DOLAR 35,1751 -0.21%
GBP 44,1853 -0.33%
EURO 36,7476 -0.05%
ALTIN 2.971,610,30
BIST 9.912,89-0,03%
BITCOIN 3346588-3.45242%
ETH 117073-4.37296%
İstanbul

PARÇALI BULUTLU

Türkiye ekonomisi denge arayışında

Türkiye ekonomisi denge arayışında

Türkiye ekonomisi, 2025'te önemli dönüşümler yaşamaya hazırlanırken, uzmanlar farklı senaryolar üzerinde duruyor. Özellikle OVP'deki yapısal reformların yeterliliği ve döviz kurundaki dalgalanmaların etkileri, ekonomiye dair en çok merak edilen konular arasında yer alıyor. Prof. Dr. Emre Alkin, Prof. Dr. Şenol Babuşçu, Finans Analisti İslam Memiş ve Prof. Dr. Esfender Korkmaz gibi uzmanların değerlendirmeleri, Türkiye ekonomisinin geleceğine dair önemli ipuçları sunuyor.

11/11/2024 13:36

Orta Vadeli Program’ın bizlere sunduğu yapısal reformların merkezde olduğu bir dönemde, ekonomistler Türkiye’nin geleceği hakkında farklı görüşlere sahip. OVP’nin yeterliliği, döviz kurundaki dalgalanmalar ve altın yatırımlarının geleceği gibi konular, uzmanların merceğinde. Döviz kurundaki dalgalanmaların ekonomi üzerindeki etkileri vurgulanıyor. Uzmanlar, Doların baskılanmasının enflasyonu düşürmeye yetmeyeceğini ve döviz kurlarındaki istikrarsızlığın sanayiyi zor durumda bıraktığını belirtiyor. Finans Analisti İslam Memiş, altının bu yıl olduğu gibi önümüzdeki yılda yatırımcılar için cazip bir seçenek olduğunu söylerken Ekonomist Emre Alkin, sürdürülebilir kalkınma kavramının toplum genelinde yeterince benimsenmemiş olduğunu dile getiriyor. Prof. Dr. Şenol Babuşçu dövizin daha fazla artmaması için ekonomi yöneticileri tarafından baskılandığını ifade ederken Prof. Dr. Esfender Korkmaz, 2024 yılında büyüme oranının yüzde 3 ile 3,5 arasında kalacağını öngörüyor. Ekonomist Emre Alkin, Prof. Dr. Şenol Babuşçu, Finans Analisti İslam Memiş ve Prof. Dr. Esfender Korkmaz’ın değerlendirmeleriyle Türkiye ekonomisinin 2024 yılındaki durumunu ve gelecekteki görünümünü analiz ettik.

KAMU HARCAMALARI BÜYÜMEYİ ETKİLER

Prof. Dr. Esfender Korkmaz, OVP reformlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: “OVP’de yapısal reform olarak; sanayide yapısal dönüşüm, yeşil dönüşümün hızlandırılması ve ithalat bağımlılığının azaltılması hedefleri yer alıyor. Aslında temelde ekonomik istikrar sorununun altında yapısal sorunlar var. Öncelikle, hükümetlerin bu yapısal sorunları görmesi ve çözüm için politika geliştirmesi gerekiyor. Yapısal sorunlar birbiri ile bağlantılıdır. Bir bütün olarak, koordineli ve planlı çözülmesi gerekir.” Harcamalar açısından GSYH’yı oluşturan gelirlerin ortalama yaşam seviyesi altında kalmasının özel tüketim harcamalarında düşüşe sebep olduğunu ve bu durumun büyümeyi olumsuz etkilediğini söyleyen Korkmaz, “Kamu harcamaları ilk 8 ayda reel olarak yüzde 21,1 oranında arttı ve kamu tüketim harcamalarında artış tabii ki büyümeyi olumlu olarak etkiler. Büyümeyi pozitif seyirde etkileyecek bir diğer husus da yılın ilk 7 ayında ihracatta yaşanan 4,1 oranında artış ve ithalatta yaşanan yüzde 8,8’lik azalış. Bu şartlar altında da 2024 büyüme oranı yüzde 3 ile 3,5 arasında olur” dedi.

DOLARI BASKILAMAK ENFLASYONU DÜŞÜRMEZ

OVP’de yer alan yapısal reformların, Türkiye ekonomisinin uzun vadeli büyüme potansiyelini ne derecede etkileyeceği ile ilgili görüşlerini sunan Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, “Sürdürülebilir kalkınma kavramı, toplum genelinde yeterince anlaşılmış ve benimsenmiş görünmemekte. Birleşmiş Milletler’in belirlediği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi, bu kapsamlı konuyu anlamak için önemli bir çerçeve sunmaktadır. Ancak, ülkemizin Orta Vadeli Programı’nda yer alan planların, bu küresel hedeflerle tam bir uyum içinde olmadığı görülmekte. Bu durum, programın sürdürülebilir kalkınma vizyonu açısından yetersiz kaldığı değerlendirmesine yol açmaktadır” dedi. Planda yer alan yapısal reformların yalnızca iktisadi temellere dayandığını dile getiren Alkin, “Reformların bazıları yapısallıktan uzak, birçoğu kanuni düzenlemeye bağlanmış ve kesinleştirimesi olasılıklara bağlı. Bahsedilen hususların, yapısal reform niteliğinden ziyade daha çok ekonomik teknik düzenlemeler olduğunu düşünüyorum. Adalet, eğitim, hak ve özgürlükler gibi temel alanlara fazla odaklanmayan bu düzenlemelerin, toplumun genel refahını artırmaya yönelik kapsamlı bir yaklaşım sunduğu söylenemez” şeklinde konuştu.  Ekonomi yönetiminin var gücüyle Doların yükselişini durdurmaya çalıştığını söyleyen Alkin, “Fakat bu çok zahmetli ve gereksiz bir uğraş. Bu şekilde enflasyon balonunu indirmekte zorlanıyoruz ve tüketim son hızıyla devam ediyor. Döviz kurlarındaki dalgalanma özellikle de sanayiyi çok zor durumlar içinde bırakıyor. Hem girdi maliyetlerinin artması hem de ithal edilen sanayi ürünlerinin Dolar bazında fiyatlandırılması bu konulara örnek” ifadelerini kullandı.

PARASAL SIKILAŞMA GÜCÜNÜ ARTIRDI

Dolar ve Euro’nun çok ciddi baskı altında tutulduğunu ve bu baskının aralık sonuna kadar devam edeceğini savunan Prof. Dr. Şenol Babuşçu, “Ekim ayında 34-35 TL bandında olan Dolar tahminen bu yılı 36-37 TL civarlarında bitirecek. Euro’nun ise 2024 yılını 40 lira civarlarında kapatacağını öngörüyorum. Fakat bu yükselişler bu ekonomik koşullara göre gayet doğal ve endişe edilecek bir durum söz konusu değil. Ocak ayından itibaren ise ekonomi yöneticileri tarafından dövize yapılan baskı minimalize edilecek ve dövizin serbest piyasadaki oluşumuna bakılacak” dedi. Parasal sıkılaşmanın yılın ikinci yarısında gücünü daha da artırdığını söyleyen Babuşçu, “Bu durum elbette büyüme rakamlarını etkileyecektir. Net bir oran söylemek doğru olmaz fakat hükümetin beklediği büyüme oranının altında bir sonucun bizleri beklediğini söyleyebilirim” açıklamalarında bulundu. Orta Vadeli Program’ın Türkiye ekonomisi için bir lüks olduğunu söyleyen Babuşçu, “Yakın tarihi doğru analiz edemediğimiz bir ekonomik konjonktürde üç yıllık bir program hazırlamanın etkin bir bakış açısı olmadığının kanaatindeyim. Daha önce hazırlanan programda da bu durumun örnekleriyle karşılaşmıştık” dedi.

ALTIN GÜVENLİ LİMAN

Dışsal etkenlerin Orta Vadeli Program’da yer alan büyüme oranını etkileyebileceğini söyleyen Finans Analisti İslam Memiş, “Orta Vadeli Program’da büyüme beklentisi her ne kadar yüzde 4’ten yüzde 3,5’e revize edilse de bugünkü ekonomik koşullara göre beklenti içerisinde olmamak gerek. Çünkü dışsal etkenlere karşı kırılganlığımız devam ederken, jeopolitik gerginliğin azalmadığını gözlemliyorum. Ondan sebep her iki ihtimali de değerlendirmekte fayda var. Bu yıl yüzde 3, yüzde 3,2 aralığında büyüme yakalanabilir. Ancak dışsal etkenler ve belirsizliklerin devam ettiğini göz önünde bulundurarak temkinli bekleyişimi sürdürüyorum” dedi. 2024 yılında altının Türk yatırımcıları için güvenli bir liman olarak öne çıktığını ifade eden Memiş, “Ağustos ayında altın yüzde 4,1 gibi önemli bir getiri sağladı. Yıl sonu itibarıyla bu getiri oranının yüzde 50’yi aşması beklenmekte. Merkez Bankası’nın para politikaları, jeopolitik riskler ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, hem ons altın hem de gram altın fiyatlarını destekleyen önemli faktörler olarak değerlendiriliyor. Yapılan analizler, ons altın fiyatının 2024 yılında 2.600-3.000 Dolar, gram altın fiyatının ise 3.000-3.500 TL aralığında seyredebileceğini gösteriyor. Bu öngörüler, yıl başından beri sürdürülen görüşlerimizle paralellik gösteriyor. 2025 yılı için ise ons altın fiyatının 3.000 Dolar, gram altın fiyatının ise 5.000 TL seviyesine ulaşabileceği tahmin ediyorum. Bu veriler ışığında, altının 2025 yılında da yatırımcılar için cazip bir seçenek olmaya devam edeceği kesin” açıklamalarında bulundu.

 

En az 10 karakter gerekli