AÇIK
Son yılların gözde rotası Yunanistan… Adaları, kendine has kültürü, bol deniz ürünlü mutfağı ve “ekonomik tatil” algısıyla Türk turistlerin ilgisini fazlasıyla çekti. Ne yalan söyleyeyim, ben de bu trende az katkı sağlamadım. Karayoluyla ulaşılabilen en yakın, kolay ve tam teşekküllü bir “deniz–tarih–gastronomi” rotası… Üstelik yurtdışı havası. Yunanistan ekonomisine hatırı sayılır bir katkımız olduğu kesin.
Bu yaz kısa bir kaçamak, hem deniz hem oksijen dolu bir tatil arayışına girdim. İstanbul’a yakın, havası temiz diye Kuzey Ege – Kaz Dağları, Balıkesir, Çanakkale hattını taradım. Biraz da ev ortamı olsun, mutfakta bir şeyler yapayım diye apart konseptine baktım. Fakat fiyat–mesafe denkleminde içime sinen bir yer bulamayınca rotamı sınır ötesine, en yakın durak Dedeağaç (Alexandroupoli)’a çevirdim. Hem yurt dışı, hem yakın, hem de “ekonomik” olmalıydı…
Plan yapmanın, bavul hazırlamanın bile insana iyi gelen bir motivasyonu var. Ancak yaz sezonu olunca konaklamayı önceden ayarlamak şart. İşte ilk şok burada geldi: Geçtiğimiz yıla göre fiyatlar neredeyse ikiye katlanmış. 10 yıldır 50–60 Euro’ya rahatlıkla kalınabilecek yerler şimdi 100 € altına zor bulunuyor. Neyse, rezervasyon tamam, sınırdan da planlı bir gün ve saat seçerek beklemeden geçtik.
Eskiden Dedeağaç’a yalnızca kısa bir yemek molası için uğrar, sonra ana karanın keşfedilmemiş yerlerine devam ederdim. Yıllar sonra şehre girince değişimi fark etmemek mümkün değildi. Bir zamanlar bakımsız binalar, sade işletmeler ve mütevazı plajlarla dolu şehir, yerini restore edilmiş şık binalara, konforlu plajlara bırakmış. Ancak sistem de değişmiş: Türkiye’deki yüksek fiyat politikaları, adeta buraya taşınmış.
Eve yerleşip, mis gibi oksijenli havada dinlendikten sonra ilk durağımız Makri Köyü oldu. Hayalim: buz gibi deniz, sakin bir ortam, leziz deniz ürünleri… Gerçek ise bambaşkaydı. Şezlonglar kategori kategori: 30, 50, 100 Euro harcama şartı… Eskinin “otur istediğin yere, sipariş ver” rahatlığı yok. Müzik yüksek, şezlonglar dip dibe, adeta belediye otobüsü düzeninde. En ilginci ise görevlinin “Türkiye’de plaj giriş ücreti 3500 TL” söylemi oldu. Hangi beach’ten bahsettiğini anlamasam da belli ki hedef kitle bizdik.
Üstelik sıra beklemek de cabası… Sınırda kuyruk bekleyip bir de plajda yer sırası beklemek tatil motivasyonunu törpülüyor. Merak edip garsona sordum: “Yunan vatandaşlarına da bu harcama limiti uygulanıyor mu?” Cevap kaçamak ama anlam netti: Hayır. Çünkü biliyorlar ki kendi halkı buna kolay kolay razı olmaz. Biz ise “Türkler harcamaya istekli” etiketini çoktan yemişiz bile.
Elbette tatil güzel, gidin gezin, yiyin için… Ama abartmadan, tadında. Yoksa sınırda bekleyip plajda sıra kovaladığınız bir gün, denize girmekten çok kuyruk beklemeye dönüşebilir…
Siz siz olun iyi planlayın derim 🙂
Sevgiyle güzel sohbetler de buluşmak dileğiyle…
GÜNDEM KORİDORU
19 Eylül 2025