Yeni dünyada yeni kral kim?

Birkaç 10 yıl içinde dünya öyle değişti ki, doğduğumuz dünya çok gerilerde kaldı. İş yapma biçimlerinden alışveriş kültürüne, rekabetin coğrafyasından ürünlerin ömrüne kadar her şey farklılaştı. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz, bu yeni dünya düzenine ilişkin bilgiler verirken, “Bence geçerli olan ve değişmeyeceğine inandığım tek şey ticaretin etik değerleri” dedi.

6dk okuma
28.03.2024
Yeni dünyada yeni kral kim?

Tarihte yaşanan tüm değişimlerden fazlasını çok kısa bir zaman içinde yaşadık, yaşıyoruz. Dünya tarihte hiç olmadığı kadar küçüldü. Sermaye, işgücü ve emtia tarihte hiç olmadığı kadar uluslararası dolaşımda… Geçen yüzyıl rekabet aynı sokakta ya da en fazla aynı kentteki işletmeler arasında olurdu. Bugün Anadolu’nun eskiden ücra diyeceğimiz bir kasabasındaki mobilya üreticisi, Avrupa’da internetten en çok mobilya satan marka olabiliyor. Aynı şekilde Çin’deki bir üretici Anadolu’daki o üreticinin en büyük rakibi haline gelebiliyor. Bu yeni dünyayı kendi profesyonel alanı olan gıdaya değinerek anlatan İstanbul Ticaret Borsası (İSTİB) Başkanı Ali Kopuz, “Bizim kuşağın, hatta bugünün gençlerinin, çocukluğunda adını bile duymadığı meyveleri tüketiyoruz. Sadece Japonya’ya gidenlerin bilebileceği Suşi restoranlarına adım başı rastlıyoruz. Öte yandan Avrupa’da en çok tüketilen fastfood ürünü döner olabiliyor. Kısaca son 25-30 yılda doğduğumuz, bildiğimiz, değişmez sandığımız dünyaya veda ettik. İş yapma biçimleri, ürünler, hizmet standartları ve tabii hacimler değişti. Bir zamanlar hayalini kuramayacağımız cesamette işler yapıyoruz. İşte bu nedenle bizim İstanbul Ticaret Borsası olarak amaçlarımızdan biri de hem üyelerimizin hem de ülkemizin bu yeni dünyaya ayak uydurmasına yardımcı olacak çalışmalar yapmak” dedi.

YAPAY ZEKÂ VE YEŞIL DÖNÜŞÜM GÜNDEMİMİZDE

Bugün dünya her zamankinden daha hızlı bir dönüşüm sürecinde. Bu süreci yakından takip ettiklerini söyleyen Ali Kopuz, “Yapay zeka, yeşil dönüşüm gibi konular yıllarca gündemimizde kalmaya devam edecek. Dolayısıyla üretim metotlarındaki, iş yapış biçimlerindeki bu değişimi yakından takip ediyoruz. Bizim de görevimiz geleceği şekillendiren bu konularda tehdit ve fırsatları üyelerimize aktarmak, yeni ekonomiye uyum sağlamalarını kolaylaştırmak. Gıda ve tarımsal politikalara da bu anlayışla katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Gıda üretimi tarımsal faaliyetlerle gerçekleştiği için tarım politikaları da stratejik öneme sahip. Tarımsal hasılamız son 20 yıldır sürekli artıyor. Bunda uygulanan doğru politikalar kadar gelişen teknolojinin de etkisi var. 2002 tarımsal hasılamız 25 milyar Dolarken, 2023 yılında 60 milyar Dolara yaklaştı. Bu büyük bir başarı hikayesidir. Ancak hala potansiyelimizin altındayız. Tarımda ileri teknoloji kullanımı, havza bazlı desteklerin yaygınlaştırılması, üretim planlaması ve sulanabilir alanların artırılmasıyla bu rakamı 100 milyar Dolarlara ulaştırabiliriz” dedi. Tarımsal ihracatın da olağanüstü bir performans sergilediğini vurgulayan Kopuz, bu performansı rakamlarla şu şekilde anlattı; “2002 yılında 3,8 milyar Dolar olan tarımsal ürün ihracatımız 2023 yılında 30 milyar Doları geçti. Pestisit sorununu çözmemiz, ikili anlaşmaları yaygınlaştırmamız, dünya çapında rağbet görebilecek yerel ürünlerimizin coğrafi işaretlerini alıp küresel piyasaya sunmamız ve markalı gıda ürünü ihracatını artırmamız sonucunda mevcut ihracatımızı ikiye katlamamız hayal değil.” Tüm bu hedeflerin gerçekleşmesi için gereken ilk şeyin ise rekabet gücü olduğunu aktaran Başkan Ali Kopuz; üretimde, bilimsel yöntemler ve ileri teknoloji kullanımının hem verimliliği hem de kaliteyi artırdığını söyledi. Kopuz, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Bugün sanayileşmiş ülkelerde bir dönümden elde tarımsal ürün miktarı, sanayileşmemiş ülkelere oranla birkaç kat fazla. Ürüne göre değişmekle birlikte maalesef bu bir kader gibi olmuş… Bir ülke dönümden 100 kilo fındık elde ederken diğeri 500 kilo ortalamaya ulaşıyor. Öte yandan ürün kalitesi ile ilgili de benzer bir durum var. Üretimde kullanılan gübreler, ilaçlar, hasat ve nakliye yöntemleri verimlilik yanında kaliteyi de doğrudan etkiliyor. Rekabetin bir ayağı da ürüne değer katmak, yani marka yatırımı. Eğer tarımsal ürününüzü ham olarak, dökme olarak satarsanız elde ettiğiniz gelir, markalı ürünle kıyaslandığında çok düşük oluyor. Ülkenin tarımsal hasıladan elde ettiği değer düşüyor.” Kopuz, “Verimli ve kaliteli ürün elde eden, bu ürünü de katma değerli hale getirmeyi başaran rekabet gücünü kazanıyor. Rekabet gücü de pazar hakimiyetinin yolunu açıyor. Yine fındıktan örnek vereyim. Türkiye dünyanın en büyük fındık üreticisi… Ancak dönüm başına elde ettiğimiz ürün miktarı oldukça düşük.

Bunu iki, hatta üç katına çıkarmamız mümkün. Öte yandan biz fındığı işlemeden satıyoruz. Bizim kazandığımızdan fazlasını, çikolata, fındık kreması, bisküvi gibi ürünlerde kullananlar kazanıyor” diyerek bu sorundan elde edilen kazancın daha da artacağını vurguladı.

SÜRDÜRÜLEBİLİR DÜNYA SÜRDÜRÜLEBİLİR GIDA İLE MÜMKÜN

Tarım ve gıda insanlık ve dünyanın geleceği için stratejik öneme sahip. Dünya nüfusu ve refahın etkisiyle gıda tüketimi sürekli artarken, iklim değişikliği tarımsal alanları ve üretimini tehdit ediyor. Şimdilik dünya gıda üretimi yüksek teknolojinin etkisiyle artmaya devam ediyor. Ancak ne kadar sürdürülebileceği tartışmalı. Yeşil dönüşüm ve sıfır karbon hedefleri bu nedenle çok önemli. Gıda sorununa ilişkin görüşlerini de bildiren Ali Kopuz, “Gıda sorununun bir yönü üretimin talebi karşılayamama ihtimali ise diğeri de gıda kaybı ve israfı. Şu anda tarladan sofraya kadar tüm zincirde gıda kayıpları ve israfı var. Kabaca söylersek, dünyada üretilen gıdanın üçte biri israf oluyor. İsraf zinciri hasatta ve sonrasında başlıyor ama asıl kayıp ve israfın büyüğü perakende ve evsel tüketimde meydana geliyor. Avrupa Birliği verilerine göre haneler toplam gıda atıklarının yüzde 54’ünü yani yarısından fazlasını oluşturuyor. Gelişmekte olan ülkelerde, teknolojik yetersizlikler, nakliye ve depolama sorunları nedeniyle gıda israfının çoğu tarladan rafa gelinceye kadar oluyor. Burada gıda lojistiğini modernize etmek için yatırımlar yapılması şart. Ürünlerin perakendeye daha hızlı ve daha az fire oranıyla ulaşmasını sağlamalıyız. Gelişmiş ülkelerde ise, gıda israfı büyük ölçüde evlerde yapılıyor. Gıda israfıyla mücadele aynı zamanda iklim değişikliğiyle, su israfıyla da mücadele demektir. Bu nedenle, gıda israfının ve kaybının engellenmesi meselesi bir tercih değil, zorunluluktur” ifadelerini kullanarak, gıda israfıyla mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğinin altını çizdi. Ali Kopuz son olarak, İstanbul Ticaret Borsası’nın tarımsal üretimde verimlilik ve kaliteyi artırmak, gıda sanayiinde marka yatırımı yapmak, ülke olarak da gıda israfını azaltmak zorunda olduklarına inandıklarını ve bu doğrultuda çalıştıklarını söyledi.

İSTANBUL TİCARET BORSASI 100 YAŞINDA

“İstanbul Ticaret Borsası 1924 yılında kurulan asırlık bir borsa. Türkiye’de kuruluştaki adlarıyla zahire borsalarının temel işlevi, gıda maddelerinin fiyatlarının speküle edilmesine karşı üretici ve tüketiciyi korumaktır. Bu nedenle asli görevimiz gıda maddelerinin alım satımlarını izleyerek işlem gören fiyatları kamuoyuna duyurmaktır. İstanbul Ticaret Borsası da kurulduğu günden beri bu asli görevini yerine getiriyor. 2013 yılında yeni bir yönetim olarak göreve geldiğimizde asli işlevimizin yanına bazı yeni hizmetler eklemek gerektiğinin farkındaydık. Çünkü dünya çok hızlı bir biçimde değişiyordu. Üyelerimizin bu değişime ayak uydurmasını sağlamak, rekabet güçlerini artırmak, yeni pazarlar bulmalarına yardımcı olmak gibi amaçları gerçekleştirmek için yeni hizmetler vermeye başladık. Bu hizmetlerimizi ‘üye odaklı borsacılık’ adını verdiğimiz bir anlayışla bugün de sürdürüyoruz. Güvenilir Ürün Platformunun katkılarıyla iki yılı aşkın bir süredir her ay düzenlediğimiz Borsa Meydanı toplantıları da bu anlayışımızın ürünü...”

Yorum Yaz