Pasta tasarımını bir mühendislik ve sanat disipliniyle birleştiren, “Elizabeth’s Cake Emporium” markasının kurucusu Elizabeth Solaru ile İstanbu’da düzenlenen Sofralar Sergisi-Yaratıcılık Konferans’ında gerçekleştirdiğimiz röportajda, lüks tüketimin sadece bir ürün değil, bir duygu tasarımı olduğunu gördük. Solaru, saray mutfaklarına giriş biletini kesen o meşhur başlangıç hikayesinden lüksün evrenselliğine kadar pek çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
SARAY KAPILARINI AÇAN TELEFON: “KUZEN ARAYINCA HİKAYE BAŞLADI”
Pek çok kişi Elizabeth Solaru’nun başarısını uzun yıllara yayılan bir halkla ilişkiler stratejisi sanabilir; ancak gerçek çok daha “aristokratik” bir tesadüfe dayanıyor. Solaru, profesyonel kariyerindeki en büyük kırılma noktasının, İngiliz Kraliyet Ailesi’nin en önemli figürlerinden ve etkinlik organizatörlerinden biri olan Lady Elizabeth Anson (Kraliçe II. Elizabeth’in kuzeni) tarafından aranması olduğunu paylaştı.
Lady Anson’ın Solaru’nun yeteneğini keşfetmesiyle başlayan bu süreç, onu dünyanın en seçkin davetlerinin vazgeçilmez ismi haline getirmiş. Solaru o anları, bir yeteneğin en yüksek perdeden tescillenmesi olarak tanımlıyor.
“LÜKS HER YERDE AYNI DİLİ KONUŞUR”
Röportajda öne çıkan en derinlikli konulardan biri, Solaru’nun lüks kavramına yaklaşımıydı. Dünyanın neresine giderseniz gidin, lüksün standartlarının ve hissettirdiği duygunun değişmediğini savunan Solaru, bu durumu şöyle özetliyor:
“Lüks, Londra’da da Dubai’de de İstanbul’da da aynıdır. Çünkü lüks, objelerin ötesinde bir mükemmeliyet ve özen arayışıdır. İnsanlar nerede olurlarsa olsunlar, o yüksek standartla karşılaştıklarında aynı ‘özel olma’ hissini paylaşırlar.”
AİDİYET DUYGUSU: BİR PASTADAN DAHA FAZLASI
Solaru’ya göre tasarladığı devasa ve görkemli pastalar sadece birer tatlı değil, bir aidiyet simgesi. Müşterilerinin o lüks deneyimin bir parçası olma arzusunu, tasarımlarındaki her bir şekerden çiçekle beslediğini belirten ünlü tasarımcı, aidiyet duygusunun lüks markaların en güçlü yakıtı olduğunu vurguladı.
Elizabeth Solaru
Mikrobiyoloji geçmişinden gelen hassasiyeti, saray protokollerinin zarafetiyle birleştiren Elizabeth Solaru, lüksün bir varış noktası değil, bitmeyen bir “mükemmellik yolculuğu” olduğunu kanıtlamaya devam ediyor.
