Türkiye, coğrafi konumu ve artan ticaret hacmiyle lojistikte bölgesel bir merkez olma potansiyeline sahip. Sektör, e-ticaretin yükselişi, küresel tedarik zincirindeki değişimler ve sürdürülebilirlik trendleriyle hızla dönüşüyor. İç lojistikten depo yönetimine, dijitalleşme ve otomasyon yatırımları, firmaların rekabet gücünü belirleyen temel unsurlar haline gelirken, akıllı depolar ve yenilikçi teknolojiler Türkiye’nin lojistik altyapısını daha verimli, çevre dostu ve esnek bir yapıya kavuşturuyor.
İSDER Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Karataş ve İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Salih Sami Atılgan Türkiye’nin lojistik potansiyelinden sektördeki dijitalleşme ve sürdürülebilirlik çalışmalarına kadar geniş bir perspektifi Türkiye’de İş Dünyası dergisine anlattı.

Türkiye’nin, Avrupa’ya yakınlığı ve üç kıtanın kesişim noktasındaki stratejik konumu ile lojistik merkez olma yönünde önemli bir avantaja sahip olduğunu söyleyen Karataş, “Türkiye hem doğu-batı hem de kuzey-güney ticaret yolları açısından kritik bir konumda. Bu konum, üretim kapasitesi ile birleştiğinde lojistik merkezi olma potansiyelimizi güçlendiriyor” dedi.
Son 10 yılda depo yönetimi ve iç lojistik süreçlerinde köklü bir değişim yaşandığını da aktaran Karataş, “Manuel iş gücüne dayalı geleneksel yapılar, otomasyon ve dijitalleşmeyle entegre modern lojistik merkezlerine dönüştü. E-ticaretin yükselişi, otomatik raf sistemleri, akıllı taşıma robotları ve sensör destekli stok yönetimi gibi teknolojilerin yaygınlaşmasını sağladı” ifadelerini kullandı.
Karataş, sektörde dijital dönüşüm yatırımlarının önemine de dikkat çekti. Yüksek raf sistemleri, akıllı yazılımlar ve robotik çözümler operasyonel verimliliği artırırken maliyetleri düşürdüğünü ve bu nedenle dijitalleşmenin artık bir tercih değil, rekabet için bir zorunluluk olduğunu söyledi.
İthalat ağırlıklı komponentlerin döviz kurlarına bağlı olması, firmaların maliyetlerini planlamasını oldukça olumsuz etkilediğini söyleyen Karataş, bu durumun hem fiyatlandırma politikalarını hem de yatırım kararlarını doğrudan etkilediğini belirtti. Karataş bunun yanı sıra kaliteli ürün sunan firmaların da pazarda düşük fiyatlı ve standart dışı ürünlerle rekabet etmekte zorlandığının altı çizdi.
Makine yönetmeliklerine ilişkin sürekli güncellenen düzenlemelere uyum sağlamanın, firmalar için zaman ve maliyet açısından önemli bir yük oluşturduğunu da belirten Karataş, “Bu noktada biz de dernek olarak, olası sıkıntıların önüne geçebilmek adına ilgili Bakanlıklarla düzenli görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Çoğu zaman yönetmelikler yayımlanmadan önce Bakanlık yetkilileri konuyu derneğimizle paylaşıyor, biz de sektör temsilcileriyle bir araya gelerek düzenlemenin olası etkilerini değerlendirip, sektörü olumsuz etkileyebilecek noktaları Bakanlığa aktarıyoruz” dedi.

Küresel lojistik trendleri hakkında konuşan Salih Sami Atılgan, trendlerin Türkiye’deki operasyonlara son yıllarda belirgin biçimde yansımakta olduğunu söyleyerek şunları aktardı: “Dijitalleşme ve otomasyon dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de hızlanmış; depo yönetim sistemleri, IoT sensörleri, gerçek zamanlı takip ve yapay zekâ tab anlı talep tahmini gibi uygulamalar yaygınlaşmıştır. E-ticaretin küresel yükselişi, Türkiye’de mikro-depo ve “son kilometre” dağıtım çözümlerine yatırım ihtiyacını artırmış, kentsel lojistikte esneklik ve hız talebini öne çıkarmıştır. Sürdürülebilirlik ve yeşil lojistik trendleri; elektrikli dağıtım araçları, enerji verimli depolar, geri dönüştürülebilir ambalaj malzemeleri ve karbon ayak izi ölçümlerinin Türkiye’de de daha çok benimsenmesine yol açmıştır.”
Depo yönetiminde robotik sistemler, yapay zekâ (AI) ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi yeni teknolojilerin kullanımı operasyonları kökten dönüştürmekte olduğunun altını çizen Atılgan, otonom mobil robotlar (AMR) ve otomatik yönlendirmeli araçlar (AGV) toplama, taşıma ve sortasyon süreçlerinde insan gücüne olan bağımlılığı azaltarak hem hız hem de hata oranlarında önemli iyileşme sağladığını söyledi. Atılgan cümlelerini şöyle tamamladı:
“Yapay zekâ destekli talep tahmini ve rota optimizasyonu, stok seviyelerini ve sipariş hazırlık sürelerini daha isabetli yöneterek maliyetleri düşürür, müşteri memnuniyetini artırır. IoT sensörleri sayesinde sıcaklık, nem ve konum verileri gerçek zamanlı izlenebilir; böylece özellikle gıda ve ilaç gibi hassas ürünlerde izlenebilirlik ve kalite kontrol çok daha güvenli hale gelir.”

Atılgan, Türkiye’de akıllı depo uygulamalarının son yıllarda özellikle büyük e-ticaret şirketleri, uluslararası lojistik firmaları ve ihracat-ithalat yoğun sektörlerde hızla yaygınlaşsa da sektör geneli açısından hâlâ gelişme aşamasında olduğunu belirterek, “Depo yönetim sistemleri (WMS), IoT tabanlı sensörler, robotik raf ve otomasyon çözümleri gibi teknolojiler yüksek sipariş hacmini yönetmek, iş gücü verimliliğini artırmak ve maliyetleri düşürmek amacıyla giderek daha çok benimsenmektedir; ancak yüksek yatırım maliyetleri, teknik bilgi ve uyum süreci gereksinimleri nedeniyle KOBİ’lerde ve küçük ölçekli depolarda bu dönüşüm daha yavaş ilerlemektedir. Bu nedenle akıllı depo konsepti Türkiye’de önemli bir büyüme eğilimi gösterse de henüz tüm sektörlere eşit biçimde yayılmış değildir” dedi.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’de iç lojistik sektörünü şekillendirecek başlıca gelişmelerin birkaç temel eksende toplanabileceğini söyleyen Samii Atılgan bunları şöyle sıraladı: “Dijitalleşme ve otomasyon en belirleyici alan olmaya devam edecek; depo yönetim sistemleri (WMS), IoT tabanlı sensörler, yapay zekâ destekli talep tahmini ve rota optimizasyonu gibi teknolojiler hem verimliliği hem de görünürlüğü artırarak maliyetleri düşürecek. E-ticaretin sürekli büyümesi şehir merkezlerine yakın mikro-depo ve “son kilometre” çözümlerine olan ihtiyacı daha da artıracak; bu da yeni depo yatırımlarını, hızlı teslimat ağlarını ve kentsel lojistik düzenlemelerini öne çıkaracak. Sürdürülebilirlik ve yeşil lojistik talepleri, elektrikli dağıtım araçlarının ve enerji verimli depo tasarımlarının yaygınlaşmasını; karbon emisyonu raporlaması ve geri dönüştürülebilir ambalaj uygulamalarını standart hale getirecek.”
GÜNDEM KORİDORU
05 Aralık 2025