Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), yılın ikinci faiz kararını 6 Mart Perşembe günü açıklayacak ve Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın liderliğinde saat 14.00’te kamuoyuyla paylaşılacak.
PPK TOPLANTISININ GÜNDEMİ VE GEÇMİŞ KARARLAR
Merkez Bankası, 6 Mart’taki toplantısında enflasyonun ana eğilimi, yurt içi talep ve küresel ekonomik gelişmeleri dikkate alarak politika faizini değerlendirecek; ocak ayındaki toplantıda faizi yüzde 47,5’ten yüzde 45’e indiren PPK, bu kararıyla iki yıl aradan sonra ikinci faiz indirimini gerçekleştirmişti. Bankanın duyurusuna göre, aralıkta enflasyonun ana eğiliminde gerileme gözlenirken, ocak ayındaki artış öngörülerle uyumlu olmuş; hizmet kalemlerindeki zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi bu artışta etkili olmuştu.
PPK, dezenflasyon sürecini güçlendirmek için sıkı para politikası duruşunu sürdüreceğini vurguluyor; ocak kararında, enflasyon beklentilerindeki iyileşme eğiliminin risk unsuru olarak devam ettiği belirtilmiş, temel mal enflasyonunun ise düşük seyrettiği kaydedilmişti. İnternetteki güncel bilgiler, bankanın yurt içi talepteki dengelenme ve Türk lirasındaki reel değerlenmeyi yakından izlediğini, bu dinamiklerin faiz kararında belirleyici olacağını gösteriyor.
Kurul, enflasyonda kalıcı bir düşüş sağlanana kadar ihtiyatlı bir yaklaşım sergileyeceğini ifade ederken, 6 Mart’taki toplantının piyasalar için önemli bir dönüm noktası olacağı öngörülüyor. Ekonomistler, enflasyonun mart başında açıklanacak Şubat verilerine göre şekillenecek bu kararın, yıl sonu hedefi olan yüzde 21’e ulaşma yolunda kritik bir adım olacağını tartışıyor.
EKONOMİK BEKLENTİLER VE PİYASA DİNAMİKLERİ
Merkez Bankası’nın faiz politikası, enflasyonun ana eğilimini geriletme ve orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşma hedefiyle şekilleniyor; ocak toplantısında, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerinin dikkate alınacağı ve tüm araçların kararlılıkla kullanılacağı belirtilmişti. Banka, likidite koşullarını yakından izleyeceğini ve kredi ile mevduat piyasalarında öngörü dışı gelişmeler olursa ilave makroihtiyati adımlarla destek sağlayacağını duyurdu.
Piyasa dinamikleri, TCMB’nin veri odaklı ve şeffaf yaklaşımını dikkate alıyor; ocak duyurusunda, son çeyreğe ilişkin göstergelerin yurt içi talebin enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelerde olduğunu gösterdiği ifade edilmiş, maliye politikasının eşgüdümünün de bu sürece katkı sağlayacağı kaydedilmişti. İnternetteki güncel paylaşımlar, ekonomistlerin mart ayı için 250 baz puanlık bir indirim öngördüğünü ancak enflasyon verilerinin bu beklentiyi değiştirebileceğini tartışıyor; bazı analistler, enflasyonda belirgin bir bozulma olursa faizlerin sabit tutulabileceğini ya da artırılabileceğini değerlendiriyor.
Kurulun toplantı bazlı yaklaşımı, 6 Mart kararının hem iç hem de dış ekonomik gelişmelere bağlı olarak şekilleneceğini gösteriyor; bu da kararın altın, dolar ve borsa gibi piyasalar üzerindeki etkisini artırıyor.
POLİTİKA STRATEJİSİ VE GELECEK HEDEFLERİ
TCMB, dezenflasyon sürecini güçlendirmek için sıkı para politikası duruşunu sürdüreceğini taahhüt ediyor; ocak toplantısında, enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentilerinin öngörülen dezenflasyon sürecine uygun sıkılığı sağlayacak şekilde değerlendirileceği vurgulanmıştı. Kurul, enflasyonda kalıcı düşüş sağlanana kadar kararlarını ihtiyatlı bir şekilde alacağını ve gerektiğinde ek araçları etkili bir şekilde devreye sokacağını belirtti.
Gelecek hedefleri arasında enflasyonu orta vadede yüzde 5’e indirme planı yer alıyor; PPK, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini gözeterek, enflasyonun ana eğilimini düşürecek finansal koşulları oluşturmayı amaçlıyor. İnternetteki güncel bilgiler, bankanın sterilizasyon araçlarını ve likidite yönetimini güçlendirebileceğini, bu doğrultuda 2025’te toplam 8 toplantı planladığını ve her kararın veri odaklı olacağını gösteriyor. 6 Mart’taki toplantı, TCMB’nin bu stratejik duruşunu test edecek bir fırsat sunarken, piyasalar karar sonrası açıklamayı dikkatle takip edecek; bu, hem ekonomik aktörlerin hem de vatandaşların enflasyon ve faiz beklentilerini şekillendirecek önemli bir eşik olarak görülüyor.
