HAFİF YAĞMUR
Günlük yaşam, belki de biz farkına varmadan, ruhsal (psikolojik)yapımızı iniş çıkışlara sürüklüyor. Bu etkenleri sıralamaya kalksak sayfalar yetmeyebilir. Ama bir etken var ki, her an yanı başımızda, ya da daha doğrusu başımızın üstünde, başımızın içinde o da ekonomi.
Yani sabah ister öğrenci, ister ev kadını, ya da evini geçindirmeye çalışan bir baba, yahut da çok sayıda çalışanı olan bir işadamı olalım, hiç fark etmeden ekonomi, psikolojimizi derinden etkilemektedir.
Son dönemlerde tüm kamuyu ilgilendiren ve bireysellikten uzak ekonomik dalgalanmaların, fiyat artışları, yüksek enflasyon vb. Ekonomik Sıkıntılar ve Psikolojik Etkileri konusunda Kinik Psikolog Mısra Adıyaman, bizlere şunları anlatıyor: Ekonomik Belirsizlikle Başa Çıkmak için, bazı önlemler almak zorunayız. Bu önlemler ise, en başta bireylerin özel adımları ile gündeme gelebilmektedir.
Ekonomi, bireylerin yaşam kalitesini, güvenlik algısını ve psikolojik iyi oluşunu doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Özellikle ekonomik krizler, enflasyon, işsizlik ve gelir kayıpları gibi durumlar, bireylerde yoğun bir belirsizlik hissi yaratarak psikolojik yükü artırabilir.
İnsan zihni, doğası gereği öngörülebilirlik ve kontrol duygusuna ihtiyaç duyan bir yapıya sahiptir. Ancak ekonomik dalgalanmalar, bu ihtiyacı tehdit ettiğinde stres, kaygı bozuklukları ve depresif belirtiler yaygın olarak ortaya çıkar.
Bu yazıda, ekonomik zorlukların bireylerin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini psikolojik perspektiften ele alarak, başa çıkma stratejileri üzerine bilimsel temelli bir bakış açısı sunacağız.
Ekonomik Belirsizliğin hissedilebilen Psikolojik Etkileri Ekonomik dalgalanmalar, bireylerin psikolojik dayanıklılığını (resilience) zorlayan önemli stres kaynakları arasında yer almaktadır. Özellikle uzun süreli ekonomik krizler, kronik stresin bir tetikleyicisi olabilir. Araştırmalar, ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalan bireylerin stres hormonları olan kortizol ve adrenalin seviyelerinde artış gözlemlendiğini ortaya koymaktadır.
Ortaya çıkan Bu durum, bireylerin bilişsel işlevlerini, duygu düzenleme mekanizmalarını ve sosyal ilişkilerini doğrudan etkileyebilir.
Klinik Psikolog Mısra Adıyaman, bu girişten sonra, ortaya çıkabilecek sorunları madde madde şöyle sıralıyor :
Ekonomik dalgalanmalar, bireylerin geleceğe dair kontrol algısını zayıflatarak anksiyete bozukluklarını tetikleyebilmektedir. İş kaybı, borç yükü ya da bireyin temel ihtiyaçlarını karşılamada yaşadığı güçlükler, bireylerin sürekli bir tehdit algısıyla yaşamasına neden olabilir. Bu durum, “kaygılı beklenti” (apprehensive expectation) kavramı ile açıklanabilir; bireyler, gelecekte olumsuz bir olay yaşanacağına dair sürekli bir endişe duyarlar.
Sürekli ekonomik zorluklarla karşılaşan bireylerde, Martin Seligman’ın “öğrenilmiş çaresizlik” teorisinde tanımladığı gibi, çaresizlik hissi gelişebilir. Bu durum, bireyin kendi yaşamı üzerinde kontrolü olmadığına inanmasına ve çaba göstermeyi bırakmasına neden olabilir. Özellikle uzun süreli işsizlik yaşayan bireylerde motivasyonkaybı ve depresif belirtiler sıkça görülmektedir.
Ekonomik zorluklar, bireyleri daha fazla çalışmaya, ek iş yapmaya ya da uzun saatler mesai yapmaya zorlayabilir. Sürekli yüksek düzeyde strese maruz kalmak ve dinlenememek, tükenmişlik sendromuna yol açabilir. Bu sendrom, duygusal tükenme, kişisel başarısızlık hissi ve çevreye karşı duyarsızlaşma ile karakterizedir.
Çalışma hayatı, bireyin kimlik gelişiminde ve özgüven kazanımında önemli bir yere sahiptir. İş kaybı ya da maddi kayıplar, bireyin kendini değerli hissetme ihtiyacını tehdit edebilir. Bu durum, “benlik saygısı”(self-esteem) ve “kişisel yeterlilik algısı” (self-efficacy) üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.
Ekonomik sıkıntılar, aile içi ilişkilerde çatışmaları artırabilir. Finansalstres altındaki bireyler, tahammülsüzlük gösterebilir, partnerleriyle veya çocuklarıyla iletişimde zorlanabilirler. Araştırmalar, ekonomik kriz dönemlerinde boşanma oranlarının ve aile içi şiddet vakalarının arttığını göstermektedir.
Maddi sıkıntılar ve ekonomik dalgalanmalar bireyde umutsuzluk duygusunn artmasına yol açabilir. Çaresizlik, umutsuzluk hisleri yoğunlaşabilir ve sosyal izolasyon görülebilir.
Ekonomik sıkıntıların sebep olduğu hayal kırıklığı, çaresizlik gibi olumsuz duygular öfkeye dönüşebilir. Bu durum çatışmalara hatta şiddete yol açabilir. Ekonomik Sıkıntılarla Psikolojik Olarak Başa Çıkma Stratejileri Ekonomik dalgalanmaların bireyler üzerindeki psikolojik etkilerini minimuma indirmek için, bilinçli başa çıkma stratejileri geliştirmek önemlidir. Psikolojik sağlamlık ve stres yönetimi, bireylerin zorlu süreçleri daha sağlıklı şekilde atlatmalarına yardımcı olabilir.
Adıyaman açıklamalarında da alınabilecek önlemlere değinerek, şu konulara dikkat çekiyor :
Bilişsel terapi (Cognitive Behavioral Therapy – CBT) tekniklerinden biri olan bilişsel yeniden yapılandırma, bireylerin ekonomik belirsizlik karşısında işlevsel olmayan düşünce kalıplarını fark etmelerine ve değiştirmelerine yardımcı olabilir. Örneğin “Maddi sıkıntılarım var, bu yüzden başarısızım” ya da “Asla maddi olarak düzelemeyeceğim, hayatım mahvoldu” gibi katı ve negatif inançlar yerine, “Bu süreç zorlayıcı ama geçici” veya “Şu an ekonomik zorluklar yaşıyorum ama çözüm bulma gücüm var” gibi daha işlevsel ve esnek düşünme biçimleri geliştirmek, psikolojik dayanıklılığı artırabilir.
Ekonomik stres karşısında duygu regülasyonu (emotion regulation) becerilerini geliştirmek, bireylerin daha sağlıklı baş etmesine yardımcı olur. Mindfulness (bilinçli farkındalık), progresif kas gevşetme egzersizleri (PMR) ve nefes egzersizleri, bireylerin stres düzeylerini düşürmelerinde etkili olabilir. Bununla birlikte, düzenli uyku, sağlıklı beslenme, egzersiz gibi rutinler oluşturmak ve o rutini korumak da duygu regülasyonunda önemli bir rol oynamaktadır.
Sosyal destek, psikolojik dayanıklılığı artırmada kritik bir rol oynar. Ekonomik zorluklar yaşayan bireyler utanç ve yetersizlik duygularından kaynaklı olarak sosyal destek aramaktan kaçınabilir. Oysaki duyguları paylaşmak, yalnızlık hissini azaltır. Güvenilen aile üyeleri ve arkadaşlar ile a çık iletişim kurmak, yaşanan duygusal yükü hafifletebilir.
Kendi kendinizi acımasızca eleştirmek yerine bu süreci hayatın doğal bir parçası olarak kabul etmek ve bu süreçte kendinize karşı şefkatle yaklaşmak önemlidir. Örneğin kendinizi başarısız olarak etiketlemek yerine “Herkes zor dönemlerden geçebilir, bu benim başarısız olduğumu göstermez” şeklinde düşünmek psikolojik dayanıklılığınızı artıracaktır.
Problem çözme becerilerini geliştirmek ve gerçekçi finansal planlar yapmak, bireylerin kontrol hissini yeniden kazanmasına yardımcı olabilir. Örneğin, stres altında duygusal kararlar vermek yerine, küçük adımlarla bütçeyi dengelemek ve alternatif gelir kaynakları yaratmak, psikolojik baskıyı azaltabilir.
Maddi sıkıntılar, bireylerin psikolojik destek arayışlarını olumsuz etkileyebilir. Terapi süreci, bireyin yaşadığı stresle baş etmesine, bilişsel çarpıtmalarını fark etmesine ve daha sağlıklı düşünce kalıpları geliştirmesine yardımcı olabilir. Bireyin yaşadığı stres baş edilemez ve yönetilemez hale geldiğinde profesyonel destek alması son derece kritiktir.
Ekonomik sıkıntılar, bireylerin psikolojik iyi oluşunu tehdit eden ciddi stres faktörlerinden biridir. Ancak bu süreç, doğru başa çıkma stratejileri ile yönetilebilir. Bilişsel esneklik, sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve sağlıklı stres yönetimi tekniklerinin uygulanması, bireylerin ekonomik zorluklara karşı daha dayanıklı olmalarını sağlayabilir. Unutulmaması gereken en önemli nokta, ekonomik krizlerin geçici olduğu ve bu süreçte psikolojik sağlığımızı korumanın en büyük öncelik olması gerektiğidir.
Genel değerlendirmeye yöneldiğimizde, söz konusu ekonomik dalgalanmaların üzerimize yüklediği yükten kurtulabilmek için Klinik Psikolog Mısra Adıyaman’ın da dikkat çektiği üzere, bizlerde toplumun hangi kesiminden obursak olalım, başa çıkmak üzere elimizde bir takım reçete ve tedavi yöntemlerine sahibiz. Teslim olmak yok, o bizi değil biz onu yeneceğiz.