AÇIK
Türkiye’de İş Dünyası dergisi, her ay farklı bir gastronomik mirası okurlarımızın oylarıyla taçlandırırken, bu kez rotasını dönerin enfes kokusuna çevirdi. Zamanın içinden süzülüp gelen, etin, ateşin ve sabrın birleşiminden doğan bu lezzet için İstanbul’un en iyilerini seçti.
Yüzlerce farklı yorumu, binbir ustalığı barındıran dönerin İstanbul’daki en iyi beş durağı belli oldu. Üstelik bu seçim yalnızca bir oylama değil, bir halk takdiri; damakların, belleğin ve geleneğin ortak kararı.
Dönerci Kadir Usta
Ümraniye’de Dönerci Kadir Usta, döneri sadece pişirmez, adeta onu yaşar. Kadir Ustanın elinde et, bir halk şarkısına dönüşür; her diliminde Anadolu’nun mükemmel sofraları, her lokmasında bir annenin tandır başındaki sabrı gizlidir. Bu mekânda döner, doymak ve bu tadı unutmamak için yenilir.
Dönerci Bekirzade
Başakşehir’de Bekirzade Döner, baharatla eti bir araya getirirken sanki bir şiir yazar. Lezzet, burada damakta, burunda, gözde ve hafızada da yankılanır. Her parçada Mehabet vardır; etin saygınlığı, ustalığın zarafetiyle birleşir.
Tarihi Demirci Döner
Tarihi Demirci Döner, kalabalığın göbeğinde, Watergarden AVM’de adeta bir sessizlik anıdır. Alışverişin telaşında, yüksek yüksek binaların ortasında zarif bir lezzet durağı. Döner burada yeniden yorumlanır; modernin içinden gelenekle seslenir.
Metet Közde Döner
Kuzguncuk’un kalbinde, Metet Közde Döner, sıradan bir restoran gibi değil de bir hazine sandığı gibidir. Köz ateşiyle yavaş yavaş pişen et, sabrın, hikâyenin ve mazinin tadını taşır. Bu mekânda yediğiniz döner, sizi bir zaman yolculuğuna çıkarır.
Dönerci Ali Usta
Maltepe’de Dönerci Ali Usta ise dönerin basit bir öğlen yemeği olmadığını, bir anlatı olduğunu hatırlatır. Her gün açılan tezgâh, her akşam söndürülen ocak aslında bir hikâyedir. Döner burada bir hatıradır; çocukluğunuzun sokakları, bayram sofraları ve ilk lokmalar…
Türkiye’de İş Dünyası dergisinin belirlediği bu beş mekân, sadece en iyi dönerciler değil; aynı zamanda bir kültürün, bir halk hafızasının temsilcileridir. Her biri bir ocak başı duası, her biri dönerin farklı bir rüyasıdır.
Döner, ilk kez 19. yüzyıl ortalarında Bursa’da İskender Efendi tarafından dikey şişte pişirilerek bugünkü halini almıştı. (Kaynak: Bursa Kültür ve Turizm Müdürlüğü, “İskender’in Hikâyesi”) Ancak bu lezzetin kökleri Orta Asya’daki tandır kültüründen, Selçuklu’nun kebap geleneğine, Osmanlı’nın saray mutfağındaki et pişirme tekniklerine kadar uzanır.
Bugün İstanbul’da döner yemek, bir öğle arası kararı değil; geçmişle kurulan bir bağ ve kültürel bir yolculuktur. Ümraniye’den Maltepe’ye, Başakşehir’den Kuzguncuk’a uzanan bu ızgara izleri, aslında şehrin kalbinde dönen bir tarih çarkıdır.
Ve unutulmamalıdır: Döner şişe geçirilmiş bir etten ibaret değil, bir zamanın, bir halkın ve bir medeniyetin ateşte yazılmış hikâyesidir. Bu hikâyeyi en iyi anlatanlar ise artık belli: Beş usta, beş mekân, beş lezzetli durak.
GÜNDEM KORİDORU
03 Haziran 2025