Bugün satış grafiklerinin, sıkı bütçelerin ya da güçlü yöneticilerin şirketleri ayakta tuttuğu düşünülse de bunlar aslında kısa vadede etkilidir. Tarihsel veriler uzun vadeli başarı için inovasyona işaret etmektedir. Boston Consulting Group’un 20 yıl süren araştırmaları Büyük Durgunluk’tan Covid-19 pandemisine kadar yaşanan tüm krizlerde aynı tabloyu çizmektedir. İnovatif şirketler, zor dönemlerde dahi performanslarını koruyabilmektedir. Örneğin, 2009 yılında en inovatif şirketler piyasadan 14 puan, 2020’de ise 24 puan daha yüksek toplam hissedar getirisi sağlamıştır.
Bu veriler, inovasyonun yalnızca büyüme dönemlerinde değil, kriz anlarında da şirketleri oyunda tuttuğunu göstermektedir. İnovasyona öncelik veren şirketler kriz dönemlerinde de bu stratejiden vazgeçmemektedir. Büyük Durgunluk sırasında bu şirketlerin %58’i inovasyon harcamalarını artırmayı planlarken, COVID-19 döneminde bu oran %75’e yükselmiştir. Bu yaklaşım, inovasyonun söz konusu şirketler için konjonktürden bağımsız temel bir strateji olduğunu ortaya koymaktadır. 2025 tarihli Most Innovative Companies raporu da bu bulguyu desteklemektedir. Bu yılki rapor, yalnızca en inovatif 50 şirketi sıralamakla kalmıyor aynı zamanda 2005’ten bu yana yayımlanan tüm raporları analiz ederek inovasyonun uzun vadeli etkisini ortaya koyuyor. 2005–2023 arasında toplam 178 şirket en az bir kez listede yer alsa da bunların yalnızca %14’ü 10 yıl veya daha fazla süreyle listede kalabilmiştir. Her yıl yer alabilenlerin oranı ise sadece %3 seviyesindedir.
Küresel ölçekte bakıldığında, son 20 yılda en dikkat çekici yükseliş Çin’den gelmiştir. 2005’te listede tek bir Çinli şirket yer almazken, 2023’te 8 Çinli şirket ilk 50’ye girmeyi başarmıştır. Kuzey Amerika ise pay kaybetmiş olsa da kalıcılıkta hâlâ zirvede yer almaktadır. 2007’de listedeki şirketlerin dörtte üçü bu bölgeden gelirken, 2023’te bu oran yarıya düşmüştür. Buna rağmen inovasyonu kurumsal bir alışkanlık haline getiren şirketlerin üçte ikisi hâlâ ABD merkezlidir.
Avrupa’da ise tablo daha sınırlı. Son 20 yılda kalıcı başarı gösteren şirket sayısı oldukça az. Katı regülasyonlar ve muhafazakâr kurumsal kültür, inovasyonun hızını kesmektedir. 2024 tarihli Draghi Raporu’na göre: “Son 50 yılda sıfırdan kurulmuş, piyasa değeri 100 milyar Euro’nun üzerinde bir AB şirketi yok.”
Bu bölgesel farklılıklar, inovasyonun geleceğini şekillendiren teknoloji trendlerine odaklanmayı gerektirmektedir. Bir dönem nesnelerin interneti ön plandayken, ardından bulut teknolojileri ve mobil uygulamalar öne çıkmıştır. Bugün ise gündemin merkezinde üretken yapay zekâ ve onun en ileri formu olan Ajan Yapay Zekâ yer almaktadır.
Türkiye’ye bakıldığında ise Avrupa’ya benzer şekilde inovasyon kültürü kurumsallaşmakta zorlansa da genç nüfus, gelişen girişimcilik ekosistemi ve dijitalleşme süreci önemli bir potansiyel sunmaktadır. Bu potansiyelin en somut göstergesi ise inovasyonun ihracat performansına doğrudan yansıması olmaktadır. Türkiye, Küresel İnovasyon Endeksi’nde 2013 yılında 68’inci sırada yer alırken 2024 itibariyle 37’nci sıraya kadar yükselmiş ve ihracatı da 161,5 milyar dolar seviyesinden 261,8 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır.
BCG verileri açıkça ortaya koyuyor ki inovasyon krizlerde hayatta kalmanın ve büyüme dönemlerinde ivme kazanmanın en etkili yollarından birisi. Türk iş dünyası için de artık bu ertelenebilecek bir tercihten ziyade stratejik bir zorunluluk olarak değerlendirilebilir.
GÜNDEM KORİDORU
05 Aralık 2025