 58 bin 076 tasarım olmak üzere toplam 261 bin 58 başvuru yapıldı. Bu, 2023 yılında toplam başvurularda 2022 yılına göre yüzde 3,64’lük bir artışa tekabül ediyor.”
Dijital ortamda sınırların e-ticaret ile ortadan kalktığını söyleyen Yamankaradeniz, bu durumun bazı riskleri de beraberinde getirdiğini dile getirdi.
Bu risklerden de söz eden Yamankaradeniz; “Markanızı, tasarımlarınızı tescil işlemleriyle koruma altına almazsanız çok ciddi maddi kayıplara uğrayabilirsiniz. Üstelik bunun için artık markanızı veya buluşunuzu ülke çapında tescil ettirmek de yeterli değil. Uluslararası marka tescili, küresel pazarda rekabet avantajı elde etmek için kritik bir adımdır. Öte yandan tescilli markaların dahi taklit edilebilmesi, global marka izlemenin önemini de ortaya koyuyor” dedi.
Son olarak bu alanda verilecek her eğitimin çok kıymetli ve hayati olduğunu belirten Yamankaradeniz, sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “Ülke olarak patent okuryazarlığını, ulusal ve global ölçekte fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması konusunu bir kültür olarak benimsememiz şart. Zira bu konunun bir ülkenin ekonomisine ne kadar büyük bir katkı sağlayabileceği konusunda bilgi dağarcığını geliştiren, farkındalık kazanan bir genç nesil, bu hakların küresel ölçekte de takipçisi olacaktır. Bu da dünya pazarında tüm sektörleriyle daha güçlü ve daha başarılı bir Türkiye ekonomisi anlamına gelir. Özetle ben diyorum ki; fikrimize sahip çıkalım.”
Sürdürülebilir inovasyonu bir tekstilci gözüyle değerlendiren GAİB Başkanı Fikret Kileci, bu kavramların eskiden bir moda ve satış argümanı olduğunu ancak işlerin artık değiştiğini söyledi.
Bu dönüşüme ayak uydurmak adına bir an önce aksiyon almak gerektiğini dile getiren Kileci, “Burada da en öncelikli konu eğitim. Bu eğitim ve farkındalıkları oluştururken de konuya inanan, bunun öneminin farkında olanlarla süreci yönetip bu alanda bir başarı hikayesi yazmamız gerekiyor, bu sayede de toplumun geriye kalan kısmının da bu alanı takip etmesini sağlamamız lazım. Bugün bu adımları atmazsak daha sonra çok daha büyük bedeller ödemek zorunda kalırız” diye konuştu.
“Sürdürülebilirliğin düşmanı modadır” diyen Kileci, hızlı tüketimin sürdürülebilirliği öldürdüğünü de aktararak, “İklim değişiyor, mevsimler değişiyor, dünyamız tümüyle değişiyor. Birileri var ki bu durumu çok erken fark ettiler ve hızlı aksiyon aldılar. Ama bir kesim de var ki durumun kendi menfaatlerine yarar sağlamayacağını fark edip değişime direniyor. Her eylemin mutlaka doğru yapanı da vardır, yanlış yapanı da. Geçen haftalarda Brüksel’deydim, bir platforma katıldım. Orada şunu fark ettim ki; Hindistan, Pakistan, Malezya, Bangladeş gibi rakip ülkelerimiz bizden çok öndeler. Mesela Pakistan ciddi anlamda olayın farkında. Bu durumu herkes biliyor, Avrupa’da konuşuluyor, dünyada konuşuluyor ama aksiyon alınmıyor. Aslında haksız da değiller, durumda bir bilinmezlik var” dedi.
Tekstil özelinde de bir değerlendirmede bulunan Kileci, şöyle konuştu; “Tekstil bugün en önemli sektörlerden bir tanesi. Dolayısıyla bizim sektörümüzde bugün Türkiye’de milyarlarca Dolarlık yatırımlar var. Planlı ve programlı bir şekilde devletinde öncülüğünde tekstili dönüştürmemiz gerekiyor. Şu ana kadar ki yaptığımız konvansiyonel üretimlerden çıkıp, günümüz şartlarına uygun daha çevreci, doğa dostu, insanları yok saymayan yöntemlere doğru geçmemiz lazım.”
Gelecek nesillerin yenilikçiliğe, girişimciliğe ve yaratıcı düşünceye yönlendirilmesinin sürdürülebilir bir gelecek inşa edilmesinde oldukça önemli olduğunu dile getiren Faruk Yamankaradeniz, üretilen değerlerin de koruma altına alınmasının kritik olduğunu belirtti.
Bir ülkedeki sınai mülkiyet korumasının güçlü olmasının, yerli ve yabancı yatırımcıların o ülkeye gösterdiği ilgiyi pozitif etkilediğine de vurgu yapan Faruk Yamankaradeniz, “Ticari marka ve fikirlerin etkili bir biçimde korunmasıyla; ürünlerin pazarlanması, dağıtılması ve uluslararası piyasalara girmesi kolaylaşırken, ülke ekonomisi de canlanıyor” dedi.
Dijital ve yeşil dönüşüm alanlarında inovasyon hızlandıkça patent başvurularının da aynı oranda artış gösterdiğini belirten Faruk Yamankaradeniz, bunu rakamlara da dayandırarak şöyle konuştu; “Daha sağlıklı, dijital ve yeşil teknolojilere odaklanan bir dünya oluşturma hedefiyle 2023 yılında EPO’ya 199 bin 275 başvuru yapıldı. Yapılan başvurularda çoğunlukla yapay zekâ ve temiz enerji açısından daha verimli çözümlere duyulan ihtiyaç tarafından yönlendirilen konular öne çıktı. Temiz enerji buluşları, pil teknolojilerini içeren elektrikli makine ve enerji 2023 yılının en hızlı büyüyen alanları oldu.”
TİAD Başkanı Murat Akyüz, sürdürülebilirlik kavramının inovasyona olan etkisine değinerek şu sözleri kullandı; “Sürdürülebilirlik gelişebilir olmalı. Dolayısıyla sürdürülebilirlik ve inovasyon birlikte değerlendirilebilecek bir süreç. Sürdürülebilirliğin kendisi başlı başına kadındır. Kadın olmazsa sürdürülebilir olamayız.”
TİAD’ın bu kapsamdaki çalışmalarına değinen Akyüz, “Sürdürülebilirlik adına TEMA ile çalışmalar yapıyoruz. Örneğin artık birini ziyaret etmek için gittiğimizde ona çikolata almak yerine adına bağışladığımız ağaç sertifikasını veriyoruz. Bunun bir de teknolojik tarafı var. Bu alanda sürdürülebilirliği birazda kopyalıyoruz diyebiliriz. Yurt dışında bu işin öncüsü olan firmalardan bize uygun olan gelişmeleri ülkemize transfer etmeye çalışıyoruz” dedi.
Teknolojinin büyük bir hızla ilerlediğini de sözlerine ekleyen Akyüz, derneğin yapay zekâyı ve makineleşmeyi oldukça aktif olarak kullandığını ifade etti.
Akyüz, son olarak gençlere de bir çağrıda bulunarak şunları söyledi; “Üniversite mezunu arkadaşlarımızı mutlaka teknoloji fuarlarını özellikle de endüstri ve üretim ile ilgili olan fuarlarını gezmelerini öneriyorum. Çünkü gelecek, elinde bir zanaati olan insanın elinde olacak. Ekim ayında Maktek Avrasya Fuarı var. Gelip orada teknoloji ile tanışmalarını rica ediyorum.”
Sürdürülebilir inovasyon tüm dünyada yaygınlaşmaya devam ediyor. Bu kavramı yazılım ve teknoloji açısından ele alan TÜYAFED Başkanı Mustafa Çalış, “İnovasyon konusunda temel hedefimiz sürdürülebilirlik ve teknoloji. Bugün ülkemizi ilk 10 ekonomiye taşıyacak yegane güç; teknoloji ve yazılımdan geçiyor. Eğitim ve ihracat özelinde inovasyonları birleştirip, şirketlerin kombinasyonlarını sağlayarak dünyaya adapte etmemiz gerekiyor. Şu anda ilk 10 ekonominin yedisi teknoloji alanındaki şirketleri kapsıyor. Biz ise ülke olarak 21’inci sırada yer alıyoruz. Endüstri 3.0 ya da 4.0’dan artık yazılım devrimine doğru geçmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla buraya yapacağımız yatırımlar ülkenin kaderini değiştirecek unsurlardır” şeklinde konuştu.
İhracat özelinde değerlendirmelerde de bulunan Çalış, “Ülkemizde şu anda 3,5 milyar Dolarlık yazılım ve teknoloji ihracatı var. Bu da Türkiye’nin bugün 255 milyar Dolarlık ihracatının yüzde 1,4’üne tekabül ediyor. Sürdürülebilir inovasyon tarafındaki çalışmalarla kamu, sanayi ve STK entegrasyonlarıyla beraber ülkemizi yukarıya doğru taşıyabiliriz. Dünya trilyon Dolarlık hacme doğru giderken Türkiye’nin de bu pazarda yerini alması gerekiyor. Bu da inovasyonla, dijital dönüşümle gelişebilir. Bugün ithalata bağlı olmayan tek sektör yazılım.”
Konuyu hukuki yönüyle ele alan Stratejik Satın Alma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi & İtalyan İş Adamları ve Girişimciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Özlem Kurt ise tüm alanlarda karşılaşıldığı gibi sürdürülebilirlik alanında da bazı rezistanslarla karşılaşıldığını aktardı. Konuya bireysel bakmak gerektiğini belirten Kurt, “Özellikle sürdürülebilirlik konusuna biraz bireysel bakmak gerektiğini düşünüyorum. Kanunla desteklenmesi gerektiğine de inanıyorum ancak diğer yandan da eğitimden şirket politikalarına kadar uygulamalarda alışkanlıkların değiştiriliyor olmasına çalışılması lazım. Örneğin bu konunun okullarda ders niteliğinde öğretilmesi gerekiyor. Çünkü çocukların dijital dünyadaki etiğin nasıl olduğunu doğru anlaması önemli. Aynı şekilde sürdürülebilirliği de anlatmak gerekiyor. Çünkü bu kavram iki çöpü birbirinden ayrıştırmak demek değil” dedi.
Türkiye’nin de üye olduğu Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), fikri mülkiyet haklarına olan ilgi ve farkındalığı artırmak amacıyla 2000 yılında, 26 Nisan tarihini Dünya Fikri Mülkiyet Günü ilan etti. Üye ülkeler, WIPO’nun belirlediği tema çerçevesinde çeşitli etkinliklerle bu özel günü kutluyorlar. Türkiye’de ise Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) tarafından koordine edilen bir dizi çalışmalar kamuoyu ve iş dünyası ile paylaşılıyor. WIPO bu yıl Dünya Fikri Mülkiyet Günü’nün temasını ‘Fikri Mülkiyet ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri: Yenilik ve Yaratıcılıkla Ortak Geleceğimizi İnşa Etmek’ olarak belirledi. Patent başvurularında yüzde 11’lik artışın, o ülkenin ekonomik büyümesine yüzde 1’lik katkısı olduğu gerçeği, bugünün önemi kanıtlıyor.
GÜNDEM KORİDORU
22 Kasım 2024