DOLAR 42,5313 0.07%
GBP 56,8200 0.07%
EURO 49,6008 0%
ALTIN 5.767,860,27
BIST 10.993,200,68%
BITCOIN 3889000-1.89335%
ETH 132973-1.95773%
İstanbul
13°

PARÇALI AZ BULUTLU

ÖZEL HABER
Türkiye, bölgesel lojistik merkezi olmaya aday
Ev gençlerinin ensesindeki poğaça

Ev gençlerinin ensesindeki poğaça

02/12/2025 11:00
Ev gençlerinin ensesindeki poğaça

İlkokula başladığım yıl babamın itirazlarına rağmen simit satmaya başlamıştım. Babam, çocuğunun simit satarak aile ekonomisine katkıda bulunduğuna, dolayısıyla evi geçindiremediğine dair bir imaj doğurabileceğinden endişeyle simit satmama itiraz ediyordu. Tanıdığım en evhamlı insanlardan olan annemin desteğiyle simit satmaya başlamıştım. Annemin desteği beni çok şaşırtmış, konu komşuya övünçle “Benim evladımın ensesinde poğaça var artık” demeye başlamasını ise anlamamıştım.

Sonradan açıkladığına göre, ensedeki poğaçayı, zanaatlar için kullanılan “Kolunda altın bilezik var” anlamında kullanıyormuş. Yani, oğlum para kazanmaya başladı, bu dünyada aç kalmaz, yaşlandığımızda da bize bakar, demek istiyormuş.

Benim çocukluğumda ilkokulda yaz tatillerinde bir zanaatkârın yanına çırak verilmek sıradandı. İlkokul bittiğinde ise okumayacak çocuklar sürekli çalışmak üzere çıraklığa başlıyordu. İlkokul sırasında yaz tatillerindeki çıraklık denemeleri ise neye istidadımız olduğunu ortaya çıkarıyordu.

Yaz tatillerinde çıraklık yapan çocuklara, okumaya devam etseler de bu deneyimlerinin önemli katkıları oluyordu. Hem harçlıklarını çıkarıyorlar, hem de iş hayatı ile ilgili bir fikirleri oluyordu.

ÜRETİME KATILMANIN İLK ADIMI

Aslında çıraklık, üretime katılmanın ilk adımıydı. Bu ilk adımın atıldığı yaş ise sürekli artıyor…

Binlerce yıl önce, avcı toplayıcı toplumlarda işgücüne katılım 4-5 yaşlarında başlarmış. Yapılan araştırmalar, tarım toplumunda bunun birkaç yaş arttığı yolunda. Yani tarım toplumunda 5-6 yaşlarındaki çocuklar üretime katılırmış. Bugün belirli bir yaşın üstünde olup köyde büyüyen herkes, ilkokula başlamadan önce çobanlık yaptığını söyleyecektir.

Sanayi toplumundaki çocuk işçiler ise öncekilerle kıyaslanmayacak kadar farklıydı. Özellikle 19. yüzyılda çocuklar, kolaylıkla dehlizlere girebildikleri için maden ocaklarında korkunç koşullarda çalıştırıldı.

Fabrikalarda, benim çocukluğumu geçirdiğim kasabamızda ise sanayi sitelerinde çalışırdı çocuklar… Zanaat işbaşında öğreniliyordu.

Çıraklık yaparken kendime güvenimin arttığını, tabiri caizse yürüyüşümün değiştiğini, çalıştığımı herkese göstermek için ise arka cebimde göstere göstere pense, tornavida taşıdığımı hatırlıyorum.

Yani üretime katılmak benim için yetişkin olmakla aynıydı. Her çocuk gibi de hızla büyümek, ciddiye alınmak istiyordum. Bir meslek lisesine kayıt olmamın nedeni de aynıydı, liseden sonra hızla “hayata atılmak”…

YENİ TERİM: EV GENÇLERİ

Üretime katılmak, hayata atılmak ile eğitimin ilişkisine de kısaca değinelim. Öncelikle örgün eğitimin başlangıcı sanayi toplumuyla başlar. Uzmanlık bilgisinin kapsamı arttıkça eğitimin süresi artmaya başladı.

Zorunlu eğitim önce üç ve beş yıldı, bugünse 11 yıl… Buna rağmen bu eğitimin sonunda herhangi bir vasfa sahip olanların oranı çok düşük. Hayata atılmak, para kazanılabilecek bir iş sahibi olmak için gereken eğitim bu sürede alınamadığı için yükseköğretim, hatta mastır ve doktora gerekiyor artık. Eğitim uzadıkça, üretime katılma da gecikiyor.

Bu durum da yeni bir soruna yol açıyor: Çalışan nüfusun azalması. Çalışan nüfus, hem ortalama hayat süresinin artışı, yani emekli sayısının çoğalması hem de üretime katılma yaşının yükselmesi nedeniyle azalıyor.

Üretime katılma yaşının sürekli artmasıyla yeni bir terim kazandık: “Ev gençleri…”

“Öğretimde, İstihdamda veya Eğitimde Değil” anlamına gelen ‘Not in Education, Employment, or Training’ ifadesinin kısaltması olan NEET kavramı için Türkçede yerleşen kavram “ev genci”…

Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2024 verilerine göre, 15-24 yaş grubundaki NEET oranı yüzde 23… Yaş grubu 15-29 olarak alındığında ise bu oran yüzde 26’ya ulaşıyor.

Bunun anlamı şu; üretime katılması mümkün olan 5 milyon civarındaki genç üretime katılmıyor…

Üretmiyorlar, para kazanmıyorlar, ailelerinin bakımlarına muhtaçlar…

Eğitim politikalarını bir tarafa koyalım ve öncelikle kendimize bakalım. Aileler çocuklarına kıyamazlar, çalışma hayatına zamanında girmelerine engel olacak biçimde davranırlarsa bu sorun bitmez.

Ev gençlerinin enselerinde poğaça yok. Bu poğaçayı zamanında enseye koymak lazım…

En az 10 karakter gerekli