Mese Halkla İlişkiler Ajans Başkanı Barış Karcıoğlu, şirketin kuruluş hikayesini ve 30 yılı aşkın süredir sektörde nasıl başarılı bir şekilde ayakta kaldıklarını anlatıyor. İletişim danışmanlığının yıllar içindeki değişimini, dijitalleşmeyle birlikte sosyal medyanın iletişim üzerindeki etkisini ve Z kuşağının iş dünyasına bakışını değerlendiriyor. Karcıoğlu, “İletişim, sadece satış değil, itibar inşaa etmektir” diyor ve genç neslin liderlik anlayışına dair önemli ipuçları veriyor. Şirketin kuruluş hikayesini anlatan Karcıoğlu, şirketin isminin kurucuları Serhan Düzel ve Merih Güngör’ün isimlerinin ilk hecelerinin birleşmesinden ortaya çıktığını söylüyor ve ekliyor: “Diğer taraftan da Mese’nin anlamı İstanbul’daki ilk yol demek. Topkapı Sarayı’ndan Fatih’e doğru giden, şu an İstanbul Üniversitesi’nin direkt önünden geçen yol, Mese adını taşıyormuş. İstanbul sevdalısı iki insan, isimlerinin ilk hecelerini birleştirerek böyle bir anlam çıkarıp şirketin ismini koymuş.” Barış Karcıoğlu ise şirkete adım atana kadar gazetecilik mesleğini icra ediyordu. 1995 yılında gazeteciliğe başlayan Karcıoğlu birçok gazete ve TV’de çalıştıktan sonra 2010 yılında yolu Mese ile kesişiyor. Serhan Düzel ile tanıştıktan sonra şirkette Genel Müdür olarak göreve başladığını dile getiren Karcıoğlu, “2023 yılına kadar beraber çalıştık.
Sonra hem Serhan Hanım hem de Merih Hanım biz artık dinlenmek istiyoruz, şirketi sana devredelim dediler ve işlerden tamamen çekildiler. Yani yaklaşık 12-13 yıl birlikte çalıştıktan sonra Mese Halkla İlişkiler’i bana bıraktılar” diyor.
Değişen dünya ile birlikte iletişim stratejileri de dönüşüm içine giriyor. Artık şirketlerin toplumdaki sorunlara yönelik çözüm üretme ve önderlik etme gibi sorumlulukları artıyor. Bu konu üzerine Karcıoğlu, firmaların toplumdaki sorunlara karşı daha fazla inisiyatif almaları gerektiğine dikkat çekerek, kendi üzerlerine düşen görevi şöyle açıklıyor: “Biz, iyi iletişimin iyileştirici gücüne inanıyoruz. Şöyle ki; eğer iletişim danışmanı olarak hizmet verdiğimiz firmalara, toplumdaki sorunlara daha fazla dokunma, o konulara daha fazla eğilme ve çözüm üretme potansiyellerini teşvik edersek kendi görevimizi daha iyi yapmış oluruz.” Geçmiş ile günümüzdeki iletişimi karşılaştıran Karcıoğlu, “Eskiden markalar, kitlesel iletişim araçlarını kontrol ediyorlardı ve böylece toplum üzerinde kontrol edici etkileri bulunuyordu. Dolayısıyla markanın belirleyen, toplumun ise belirlenen konumu vardı. Günümüzde bu sistem tersine döndü.
Kitleler kendi iletişim araçlarıyla markaları kontrol ediyorlar. Artık kitlelerin markalar üzerinde denetim gücü var. Böyle olunca markalar kitleye karşı sorumlu oluyorlar” diyor.
Karcıoğlu, Türkiye’deki bazı şirketlerin iletişimi, pazarlama profesyonelleriyle ilişkilendirdiklerini dile getirerek, bu noktada satışın ön plana çıktığını, böyle olunca da kurum açısından birçok hatanın yapıldığını söylüyor. Özellikle iletişimin önemli bir duygusal denge bulundurması gerektiğini, sadece satış odaklı iletişimin baskı oluşturarak, verimi düşürdüğünün altını çiziyor. Satıştan çok itibarın önemli olduğunu ifade eden Karcıoğlu, “Pazarlamanın kontrolünde olan bir iletişim, hatalara çok açık ve kısa ömürlü oluyor. Dolayısıyla biz itibara odaklanan ve doğrudan CEO ile iletişim kurulması gerektiğine inanan bir noktadayız. İtibara odaklanıldığı zaman iletişim, ilk etapta bilançonun gider tarafında görünüyor ama uzun vadede bunun faydaları daha fazla oluyor. Yani ben itibarın yeni bir para birimi olduğunu düşünüyorum. Likit varlıklar zor birikir ve bir anda kaybedilebilir. İtibarda öyle, çok zor birikir ama bir yanlışla kaybedilebilir” diyerek itibarın önemine vurgu yapıyor.
Dijitalleşmeyle birlikte sosyal medyanın etkin hale gelmesinin özellikle şirketlerin, mesajlarını yaygın kitlelere ulaştırmasında önemli bir araç olduğunu dile getiren Karcıoğlu, “Örneğin, TikTok’un Türkiye’deki abone sayısı sanırım 30 milyonu geçiyordur. Ama biz sadece TikTok ajansı olamayız. Bizim asıl işimiz kurumların mesajlarını, toplumla paylaşılabilir hale getirmek. Hangi mesajı, hangi kitleye, ne zaman, nasıl ileteceğimiz konusunu haritaya dönüştürüyoruz. Belirlenen mesajlar her mecranın ruhuna uygun hale getirilebilir. Linkedln’e ise biz yapalım. Fakat burada önemli olan verilecek mesajların bir bütünlük içinde olması. Yani biz müşterilerimize diyoruz ki; kendi uzmanlığımız olmayan alanda doğru partnerle sizin ihtiyaçlarınıza yanıt veririz. Kısaca müşteriyi en iyi biz tanıyor, onun mesajlarını en iyi biz biliyoruz ve diğer mecralardaki görünümünü sağlamaya yönelik doğru partnerle ilişki kurmasını sağlıyoruz” diyerek, sosyal medyanın doğru bir şekilde kullanılmasının önemine dikkat çekiyor. Şirkette toplam 30 kişi olduklarını söyleyen Karcıoğlu, çalışanların yarısının uzaktan çalıştığını belirtiyor. Şirkette Z kuşağından çalışanların da olduğunu dile getiren Karcıoğlu, yeni nesil için şu değerlendirmelerde bulunuyor: “Z kuşağı çok çabuk kavrıyor ve hızlı çözüm üretiyor. Ama bizim kuşağımıza göre en büyük farkları kendilerini işe adamıyorlar. Bizim işimizde entelektüel olmak ve sürekli kendini geliştirmek gerekiyor. Z kuşağı ise çok okuyan bir kuşak değil. Konsantrasyonları çok kısıtlı kalabiliyor. Bu bizim sektörde büyük bir dezavantaj. Dolayısıyla Türkiye’nin en büyük şirketlerine danışmanlık verme yükümlülüğü henüz Z kuşağına bırakılabilecek bir durum değil. Bizim sektörde katma değer oluşturabilmek için tecrübe gerekiyor. Dünyayı, jeostratejiyi, toplumun duygusal dengesini ve sosyolojik yapıyı çok iyi bilmek gerekiyor. En azından yakın tarihteki toplumsal dinamiklerin nasıl değiştiğini bilmek önemli. ”
Şirkette nasıl bir liderlik yaptığını anlatan Karcıoğlu, “Kurumsal bir kültür oluşturmak çok önemli. Benim en önemli özelliğim çalışkan olmam. Her şirkette olduğu gibi bence iletişim danışmanlığı alanında da kurumun başındaki insan nasıl yaşarsa çalışanlar da öyle yaşar. ‘Ben patronluk yapayım diğerleri çalışsın’ gibi bir dünya yok. O yüzden işin başındaki insanın hayat görüşü, işe bakış şekli kurum kültürüne yansıyor” diyerek kurum kültürünün nasıl oluşturulacağına dair bilgiler veriyor.
GÜNDEM KORİDORU
22 Kasım 2024