COP28'e doğru küresel ekonomi

2022 yılında rekor seviyelere yükselen küresel enflasyon yavaşlıyor. Economist Intelligence Unit (EIU), enflasyonun 2023 yılında yüzde 7,3, 2024 yılında ise yüzde 5,5 olarak gerçekleşeceğini öngörüyor ancak düşüşün gelişmekte olan ülkelerde gecikmesini bekliyor.

Gelişmekte olan ülkelerde büyüme artsa da artışın gecikmeli gerçekleşmesine yönelik değerlendirmenin altında yatan en önemli risk unsuru 2019 seviyelerinin yüzde 60 üzerinde olması beklenen gıda fiyatları olarak görünüyor. Büyüme üzerinde stres oluşturan diğer risk unsurları ise yüksek borç seviyeleri ve iklim riskleri. Küresel GSYİH artışının 2024 yılında yüzde 2,2 olarak gerçekleşmesi öngörülürken, Orta Doğu’daki savaş ortamının petrol fiyatlarını yükseltmesiyle küresel durgunluk ihtimaline de dikkat çekiliyor. 2024 aynı zamanda Birleşik Krallık, ABD, Hindistan gibi coğrafyalarda seçim yılı olacak ve bu seçimler daha fazla jeopolitik risk oluşturma potansiyeline sahip. EIU analizlerine göre 2024 yılında doğal gaz fiyatlarının ABD’de yükselirken Avrupa’da düşmesi, Brent petrol fiyatlarının da varil başına ortalama 85 Dolar olması bekleniyor.

GSYİH tahminleriyle ilgili daha birçok belirsizlik bulunuyor. Bir yanda süregelen savaşların küresel ekonomi, iş dünyası ve tedarik ağları için orta ve uzun vadede getireceği riskler, öte yanda ABD-Çin gibi iki dev ekonomi arasındaki teknoloji odaklı rekabetin devam etmesi ve diğer ülkelerin de bu noktada taraf olmak zorunda kalmaları halinde teknolojinin giderek daha politik ve jeopolitik bir hale gelmesine ve teknoloji sektörünün bölgeselleşmesine, yapay zekânın kısa vadede iş dünyasından daha çok siyaset üzerinde etkili olmasına şahitlik edebileceğimiz değerlendiriliyor. Örneğin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ABD Başkanı Joe Biden ile geçen ay San Francisco'da yaptığı görüşmede “ABD'nin çip sektöründeki ihracat kısıtlamaları, yarı iletkenler, kuantum ve yapay zekâ gibi ileri teknolojilerinde yatırım kontrollerinin ve tek taraflı yaptırımların Çin'in meşru çıkarlarına zarar verdiğini” ifade etmişti.

Sanayi politikası tarafında ise yüksek hükümet harcamalarının, yerelleşmenin ve yeşil ajanda kapsamındaki eylemlerin itici gücü olabileceği, bu yöndeki devlet teşviklerinin ve vergi indirimlerinin yatırımları artırabileceği ifade ediliyor. Öte yandan, 2024 yılında küresel enerji tüketiminin Asya’daki güçlü talep ile yüzde 1,8 büyümesi bekleniyor ve bu sebeple kömür, gaz ve petrol talebinin küresel ölçekte rekor seviyelere ulaşarak emisyon azaltma çabalarını sekteye uğratabileceğinin altı çiziliyor. Yenilenebilir enerji kurulumlarının hızla devam etmesi, güneş ve rüzgâr enerjisinde birleşik tüketimin dünya çapında yıllık bazda yüzde 11 oranında artması bekleniyor. Enerji güvenliğini sağlama motivasyonu ile birçok ülkenin daha fazla hidrojen üretim kapasitesi oluşturmaya çalışacağı ifade ediliyor. Ancak gelişmekte olan ülkeler enerji geçişi için gerekli olan finansmana ulaşamazlarsa, fosil yakıtlara yatırım yapmaya devam etmek zorunda kalacaklar.

Ülkeler bir yandan iklim değişikliğiyle mücadele ederken bir yandan da kendilerine özgü sosyo-ekonomik ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığından, 28. Taraflar Konferansında (COP28) çeşitli öncelikler müzakere edilecek. Bu değerlendirmeler neticesinde COP28’de emisyon azaltımından ziyade uyum sağlamaya odaklanılacağını söyleyebilir miyiz? Konferans sonunda göreceğiz.

Yorum Yaz