AZ BULUTLU
ABD Başkanı Donald Trump’ın 2 Nisan 2025’te duyurduğu yeni gümrük tarifeleri, tüm ülkelere en az %10’luk bir temel vergi getirirken, Türkiye bu düşük oranla avantajlı bir konuma yerleşti ve bu durum küresel piyasalarda sert dalgalanmalara yol açtı. Türkiye’nin 2024’te ABD ile 121 milyon dolar dış ticaret fazlası verdiği bir ortamda, uzmanlar bu tarifelerin Türkiye için hem fırsatlar hem de riskler barındırdığını belirtirken, iş dünyası temsilcileri rekabet avantajının ihracatı destekleyebileceğini ifade ediyor.
Trump’ın yeni gümrük tarifeleri, Çin’e %34, AB’ye %20 gibi yüksek oranlar getirirken, Türkiye’ye %10’luk en düşük tarife uygulanması, Türk mallarını ABD pazarında daha rekabetçi kılabilir ve 2024’te 16,4 milyar dolarlık ihracatta öne çıkan halı, tekstil ve otomotiv sektörleri bu avantajdan faydalanabilir.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanı Nail Olpak, bu durumun Türkiye’yi küresel ticarette öne geçirebileceğini belirtirken, Otomotiv Sanayii Derneği Başkanı Cengiz Eroldu, düşük tarifelerin tedarik sanayinde göreceli bir üstünlük sağlayabileceğini ancak ABD otomotiv sanayinin rekabetçiliğini olumsuz etkileyebileceğini vurguladı.
Türkiye’nin bu avantajı kullanarak ihracatını artırabileceği ve özellikle tekstil ile otomotiv yan sanayinde büyüyebileceği paylaşıldı. Ticaret Bakanlığı verilerine göre, ABD 2024 Aralık’ta Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci ülke konumundayken, bu tarife avantajı pazar payını genişletebilir.
Uluslararası danışmanlık şirketi Teneo’nun eş başkanı Wolfango Piccoli, ABD ithalatçılarının pahalanan Çin mallarına alternatif arayacağını ve Türkiye’nin giyim, araba parçaları ile ev eşyaları gibi rekabet avantajı olan sektörlerde alan açabileceğini ifade ederken, bu kazanımların küçük ölçekte kalabileceğini ekledi.
Türk-Amerikan İşadamları Derneği Başkanı Ecevit Sanlı da Türkiye’nin ABD için alternatif tedarikçi olabileceğini ve tekstil, otomotiv yan sanayi ile kimya sektörlerinde yeni fırsatlar doğabileceğini belirtti.
Türkiye’nin Asyalı firmalar için bir üretim üssü haline gelebileceği ve euronun dolara karşı 1,1146 seviyesine yükselmesiyle AB pazarına erişimin kolaylaşabileceği konuşuldu. Ancak, Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği Başkanı Yakup Birinci, bu fırsatların kısa vadede ABD pazarındaki konumu korumaya katkı sağlayabileceğini vurguladı.
Türkiye, Trump’ın %10’luk tarife avantajıyla ABD pazarında konumunu güçlendirebilir ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu Başkanı Nail Olpak, bu durumun küresel ticarette Türkiye’yi bir adım öne geçirebileceğini ifade etti.
Otomotiv Sanayii Derneği Başkanı Cengiz Eroldu, düşük tarifelerin tedarik sanayinde göreceli bir avantaj sağlayabileceğini ancak ABD otomotiv sanayinin rekabetçiliğini olumsuz etkileyebileceğini kaydetti. Türkiye’nin bu avantajı kullanarak ihracatını artırabileceği ve özellikle halı, tekstil ve otomotiv sektörlerinde büyüyebileceği paylaşıldı. Ancak, küresel tedarik zincirlerindeki aksamalar risk olarak masada duruyor.
Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği Başkanı Yakup Birinci, yüksek tarifelere maruz kalan Çin ve AB ülkelerine kıyasla Türkiye’nin kısa vadede ABD pazarındaki yerini koruyabileceğini ve bu dönemin yeni Serbest Ticaret Anlaşmaları için fırsat yaratabileceğini vurguladı. Kimya sektörü temsilcileri ise hammadde maliyetlerinin orta vadede artabileceğini ve bu durumun ihracatı zorlayabileceğini belirtti.
Trump’ın tarifeleri küresel piyasalarda sert hareketlenmelere neden olurken, New York borsasında Dow Jones’un %3,98 düşüşle 40.545,93 puana gerilemesi ve Nasdaq’ın %5,97 kayıpla 16.550,61 puana inmesi, ticaret savaşının resesyon riskini artırdığını gösteriyor ve bu durum Türkiye’nin ihracat pazarlarını etkileyebilir.
Beyaz Saray’ın Çin, AB ve Vietnam gibi ülkelere yüksek oranlar uygularken Meksika ve Kanada’yı muaf tutması, küresel tedarik zincirlerinde aksamalara yol açabilir ve Türkiye’nin ithal hammadde maliyetlerini artırabilir.
AB ve Çin’in misilleme sözü verdiği ve bu durumun küresel bir ticaret savaşını tetikleyebileceği yönünde endişeler dile getirildi. Kimya sektörü temsilcileri, hammadde maliyetlerinin orta vadede artabileceğini ve bunun ihracatı zorlayabileceğini ifade etti.
Türkiye’nin %38,1’e gerileyen enflasyonu ve TCMB rezervlerinin son haftada 6 milyar 14 milyon dolar azalması, bu küresel çalkantılara karşı kırılganlığını artırırken, Brent petrolün 69,8 dolara düşmesi enerji ithalatçısı Türkiye için bir avantaj olarak öne çıkıyor.
Fitch’in Çin’in kredi notunu “A”ya düşürmesi ve altın fiyatlarının 3.167 doları aşması, küresel belirsizliklerin derinleştiğini gösteriyor ve bu ortamda Türkiye’nin ihracat odaklı sektörleri hem risk hem fırsatlarla karşı karşıya kalabilir.
Uzmanların bu tarifelerin Türkiye’nin ithal emtia fiyatlarını düşürebileceği ve G-7 merkez bankalarının faiz indirimlerini hızlandırarak TCMB’nin işini kolaylaştırabileceği yönünde görüşler paylaşıldı. Ancak, ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Türkiye’nin ABD için özel bir alternatif üretici konumunda olmadığını ve işçi maliyetlerinin yüksekliği ile coğrafi dezavantajların bu fırsatı sınırlayabileceğini belirtti.
Trump’ın tarifeleri dolar endeksini %2,2 düşürerek 101,37’ye geriletirken, euro 1,1146 seviyesine yükseldi ve bu durum Türkiye’nin AB ile ticaretinde döviz kuru avantajı sağlayabilir ancak ithalat maliyetlerini dengelemesi gerekebilir.
Borsa İstanbul endeksi gün içinde 9.600 puanı aşsa da tarifelerin etkisiyle 9.487 puana kadar düşerken, dolar/TL kuru 37,90 seviyesinde sabit kaldı ve bu, piyasalardaki tedirginliğin Türkiye’ye sınırlı yansıdığını gösteriyor.
İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, tarifelerin demir-çelik, otomotiv ve kimya sektörlerinde kısa vadede olumsuz etkiler yaratabileceğini ancak orta ve uzun vadede doların değer kaybıyla Türkiye için fırsatlar doğabileceğini belirtti ve AB ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesiyle bu avantajın artabileceğini ekledi.
Overseas Private Investment Corporation eski danışmanı Faruk Kahraman ise Türkiye’deki üreticilerin ABD pazarında kültür çatışması yaşadığını ve ihracat payını artırmanın zor olduğunu söylerken, iş dünyası temsilcileri bu kaosun Türkiye’yi Asyalı firmalar için bir yatırım üssü haline getirebileceğini vurguladı.
Türkiye’nin bu süreçte yeni Serbest Ticaret Anlaşmalarıyla küresel ticaretteki yerini güçlendirebileceği konuşuldu. Trump’ın yerli üretimi artırma hedefi, ABD’de tüketici fiyatlarını yükseltirken Türkiye’nin bu dengeden nasıl yararlanacağı önümüzdeki dönemin kritik sorusu olacak.
Türkiye’ye uygulanan %10’luk tarife, Çin ve AB gibi yüksek oranlara maruz kalan ülkelere kıyasla avantaj sağlarken, tekstil, otomotiv ve halı sektörlerinde ihracatı artırabilir. Bu düşük tarifenin Türkiye’yi ABD pazarında rekabetçi kılabileceği ve pazar payını genişletebileceği paylaşıldı. Ancak, küresel tedarik zincirlerindeki aksamalar ve hammadde maliyetlerindeki artış ihracatı zorlayabilir.
Trump’ın tarifeleri, Türkiye’yi Asyalı firmalar için bir üretim üssü haline getirebilir ve euronun yükselmesiyle AB pazarına erişimi kolaylaştırabilir. İş dünyası temsilcileri, tekstil ve otomotiv yan sanayinde yeni fırsatlar doğabileceğini belirtirken, son iki günde sosyal medyada bu avantajın yeni Serbest Ticaret Anlaşmalarıyla desteklenebileceği konuşuldu. Ancak, uzmanlar bu kazanımların sınırlı kalabileceğini ve coğrafi ile maliyet dezavantajlarının etkili olabileceğini ifade etti.
Brent petrolün 69,8 dolara gerilemesi enerji maliyetlerini düşürerek enflasyon baskısını hafifletebilir ancak ithal hammadde fiyatlarındaki olası artışlar enflasyonu yukarı çekebilir. Düşük petrol fiyatlarının Türkiye için bir avantaj olduğu ve euronun yükselmesinin ithalatı dengeleyebileceği paylaşıldı. Uzmanlar, kur baskısının enflasyonu artırabileceğini ve bu durumun TCMB’nin politikalarını zorlayabileceğini öngörüyor.
GÜNDEM KORİDORU
11 Nisan 2025