Luxera GYO Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Taş, Türkiye’nin büyük bir deprem riski altında
olduğunu ve İstanbul’daki binaların yüzde 67’sinin depreme dayanıklı olmadığını vurguladı.
Taş, “Deprem dönüşümünün bir an önce başlaması lazım” diyerek kentsel dönüşümün
hızlandırılması için devlete ve özel sektöre iş birliği çağrısı yaptı.
Öncelikle Ramazan Taş’ı daha iyi tanıyabilmek için sektördeki yakın bir dostuna sorduk kendisini… Hem iş ortağı hem de yakın arkadaşı olan Karmod Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çankaya, Ramazan Taş ile ilgili bizlere şu bilgileri verdi;
“Ramazan Taş iş hayatında başarılı dürüst ve çalışkan bir iş insanıdır. Yaptığı işlerde her zaman belli bir kalite seviyesini korur. Ayrıca edindiği bilgi birikimini herkesle paylaşır. Öğretici yapıda bir insandır ve bilgilerini asla gizlemez. Beyefendiliği ile iş dünyasında taktirleri toplamış bir iş insanıdır. Eminim ki firmasıyla birlikte müteahhitlik anlamında Türkiye’nin duayen şirketlerinden biri olacak. Alçak gönüllülüğü ve mütevaziliğiyle iş dünyasında parlayan bir yıldız olarak görüyorum kendisini…”
Türkiye’nin deprem kuşağında yer alması ve binaların önemli bir kısmının depreme dayanıklı olmaması ülkemiz için büyük bir risk oluşturuyor. Bu konuda farkındalık yaratmak ve çözüm önerileri sunmak için Luxera GYO Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Taş ile röportaj gerçekleştirdik.
Türkiye’nin deprem riski ve buna karşı hazırlık düzeyi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Depremi sadece sallanmaya başlayınca hatırlıyoruz. 2023 yılında yüzyılın afeti olan 6 Şubat depremlerini yaşadık. O dönemde herkes binasına dayanıklılık testleri yaptırdı. Fakat zaman geçtikçe tabii ki tekrardan bu sorun unutuldu. Maalesef ülkemiz yeni depremlere hala hazırlıksız. Şu anda İstanbul’daki yapıların yaklaşık yüzde 67’si depreme dayanıklı değil. Bir an önce bu binaların dönüşüme girmesi lazım. 17 Ağustos 1999 depremi öncesi inşa edilen yapıların inşaat malzemeleri zayıf. Özellikle deniz kumundan yapılan binalar gerçekten çok büyük riskler taşıyor. Dönüşümün bir an önce başlaması lazım. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bilindiği üzere birkaç ay önce bir yönetmelik yayınladı. Bina sakinlerinin yüzde 51’i konutunun yenilenmesini talep ediyorsa proje başlatılabiliyor. Binalarımızı hızlıca yenilememiz lazım. Kentsel dönüşümün hızlandırılması adına devletimiz ‘Yarısı Bizden’ kampanyasını çıkardı ama fiiliyatta hala uygulanamadı. Özel sektör İstanbul’da çok önemli projeler hazırladı fakat hala yeterli değil. Sektörün en büyük sorunlarından bir tanesi de arsa payı maliyetleri. İstanbul’da toprağın değeri çok fazla. Bu konuyla ilgili diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte kamuya öneriler sunduk. Kamunun elinde çok ciddi bir arsa stoku var. Kamu arsayı versin, müteahhitler olarak bizde inşaatlar yapalım. Bir konutun maliyetinin yüzde 50’si arsa payı.
GYO dönüşümüyle birlikte şirketinizin sorumlulukları ve yatırımcı profilinizde ne gibi değişiklikler olacak?
Luxera A.Ş. Gayrimenkul şirketi olarak geçen yıl Sermaye Piyasası Kurulu’na müracaat ettik ve 9 Mayıs’ta GYO dönüşüm iznimizi aldık. Şu anda şirketimiz Luxera GYO olarak tescillendi. Bu sene sonuna kadar da mutlaka halka arz olacağız. GYO olduktan sonra sorumluluklarınız daha da artıyor. Türkiye’de yaklaşık 41 adet GYO var. Konut üreticisi olan GYO’ların sayısının artması lazım. Bu konuda da kamuyla iş birlikleri yapılması lazım. Geçen sene GYODER kiralık konut modelleri ile ilgili bir çalışma hazırlamıştı. Böyle bir sürü öneriler oluyor ama bu çalışmaları hayata geçirme konusunda zorlanıyoruz.
İnşaat sektörünün Türkiye ekonomisindeki önemini ve istihdama katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnşaat sektörü içinde 250’den fazla alt sektörü barındırıyor. Günümüzde bu sektörde 1,5 milyon insan istihdam ediliyor. Alt sektörlerdeki istihdam verilerini de toplarsak bu sayı 6 milyona çıkıyor. İnşaat, Türkiye’nin en önemli sektörlerinden birisi. Fakat görüldüğü gibi inşaat sektöründeki aksamalar otomatik olarak alt sektörlerine de yansıyor. O sebeple devletimiz inşaat sektörünün önünü açmalı. İhracatta da bir yavaşlama var. Bizim en çok ihracat gerçekleştirdiğimiz bölge Avrupa. Mortgage faizlerinin çok yüksek olmasından dolayı konut satışlarında biraz gerileme yaşanıyor. Bu durumda zincirleme olarak bütün sektörü etkiliyor. İnşaat sektöründe ortalama dört yılda bir mutlaka inişli çıkışlı bir dönem yaşanıyor. İniş bu evrede biraz uzun sürdü fakat ileriki dönemde çıkış trendini tekrardan yakalayacağız. 2019 yılında da böyle bir durgunluk yaşanmıştı. Biliyorsunuz ki talep olmayınca arz da olmuyor fakat biz sektörde biraz daha cesur hareket ediyoruz. Tabii ki bir durağanlık yaşanacak fakat sürecin her zaman böyle ilerlemeyeceğinin de farkındayız. Şimdi sabredeceğiz, sonrasında sabrımızın meyvelerini toplayacağız. Bu durağanlığın da en büyük sebebi vatandaşın krediye ulaşamaması. Bu devirde ev alabilmenin tek yolu bankaya belli bir peşinat verip kredi kullanmak. Bir diğer sorun da tabii ki alım gücünün azalması. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıklamalarına göre enflasyon en yüksek seviyeyi gördü. Bu süreçten sonra da enflasyonda düşüşler bekleniyor. Düşüşlerin yaşanabilmesi durumunda da konut sektöründe canlanmalar görülebilecek.
GÜNDEM KORİDORU
21 Kasım 2024