Gıdanın dünü, bugünü ve yarınını masaya yatırmak üzere gerçekleştirilen F İstanbul – Gıda, İçecek Ürünleri ve Üretim Teknolojileri Fuarı’na, Türkiye’de İş Dünyası dergisi ve Güvenilir Ürün Platformu iş birliğinde düzenlenen paneller damga vurdu. Derginin yeni sayısına ilişkin lansmanın da gerçekleştirildiği buluşmada sektör temsilcileri, gıdanın savunma sanayi kadar stratejik bir alan olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’de İş Dünyası dergisi, Temmuz sayısında başta peynir olmak üzere gıda ile ilgili gelişmeleri sayfalarına taşırken, ilgili sayıyı F Fuarı kapsamında gerçekleştirdiği lansmanla taçlandırdı. Güvenilir Ürün Platformu iş birliğiyle gerçekleşen fuarda sektör temsilcileri gıdada yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, başta buğday olmak üzere gıda sektörünün Türkiye için stratejik bir alan olduğuna vurgu yaptı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Celal Toprak, Türkiye’nin önlenemez yükselişinde birçok yöredeki peynirlerin coğrafi işaret almasının büyük etkisi olduğunu ifade ederek, “Ayrıca bu çalışmalar bizi Ezine peynirinin Avrupa’da coğrafi işaret almasını sağlama noktasına ulaştırdı. Peynirdeki yükselişi biraz coğrafi işaretlerin desteği ile sağladık diyebiliriz” diye konuştu.
Diğer yandan Türkiye’nin dünya un ihracat şampiyonu olduğunu belirten Toprak, “Çok az konuda şampiyonuz. Buğday şampiyonluklarımızdan biri. Dünyada un ihracatı konusunda bir numarayız. Gıdayı önemsiyoruz” dedi.
Un üretimi ve ihracatını ele alan “Teknolojik Yenilikler Işığında Buğdaydan Sofraya Gıda Sektörü” başlıklı panelde konuşan Tahıl ve Bakliyat Üretim Teknolojileri, Depolama ve Analiz Sistemleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bayram, pandemi sonrasında tüm dünyada gıda enflasyonu yaşandığının altını çizerek gıda güvencesinin önemine vurgu yaptı.
Dünyada gıda güvencesini sağlayan tek ülkenin Fransa olduğunu söyleyen Bayram, “Türkiye’de dahil olmak üzere Fransa dışındaki tüm ülkelerin gıda güvencesi konusunda sınıfta kaldığını görüyoruz. Aslında baktığınızda Fransa’da çiftçi eylemlerinin çok sık yaşandığını görüyoruz. Ama hem Fransa devleti hem de halkı bu eylemlere tepki göstermez, aksine çiftçinin yanında durur. Çünkü Fransa’nın çok iyi bir tarım politikası vardır” dedi.
Tahıl ve bakliyatın insanlar için önemine dikkat çeken Bayram, “Ülkelerin vazgeçemeyeceği ürün tahıl ve bakliyattır çünkü bunları uzun süre depolayabilirsiniz ve tek başına insanları beslemeye yeter. Dünyadaki beslenmenin yüzde 50-55 aralığı tahıl ve bakliyattan gelir. Bunun yüzde 50’si aşağı yukarı tahıldır. Yüzde 2-3’de bakliyattan gelir” diye konuştu.
Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Haluk Tezcan, gıda enflasyonunun pandemiden sonra en çok konuşulan konulardan biri haline geldiğini söyledi. Bütün dünyada artan gıda fiyatlarının ülkeleri ve tüketicileri etkilediğini dile getiren Tezcan, “Türkiye olarak, gıda enflasyonunu en hafif haliyle yaşadık diyebilirim. Gıda sanayicileri olarak yüksek gıda enflasyonunun tüketiciye yansımaması için çok çaba gösterdik. Aynı şekilde dünya sofralarına da en uygun maliyetli ürünü ulaştırmaya çalıştık. Tahıl Koridoru sayesinde de en önemli gıda olan tahıl daha uygun şartlarda tüm dünyaya ulaştı. Pandemi ve pandemi sonrası dönem, Türk un sanayisinin ne kadar güçlü olduğunu tüm dünyaya gösterme fırsatı sundu” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin gıda da giderek dünyada adından daha fazla söz ettirdiğine dikkat çeken Tezcan şöyle konuştu: “Türkiye gıdada dünyada lider konuma geliyor. Bu yüzden bizi kıskananlar da çok oluyor. Bu da bir gerçek. Biz pazarları daha çok Avrupalılardan alıyoruz. Avrupalılar pazar kaybetmek istemediği için bizim o pazarlarda olmamızı istemiyorlar. Un sanayicileri olarak bunu çok sık yaşayan sektörlerin başında yer alıyoruz. Sürekli Dünya Ticaret Örgütüne şikayet ediliyoruz ve şu ana kadar kazanamadığımız dava yok. Haklı rekabet yaptığımızı mahkeme huzurunda ispatladık.”
Pakun CEO’su Ertan Özgen, buğday ithalatına getirilen kısıtlamaların Türkiye’nin 10 yıldır sahip olduğu dünya un ihracatı şampiyonu konumunu kaybetmesine yol açabileceğine dikkat çekti. Türkiye’de üretilen unun iç tüketim için yeterli olduğunu vurgulayan Özgen, “Ülkemizin ihtiyacını karşılama noktasında bir sıkıntımız yok. Ancak ülkeye döviz girdisi sağlamak ve dünya pazarındaki şampiyonluğumuzu sürdürmek için buğday ithalatı yapmalıyız. Getirilen kısıtlama nedeniyle son iki aydır buğday ithalatı yapılamıyor. Bu da Türkiye’nin dünya pazarındaki güçlü rekabetini zora sokuyor. Konuyla ilgili sayın bürokratlarımızdan destek bekliyoruz. Un sanayicileri olarak talebimiz, buğday ithalatına izin verilmesi ve buğday ihtiyacımızın yüzde 50’sini yurt dışından karşılayabilmemize olanak tanınması” diye konuştu.
Türkiye’nin son yıllarda un başta olmak üzere gıda güvenliği konusunda çok büyük bir yol aldığına dikkat çeken Özgen, “Dünya Gıda Programı’nda (World Food Programme, WFP) yer almak için artık pek çok sertifikaya sahip olmak gerekiyor. Sanayicilerimiz bu sertifikalar için gerekli standartları büyük bir titizlikle yerine getirip bu sertifikaları alıyor. Bu açıdan baktığımızda artık Türkiye’de gıda güvenliğine büyük önem verildiğini söyleyebiliriz” açıklamasında bulundu.
Helvanın en eski lezzetlerden biri olduğunu vurgulayan Seyidoğlu Genel Müdürü Mehmet Göksu, “Helva, Osmanlı’dan gelen tarihimizin en eski lezzetlerinden biri. Günümüzde de önemini koruyor. Helva oldukça sağlıklı bir ürün” şeklinde konuştu.
70 yıllık Seyidoğlu markasıyla 300’e yakın ürünleri olduğunu vurgulayan Göksu, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir ürün sofraya gelirken çok fazla emek sarf ediliyor. Önemli olan kaliteli ve istikrarlı olmak. Bu da kolay olmuyor. Kaliteli ürün yapabilmek için iyi ham madde gerekiyor. İyi ham maddeyi işleyebilmek için de iyi bir ekip gerekiyor. İyi bir ham madde ve iyi bir ekiple her zaman kaliteli ürün yapmaya çalışıyoruz.”
Son olarak toplumda unun zararlı olduğuna dair bir görüş olduğunu söyleyen Göksu, sadece un özelinde değil tüm gıdaların fazla tüketilmesinin zararlı olduğunu dile getirdi.
Gıda Sektöründe Sürdürülebilir Dönüşüm panelinin moderasyonunu üstlenen TÜKONFED Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Komisyonu Başkanı Nurten Sırma, uluslararası alanda goodgrowth (iyi büyüme) kavramının ön plana çıktığından söz ederek, gıda sektöründe büyümenin tanımında değişiklikler olduğundan bahsetti ve sözü panelistlere bıraktı.
Sürdürülebilirliğin çok katmanlı bir kavram olduğunu ifade eden Migros Ürün Güvenliği ve Çevre Yönetimi Grup Müdürü Serpil Ürek, sürdürülebilirlik kavramının son yıllarda dillere pelesenk olmasının sebebini; küresel israf, küresel ısınma gibi hem sosyal hem çevresel faktörlerin daha derinden hissedilmesi olarak niteledi.
Perakendeci olarak tedarik zincirinin tam ortasında yer aldıklarını aktaran Ürek, üretici ve tedarikçi ile müşterilerin arasında köprü görevi görerek etki alanlarının oldukça geniş olduğunu söyledi. Gıdanın israfı konusuna odaklanan Ürek, “Dünyada üretilen gıdaların yüzde 30’u çöp oluyor. Biz her yıl dünya genelinde 1,3 milyar ton gıdayı çöpe atıyoruz. Dünyada ise 1 milyar insan gıdaya ulaşamıyor. Biz her yıl çöpe atılan gıdanın 4’te 1’iyle, 1 milyar aç insanın gıdaya erişimini sağlayabiliriz. Bu sebeple gıda israfı son zamanların en önemli konularında bir tanesi haline geldi. Bu atılan gıdanın yarattığı emisyon, dünyanın toplam sera gazı emisyonunun yüzde 8’ine denk geliyor” dedi.
Türkiye’de Afyonkarahisar ve Erzincan olmak üzere iki farklı noktada maden suyu kaynaklarımız olduğuna işaret eden Kızılay İçecek Ar-Ge ve Kalite Direktörü Tuğba Şimşek, farklı minerallere sahip maden suları olduğunu ve sağlıklı bir vatandaşın günde iki adet maden suyu tüketebileceğini bildirdi. Ayrıca soda ve maden suyunun Türkiye’de karıştırıldığını; soda yapay gazlı içecekleri ifade etmek için kullanıldığını fakat maden suyunun gazlandırılmış doğal kaynak suyu olduğunu kaydeden Şimşek, maden suyunu sadece sindirimi kolaylaştırmak için değil içeriğinde bulunan minerallerden faydalanmak için de tüketilmesi gerektiğini aktardı. Maden sularının içeriğinde yapay bileşenler bulunmadığını, dolayısıyla oldukça sağlıklı olduğunu belirten Şimşek, ancak doğal maden suyundan üretilen içeceklerin de olduğunu ve bu ürünlere doğal ya da yapay katkı maddeleri ilave edildiğini söyledi.
Sürdürülebilir dönüşüm konusunda globaldeki bakış açısından ve TÜBİTAK tarafından yürütülen projelerden bahseden İstanbul Arel Üniversitesi Girişimcilik ve İş Geliştirme Uzmanı ve FoodHack İstanbul Temsilcisi Dr. Elif Güngör Reis, globalde Uzak Doğu, Avrupa ve Amerika pazarlarından her birinin sürdürülebilirlik konusundaki çözümlerinin birbirinden farklı olduğunu söyledi. Örneğin Asya’da, Singapur ve Malezya ile başlayan ticaretin, ihracatın en yüksek olduğu yerlerde alternatif protein talebinin çok fazla olduğunu ifade eden Güngör Reis, Singapur’da devlet bünyesinde desteklerle birlikte alternatif protein konusunda çok ciddi yatırımların yapıldığını aktardı.
Avrupa pazarına girdiğimizde daha çok geleneksel tarımı destekleyen AI çözümlerine odaklanıldığını belirten Güngör Reis, bir hektar toprağın bakımı için yıllık ortalama 2,5 ton sera gazına eşit karbondioksit tüketimi gerçekleştiğini aktardı.
Dikey tarımın da alternatif olduğunu fakat geleneksel tarımdan kopmamak gerektiğine vurgu yapan Güngör Reis, “Avrupa pazarında geleneksel tarımdan çok kopmadan su tüketimini, gübre tüketimini ve insan gücünün yarattığı sera gazı salımını daha optimize edebilen yapay zekâ çözümlerine de yatırım yapılıyor. Amerika pazarında raf ömrünü uzatmaya yönelik, alternatif proteine odaklanılmış bir bakış açısı var” dedi.
Yapay zekânın perakende sektöründeki tesirlerine ışık tutulan “Yapay Zeka Ekseninde Perakendecilik ve Rekabet” panelinde konuşan Yemeksepeti Market & Mahalle Genel Müdürü Bülent Dölek, “Herkes Yemeksepeti uygulamasını açtığında aynı ara yüz ile karşılaşmıyor. Önünüze farklı farklı restoranlar geliyor. Hangi restoranı görmeniz gerektiğini yapay zekâ belirliyor. Yapay zekâyı optimizasyon amacıyla kullanıyoruz. Yemeksepeti’nde çalışan 30 bin kuryemizin rota optimizasyonunda yapay zekâyı çok verimli bir şekilde kullanıyoruz. Ayrıca marketlerimizdeki vardiya optimizasyonu için de kullanıyoruz. Ürün resmi seçme konusunda da yapay zekâdan destek alıyoruz. Doğru resim kullanımı ile satışlar daha da artıyor. Eğer ürünün açıklama metni yoksa onu da yapay zekâ yazıyor. Şirketimizdeki çalışanları daha verimli olabilecekleri yerlerde konumlandırıyoruz. Fakat adetsel olarak zaman alacak işlerimizi yapay zekâya hazırlatıyoruz. Son zamanlardaki eğitim videolarımızı da yapay zekâya seslendiriyoruz” şeklinde konuştu.
Yapay zekânın perakendecilik sektörüne etkisi hakkında demeçler veren Tepe Bilişim İthalat & İhracat Müdürü Abdullah Çakır, “Yapay zekâya geçiş aslında insan gücünden makine gücüne geçme süreciyle aynı. Endüstri 2.0’a geçerken bu durum yaşanmıştı. Artık yapay zekâ ile birlikte endüstri 4.0’a geçiyoruz. Yapay zekâ ile birlikte de sadece endüstri alanında değil bütün alanlarda bir geçiş süreci başlayacak. Zamanla bu geçişe de alışacağız ve yapay zekâ ile entegre yeni meslek dallarını öğreneceğiz” dedi.
GÜNDEM KORİDORU
14 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.