Harun Karadeniz’in meşhur kitapçığının başlığı “Eğitim Üretim İçindir”, iki kutuplu dünyanın her iki kutbunda da kabul gören bir önermeydi. Alvin Toffler Üçüncü Dalga kitabında sanayi çağını temsil ettiğini söylediği komünizm ve kapitalizmin benzerliğini vurgularken iki kutbun da sanayi ve üretimi yüceltmesine dikkat çeker. Toffler’in 1960’larda öngördüğü sanayi sonrası bilgi toplumunda da durum pek değişmedi. Üretim bugün de refah için ön koşul… Sanayi üretiminin önemi azalmadı ama katma değeri daha yüksek bilgi üretimi öne çıkıyor.
Bilişimdeki gelişmeler ve özellikle yapay zekânın ortaya çıkışıyla ise çok farklı bir süreç başladı. Daha önce makineleşme sadece kol gücünü tehdit ediyordu. Sanayi devriminin ilk yıllarında yaşanan makine kırıcılığı eylemleri bunun en güzel göstergesi. Yapay zekâ ise durumu değiştirdi. Bugün yapay zekâ öncelikle beyaz yakalıların işlerini tehdit ediyor.
Birinci dalgayı temsil eden tarım toplumundan, ikinci dalgaya yani sanayi toplumuna geçişte eğitim büyük bir dönüşüme uğradı. Daha önce askerlik, din, hukuk, felsefe, tıp gibi dallarda verilen eğitim, sanayi devrimi sonrası üretime de ağırlık vermeye başladı.
Özellikle mühendislik ve teknik eğitimler önem kazandı. Tarım eğitimi bile sanayi devrimi sonrası sistematikleşti ve kurumsallaştı.
Bizde teknik eğitim II. Abdülhamit döneminde yaygınlaştı. İpekçilik okulundan baytar mekteplerine, mühendishanelerden tıp fakültelerine büyük bir batı tipi okullaşma yaşandı. Cumhuriyetin ilk yıllarında da teknik eğitime önem verildi ve “iş darülfünunu” için girişimlerde bulunuldu. Eğitimin üretim için olduğuna dair anlayış ve ilk girişimler eski de olsa, yeterliliği hep tartışıldı. Ziraat ve sanayi mekteplerinden teknik liselere, mühendishanelerden meslek yüksek okullarına ve teknik üniversitelere kadar nitelik ve nicelik konusunu da içeren tartışmalar bitmedi, bitecek gibi de görünmüyor.
Sanayi üniversite iş birliği konusundaki tartışmalar da mesleki eğitimdekilere benzerdir. Son yıllarda yüksek lisans ve doktora yapıp piyasada çalışmayı tercih edenler iş dünyası ile üniversiteyi birbirine yaklaştırıyor.
Bu konuda başarının turnusol kâğıdı ise bu okulları bitirenlerin işsizlik oranıdır. Yani bir teknik okul mezunu pratikte sektöre hazır değilse ya iş bulamıyor ya da “yetiştirilmek üzere” istihdam edildiği için düşük ücretlerle başlamak zorunda kalıyor.
Yani mesele mezun olmakta değil, “sektöre hazır” olmakta… Staj kurumu bunu sağlamaktan çok uzak… Okul boyunca iş hayatının içine girmeyen öğrenciler, mezun olduklarında ellerinde diplomayla sudan çıkmış balık gibi oluyorlar.
Belki de doğru olan okulu fabrikaya ya da fabrikayı okula sokmak. Mezun olunca değil, okula girince işe başlamak. Bir gün okula başlamanın işe başlamak anlamına geleceği okullar kurulduğunda büyük bir adım atılmış olabilir.
Bir okul düşünün ki sınavı kazanıp kayıt yaptırdığınız gün, sigortanız yapılıyor ve işe başlıyorsunuz. Aday ara eleman ya da aday mühendis olarak maaşınızı alıyorsunuz… Mezun olduğunuzda da deneyimli ve aranan vasıflı bir eleman oluyorsunuz.
Neden olmasın?
GÜNDEM KORİDORU
23 Mart 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.