İstanbul, çağdaş sanatın farklı disiplinlerini aynı çatı altında buluşturan güçlü bir uluslararası platforma ev sahipliği yaptı. Yerli ve yabancı galerilerin, sanatçıların, koleksiyonerlerin ve sanat profesyonellerinin yoğun ilgisiyle gerçekleşen IAAF İstanbul Sanat Fuarı, yalnızca sergilenen eserlerle değil, Türkiye’nin sanat ekosistemine dair tartışmaları ve gelecek vizyonunu da gündeme taşıdı.
ULUSLARARASI ALANDA GÜÇLENEN BİR FUAR
Demos Fuarcılık Genel Müdürü Sebahattin Aslan, IAAF İstanbul Sanat Fuarı’nın her geçen yıl uluslararası niteliğini güçlendirdiğini belirterek, “Bu yıl fuarımız DenizBank ana sponsorluğunda gerçekleşti. DenizBank’ın sanata verdiği destek, etkinliğimizin ulusal ve uluslararası ölçekte daha görünür ve güçlü bir platform hâline gelmesine önemli katkı sağlıyor. Önümüzdeki yıl daha fazla yabancı galeri ve sanatçıya ev sahipliği yapmayı hedefliyoruz” dedi.

Bu yıl fuar, resim, heykel, fotoğraf ve tasarım gibi farklı disiplinlerden 1.500’ü aşkın yerli ve yabancı sanatçının yaklaşık 10 bin eserini sanatseverlerle buluşturdu. Sergilenen eserlerin fiyatları 10 bin TL ile 16 milyon TL arasında değişirken, etkinlik yaklaşık 38 bin ziyaretçiyi ağırlayarak önemli bir katılım başarısına imza attı. Aslan, “Yerli ve uluslararası galerilerin bir araya geldiği bu fuar, sanat profesyonelleri ile izleyiciler arasında verimli etkileşimler kurulmasını sağladı” diye konuştu.
ESTETİKTEN ÖNCE EKONOMİK DEĞER ÖNE ÇIKIYOR
Yeni nesil sanatçıların yükselişi, genç koleksiyonerlerin artan ilgisi, yerli galerilerin uluslararası sahneye açılması ve yabancı kurumların Türkiye’ye yönelmesinin sanat ekosistemindeki potansiyelini güçlendirdiğini ifade eden Aslan, “Sanat artık yalnızca estetik bir ifade biçimi değil; aynı zamanda güçlü bir ekonomik değer yaratma alanı hâline geldi. Doğru platformlar, doğru stratejiler ve uluslararası iş birlikleriyle Türkiye’nin bu alandaki payının hızla büyüyeceğine inanıyorum. Demos olarak biz de bu sürecin birleştirici köprüsü olmayı hedefliyoruz” dedi.

HEDEFİ: TÜRKİYE’Yİ ULUSLARARASI SANAT MERKEZİ YAPMAK
Türkiye’nin coğrafi ve kültürel olarak Doğu ile Batı arasında benzersiz bir köprü konumunda olduğuna dikkat çeken Aslan, bu özelliği sanat aracılığıyla daha görünür kılmak istediklerini söyledi. Amaçlarının Türkiye’yi yalnızca bölgesel bir fuar noktası değil, uluslararası sanat dünyasında güçlü bir merkez olarak konumlandırmak olduğunu vurgulayan Aslan, her yıl daha fazla yabancı galeri ve sanatçının Türkiye’ye gelmesinin bu vizyonun doğru yönde ilerlediğini gösterdiğini belirtti. Aslan, “Türkiye, sanatta potansiyeli yüksek, dinamik ve hızla büyüyen bir ülke” dedi.
İLK SORUN: SANAT TARİHİ VE ELEŞTİRİ EKSİKLİĞİ
Tunca Sanat Galerisi sahibi Cemal Batur, Türkiye’nin sanat alanında istenilen noktada olmadığını ve bunun nedeninin sanatçı eksikliğinden ziyade güçlü bir sanat tarihi altyapısının bulunmaması olduğunu ifade etti.
Türkiye’de sanat eleştirmenliği ve sanat envanteri konusunda da ciddi eksikler bulunduğunu söyleyen Batur, “Picasso hakkında dünyada 7 binin üzerinde kitap var. Ancak Türkiye’nin en iyi sanatçılarının bazıları hakkında beş kitap dahi bulunmuyor. Eğitim, öğretim ve yeterli veri yok. Türkiye’de güçlü bir resim, müzayede ya da sanatçı bankası da mevcut değil” dedi.

Buna rağmen sanatçıların son yıllarda kendilerini uluslararası alanda var edebilmek için büyük çaba gösterdiğini belirten Batur, “Sanatçılar çoğu zaman kendi kendilerini pazarlamak zorunda kalıyor. Ancak sosyal medyanın sunduğu imkânlarla, yeteneği olan sanatçılara dünya artık çok daha hızlı ulaşıyor. Bugün dünyada önemli işlere imza atan çok sayıda başarılı Türk sanatçımız var” diye konuştu.
GÜNÜMÜZ SANATINDA ÜRETİM ZORLUĞU
Sanatta yaşanan dönüşüme de dikkat çeken Batur, üretim süreçlerinin her geçen gün zorlaştığını ifade ederek şunları söyledi:
“Dünya küçüldükçe tuval resmi belli bir noktaya geldi. Tuval üzerinde yapılabilecek pek çok şey zaten dünyada denendi. Artık enstalasyonlara, kavramsal çalışmalara ve video sanata geçildi. Yeni ve özgün bir şey üretmek, kendini var etmek çok daha zor. Ya güçlü bir düşüncenin sonucunda eser üreteceksiniz ya da düşüncenin bizzat kendisini eserin merkezine koyacaksınız. Günümüzde dünyada da Türkiye’de de çoğunlukla bilinen isimlerle yol alınıyor.”
TÜRKİYE’DE ESER SAYISI VE GALERİ GERÇEĞİ
Türkiye’de nüfusa oranla sanat eseri sayısının düşüklüğüne dikkat çeken Batur, geçmişten günümüze “iyi sanatçı” olarak tanımlanabilecek sanatçı sayısının 100–150 civarında olduğunu belirtti. Bu sanatçıların her birinin ortalama 2 bin eseri olduğunu varsaysak bile, toplamda yaklaşık 300 bin nitelikli eser bulunduğunu ifade eden Batur, “Bu eserlerin yarısı zaten müzelerde, bankalarda ve arşivlerde yer alıyor. Geriye kalan 150 bin eser ise 85 milyon nüfusa dağılıyor. Bu da yaklaşık 20 bin kişiye bir sanat eseri düştüğü anlamına geliyor” dedi.

Yurt dışındaki tabloyu örneklerle anlatan Batur, “İspanya’da Mayorka gibi küçük bir adada, tek bir sokakta 40–50 sanat galerisi bulunuyor. İstanbul gibi 18 milyonluk bir şehirde ise bu sayı son derece sınırlı. Türkiye’de sanatın değerini büyütecek, fiyat istikrarını sağlayacak profesyonellere ihtiyaç var. Bugün bu sorumluluğu çoğu zaman sanatçılar ya da yakın çevreleri üstleniyor. Bu durum da fiyat istikrarsızlığına yol açıyor” ifadelerini kullandı.
KAVRAM SANATI VE ALGI TARTIŞMASI
Günümüz sanatının geldiği noktayı değerlendiren Batur, çağdaş sanat örnekleri üzerinden şunları söyledi: “Bugün dünyada çok basit görünen çizimlere ya da kavramsal işlere milyonlarca dolar ödenebiliyor. Duvara muz yapıştırmak gibi örnekler bunun göstergesi. Ancak burada önemli olan, ortaya konan düşüncedir. O iş amacına ulaştı ve sanat tarihine geçti.”
Türkiye’de sanat eserlerinin yeterince okunmadan ve anlaşılmadan değerlendirildiğini belirten Batur, “Fikret Mualla’nın resimlerini gören birçok kişi ‘bunu ben de yaparım’ diyebilir. Ancak Mualla’nın hikâyesini okuduğunuzda Picasso’nun ondan ışık kullanımını öğrenmek istediğini görürsünüz. Fikret Mualla bir ışık ressamıdır. Picasso, onun verdiği ışığı kendisinin dahi yakalayamadığını fark etmiştir. Türkiye’de ise sanatçıyı yeterince tanımadan, yalnızca yüzeysel bilgilerle değerlendirdiğinizde bilgi de bakış açısı da sınırlı kalır” ifadelerini kullandı.

“SANATIN ÖZÜ, ÖZGÜNLÜKTEN GEÇİYOR”
Türkiye’de sanatın mutlaka gelişeceğini vurgulayan Batur, “Sosyal medya ve dijital dünya sayesinde dünyanın herhangi bir yerinde üretilen bir esere anında ulaşabiliyoruz. Önemli olan, bu etkileşimden yola çıkarak kendimize özgü bir şey katabilmek. Türkiye’nin en büyük sorunu, başkasından görüleni kopyalamak. Oysa sanatın özü, özgünlükten geçiyor” dedi.
EKONOMİ
Az önceGÜNDEM KORİDORU
10 saat önceGÜNDEM KORİDORU
4 gün önceGÜNDEM KORİDORU
31 Aralık 2025