Ticaret-İklim İlişkisi üzerine COP28 değerlendirmesi

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin (UNFCCC) Taraflar Konferanslar'ında (Conference of the Parties- COP) iklim değişikliği ile mücadele konuları ele alınıyor. İklim değişikliği ile mücadele kapsamındaki anlaşmaların (Paris Anlaşması gibi) uygulanması ve geliştirilmesi amaçlanıyor. Hükümet temsilcileri, iş dünyası ve sivil toplum örgütleri bir araya gelerek küresel iklim politikalarını görüşüyor; bir yanda müzakereler gerçekleşirken müzakereciler dışındaki katılımcılar da tartışma oturumları, rapor lansmanları düzenliyor. Bu yıl 28’incisi düzenlenen COP, Birleşik Arap Emirlikleri ev sahipliğinde ve 100 binin üzerindeki rekor katılımcı sayısı ile dünyanın gündemindeydi. Bu COP ihracat dünyasınca da daha önce olmadığı kadar takip edildi. Bunun üç sebebi olduğunu söyleyebiliriz:

  • Ticaret politikalarının iklim politikaları ile oldukça ilişkili olduğunun kabul edilmesi,
  • Ticaretin ilk defa COP başkanlık ajandasında yer alması (4 Aralık, ticaret günüydü),
  • Uluslararası ticaretin dört büyük kuruluşunun (Uluslararası Ticaret Odası -ICC, Uluslararası Ticaret Merkezi -ITC, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı -UNCTAD, Dünya Ticaret Örgütü -WTO) konuyu sahiplenmesi ve bir araya gelerek kurdukları ticaret pavilyonunda (Trade House) COP28 boyunca ticaretin iklim mücadelesindeki rolü tartışmalarını canlı tutması.

 İklim sorununun farklı yönlerden ele alınmasına ticaretin nasıl katkı sunabileceği konusuna, uluslararası ticaret teorisi ve politikası tarafından bakalım. Ricardo’nun 200 yıllık karşılaştırmalı üstünlükler teorisi, ticaret yapan iki ülkenin de kaynak israfı yapmadan dış ticaretten karlı çıkması için hangi ülkenin hangi malı daha düşük maliyetle üretiyorsa o malın üretiminde uzmanlaşması ve bunları ihraç etmesi, pahalıya ürettiği malları ise ithal etmesi gerektiğini öne sürer. Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi elbette bu uzun süre zarfında çok geliştirildi, ancak modern uluslararası ticaret teorisini anlamak için önemli bir temel sunar. Teoriye 2024 yılı başından baktığımızda ise, DTÖ baş ekonomistinin ifade ettiği gibi, karbonsuzlaşma bizi "daha iyi" olduğumuz konularda uzmanlaşmak yerine "daha yeşil" olduğumuz konularda uzmanlaşmaya teşvik ediyor. DTÖ Genel Direktör Yardımcısı Paugam da Paris Anlaşması hedefleri doğrultusunda net sıfır karbon stratejilerinin uygulanmasının, karşılaştırmalı üstünlüklerin yeniden tahsisini getirebileceğini belirtiyor. Bu da birçok gelişmekte olan ve en az gelişmiş ülke kategorisinde olan ekonomilerin fırsat sağlayabileceği bir alan yaratıyor. İklim değişikliğiyle mücadelede ticaret politikasını kullanmanın farklı yolları var. "Herkese uyan tek beden" yok diyen DTÖ, ülkelerin ihtiyaçlarına daha uygun ticaret politikası araçlarını seçebileceği bir “ticaret politikası araç seti” sunuyor. Ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek ve uyum kabiliyetlerini artırmak için kullanabilecekleri ticaret politikası araçları, Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu olarak belirli ticaret politikalarının daha sürdürülebilir ve iklim değişikliğine dayanıklı bir küresel ekonomiye doğru ilerlemeyi nasıl hızlandırabileceğini detaylandırıyor. Belirlenen 10 adet ticaret politikası sınıfı şu şekilde:

  • Ticaret Kolaylaştırma
  • Kamu Alımları
  • Regülasyonlar ve Sertifikasyon
  • Hizmetler
  • İthalat Tarifeleri
  • Sübvansiyonlar
  • Ticaret Finansmanı
  • Gıda ve Tarım
  • Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri
  • Vergilendirme ve Karbon Fiyatlandırma

 COP28’de ticaret temalı gün olan 4 Aralık’ta Trade House’taki panelde DTÖ Genel Direktörü, bu ticaret politikası araçlarından üçüne odaklanarak ithalat tarifelerinin gözden geçirilmesi ve yeniden dengelenmesi, kamu alımlarının ve kriterlerinin yeniden değerlendirilmesi ve ticaretin kolaylaştırılması konusuna eğilinmesi gerektiğini ifade etti. Hem demeçlerinden hem de Trade House’ta lansmanı gerçekleşen raporlardan, bu argümanların şu bulgulara dayandığını görüyoruz: • Şu anda karbon yoğun mallar genellikle düşük karbonlu alternatiflerden daha düşük ithalat vergilerine sahip. Örneğin düşük karbonlu araçlar genellikle içten yanmalı motorlarla çalışan araçlardan daha yüksek tarifelerle karşı karşıya. Yenilenebilir enerji ekipmanları ticaretinde ortalama tarife yüzde 3,2 olmakla birlikte bazı ülkelerde yüzde 12'ye çıkabiliyor. Yeşil teknoloji ve enerji alımını ve kapasite artırımını teşvik etmek amacıyla ithalat tarifelerinin, gözden geçirilebileceği belirtiliyor.

  • Hükümetler her yıl kamu alımlarına yaklaşık 13 trilyon Dolar harcıyor ve bu da küresel GSYİH'nın yaklaşık yüzde 13'ünü ve küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 15'ini oluşturuyor. Dolayısıyla yeşil kamu satın alma politikalarının uygulanması, kamu ihalelerine düşük karbon gereklilikleri gibi iklime duyarlı kriterlerin getirilmesi vb. öneriliyor.
  • Ticaret süreçlerinin dijitalleştirilmesi, ticareti daha erişilebilir, hızlı ve maliyet olarak daha uygun hale getirirken, aynı zamanda ticareti daha iklim dostu yapmaya da yardımcı olabilir. Örneğin, elektronik belgelerin kullanılması kağıt israfını ve buna bağlı karbon ayak izini azaltabilmekte. Finlandiya'da yapılan bir araştırma, elektronik faturalandırmanın, geleneksel faturalandırmaya kıyasla fatura başına sera gazı emisyonlarının yüzde 63 oranında azaltabileceğini raporluyor. Finansman konusu COP28 genelinde her tema kapsamında bir zorluk, uyum ve işbirliği alanı olarak çokça müzakere edildi. Ticaret finansmanı, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde iklim değişikliğiyle mücadelede ve adaptasyonda önemli bir rol oynayabilmekte. Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 60-80'i ticaret finansman araçlarına bağlı ve bu finansman, özellikle gelişmekte olan ekonomilerde ticaret taleplerinin karşılanmasında kritik öneme sahip. Ticaret finansmanı, yenilenebilir enerji üretim tesisleri gibi karbondan arındırma projelerinin yanı sıra iklim değişikliğine uyum projelerinde de önemli. Ticaretin iklim değişikliğiyle mücadelede oynayabileceği kritik rolü farklı açılardan ele alırken sürekli iş birliğinin altının kalın şekilde çizildiğini görüyoruz. Şahıs da firma da devlet de olsak, “bizim kapsam 1 emisyonumuz başkasının kapsam 3 emisyonu” olduğundan ve birinin dönüşmesi diğerinin dönüşmemesi halinde net sıfır karbon hedefine ulaşılamayacağından, bu dönüşümün her seviyede iş birliğine ihtiyaç duyduğunu söyleyebiliriz.
Yorum Yaz