Artan maliyetler karşısında tasarruflu kullanım ve doğru yalıtım çözümleri ön plana çıkarken, yenilenebilir enerji yatırımları da hem çevresel etkileri azaltmak hem de enerji arz güvenliğini sağlamak adına stratejik bir rol üstleniyor. Sektör temsilcileri, yaklaşan soğuk günlerde verimliliğin artırılması ve sürdürülebilir kaynakların daha etkin kullanılması gerektiğinin altını çiziyor.

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerini her geçen gün daha fazla hissettiğimizi ve normalden daha sıcak geçen yaz ayları nedeniyle klima kullanımının da yüksek seviyelere çıktığını söyleyen İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, bunun da elektrik tüketiminin artması anlamına geldiğini belirtti. Eruslu geçtiğimiz Temmuz ayında elektrik tüketiminde tarihi zirvenin görülmesini örnek göstererek, “Sıcak bölgelerde durum daha da vahim hale geliyor. Binalarımızı ısı yalıtımı ile hem soğuğa hem sıcağa karşı korunaklı; daha sağlıklı, konforlu ve enerji verimli yaşam alanları haline getirebiliriz. Yeni TS 825 Binalarda Isı Yalıtımı Kuralları Standardı bu açıdan ülkemize önemli bir fırsat ve dönüşüm imkânı sağlıyor. Ayrıca ısı yalıtımı enerji tasarrufu yanında bina güvenliği açısından da önemli. Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan bir ülkede betonarme yapıların uzun yıllar güvenle kullanılabilmeleri için suyun yıkıcı etkisi ve korozyona karşı temelden çatıya kadar yalıtımla korunması gerekiyor. Isı yalıtımı ve su yalıtımı uygulamaları sayesinde enerji verimli ve depreme karşı dirençli yapılar oluşturabiliriz” ifadelerini kullandı.
Eruslu, enerji verimliliği ile ilgili olarak mevcut bina stokunun iyileştirilmesinin büyük önem taşıdığını ve kentsel dönüşümün bu anlamda önemli bir fırsat olarak karşımızda durduğunu söyledi. Eruslu ayrıca tüm binaların çatı, duvar, döşemelerinde ısı yalıtımı uygulayarak ve pencerelerde kaplamalı yalıtım camı üniteleri kullanarak ülkede toplam enerji faturasının yaklaşık yüzde 15 azaltılabileceğini belirterek, “Binalara standartlara uygun, doğru malzeme ve doğru uygulama ile yapılacak bir yalıtım ömürlük bir yatırımdır. Yalıtım, elektrik ve doğalgaz faturalarını yüzde 50 azaltarak aile bütçesini korur. Dış cephede ısı yalıtımı maliyeti ise faturalardan sağlanan tasarrufla 2 ila 5 yılda kendini ödüyor. Bugün yeni inşa edilen bir binada ısı yalıtımı uygulamalarının maliyeti toplam bina maliyetinin yüzde 2 ila yüzde 3’üne karşılık geliyor” dedi.
Yeni inşa edilecek ya da yalıtımı yeni yapılacak binalar için yalıtımda yeni bir dönemin başladığını söyleyen Eruslu, “01 Nisan 2025 tarihi itibariyle revize TS 825 Binalarda Isı Yalıtımı Kuralları Standardı zorunlu standart olarak yürürlüğe girdi. Eskiyle kıyaslandığında enerji verimliliğini yüzde 25 iyileştiren revize standart ile binaların sadece ısıtma ihtiyacına göre tasarlanması dönemi sona erdi. Bundan böyle binalar ısıtma ve soğutma ihtiyacına göre tasarlanacak” diye konuştu.

SODEX Fuarlar Direktörü Toros Utku, kış aylarının yaklaşmasıyla enerji talebinde de artış beklemenin doğal olduğunu ancak Türkiye’de tabloya biraz daha geniş bakmanın gerekli olduğunu vurguladı. Utku, geçtiğimiz yaz ayında son 55 yılın en sıcak temmuzunu yaşadığımızı ve klima kullanımı nedeniyle elektrik tüketiminin tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığını belirterek, “Bu bize şu tabloyu gösterdi; artık enerji talebinin zirvesi sadece kışın ısınmadan değil, yazın soğutmadan da geliyor. Kışın artacak talep, özellikle doğal gaz ve elektrik fiyatları üzerinde baskı yaratabilir. Ama Türkiye’nin güçlü şebeke yönetimi ve yenilenebilir enerji yatırımları bu riski dengeleme potansiyeline sahip. Çünkü güneş enerjisi, yazın soğutma talebini karşılamada nasıl kritik bir rol oynuyorsa; kışın da rüzgâr ve hidroelektrik üretimi devreye giriyor. Bu çeşitlilik arz güvenliği açısından Türkiye’ye ciddi avantaj sağlıyor. Önümüzdeki dönemde fiyat dalgalanmalarının tamamen önüne geçmek kolay değil; küresel enerji piyasaları buna çok açık. Ancak Türkiye’nin attığı adımlar sayesinde Avrupa’daki kadar keskin bir arz krizi beklemiyoruz. Burada asıl kritik nokta, enerji verimliliği politikalarının güçlendirilmesi ve şebeke esnekliğinin artırılması” olduğunu söyledi.
Yenilenebilir yatırımların, kış aylarında artan doğal gaz ve elektrik talebini karşılamada ciddi bir denge unsuru oluşturduğuna değinen Utku, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre; Türkiye’de temmuz sonu itibarıyla elektrik kurulu gücü 120 bin megavatı geçti. Yenilenebilir enerjinin kurulu güç içindeki payı yükseldi. Temmuz sonu itibarıyla elektrik kurulu gücü 120 bin 163 megavata ulaştı. Toplam elektrik kurulu gücünün yüzde 61,1’e karşılık gelen 73 bin 477 megavatlık kısmını yenilenebilir enerji oluşturdu” ifadelerini kullandı.
Hidroelektrik, güneş ve rüzgâr yatırımlarındaki artışın, doğal gaz bağımlılığını azaltarak arz güvenliğini güçlendirdiğini belirten Utku, yenilenebilir kaynakların mevsimsel koşullara bağlı dalgalı üretim yaptığını ve kış aylarında güneşten sağlanan üretim doğal olarak azalırken, rüzgâr ve hidroelektriğin daha kritik bir rol üstlendiğini vurguladı.
Enerji krizini aşmada yenilenebilir yatırımların kritik bir noktada olduğunu ve pandemi sonrası dönemde özellikle Avrupa arz krizi yaşarken Türkiye’nin bu süreci profesyonel yönetmesinin yenilenebilir alandaki hazırlıkların sonucu olduğunu belirten Toros Utku, “Türkiye, mevzuat düzenlemelerinden teşvik politikalarına, yerli teknoloji üretiminden iletim–dağıtım altyapısının güçlendirilmesine kadar çok yönlü adımlar attı. Bugün Avrupa’daki birçok ülkeyi geride bırakmış durumda. Rüzgâr ve güneş enerjisinde kurulu gücün 120 000 MW (120 GW) seviyesine çıkarılması hedefleniyor. Rüzgâr ve güneşte 2035 için konulan bu hedef, mevcut kapasitenin dört katına çıkarılması anlamına geliyor. Bunun yanında depolama, hidrojen üretimi ve deniz üstü rüzgâr projeleri de enerji güvenliği açısından stratejik katkılar sağlayacak. Yani sadece kapasite artışı değil, çeşitlilik ve teknoloji millileştirmesiyle birlikte krizlere dayanıklı bir sistem kuruluyor. Türkiye’nin yenilenebilir teknolojilerde yüzde 90’ın üzerinde yerlilik oranına ulaşması da bu sürecin ne kadar sağlam temele dayandığını gösteriyor” dedi.

İSİB Yönetim Kurulu Üyesi Murat Erenoğlu enerji verimli ürün ve çözümler için finansal teşviklerin artırılması gerektiğini söyleyerek, “Yalıtım, yenilenebilir enerji sistemleri ve akıllı bina teknolojilerine yönelik düşük faizli krediler, vergi avantajları veya doğrudan hibe mekanizmaları önemli noktalar arasında yer alıyor. Ayrıca, yerli üretimi destekleyen politikalar hem istihdamı artırır hem de dışa bağımlılığı azaltır. Uzun vadede ise vatandaşların enerji tasarrufuna katkı sağlayan yatırımlarını ödüllendiren modeller geliştirilmelidir” dedi.
Enerji verimliliği konusunda vatandaşların bilinç düzeyini değerlendiren Erenoğlu, “Bilinç düzeyi son yıllarda artmaya başladı ama hâlâ istenilen seviyede değil. Enerji tasarrufunun sadece bireysel bütçeye değil, ülke ekonomisine de katkısı olduğunun anlaşılması gerekiyor. Özellikle genç nesillerde farkındalık daha yüksek; onların bu bilinci topluma yayacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.
GÜNDEM KORİDORU
05 Aralık 2025