Dünya Ekonomik Forumu (WEF), son on yıldır mesleki dönüşümleri daha iyi anlamak ve çalışanların geleceğin işlerine uyum sağlamaları ve doğabilecek fırsatları belirlemek amacıyla gelişen teknolojik, toplumsal ve ekonomik trendleri takip ederek İşlerin Geleceği Raporu’nu hazırlıyor. 2 senelik periyodlarla yayınlanan raporun güncel versiyonu Future of Jobs Report 2025 geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Bu seneki araştırma, 22 sektör kümesi ve 55 ekonomide toplam 14 milyondan fazla çalışanı temsil eden 1.000’den fazla işverenin bakış açılarını yansıtarak 2025-2030 dönemi için yeni ortaya çıkan işlerin görünümüne dair içgörüler sunmuş.
2025’e yeni başladığımız şu günlerde iş dünyasının görünümü hızla değişmeye devam ediyor. Özellikle üretken yapay zekâ (GenAI) alanındaki dönüştürücü gelişmeler, uygulamaların ihtiyaçlara yönelik geliştirilmesi, tüm sektörlerin üretken yapay zekâyı kendi iş yapma yöntemleri uyarınca doğru anlayarak devreye alması, iş gücünün bu teknolojiyi kullanabilecek yetkinliklerle geliştirilmesi, şirketlerin ve markaların en önemli öncelikleri durumunda. Diğer yandan ekonomik, jeopolitik ve çevresel faktörler gibi etkenlerin küresel iş gücü piyasaları üzerindeki etkileri de raporun gündeminde yer alıyor. Ben daha ziyade yapay zekâ, yetkinlikler ve beceriler kısımlarına odaklanarak görüşlerimi iletmek istiyorum.
İş dünyası ile ilgili en merak edilen konulardan birisi hangi işler yok olurken hangilerinin var olacağı. Bu soruya benim yorumum yapay zekâ kendine yeni alt alanlar oluştururken iş alanlarının alt fonksiyonlarının ihtiyaçlarının kesişimiyle yeni iş alanlarının doğacağı yönünde. Future of Jobs Survey katılımcılarının paylaştığı tahminlere dayanarak yapılan çıkarımlara göre ise 2025-2030 yapısal iş gücü piyasası dönüşümü nedeniyle iş yaratma ve iş kaybı, bugünkü toplam işlerin yüzde 22’sine eşdeğer olacak. Bu dönüşümün, bugünkü toplam istihdamın yüzde 14’üne eşdeğer, 170 milyon yeni iş oluşturulmasını beraberinde getireceği öngörülmüş. Ancak, bu büyümenin, mevcut işlerin yüzde 8’ine (veya 92 milyon işe) eş değer bir yer değiştirme ile dengelenmesi bekleniyor. Sonuç itibariyle de toplam istihdamda net yüzde 7’lik bir büyümeyle 78 milyon yeni iş öngörülmekte.
Özellikle yapay zekâ (AI) ve bilgi işleme (işverenlerin yüzde 86’sı), robotik ve otomasyon (yüzde 58) ile enerji üretimi, depolaması ve dağıtımı (yüzde 41) alanlarında dönüşümsel etkide önde gelmesi bekleniyor. Yapay zekâ ve büyük veri, ağlar ve siber güvenlik, teknolojik okuryazarlık gibi beceriler, en hızlı büyüme gösteren ilk üç beceri arasında yer alıyor.
Yüzde olarak en hızlı büyüyen işler ise büyük veri uzmanları, fintech mühendisleri, yapay zekâ ve makine öğrenimi uzmanları ile yazılım ve uygulama geliştiricileri gibi teknolojiyle ilgili roller olurken otonom ve elektrikli araç uzmanları, çevre mühendisleri ve yenilenebilir enerji mühendisleri gibi yeşil ve enerji geçişi odaklı işler de en hızlı büyüyen roller listesinde üst sıralara yerleşmiş. Uzun zamandır otomasyonla tarihe karışması beklenen ofis ve sekreterlik işleri (örneğin kasiyerler ve bilet gişe memurları, idari asistanlar ve yönetici sekreterleri) de beklentilere uygun şekilde mutlak sayı olarak en büyük düşüşü yaşayacak meslekler olarak öngörülmekte.
Rapora göre ortalama olarak, çalışanların mevcut beceri setlerinin beşte ikisinin (yüzde 39) 2025-2030 arasında dönüşeceği veya geçerliliğini yitireceği tahmin edilmekte. Türkiye içinse bu oran yüzde 44 olarak belirlenmiş.
Analitik düşünme, işverenlerin en çok talep ettiği temel beceriler arasında bir önceki rapordaki gibi ilk sırada yer almaya devam ediyor. Bu yetkinlik bana göre de en önemli yetkinlikler arasında. Raporda da her 10 şirketten 7’si bu beceriyi 2025 için kritik olarak görmekte. Zira markaların rekabetle baş edebilmesi için çalışan yapay zekayla çalışsın çalışmasın büyük öneme sahip. Yine eleştirel düşünme de analitik düşünmeyi destekleyici bir role sahip.
Teknoloji ile ilgili bu becerileri tamamlayan beceriler olarak yaratıcı düşünme, dayanıklılık, esneklik ve çeviklik ile merak ve yaşam boyu öğrenme gibi yeteneklerin de 2025-2030 döneminde önemini artırmaya devam edeceği öngörülmekte. Her şeyin çok hızlı değiştiği dünyamızda iş yaşamında var olabilmek için meraklı olmak gelişimin bir numaralı unsuru bana göre. Meraklı olmak soru sormayı ve sorgulamayı beraberinde getirir. Günümüz iş dünyasında da fark oluşturmak doğru soruları sormaktan geçiyor. İş yaşamının her sektöründe bu böyle. Müşterinize, reklam vereninize, bayinize, tedarikçinize hatta ve hatta ChatGPT’ye doğru soruları sorarak, sorunlara katma değerli çözümler oluşturabilirisiniz.
İlk 10 temel beceriyi tamamlayan becerilerse sırasıyla teknoloji okuryazarlığı, empati ve etkin dinleme, merak ve yaşam boyu öğrenme, yetenek yönetimi ile hizmet ve müşteri odaklılık olarak sıralanmaktadır. Teknik yeterlilik, güçlü kişiler arası beceriler, duygusal zekâ ve sürekli öğrenmeye bağlılığın önemine işaret eden bu beceriler, günümüzün çalışma ortamlarında hard ve soft becerileri dengelemenin gerekli olduğu beklentisini yansıtmakta. Bu nokta bence de son derece önemli. Zira yapay zekânın devreye girişiyle hard skills olarak teknik beceriler daha fazla öne çıksa da soft skills belki eskisinden de fazla önem kazandı bana göre.
En hızlı büyüyen ilk 10 beceri dışında, tasarım ve kullanıcı deneyimi ile pazarlama ve medya becerileri de teknolojik gelişmelerle tetiklenen büyüme alanları arasında yer almakta.
Hem işletmeler hem de bireyler nezdinde GenAI becerilerine duyulan talep büyük ölçüde artış göstermiş. Bunu aslında iş dünyasında olan herkes kendi çevresinde de hissediyordur diye düşünüyorum. Küresel ölçekte bireysel kullanıcılar, prompt mühendisliği, güvenilir (trustworthy) yapay zekâ uygulamaları ve yapay zekâ ile ilgili stratejik karar alma gibi temel üretken yapay zekâ becerileri ve kavramsal konular üzerinde yoğunlaşmış. Raporda iş yeri odaklı araştırmaların, GenAI’nin insan becerilerini ve performansını iyileştirmeye yönelik çeşitli başlangıç yollarını ortaya koyduğu ifade ediliyor.
GenAI’nin çoğu alanda tam ikame yerine, insan-makine iş birliği yoluyla insan işini tamamlayabilecek potansiyele sahip olduğunu göstermekte. İşverenler açısından bu sonuçlar, ileri düzey “prompt” oluşturma becerilerine ve GenAI okuryazarlığına odaklanan eğitim ve beceri geliştirme girişimlerinin önemini vurgulamakta. GenAI gibi teknolojilerin becerilere esas etkisi, insan becerilerini tamamen ikame etmekten ziyade, insan-makine iş birliği yoluyla “tamamlayıcı” (augmenting) nitelikte olması potansiyelinden kaynaklanıyor; bu da insan odaklı becerilerin devam eden öneminin bir kez daha altını çiziyor. Ben de daha önce birçok yazımda bu durumdan “artırılmış yaratıcılık” olarak bahsetmiştim. Bu bulgular, ortaya çıkan farklılıkları gidermek ve çalışanların becerilerini yeni gerçekliğe uyumlu hâle getirmek adına yeniden beceri kazandırma (reskilling) ve beceri geliştirme (upskilling) stratejilerinin önceliklendirilmesinin aciliyetini ortaya koymakta. Özellikle de şirketlerin farklı jenerasyonların birlikte istihdam edildiği bir süreçte olması vesilesiyle de önemli.
Çalışan sağlığı ve refahını desteklemek, şirketlerin yetenek çekimi açısından en önemli odak noktalarından biri olarak görünüyor. Ankete katılan işverenlerin yüzde 64’ü, bunu yetenek arzını artırmak için başlıca strateji olarak görmüş. Uzun zamandır gündemimizde olan Çeşitlilik, kapsayıcılık ve fırsat eşitliği konularındaki çalışmaların da benimsenmesinde artış olduğu görülüyor. Farklı yetenek havuzlarını değerlendirerek yetenek havuzunu genişletme potansiyeli, iki yıl öncesine kıyasla (o dönemde yüzde 10) dört kat daha fazla işveren (yüzde 47) tarafından vurgulanmış.
Yeşil dönüşüm dünya genelinde birçok kuruluşun öncelikli gündeminde yer almaya devam ediyor. Ankete katılan işverenlerin neredeyse yarısı (yüzde 47), karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik çabaların ve yatırımların artmasının örgütsel dönüşümün başlıca etkenlerinden biri olacağını düşünmekte. Benzer biçimde, katılımcıların yüzde 41’i iklim değişikliğine uyum çabalarının ve yatırımlarının önemli kurumsal değişiklikleri beraberinde getireceğini öngörmekte. İklim Değişikliğine Uyum (climate change adaptation), 2030’a kadar net küresel iş artışına en çok katkı sağlayan üçüncü faktör olarak öngörülmekte ve 5 milyonluk ek istihdam oluşturacağı tahmin edilmektedir. İklim değişikliğiyle mücadele veya iklim değişikliğini azaltma (climate-change mitigation) ise 3 milyonluk ek iş yaratımıyla altıncı sırada geliyor. Öte yandan, enerji üretimi, depolaması ve dağıtımı alanındaki trendlerin, yapay zekâ (AI) ve bilgi işleme teknolojilerinden sonra net istihdam artışına en fazla katkıyı yapması (1 milyon ek iş) beklenmekte.
Artış gösteren diğer önemli roller arasında Otonom ve Elektrikli Araç Uzmanları, Çevre Mühendisleri ve Yenilenebilir Enerji Mühendisleri gibi yeşil ve enerji dönüşümü odaklı iş kolları bulunmaktadır. Bu rollerin büyümesi, karbon emisyonlarının azaltılmasına ve iklim değişikliğine uyum sağlamaya yönelik artan çabalar ile enerji üretimi, depolama ve dağıtım teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması gibi diğer teknoloji trendleri tarafından desteklenmekte.