DOLAR 34,5537 0.21%
GBP 43,3336 -0.54%
EURO 36,0088 -0.64%
ALTIN 3.000,011,29
BIST 9.549,891,94%
BITCOIN 34143432.48076%
ETH 1147531.15549%
İstanbul
15°

AÇIK

Türkiye üretim ve ihracat için cazip bir ülke

Türkiye üretim ve ihracat için cazip bir ülke

26/07/2024 14:21

Türkiye ve Almanya arasındaki ticari dostluk her geçen gün büyüyor. Dünyanın içinden geçtiği resesyonla iki ülke arasındaki ticaret durgunluğa girse de AHK Türkiye Başkanı Pınar Ersoy, Türkiye’nin; Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasındaki stratejik konumuyla küresel ticaret ve yatırım için önemli bir merkez olduğunu söylüyor. Türkiye ve Almanya’nın ekonomik konjonktürünü ve ikili ticari iş birliklerini Pınar Ersoy’dan dinledik…

93 ülke 150 merkezde deneyimlerini firmaların hizmetine sunan Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası’nda, Pınar Ersoy’un Başkan olarak seçilmesiyle yeni bir devir başlamıştı. Hatta Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası’nda yaşanan bu ilki, Almanya’da İş Dünyası sayfalarımıza taşımış, AHK Başkanı Pınar Ersoy ile bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Aradan geçen zamanda dünyada yükselen enflasyon, tedarik zincirindeki kırılmalar, resesyon derken en büyük pazarlarımızdan olan Almanya ile ticaret durgunlaşmıştı. Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yapılan “World Business Outlook (WBO)” küresel araştırmasında Türkiye ile ilgili sonuçlar açıklandı. Anket sonucuna göre ülkemizin ekonomik potansiyelini değerlendiren Pınar Ersoy, “Türkiye’de faaliyet gösteren Alman şirketleri Türkiye’nin ekonomik büyüme potansiyelini iyi olarak değerlendiriyor. Türkiye’nin genç nüfus oranı yüksek ve nüfusun üçte biri gençlerden oluşuyor. Ekonomi sürekli büyüme trendinde. Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasında stratejik bir konumda bulunuyor. Bu konum Türkiye’yi küresel ticaret ve yatırım için önemli bir merkez haline getiriyor. Ayrıca işçilik maliyetleri, aynı coğrafyada bulunan diğer ülkelere göre daha düşük. Bu da Türkiye’yi üretim ve ihracat için cazip bir ülke haline getiriyor” ifadelerini kullandı.

dsc 7906

“İKİ ÜLKE ARASINDAKİ İŞ BİRLİĞİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

 Türkiye’deki ekonomik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve sizce bu ekonomik durum iş dünyasını nasıl etkiliyor?

Türkiye ekonomisi, 2023 yılı itibarıyla zorlu bir dönemden geçiyor ancak ben, bu zorlukların üstesinden gelinebileceğine ve Türkiye’nin ekonomik potansiyelini gerçekleştirebileceğine inanıyorum. Özellikle son dönemdeki büyüme oranlarına bakacak olursak, büyüme ivmesinin diğer dünya ülkelerine oranla çok daha dinamik bir gelişim gösterdiği ortada. Türkiye, genç nüfusu, eğitimli iş gücü ve coğrafi konumu ile güçlü bir potansiyele sahip. Almanya ise gelişmiş ekonomisi, güçlü sanayisi ve yüksek yaşam standartları ile Türkiye için önemli bir ticaret ve yatırım ortağı. 2022 yılı ticaret hacmimiz 45 milyar Dolar, 2023 rakamları ise henüz açıklanmamakla birlikte bunun üzerine çıkacak. Şu anda açıklanan verilerle aylık bazda ilk 10 aya baktığımızda yüzde 13 civarı bir artışı görmek mümkün. Son dönemde değişen parametreler, tedarik zincirlerindeki kayma ve enerji krizi, her geçen gün Türkiye’yi daha cazip bir yatırım ülkesi haline getiriyor. Biz de Alman Türk Ticaret ve Sanayi Odası (AHK Türkiye) olarak, iki ülke arasındaki ekonomik iş birliğinin daha da güçlendirilmesi için çalışıyoruz. AHK Türkiye olarak 93 ülkede 150 ofisi olan global AHK ağının da bir parçasıyız. Yılda iki kez dünyadaki tüm AHK’lar ile tamamen Alman sermayeli şirketlerin faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki ekonomik durumu değerlendirmek üzere Küresel Ekonomik Bakış (World Business Outlook – WBO) anket çalışması gerçekleştiriyoruz. Son yaptığımız çalışmanın verilerine göre, üyelerimizin büyük çoğunluğu mevcut durumdan oldukça memnun. Ayrıca, şirketlerin gelecek dönem iş beklentileri hem hayli olumlu hem de uluslararası ortalamanın üzerinde.

 Sürdürülebilirlik ve çevre konuları Türk iş dünyasında ne kadar önemli ve bu bağlamda Almanya ile iş birliği nasıl gelişiyor?

 Paris İklim Anlaşması’nın imzalanması ve 2030 İklim Hedefleri ile iş dünyası rotasını daha sürdürülebilir bir ekonomiye çevirdi. Bu noktada, Türk iş dünyasının da küresel trendlere ayak uydurması büyük önem taşıyor. Avrupalı ve özellikle Alman müşterilerden gelen “yeşil ürün” talepleri, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM), Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ve Alman Tedarik Zincirlerinde Özen Yükümlülüğü Yasası (LkSG) gibi yasal yükümlülükler de bu dönüşümü destekliyor. Her iki ülkenin ilgili Bakanlıkları arasında on yılı aşkın süredir devam eden “Türk-Alman Enerji İşbirliği” platformunun AHK Türkiye olarak sekretaryasını yürütüyoruz. Bu nedenle, Oda olarak enerji bizim için öncelikli sektörler arasında geliyor. Özellikle son dönemde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının ön plana çıkması ve yeşil hidrojen alanında gelişen sektöre ayak uydurmak adına üyelerimiz ile çeşitli faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmanın hepimizin birincil önceliği olması gerektiğine inanıyorum, dolayısıyla iş dünyasının bu yöne doğru evrilmesine sağlayacağımız her katkı çok önemli.

İki ülke arasındaki ticaretin önündeki engeller nelerdir ve bunların aşılması için neler yapılabilir?

Türkiye-Almanya Ekonomi ve Ticaret Ortak Komisyonu Ticaret Çalışma Grubu Başkanlığını TOBB ile birlikte yürütüyoruz. Burada en çok önem verdiğimiz konulardan bir tanesi de ticari engeller ve bunların önlenebilmesi için atılacak adımlar. Odamız üyelerinin özellikle gümrük konusunda yaşadıkları problemlerin değerlendirilebilmesi ve ilgili makamlara iletilmesi için kurduğumuz bir Gümrük Masamız bulunuyor. Ülkelerimiz arasındaki ticaretin önündeki engelleri tek tek ele alabiliriz ancak burada büyük oranda çözümü sağlayacak bir mekanizmadan bahsetmek istiyorum; Gümrük Birliği’nin Modernizasyonu. Oda olarak bizim için yıllardır bu konu önem sırasında başı çekiyor ve aslında ticarette yaşadığımız birçok problemin revizyon ile çözülebileceğini umuyoruz. Bu konuda Türkiye’de bulunan diğer ikili odalar ve TOBB’un desteği ile ortak bir pozisyon belgesi hazırladık, Brüksel’e gidip Avrupa Parlamentosu ve ilgili AB Komisyon temsilcileri ile görüştük. Gümrük Birliği’nin Modernizasyonunun aslında sadece Türk şirketlerinin değil aynı zamanda Türkiye ile ve Türkiye’de iş yapan Avrupalı şirketlerin de lehine olacağının her fırsatta altını çiziyoruz. Özellikle hali hazırda kapsamda bulunan tarım ve balıkçılık başlıklarının genişletilmesi, hizmet ticareti, kamu alımları, yatırımlar ve sürdürülebilir kalkınma gibi başlıkların kapsama alınması, ayrıca etkili bir uyuşmazlık çözüm mekanizmasının da mutlaka güncellemeye dahil edilmesi lazım. Bir başka ticari engel de vize. Malların serbest dolaşımı sağlanırken iş insanları için ne yazık ki aynı şey geçerli değil. Oda olarak vize konusunda üyelerimize gereken desteği vermeye çalışıyoruz ancak bu sorunun hükümetler seviyesinde bir an önce bir çözüme kavuşturulması gerekiyor.

İŞ BİRLİĞİ İÇİN EN İYİ FIRSAT EĞİTİM

İki ülke arasında eğitim ve iş birliği alanlarında ne gibi fırsatlar görüyorsunuz?

 Odanızın Türk-Alman iş dünyasındaki genç girişimcileri desteklemek için ne gibi projeleri ya da vizyonları var? Eğitim konusu çok önemli. Özel sektörün ihtiyaçları doğrultusunda her sektörün kalifiye iş gücüne ihtiyacı gün geçtikçe artıyor. AHK Türkiye olarak üyelerimiz ile ortak görüşümüz, iş birliği için en iyi fırsatın eğitimde olduğu yönündedir. Her yıl düzenlediğimiz Kariyer Günü’nde, mezun olmak üzere olan üniversite öğrencileri ile üyelerimizi bir araya getiriyoruz. Bunun dışında Almanya’da uzun yıllardır devam eden “Girls Day” kapsamında, lise öğrencisi kızlarımıza erkek egemen meslekleri tanıtarak onların bu alanlara yönelmesini sağlamaya çalışıyoruz. Kalifiye iş gücü konusu giderek daha büyük bir sorun haline geliyor. WBO anketimizin sonuçlarından da gördüğümüz üzere, Alman sermayeli üyelerimizin yüzde 43’ü bu durumun altını çiziyor. Türkiye’yi bu alanda güçlendirmek ve yatırımcılar için cazip hale getirmek için bilgi aktarımı faaliyetlerine öncelik veriyoruz. Almanya’nın çok iyi işleyen bir ikili eğitim düzeni var. Öğrenciler, teknik konularda eğitim kurumlarında bilgi edinirken aynı zamanda mesleklerine yönelik işletmelerde bunu pratiğe döktükleri bir eğitimden geçiyorlar. Bu sistemi Türkiye’ye getirmek için projeler geliştiriyoruz. Ayrıca gençlerin sadece öğrenciliklerinde değil iş hayatına kendi girişimleri ile adım attıklarında da yanlarında olmaya çalışıyoruz. AHK Türkiye Start-up üyelik platformu ile genç girişimcilere ağımızdaki diğer şirketlere ulaşabilecekleri bir alan sağlıyoruz.

Son 10 yıla bakıldığında Almanya’dan ülkemize büyük yatırımlar gelmediğini görüyorsunuz. Sizce bu durumun sebebi ne olabilir ve Alman yatırımcılar Türkiye’ye yatırım yapmak için hangi adımları bekliyor?

Bu soruya cevap verirken dünyadaki genel trendleri ve ekonomik gelişmeleri de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Son yıllarımız pandemi, küresel tedarik zincirindeki sıkıntılar ve savaşlar sıkıntılar ile geçti. Tüm bunlara rağmen ya da özellikle bu sebeplerden dolayıdır ki, Türkiye yabancı yatırımcılar için büyük potansiyel barındırıyor. Uzun yıllardır Türkiye’de faaliyet gösteren ve yatırımcı konumunda olan Alman şirketleri yatırım kararlarını daha kolay alıyorlar. İlk defa Türkiye’ye yatırım yapacak şirketlerin ise döviz kurunun istikrara kavuşması ve daha öngörülebilir ekonomi politikaları ile karar vermelerinin kolaylaşacağını düşünüyorum. Biz de AHK Türkiye olarak her fırsatta Türkiye’deki potansiyele dikkat çekiyoruz.

En az 10 karakter gerekli