Türkiye, züccaciye sektörün[1]de son yıllarda gösterdiği performansla global pazarda güçlü bir oyuncu konumuna yükseldi. Geniş ürün yelpazesi, tasarım gücü, kaliteli üretimi ve yenilikçi yaklaşımıyla Türk züccaciye sektörü, yalnızca iç pazarda değil, dünya genelinde tercih edilen bir marka haline geldi. Sektör, özellikle son 10 yılda ihracatta kaydettiği artışla dikkat çekerken, pandemi sonrası değişen tüketici alışkanlıkları ve ev yaşamına yönelik artan ilgi, bu büyümeyi daha da hızlandırdı. 2024’TE 5,56 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT Türkiye Züccaciye Sanayicileri Derneği (ZÜCDER) verilerine göre, sektörün ihracatı 2024 yılında 5,56 milyar doları aşarak rekor kırdı. Avrupa’dan Orta Doğu’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar geniş bir coğrafyada Türk ürünlerine olan talep artarken, özellikle tasarım ve kalite algısının güçlenmesi Türkiye’nin rekabet gücünü artırıyor. Üretimde kullanılan yerli hammadde oranı, inovasyona yapılan yatırımlar ve sürdürülebilir üretim modelleri sektörün global trendlerle uyumunu gösteriyor.
Züccaciye ürünlerinde global trendler de hızla değişiyor. Minimalist tasarımlar, doğal materyaller, fonksiyonellik ve sürdürülebilir üretim artık daha da ön plana çıkıyor. Tüketiciler artık yalnızca estetik değil, aynı zamanda çevreye duyarlı, dayanıklı ve çok işlevli ürünleri tercih ediyor. Türk markaları da bu eğilime hızla adapte olarak koleksiyonlarında yenilikçi çizgiler sunuyor.
![]()
Bu büyümenin en önemli vitrinlerinden biri şüphesiz Zuchex Uluslararası Ev ve Mutfak Eşyaları Fuarı. 11-14 Eylül 2025 tarihlerinde TÜYAP- Fuar Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan Zuchex 2025, 35. kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. Zuchex, yalnızca bir ticaret platformu olmanın ötesinde, sektörün trendlerini belirleyen, yeni ürün lansmanlarının yapıldığı, ihracat anlaşmalarının imzalandığı ve markaların global arenada konumlandığı bir merkez olarak öne çıkıyor. Fuar, Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Afrika’dan alıcıları bir araya getirerek Türk markalarına önemli fırsatlar sunuyor.
Züccaciye sektörü, sürdürülebilir büyüme ve inovasyon hedefleri doğrultusunda önemli adımlar atıyor. Bu adımların en dikkat çekeni ise Züccaciye Sanayicileri Derneği (ZÜCDER) bünyesinde oluşturulan Gençlik Komitesi. ZÜCDER Başkanı Burak Önder, sektörün geleceği, genç kuşağın beklentileri, Zuchex 2025 Fuarı ve sektörün global rekabet gücüne ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.
Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz stratejik hedefler belirlediklerini ifade eden Burak Önder, Gençlik Komitesi’nin bu vizyonun önemli bir parçası olduğunu vurgulayarak, “İşletmelerimizde yer alan yeni kuşak, sektörümüzün sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyor. Yakın gelecekte kendi firmalarında yönetim kadrolarına geçecek gençleri, sivil toplum kuruluşlarında da aktif görev alabilecek şekilde hazırlamak istiyoruz. Geçmişte EVSİD bünyesinde kurduğumuz Gençlik Komitesi’ndeki arkadaşlarımız bugün hem yönetim kurullarında hem de çeşitli STK’larda etkin roller üstleniyor. Amacımız gençlerimizi bu sürece en iyi şekilde hazırlamak; aynı zamanda onların taze fikirleriyle de beslenecek bir yapı oluşturmak” diye konuştu.

Önder, Gençlik Komitesi’nin gençlere sunduğu imkanlara dikkat çekerek, “Komitemizi oluştururken onları mümkün olduğunca özgür bırakmayı hedefledik; faaliyet planlarını kendilerinin oluşturacağı bir yapı kurguladık. Bizim görevimiz, onlara rehberlik etmek ve geçmiş tecrübelerimizi paylaşmak. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz toplantılar, tesis ziyaretleri ve sektörün duayen isimleriyle yapılan buluşmalar sayesinde pek çok kez bir araya geldiler. Öncelikle sektördeki genç nesil arasında güçlü bir kaynaşma sağlandı. Bunun yanı sıra sektör toplantılarında deneyimli profesyonellerin bilgi ve birikimlerini dinleme fırsatı buldular; üretim süreçlerini yerinde gözlemlemek üzere örnek fabrikaları ziyaret ettiler. Böylece, uzun yıllara yayılması beklenen öğrenme süreçlerini önemli ölçüde kısaltmayı başardılar” açıklamalarında bulundu.
“Gençler, bizlerden çok farklı bir dönemde iş hayatına atıldı ya da atılmak üzere” diyen Önder, genç kuşağın sektörde nasıl bir dönüşüm istediğini de değerlendirerek, “İçinde bulunduğumuz çağın dinamikleri ve karşılaşılan zorluklar, geçmişten çok farklı. Genç nesil şanslı çünkü kendilerinden önceki kuşak, onlara sağlam bir miras bıraktı. Ancak bizler de şanslıyız; güncel gelişmeleri ve küresel trendleri daha yakından takip eden bu yeni kuşak, vizyonumuzu zenginleştirip ileriye taşıyacak. Üretim ve pazarlama süreçlerinde teknolojiyi çok daha etkin kullanıyorlar; akademik birikimlerini sahaya daha rahat yansıtıyorlar” dedi.
11-14 Eylül 2025 tarihlerinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Zuchex Fuarı’na da değinen Önder, Gençlik Komitesi’nin bu etkinlikte rol üstleneceğini şu sözlerle dile getirdi; “Fuar öncesinde tüm üyelerimize açık bir fuar hazırlık eğitimi gerçekleştirdik ve genç arkadaşlarımızın ilgisi oldukça yoğundu. Gençlik Komitemiz, fuarların daha profesyonel bir şekilde yönetilmesi konusunda öğrenmeye son derece açık. Eylül ayında düzenlenecek Zuchex Fuarı’nda, her ne kadar komitemizin kuruluşunun üzerinden kısa bir süre geçmiş olsa da bugüne kadarki çalışmalarının olumlu yansımalarını gözlemleyebileceğiz.”
Zuchex’in hem yerel hem global ticaret açısından önemine vurgu yapan Önder, şu bilgileri paylaştı: “Zuchex Fuarı, Türk ev ve mutfak eşyaları sektörünün adeta dünyaya açılan kapısı konumunda. Türkiye bu alanda dünya ihracat sıralamasında yedi, net ihracat bakımından ise ikinci sırada yer alıyor. Böyle güçlü bir sektörün, tüm firmaları bir araya getiren kapsamlı bir fuara ihtiyaç duyduğu çok açık. Bugün Türk ev ve mutfak eşyaları sektörü nasıl dünya çapında ilk yedi içinde yer alıyorsa, Zuchex Fuarı da alanında dünyanın en büyük beş fuarından biri olma konumuna ulaşmış durumda.”
Sektörün son yıllarda yaşadığı dönüşümü ve gelecekteki fırsatlarını da değerlendiren Önder, dijitalleşmenin önemine de dikkat çekti. Önder, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Son dönemde teknoloji kullanımında önemli bir gelişim gösterdik. Firmalarımız üretim süreçlerinde kullandıkları makineleri modernize etti, robot teknolojilerine yatırım yaptı ve ERP ile CRM gibi yazılımları entegre ederek dijital altyapılarını güçlendirdi. Ancak esas sıçrama noktası, pazarlama alanında gerçekleşecek dijital dönüşümle mümkün olacak. Markalaşma, dijital pazarlama, veri analitiği ve e-ihracat gibi alanlardaki yatırımlar, sektörümüzün küresel rekabetçiliğini sürdürülebilir hale getirecektir.”
Avrupa’nın hem tehdit hem de büyük bir fırsat konumunda olduğunu söyleyen Önder, “Pazarın yavaşlaması kısa vadede olumsuz etkiler yaratıyor olsa da Türkiye’nin lojistik üstünlüğü ve Avrupa Birliği’nin Asya menşeli ürünlere yönelik kısıtlamaları, Türk ev ve mutfak eşyaları sektörünün bu pazarda daha da güçlenmesini sağlayabilir. Ayrıca Avrupa’daki sürdürülebilirlik odaklı tedarik zinciri dönüşümü, çevre dostu üretim yapan Türk firmaları için yeni kapılar açabilir” diye konuştu.
Yakın coğrafyalarda da dikkat çekici fırsatların olduğunu dile getiren Önder, sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “Orta Doğu ve Körfez ülkelerinde modern perakende zincirleriyle kurulacak iş birlikleri, doğrudan raflara ulaşmak açısından stratejik bir önem taşımakta. Artan tüketim eğilimleri ve üst segment ürünlere olan ilgi, bu pazarlarda tasarım ve kalite odaklı Türk markaları için ciddi bir potansiyel sunuyor. Kuzey Afrika ve Sahra Altı Afrika’da ise yükselen orta sınıf ve kentleşme dinamikleri, uygun fiyatlı ve işlevsel ürünlere olan talebi artırıyor. Türkiye’nin bu pazarlara olan coğrafi ve kültürel yakınlığı, uzun vadeli ticari ilişkiler kurmak için önemli bir avantaj sağlayabilir.”
ZÜCDER bünyesinde kurulan Gençlik Komitesi, züccaciye sektörünün sürdürülebilir büyüme hedeflerinin en önemli yapı taşlarından biri olarak öne çıkıyor. Burak Önder’in de işaret etiği gibi, gençlere özgürlük tanıyan bu yapı üzerine faaliyet gösteren komite, üyelerin kendi etkinlik planlarını oluşturmasına imkan tanıyor. Bu yaklaşım, gençler arasında güçlü bir kaynaşma sağlarken, sektörün deneyimli isimleriyle yapılan buluşmalar, tesis ziyaretleri ve seminerlerle bilgi ve deneyim aktarımını hızlandırıyor. Biz de sizler için ZÜCDER Gençlik Komitesi’nden dört isimle görüştük.

Ev ve mutfak gereçleri sektöründe 40 yılı aşkın bir süredir üretim yapan Evimsan Plastik, yerli üretim odağını koruyarak kullanıcı dostu ve yenilikçi ürünler geliştirmeyi sürdürüyor. Evimsan Yöneticisi Sümeyra Nida Demir, Evimsan’ın üretim anlayışı, genç profesyonellere sağlanan katkılar ve sektördeki dönüşümlerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. “Evimsan olarak mutfaklara 40 yılı aşkın süredir ahşabın sıcaklığını ve estetiğini taşıyoruz” diyen Demir, markanın yenilikçi tasarım yaklaşımına ilişkin, “Geleneksel ahşap ürünlerimizin yanı sıra, ahşabı plastiğin esnekliği ve ergonomisiyle birleştirerek hem çağdaş hem işlevsel hem de estetik ürünler geliştiriyoruz. Üretim anlayışımızda kalite, uzun ömür ve pratiklik ön plandadır. Tasarımlarımızda yalnızca görsellik değil, kullanım kolaylığı ve çok yönlülük de önceliğimizdir” açıklamalarında bulundu.
Sürdürülebilir üretim anlayışının Evimsan için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Demir, malzeme seçimlerinde çevre bilincini gözettiklerini ifade ederek, “Ahşap ürünlerimizde sürdürülebilir kaynakları kullanıyoruz; plastik ve diğer malzemelerde ise dayanıklılığı yüksek ve çevresel etkisi düşük hammaddeler tercih ediyoruz” dedi.
Sümeyra Nida Demir, ZÜCDER Gençlik Komitesi ile genç profesyonellere sunulan fırsatlara da değinerek, “Gençlik Komitesi, sektöre yeni adım atan profesyonellerin ve girişimcilerin adaptasyonunu sağlamak için oluşturulmuş dinamik bir yapı. Komite, gençlerin belirsizliklerle başa çıkmalarına yardımcı oluyor ve doğru kaynaklarla buluşmalarını sağlıyor. Deneyimli sektör temsilcileriyle etkileşim kurmalarına olanak tanıyor, mentorluk ve fikir alışverişi imkânları sunuyor. Bu sayede gençler, sektöre daha bilinçli, güçlü ve hazırlıklı bir şekilde katılabiliyor” şeklinde konuştu. Tüketici eğilimlerindeki hızlı değişime de dikkat çeken Demir, plastik ev gereçlerindeki dönüşümü şöyle değerlendirdi:
“Tüketiciler artık yalnızca işlevselliğe değil, sürdürülebilirlik, sağlık ve çevresel etkiler gibi kriterlere de önem veriyor. Bu farkındalık, plastik ev gereçlerinde geri dönüştürülebilir ve çevre dostu malzeme kullanımını ön plana çıkarıyor. Kalite, dayanıklılık ve uzun ömür hala temel beklentiler arasında yer alırken, sürdürülebilir plastikler ve alternatif malzemelerle üretim giderek yaygınlaşıyor.”

Türk züccaciye ve mutfak gereçleri sektöründe yenilikçi ve estetik ürünleriyle öne çıkan Wiella Woods, Kütahya merkezli Ar-Ge firması RealTekno Makine Otomasyon bünyesinde üretimini sürdürüyor. Kurucu ve Yönetici Ortak Hilal Gerçek, markanın üretim vizyonu, sektördeki gençlik komitesi deneyimi ve Türkiye’nin ihracat potansiyeline dair önemli açıklamalarda bulundu. Hilal Gerçek, Wiella Woods’un sektördeki farkını, estetik ve fonksiyonu bir araya getiren yaklaşımı şu şekilde özetledi; “Wiella, geleneksel standartların dışına çıkarak farklı geometrilerde ve üç boyutlu tasarımlarla öne çıkan ahşap dekorasyon ve mutfak ürünleri üretir. Ayrıca bir makine imalat firması olarak, yalnızca ahşap ürünleri değil, bu ürünleri üreten makinelerin tasarımını ve üretim hatlarını da tamamen kendi bünyemizde geliştiriyoruz. Bu yetkinlik, bize özgü üretim süreçleri oluşturmamıza ve sektörde fark yaratmamıza olanak sağlıyor.”
Hilal Gerçek, ZÜCDER Gençlik Komitesi’nde görev almanın kariyerine sağladığı katkıları da değinerek, şu şekilde konuştu; “Komite içinde düzenlediğimiz projelerde fikir geliştirme, organizasyon yürütme ve farklı disiplinlerden gelen kişilerle uyumlu şekilde çalışma süreçleri, bana tanıdık ve destekleyici bir ortam sağladı. Bu deneyim, hem bireysel sorumluluk alma becerimi geliştirdi hem de ortak hedefler doğrultusunda dışarıdan bir gözle kendimizi değerlendirme fırsatı sundu. Gerçekleştirdiğimiz organizasyonlar, aynı vizyona sahip insanlarla tanışmamı sağladı ve değerli iş birliklerinin kapısını açtı. Özellikle kadın temsilcilerle sektörün öncü kadınları arasında köprü kurduğumuz buluşmalar, bana ilham verici bir vizyon kazandırdı.”
Türk züccaciye sektörünün ihracatta elde ettiği ivmenin önemine de değinen Gerçek, sürdürülebilir büyüme için kritik faktörleri şöyle sıraladı; “Bu ivmenin sürdürülebilir olması için farklı tarzlarda, birbirinin kopyası olmayan özgün ve yenilikçi ürünler geliştirmek şart. Tasarım gücü, dünya pazarında öne çıkmanın en etkili yollarından biri. Aynı zamanda markalaşma da büyük önem taşıyor; çünkü güçlü bir marka algısı yalnızca ürün kalitesiyle değil, güvenilirlik, sürdürülebilirlik ve estetik değerlerle de ilişkilendiriliyor. Uluslararası pazarda tanınan ve duygusal bağ kurabilen markalar, fiyat rekabetinin ötesine geçerek kalıcı başarı elde edebilir.”

Türk cam sektöründe 25 yılı aşkın tecrübesiyle 3D Cam, özgün tasarım anlayışı ve işlevselliği birleştiren ürünleriyle öne çıkıyor. 3D Cam İhracat Yetkilisi D. Can Dönmez, markanın üretim vizyonunu, ZÜCDER Gençlik Komitesi’nde yürütülen projeleri ve yerli üreticilerin global rekabetteki avantajlarını değerlendirdi.
Dönmez, 3D Cam’ın kuruluşundan bugüne kadar geçen sürece ilişkin şunları söyledi; “3D Cam olarak, 1998 yılında tamamen yerli sermaye ile kurulduğumuz günden bu yana, camın estetik potansiyelini işlevsellikle buluşturan bir üretim anlayışıyla çalışıyoruz. Özellikle HoReCa sektörüne yönelik cam tabak, servis ve büfe ürünlerinde uzmanlaştık ve bu alanda çeyrek asrı aşkın bir tecrübeyle faaliyet gösteriyoruz.”
Tasarım sürecinde özgünlük ve işlevselliğin öncelikli olduğunu ifade eden Dönmez, her koleksiyonun farklı coğrafyalardan gelen müşteri talepleri analiz edilerek oluşturulduğunu belirtti. ZÜCDER Gençlik Komitesi’ndeki deneyiminden de bahseden Dönmez, gençlerin sektöre adaptasyonu konusunda komitenin önemini şu sözlerle dile getirdi;
“ZÜCDER ‘Gençlik Komitesine Özel İhmal Edilebilir Nasihatler’ projesi, gençlerin sektörün deneyimli isimleriyle doğrudan bir araya gelerek gerçek tecrübelerden öğrenmesini sağlayan son dere[1]ce kıymetli bir girişimdir. Bu tür samimi ve öğretici buluşmalar bizlere yalnızca teorik değil, pratik ve sahaya dayalı bakış açıları da kazandırıyor.”
Dönmez, genç yeteneklerin ön plana çıkması için ZÜCDER’in çok aktörlü yapısının daha aktif kullanılması gerektiğini de vurguladı. Dönmez sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Gençler olarak tematik buluşmalar organize edebiliriz; böylece sektörün farklı alanlarını yakından tanıyabilir, birbirimizin sorunlarını dinleyebilir ve çok boyutlu bakış açısı geliştirebiliriz. Ayrıca, yurt dışındaki fuarlara ve sektörel etkinliklere katılımı destekleyecek organizasyon modelleri geliştirilmeli. Bu uluslararası açılımlar, gençlerin trendleri yerinde takip etmesini ve sektöre katma değer sağlamasını mümkün kılar.”
Cam ürünleri pazarında yerli üreticilerin güçlü bir imaja sahip olduğunu belirten Dönmez, avantajları ve dezavantajları şöyle sıraladı; “Cam ürünleri pazarında yerli üreticiler, ‘Made in Türkiye’ ibaresiyle oldukça saygın ve prestijli bir konuma sahiptir. 1935 yılında kurulan Şişecam’ın global ölçekteki başarısı ve tasarım ile ürün kalitesi, Türk cam üreticilerinin dünyada öne çıkmasını sağlıyor. Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu da lojistik anlamında önemli bir rekabet üstünlüğü sunuyor.”
Öte yandan global markaların uzun yıllar oluşturduğu marka algısının yerli üreticiler için bir zorluk oluşturduğunu belirten Dönmez, sözlerini şu şekilde sonlandırdı;
“Ham madde tedariki ve enerji maliyetlerindeki dalgalanmalar, fiyat rekabetinde yerli üreticilerin elini zayıflatıyor. Enflasyonist ortamda yaşanan maliyet artışları doğrudan dış piyasaya yansıtılamıyor. Ancak bu dezavantajlarımızı avantaja çevirecek çözümleri bulduğumuzda sektörün önü çok açık. ZÜCDER’in sağladığı katkı ve gençlere tanıdığı fırsatlar, bunu başarmamızda önemli bir rol oynuyor.”

Termos ve saklama ürünleri pazarında kalite, dayanıklılık ve kullanıcı memnuniyetini önceliklendiren Star Termos, sektördeki rekabet ortamında fark yaratacak stratejilerini açıkladı. Star Termos Yönetim Kurulu Üyesi ve Satış ile İş Geliştirme Müdürü Emre Dinçok, ürün geliştirme süreçlerinden ZÜCDER Gençlik Komitesi’ne kadar birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.
Dinçok, ürün geliştirirken kalite ve dayanıklılığı en başa koyduklarını belirterek, “Kullanıcılarımızın güvenini kazanmak istiyorsak, önce biz ürünümüze güvenmeliyiz. Bu nedenle Paslanmaz Çelik, Cam ve BPA içermeyen plastik gibi yüksek kaliteli malzemeler kullanıyoruz. Isı tutma, sızdırmazlık ve darbe dayanımı gibi konularda ürünlerimizi gerçek kullanıma yakın testlerden geçiriyoruz. Üretimin her aşamasında kaliteyi sıkı şekilde kontrol ediyoruz. Kısacası, dayanıklılık bizim için sadece teknik bir detay değil, verdiğimiz bir söz” dedi.
ZÜCDER Gençlik Komitesi’nin genç profesyonellere sağladığı katkıları da değerlendiren Dinçok, sözlerini şöyle sürdürdü; “Bana göre Gençlik Komitesi’nin genç profesyonellere sağladığı en büyük kazanım, hem vizyonlarını genişletmeleri hem de kendilerine olan güvenlerini artırmalarıdır. Farklı sektörlerden insanlarla bir araya gelmek, fikir alışverişinde bulunmak ve sorumluluk alarak komitenin bir parçası olmak, kişisel gelişim açısından büyük bir fırsat sunuyor. Sadece mesleki açıdan değil; iletişim, liderlik ve ekip çalışması gibi yönlerde de kendimizi geliştirme imkânı buluyoruz. Bu da bizi iş hayatına çok daha donanımlı hazırlıyor.”
Termos ve saklama ürünleri kategorisinde artan rekabet ortamını değerlendiren Dinçok, stratejik önceliklerine ilişkin ise şunları söyledi; “Bu sektörde artık sadece ürün sunmak yeterli değil; fark yaratacak stratejiler geliştirmek gerekiyor. Star Temos olarak, ürün kalitesinden asla taviz vermeden, dayanıklılığı, tasarımı ve kullanım kolaylığını bir arada sunmaya özen gösteriyoruz. Kullanıcının beklentilerini dikkate alan, estetik ve güvenliği birleştiren ürünlerle fark yaratmayı hedefliyoruz. Tüketici alışkanlıklarını ve sektördeki değişimleri sürekli takip ediyor, ürünlerimizi buna göre güncelliyoruz. Hem yurt içinde hem yurt dışında, toptan ve perakende kanallarıyla çalışarak geniş bir müşteri kitlesine ulaşıyoruz. Kısacası, yoğun rekabet ortamında ayakta kalabilmek için kalite, müşteri odaklılık, yenilik ve işlevselliğin bir arada olması gerektiğine inanıyoruz.

Pandemi süreci, evde daha fazla vakit geçiren tüketicilerin küçük ev aletlerine olan ilgisini zirveye taşımıştı. Ancak bugün durum farklı. İhlas Pazarlama Genel Müdürü Orhan Korkusuz’a göre, pandeminin oluşturduğu talep patlaması yerini düşen pazara ve artan finansal zorluklara bıraktı. Korkusuz bunu şu sözlerle aktardı; “Pandemi döneminde küçük ev aletleri için patlama yaşanan bir dönem oldu. Evde kalan halkın küçük ev aletlerine yaptığı yatırım çok büyüktü. Bu sebeple sektörde yatırımlar artmıştı. Ancak geçen yıl bu etki zayıfladı, bu yıl ise düşen bir pazar var karşımızda. Her plan büyüme üzerine yapılmasına rağmen, düşen pazar ve yükselen faizler özellikle dış kaynakla finansman sağlayanlar için tam bir felaket senaryosu oluşturdu.”
Türkiye’de küçük ev aletleri sektöründe ağırlıklı olarak fason üretim yapıldığını belirten Korkusuz, bu modelin artık sürdürülebilir olmadığını ifade ederek, “Küçük ev aletleri sektöründe ağırlıklı olarak fason üretim oluyor. Dolayısıyla inanılmaz yüksek bir dolar maliyeti yaşıyoruz. 2026 yılında da bu sürecin değişmesini beklememek lazım. Çünkü artan vergiler, bütçe açığını kapatma çabaları ve kontrol altında tutulmaya çalışılan döviz kuru, sektörün geleceğini doğrudan etkiliyor. Kendi markasıyla dünya pazarında yer almayı hedeflemeyen firmalar için önümüzdeki dönem daha da zor olacak” diye konuştu. Korkusuz, fason üretime dayalı yapının Türkiye’nin markalaşma yolculuğunu geciktirdiğini, ancak bu değişimin artık kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Korkusuz sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Fason üretmek, üretim hattını doldurmak ve kolay yoldan iş yapmak uzun süre tercih edildi. Ancak artık Türkiye’nin bu konuda bir değişim geçirmesi gerekiyor. Devletin markalaşmaya yönelik destek politikaları var; fakat bu fırsatı kullanarak pazar payını artırmak isteyen firma sayısı hâlâ oldukça az. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde çok güzel bir söz söylemişti: ‘Çatınızı güneşli havada tamir edin.’ Bizim de bu değişimi baskı altında değil, güçlü olduğumuz dönemde yapmamız gerekiyordu.”
İhlas Pazarlama’nın bu süreçte izlediği yol haritası ise tamamen öz sermaye üzerine kurulu. Korkusuz, bu konuda net: “İhlas Pazarlama olarak son altı yıllık stratejimiz sadece öz sermaye ile hareket etmek. Şu ana kadar fason üretim yapmadık, yapmayı da düşünmüyoruz. Konsantrasyonumuz Türkiye’de büyümek kadar dünyada da büyümek.” Bugün 40’a yakın ülkede kendi markalarıyla satış yaptıklarını söyleyen Korkusuz, global pazardaki varlıklarını genişletme hedefini şu sözlerle açıkladı: “Güney Amerika ve Afrika başta olmak üzere dünyanın tüm coğrafyalarında genişlemeyi hedefliyoruz. Türk teknoloji ürünlerini yüzbinlerce insana ulaştırıyoruz. Bu hem gurur duyduğumuz hem de daha da geliştirmek istediğimiz bir hedef.” Korkusuz, fiyat politikasında da marka stratejisinin belirleyici olduğunu dile getirerek, “İhracattaki fiyatlarımızı haziran ayı itibarıyla yüzde 5-8 oranında artırdık. Bu rakamın daha fazlasını reklama harcıyoruz. Girdiğimiz ülkelere piyasanın en ucuzu olarak girmiyoruz. Müşterinin neden bizi tercih etmesi gerektiğini anlatmaya zaman ve bütçe ayırıyoruz. Markamızla büyümek istiyoruz” dedi.
İhlas Pazarlama’nın global pazarda en güçlü olduğu ürünlerden biri ise temizlik robotları. Türkiye’de Aura Cleanmax, dünyada ise Aura RoboClean markasıyla satılan bu ürün, şirketin en yüksek ciroyu elde ettiği ürün konumunda. Korkusuz, bu kategorideki hedeflerini şöyle aktarıyor: “Temizlik robotumuz, hem Türkiye’de hem dünyada güçlü bir konumda. Dünya pazarında altı yedi büyük firma rekabet ediyor. Biz şu anda en yüksek pazar payına sahip ikinci markayız. Birçok ülkede birinciyiz; ancak daha az coğrafyada bulunmamız nedeniyle genel sıralamada ikincilikteyiz. Hedefimiz dünya liderliği.”
Ayrıca su arıtma alanında da güçlü olduklarını belirten Korkusuz, “Su arıtma dünyasında da söz sahibi markalardan biriyiz. Türkiye’de üretim yapmak kolay değil, iç pazar cazip ama markalaşma yolunda asıl hedef dış pazarlar olmalı” diyerek sözlerini tamamladı.

Küçük ev aletleri sektöründe 27 yıllık deneyimiyle Türkiye’nin üretim gücünü dünyaya taşıyan Royal Ev Aletleri, sadece üretici kimliğiyle değil, tasarım ve Ar-Ge yetkinliğiyle de dikkat çekiyor. Orta Doğu ve Avrupa’nın en büyük üreticilerinden biri haline gelen şirket, yılda 5 milyonun üzerinde ürün kapasitesi, 72 ülkeye ihracat ve entegre üretim yapısı ile Türk mühendisliğinin global temsilcisi konumunda.
İstanbul Beylikdüzü’ndeki 30 bin metrekarelik ana fabrika ve 15 bin metrekarelik ek üretim tesisinin yanı sıra, 20 bin metrekarelik depo alanıyla faaliyet gösteren Royal Ev Aletleri, tam entegre ERP sistemi ile tüm üretim aşamalarını kendi bünyesinde yönetiyor. Tasarım, piyasa araştırması, Ar-Ge, kalıplama, OEM üretim ve lojistik süreçlerini kapsayan bu yapı, markanın iş ortaklarına uçtan uca hizmet vermesini sağlıyor. Ürünler CE, LVD, EMC, RoHS, REACH gibi uluslararası sertifikalarla onaylanıyor ve bağımsız kalite kontrol süreçlerinden geçerek dünya pazarına sunuluyor.
Royal Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Türkeş Öngel, Royal’in sadece bir üretici değil, aynı zamanda Türk mühendisliğinin gücünü temsil eden bir marka olduğunu şu sözlerle vurguluyor: “Avrupa’daki girişimcilerle iş birliğine açığız. Biz teknolojiye, Ar-Ge’ye ve üretime yatırım yaptık. Şimdi bunu dünyaya taşıma zamanı. Türkiye’nin küresel markalaşma şansı yüksek, yeter ki iç dinamiklerimizi iyi kullanalım.”
Royal’in ihracat stratejisinde temel hedef, ithalatı azaltıp ihracatı artırmak. Öngel, üretimin riskli ama değerli bir süreç olduğunu dile getirerek şunları söylüyor: “Türkiye, züccaciye sektöründe az sayıda dış ticaret fazlası veren alanlardan biri. Çin gibi güçlü rakipler var ama devletin koruma politikaları bu alanda önemli avantajlar sağlıyor. Biz elimizden gelen katkıyı sunuyoruz. Ancak asıl hedef bireysel değil, kolektif kalkınma. Artık sadece üretmemeli, birlikte üretmeliyiz.”

Türkiye züccaciye sektörü son yıllarda ihracatta güçlü bir ivme yakaladı. Üretim kapasitesi, tasarım gücü ve yakın coğrafyalardaki pazar avantajıyla sektör, küresel rekabette iddialı bir konuma hazırlanıyor. Schafer Yönetim Kurulu Üyesi Murat Aslan, sektörün yol haritasını, değişen tüketici alışkanlıklarını ve sürdürülebilirlik vizyonunu anlattı.
Türkiye, özellikle mutfak eşyaları ihracatında her geçen yıl büyüyor. Bugün sektörde ithalattan daha fazla ihracat yapılırken, cari açığa da önemli katkı sağlanıyor. Murat Aslan, stratejik planı şu sözlerle ifade etti: “Şu anda Çin sonrası hedefimiz ilk üçe girmek. Türkiye üretim anlamında mutfak eşyaları sektöründe ihracat fazlası veren bir ülke. Buna rağmen durmuyoruz. 2035 stratejisinde bazı pazarlarda derinleşmeye odaklanıyoruz. Öncelikli hedefimiz yakın coğrafyalar. Avrupa hâlâ büyük bir pazar ve bu pazarda büyüyerek Çin’den sonra üçüncü ülke olacağız.”
Pandemi, tüketici alışkanlıklarını kökten değiştirdi. Evde yemek yapma kültürü güçlenirken, pişirme ve elektrikli ev aletleri kategorisi büyüme kaydetti. Aslan bu değişime ilişkin ise şunları söyledi; “Artık insanlar evde daha çok yemek yapıyor. Bu hem sağlıklı hem ekonomik hem de sosyal bir uğraş haline geldi. Sofra tarafında ise küçülme ya[1]şandı. Eskisi gibi kalabalık misafir sofraları yok. Dolayısıyla yemek takımları da küçüldü. Ürün bazında ise modası asla geçmeyen üç malzeme var: cam, porselen ve çelik. Özellikle tencere gruplarında çelik tekrar çok hızlı büyüyor.”
Dünyanın üçüncü büyük fuarı konumundaki Zuchex, sektörün global vitrini niteliğinde. Aslan, fuara büyük bir hazırlıkla girdiklerini belirterek şunları söyledi: “Fuarın en büyük stantlarından birindeyiz. Bu yıl iki büyük yeniliğimizi tanıtacağız. Birincisi yeni geliştirilmiş teknolojisiyle estetiği ve sağlamlığı bir araya getiren Superfine Bone Serisi. Diğer porselen yemek takımlarına göre çok daha hafif, ince ve aynı zamanda sağlam olmasıyla öne çıkıyor. İkincisi ise dünyada ilk ve tek içten kilit sistemi ve altı farklı emniyet sistemine sahip In-Safe Düdüklü Tencere Seti. Ekstra güvenlik sağlayan bu inovatif ürünümüzle sektörde fark yaratacağız.”

Doğadan ilham alan üretim anlayışıyla 14 yıl önce bambu bıçakla yola çıkan Bambum, bugün 5000’in üzerinde ürün çeşidiyle dünya çapında adını duyurmuş bir marka. Selman Yar’ın liderliğinde büyüyen firma, inovasyon, sürdürülebilirlik ve tasarım odaklı yaklaşımıyla 60’tan fazla ülkeye ihracat yapıyor ve 15 ülkede distribütörlük ağı kurmuş durumda.
Yaklaşık 15 yıl önce bambu bıçak üretimiyle sektöre adım atan Bambum Genel Müdürü Selman Yar, bugün Bambum’u küresel arenada güçlü bir oyuncu haline getirdi. Bambuya ek olarak akasya, mango ve paulownia gibi farklı ağaç türlerini ürün gamına katan firma, 3 bin’den fazla ürünü dünya pazarına ilk kez sunan marka olma özelliği taşıyor. İnovasyonu işin merkezine koyduklarını vurgulayan Yar, “Her ay 60-70 yeni ürün çıkarmıyorsak huzursuz oluyoruz. Bizim için kral olmak değil, kral kalmak önemli” diyor.
Pandemi sonrası hızla büyüyen sektörde Zuchex Fuarı’nın önemine değinen Yar, Türkiye’nin fuarcılıkta da güçlü bir konuma geldiğini belirterek, “Zuchex bugün dünya devleriyle yarışır hale geldi. Hatta Şikago’daki fuarı geride bıraktık, şimdi hedef Ambiyante’yi geçmek” dedi. Bambum, 65 kişilik üretim kadrosu ve toplam 110 çalışanıyla üretim yaparken, bilgi ve eğitimi iş modelinin merkezine alıyor. Firmanın ustalarını Tayland ve Çin’e götürerek üretim tekniklerini yerinde gösterdiğini aktaran Yar, “Bizim için bilgiye yatırım yapmak, sürdürülebilir başarı için olmazsa olmaz” diyor.
Bambum’un üretim anlayışı tamamen çevreci ve sürdürülebilir bir yapıya dayanıyor. Selman Yar’ın ifadesiyle fabrikalarda atık neredeyse hiç oluşmuyor. Bundan ise şu sözlerle bahsediyor; “Kullanılamayan en küçük parça ve hatta toz bile geri dönüştürülerek üretime dahil ediliyor. Ürünlerimiz tamamen doğal malzemelerden yapılıyor ve toprağa karıştığında üç yıl içinde yok olabiliyor.”
Bugün itibarıyla Bambum, 60’tan fazla ülkeye doğrudan ihracat gerçekleştiriyor ve 15 ülkede distribütörlük ağına sahip. Firmanın stratejisi artık yeni ülkelere girmekten çok, mevcut pazarlarda lider marka olmak. Yar, özellikle son iki üç yılda dijitalleşmenin etkisiyle ihracatın çok daha kolay hale geldiğini vurgulayarak, “Artık yurt dışındaki müşteriler bize ulaşıyor ve ürün talep ediyor” dedi.
Bambum’un ürün portföyü yalnızca son tüketicilere değil, aynı zamanda otel, restoran ve kafe gibi kurumsal müşterilere de hitap ediyor. Firmanın cirosunun yaklaşık yüzde 40’ı bu kanaldan geliyor. Özellikle büyük steak servis tahtalarıyla başlayan süreç, zamanla sunum tabakları, salata kaseleri ve çatal-kaşık takımlarına kadar genişledi. Türkiye’de ahşap servis kültürünün yaygınlaşmasında Bambum’un büyük katkısı olduğu belirtiliyor.
Türkiye’nin İpek Yolu üzerindeki konumunun ticaret açısından stratejik avantaj sağladığını belirten Yar, iddialı bir mesaj vererek, sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “Bu işi bizden daha iyi kimse yapamaz. Bambum sadece bir marka değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik ve tasarımda öncü bir vizyon.
![]()
Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer, züccaciye sektörünün son yıllarda ihracatta yakaladığı ivmeyi ve Türkiye’nin küresel pazarlarda daha güçlü konumlanması için atılması gereken adımları değerlendirdi.
Türkiye’nin züccaciye sektöründe uluslararası arenaya açılımı 1990’lı yılların başında başladı. O dönem Çin henüz küresel üretim merkezi konumuna gelmemişken, Türk üreticisi tasarım gücüyle öne çıkıyordu. Biçer, o yılları şu sözlerle özetledi; “Bizim sektörün başarısı 1990’lı senelerin başından geliyor. O dönem Çin daha parlamamıştı ama Türk sanayisi dünyaya açıldı. 1992-93 yıllarında Amerika’daki Chicago fuarına gittiğimizde dünyaya üretim yapabileceğimizi gösterdik. Daha sonra Çin ölçek ve maliyet gücüyle tüm pazarı ele geçirdi. Biz ise yeterince pozisyon alamadık.”
Bu tablo karşısında sektör, ucuz ve kullan-at ürünler üretme yoluna gitmek yerine, kalite ve tasarım odaklı bir strateji belirledi. Biçer, bu yaklaşımı şu sözlerle anlattı: “Bu sektörün adı Türkiye’de ucuz kullan-at ürün üreten konumuna düşmesin istedik. Amerika’dan talepler geldiğinde bile kullan-at modeline karşı durduk. Dayanıklı, servis edilebilir ürünler üretmek bizim için öncelikli oldu.”
Zücex Fuarı, sektörde dünyanın en önemli buluşmaların[1]dan biri haline geldi. Çin’deki Kanton Fuarı ve Almanya’daki Ambiente’nin ardından üçüncü sırada yer alan Zücex’in hedefi ikinci olmak. Biçer, bu avantajı vize sorunları ve Türkiye’nin ulaşılabilirliğiyle şu şekilde açıkladı; “Zücex’in en büyük avantajı, Türkiye’ye rahat ulaşım imkânı. Bu yıl Çinli üreticiler de fuara geliyor. Alıcılar daha fazla alternatif görebilecek. Biz fuara doğrudan katılmıyoruz ama özellikle şarjlı süpürge grubunda yeni ürünlerimizle hazırız.”

Ev ve mutfak eşyaları sektörü, Türkiye’nin ihracatında güçlü bir lokomotif rol üstleniyor. Pandemiyle birlikte değişen tüketici alışkanlıkları, sürdürülebilirlik beklentileri ve tasarım trendleri ise sektörde yeni bir dönüşümün habercisi. EVSİD Yönetim Kurulu Başkanı ve OMS Paslanmaz Çelik Yönetim Kurulu Başkanı Talha Özger, ile küresel rekabette Türkiye’nin konumunu, Zuchex Fuarı’ndan beklentilerini ve markalaşmanın önemini konuştuk…
Son yıllarda ev ve mutfak eşyaları sektörü ihracatta güçlü bir ivme yakaladı. Ancak son üç yıldaki durağanlığa rağmen tablo halen umut verici. Talha Özger, sektörün geldiği noktayı şu sözlerle özetliyor:
“Ev ve mutfak eşyaları sektörünün son 10 yıllık ihracat performansına baktığımızda, son 3 yıldaki durağanlığa rağmen yüzde 61 oranında arttığını görüyoruz. Bu büyümenin en büyük nedeni Türkiye’nin üretim gücü. Ülke olarak net ihracat açısından Çin’den sonra ikinci sıradayız. Ev ve mutfak eşyaları sektöründe Çin’e alternatif en büyük üretici Türkiye.”
Ev ve mutfak eşyaları sektörünün en önemli buluşma noktalarından biri olan Zuchex Fuarı, bu yıl daha da kritik bir rol oynayacak. Özger, beklentilerini şu sözlerle dile getirdi;
“İhracatın zorlandığı, iç piyasadaki tüketimin de azaldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu nedenle Zuchex Fuarı bizim için her zamankinden daha önemli. Biz de bu fuarda tüketici beklentilerini karşılayacağını düşündüğümüz yeni tasarımlarımızı sergileyeceğiz. Önceliğimiz her zaman kalite.”
Avrupa, sektörün en büyük pazarı konumunda. Ancak bu pazarın beklentileri değişiyor ve sürdürülebilirlik artık bir tercih değil, zorunluluk haline geliyor. Özger bu konudaki uyarısını net bir şekilde dile getiriyor:
“Tüketici tercihlerinde çevre ve sürdürülebilirlik öne çıkıyor. Ambalajdan üretim proseslerine, kullandığımız hammaddeye kadar biz üreticilerin bu sürece hazırlanmamız gerekiyor. Avrupa en büyük pazarımız, bu nedenle çevre ve sürdürülebilirlik konusunda kendini geliştirmeyen firmalar zorlanacaktır.”
GÜNDEM KORİDORU
05 Aralık 2025