Elon Musk ismiyle birlikte aklımıza gelen ilk girişimlerinden birisi X yani eski Twitter. Bana göre Elon Musk’ın “verimlilik”ten sorumlu olmasında Trump destekçisi olmasının yanı sıra Twitter ve Amerika arasındaki benzerlikler son derece manidar. DOGE’de yetkili olmasında Twitter’ı, X yaparken ki en önemli söylemi olan “verimlilik” vurgusunun da etkili olduğunu düşünüyorum. Hatırlayacak olursak Elon Musk, Twitter’ı satın aldığında “verimlilik ve israf” kavramını sıkça vurgulamış, bu konuda başlı başına bir operasyona girişmiş, işten çıkarmalar, departman azaltmalar başlamıştı. Hatta binaya elinde lavabo ile girmesi son derece gündem olmuştu.
Elon Musk aslen endüstriyel tasarımcı, mühendis ve seri girişimci bir iş insanı. Girişimcilik konusunda hem sayısal hem de niteliksel anlamda çıtayı son derece yukarıya taşımış durumda ki sıralayacak olursak; The Boring Company (tünel ve altyapı şirketi), SolarCity (ABD’de konutlar ve ticari kullanım için güneş panelleri üretim ve pazarlaması), Tesla elektrikli araç tasarım, üretim ve satış), Neuralink (insan beynini yapay zekâ ile entegre etmek için kurulmuş nöroteknoloji şirketi) ve Starlink (Uzay Keşif Teknolojileri Şirketi ve uydu internet kümesi gibi şirketlerin kurucusu veya yöneticisi olması gibi görevleri var. Altyapıdan fezaya kadar girişim katmanları kurgulamış durumda.
En büyük girişimlerinden birisi ise Ekim 2022’de 44 milyar Dolara “Küresel bir düşünme ve fikir üretme ağı” diyebileceğimiz Twitter’ı satın alması olmuştu.
Twitter için kurduğu vizyonda da şu ifadeler yer alıyordu: Sürdürülebilirlik, entegre ve bütünleşik bir platforma hatta bir “süper uygulama”ya dönüştürme. Bu vizyonu gerçekleştirmesi şu an Trump tarafından Amerika için de bekleniyor. Satın aldığı dönemde Twitter’ın maliyetleri, yüksek borçları da son derece fazlaydı. Twitter’da sürdürülebilirlik odaklı çalışmalar gerçekleştiren Elon Musk, iş modeli üzerinde de bazı düzenlemeler yaptı.
Yıllık 6,5 trilyon Dolarlık hükümet harcamalarındaki büyük israf ve dolandırıcılığı ortadan kaldıracaklarını vurgulayan Trump, Musk ve Ramaswamy’nin ABD ekonomisini özgürleştirmek ve hükümeti insanlara karşı sorumlu kılmak için birlikte çalışacaklarını belirtti. Bu temasında “insan odaklılık” olduğunu görüyoruz ki teknoloji çağında bu son derece öneme sahip bir detay. Diğer yandan bürokrasinin azaltılmasında ve iş gücü dahil tüm verimlilik alanlarında sahneye yoğun şekilde üretken yapay zekanın gireceği şüphesiz. ABD’de yaşanacak bu radikal değişimler tüm dünyaya da karşılığını bulacaktır.
2025’e doğru ilerlerken dünya, iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik küresel girişimler ve sürdürülebilirliğe odaklanma ile yenilenebilir enerji alanında önemli değişimleri “must to have” kritikliğinde hayata geçirmek durumunda. Teknolojideki ilerlemeler, enerji politikası hedefleri ve daha temiz enerji kaynaklarına yönelik artan talep ile 2025 yılı yenilenebilir enerji sektöründe çok önemli bir yıl olmaya aday. Bu noktada Donald Trump’ın başkanlık kampanyası ise ABD’nin yakıt ve enerji üretimini en üst düzeye çıkarmaya yönelik bir enerji politikası platformu oluşturdu. Bu platform, Biden yönetiminin iklim değişikliğiyle mücadeledeki temel çabalarını devre dışı bırakmayı içerse de ekonomiyi karbonsuzlaştırmak ve Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için çalışmaların sürdürülmesini temenni ediyorum.
Elon Musk ise yenilenebilir enerjiye odaklanan girişimleriyle son derece kritik bir rol sahibi olacak. Zira yenilenebilir enerji sektörü, dünya çapında hükümetlerin ve işletmelerin net sıfır karbon emisyonu hedeflerini taahhüt etmesiyle birlikte, karbonsuzlaştırmayla ilgili önemli ilerleme kaydetti. ABD’de temiz enerji teknolojilerine yapılan yatırımlar arttı ve bu da yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetinin düşmesini sağladı. Enerji depolama teknolojilerinin olgunlaşması da yenilenebilir enerjinin daha verimli bir şekilde entegre edilmesine olanak sağladı.
Küresel yenilenebilir enerji piyasası, özellikle güneş ve rüzgârda kapasite ilavelerinde artış yaşadı. Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’daki ülkeler, temiz enerji kapasitesini geleceğe doğru genişletmek için iddialı hedeflerle fosil yakıtlardan uzaklaşma çabalarını hızlandırdı. Yeşil enerji teknolojilerindeki yenilikler, güneş, rüzgâr ve biyoenerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının verimliliğini artırmaya ve maliyetlerini düşürmeye odaklanmakta.
Güneş enerjisinin 2025 yılında yenilenebilir enerjideki paya hakim olurken açık deniz rüzgar alanlarının gelişen türbin teknolojisiyle desteklenmesi de potansiyel bir alan durumunda. Gelişmeler arasında yeni fotovoltaik hücre tasarımları, daha düşük rüzgâr hızlarında çalışan rüzgâr türbinleri ve gıda dışı biyokütleden elde edilen biyoyakıtlar yer alıyor. Bu teknolojiler, küresel karbon ayak izinin azaltılması ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılması açısından büyük önem taşımakta. Donald Trump ve Elon Musk’ın yarattığı verimlilik sinerjisinin enerjiyi de kapsayıcı olması ve sahneden indirmemesi dileğiyle.
GÜNDEM KORİDORU
23 Kasım 2024