DOLAR 35,4580 -0.07%
GBP 43,3330 -0.02%
EURO 36,4791 -0.31%
ALTIN 3.061,740,28
BIST 9.739,720,25%
BITCOIN 35117493.68531%
ETH 1187105.072%
İstanbul

ORTA ŞİDDETLİ YAĞMUR

Ticaret pek yaman güvenin mabedi ise Sultanhamam

Ticaret pek yaman güvenin mabedi ise Sultanhamam

Sultanhamam; sokağın üniversitesi, tekstilin kalbi, ticaretin güven ile yapıldığı, sözün senetten değerli olduğu, büyük iş insanlarının yetiştiği İstanbul’un en nadide merkezi. Değişen günümüz dünyasında artık eski günlerinde olmasa da anılarda bıraktığı iz, belgesellere konu olarak tarihte kendisine yer ediniyor. Tarihin izleri eşliğinde çıkacağımız nostaljik yolculuğumuzda bizlere, bizzat Sultanhamam’dan yetişmiş ve Türkiye’nin en önemli iş insanlarından biri olmayı başaran İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi ve Gülle Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle rehberlik edecek.

15/01/2025 17:30

İstanbul’un tarih kokan sokaklarında yer alan Sultanhamam, yüzyıllardır ticaretin merkezi olarak kendine yer ediniyor. MS 4. yüzyıla kadar uzanan köklü geçmişiyle bu tarihi mekân, İstanbul’un ticaret hayatının tam kalbinde yer alıyor. Sultanhamam’ın dar sokaklarında yürürken, geçmişin izlerini taşıyan yapılar arasında kaybolmak adeta bir zaman yolculuğuna çıkmak gibi. Her köşesinde farklı bir hikâye barındıran bu egzotik mekân, sadece bir ticaret merkezi olmanın ötesinde aynı zamanda kültürel ve tarihi bir miras olarak da büyük önem arz ediyor. Sevgili İsmail Gülle ile yapmış olduğumuz sohbete geçmeden önce sizlere Sultanhamam tarihinden bahsetmek istiyorum. Sultanhamam ve civarı, Bizans döneminde törensel ve resmi alanlarla, liman arasındaki konumuyla itibarlı bir yer işgal ediyordu. Bizans döneminde, Eminönü kıyıları boyunca büyük iskeleler, bu iskelelerin karşısında da Neorin (Bahçekapı), Drungari (Odun Kapısı), Perana (Balıkpazarı Kapısı) gibi kapılar bulunuyordu. Eminönü civarında bir baharat pazarı da mevcuttu. Hatta daha sonra Osmanlı döneminde inşa edilen Mısır Çarşısı da bu geleneğin bir devamı olarak nitelendirilebilir. İşte Sultanhamam ve civarı da dünyaya açılan son derece hareketli bir ticaret limanının hemen arkasında yer alıyordu. Osmanlı dönemine geldiğimizde bölgede hanların ortaya çıktığını görüyoruz. Zaten Osmanlı İmparatorluğu’nda ticari faaliyetin yoğun olduğu bölgelerde hanların hep kilit rol oynadığını söyleyebiliriz. Birçok işlevi üzerinde toplayan ve anıtsal mimari yapılar olmanın çok ötesinde bir yaşama alanı olan hanlar, toplumsal ve ticari hayatın şekillendiği mekânlardı. Şehre geçici süreyle gelenler için barınma, üreticiler için imalat alanı, tüccarlar için hem mağaza hem yazıhane, toptancılar için depo, müşteriler için pazar ve alışveriş mekânı işlevini üstleniyordu. Osmanlı İstanbul’unda hanların yoğun olduğu üç bölge vardı. Eminönü-Unkapanı, Beyazıt-Sultanhamam ve Beyazıt-Aksaray bölgeleri. Sultanhamam-Mahmutpaşa civarındaki en eski han ise Mahmud Paşa Külliyesi kapsamında inşa edilen, Mahmutpaşa Yokuşu üzerindeki Kürkçü Han’dır. Bu han aynı za manda dönemin tek taş hanıydı. Ama asıl, Kösem Mahpeyker Valide Sultan’ın IV. Murad döneminde (1623-1640) Çakmakçılar Yokuşu’nda Büyük Valide Han’ı yaptırmasıyla bölge daha da fazla ticari bir görünüm kazanmış oldu. Sultanhamam’da iş hayatı çok hareketliydi. 19’uncu yüzyılda yaşadığı düşünülen halk şairi Segahi’nin, bölgeyi anlattığı Uzun Çarşı Destanı’nda çarşı-pazar hayatı çok iyi tasvir ediliyor. İşte o dizeler: “Sakaçeşmesi’nden çıktım yukarı Seyreyledim anda ulu hanları Gördüm poliçeci sarraf tüccarı Yollarda yüklerden geçilmez asla Dolaşarak geçtim Mahmutpaşa’dan Gözüme ilişti mahbüb u yâran Telci tenekeci çarhi bezirgân Fener kandil satar, bazısı boya.”

SULTANHAMAM MEZUNLARI

  • Abdullah Kiğılı
  • Ahmet Çalık
  • Ahmet Nazif Zorlu
  • Ahmet Paralı
  • Atilla Özdemir
  • Cavit Çağlar
  • Halil Çetinkaya
  • Halis Toprak
  • Hüseyin Özdilek
  • İsmail Gülle
  • Mehmet Kilimci
  • Mithat Gürsoy
  • Necmettin Bitlis
  • Oğuz Satıcı
  • Recep Tanrıverdi
  • Rüştü Akın
  • Yaşar Küçükçalık
  • Zafer Katrancı

CUMHURİYET DÖNEMİNDE SULTANHAMAM

Cumhuriyetin kurulması ve hemen öncesinde Ankara’nın başkent olması idari olarak İstanbul tarihinde çok önemli bir dönüm noktasıydı ama ticari ve sosyal hareketlilik anlamında şehrin liderliği devam etti. Haliç kıyıları, Eminönü ve buradan Beyazıt’a kadar ulaşan bölge ticari hayat içindeki işlevini aynen sürdürdü. Zamanla Haliç’teki ticaret limanları kaldırıldı. Eminönü’nün sahil kısmında yeni düzenlemeler yapıldı ve yeni yollar açıldı lakin Sultanhamam civarındaki hareketlilik yoğunluğundan bir şey kaybetmedi. Osmanlı döneminde Sultanhamam-Mahmutpaşa civarında çok çeşitli iş kolları faaliyet gösterirken Cumhuriyet döneminde özellikle manifaturacılar, kumaş toptancıları ve perakendecileri bölgede yoğunlaştı. 1950’lerde İstanbul tüccarları tarafından Bursa’daki dokumacılardan alınan kumaşlar Sultanhamam’a getirilir, burada Anadolu tüccarına satılarak tüm Türkiye’ye yayılırdı. Sultanhamam Türkiye’deki kumaş imalatının ürünlerinin toplandığı ve dağıtıldığı bir merkez durumundaydı. 70’li yıllara geldiğimizde ise artık tekstil sektörünün ticari merkezi konumunu güçlendiriyordu. Sultanhamam’ın 1970’ler sonrasındaki dönemi için İstanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi ve Gülle Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle’ye kulak verelim.

SULTANHAMAM GELİŞİYOR

İsmail Gülle, babasının 1971 yılında bir dükkân tutmasıyla Sultanhamam’a giriyor. Gülle, o zamanları şöyle anlatıyor: “Günaydın matbaası vardı, onun altında babamla birlikte üretim yapıyorduk. 70’li yılların sonuna doğru da İran Konsolosluğu’nun karşısındaki iş hanına taşındık. İçerideki firmalara kumaş satıyorduk. 80’li yıllara gelince Merter’e geçtik. Daha sonra Avcılar’a, oradan da Çorlu’ya gittik. Yani hemen hemen herkesin uyguladığı, herkesin geçtiği yollardan biz de geçtik.” İsmail Gülle, o günleri anlatırken geçmiş günlerin iyi ve zor hatıralarını ufak bir tebessümle anımsayarak, Sultanhamam’ın kendileri için büyük bir öneme sahip olduğunu dile getiriyor. Sultanhamam’ın bir okul olduğunu vurgulayan Gülle, “Sultanhamam bir derya, insan ve sermaye kaynağı, bir dönemin en büyük ticaret merkezi… İstanbul var olduğu sürece Sultanhamam ve etrafındaki ekosistem her zaman var olmuş. Kapalı çarşının da zaten tarihi bir geçmişi var. Sultanhamam’ın, kapalı çarşıyı beslediği ticari bir yapılaşma oluşmuş. Bizler bunun 70’li yıllardan itibaren içinde olduk” diyor. Dönemin zorluklarına da değinen Gülle, “O dönemin zorlukları başkaydı. Bir tane makine ustası vardı. Derdik ki; ‘şu makineyi, şu desene çevireceğiz, usta da önümüzdeki hafta gelebilirim’ derdi. Sonra tekrar deseni değiştireceğimiz zaman yine ustayı arardık. Yetişmiş insan gücü zaman içerisinde oldu. Örneğin, benim kardeşlerimin bir tanesi bu işe merak saldı ve öğrendi. Ondan sonra bir makine oldu iki makine. İki makine oldu dört makine, böyle katlanarak büyüdü” diyor ve o dönem yetişmiş insan bulmanın zor olduğuna dikkat çekiyor.

KURALI BOZANLAR OYUN DIŞI KALIYOR

Eskiden şimdiki gibi ödeme sistemleri olmadığına dikkat çekken Gülle, “Ticari söz her şeyin üstündeydi. Aldım, sattım sözüyle yapılırdı anlaşmalar. Mal gününde hazır olur, ücret gününde ödenirdi. Herkes gününü bilir ona göre hesap yapardı. Fakat bu zinciri bozanlar her zaman oyun dışına atıldı. Şimdi cep telefonuna yazıyorsun her şey ortaya çıkıyor. Ancak o zamanlar öyle değildi” diyor ve konuşmasını şu şekilde sürdürüyor; “Aldığın referansla ticaretini yapardın. Türkiye’nin her tarafından adamlar gelirdi. Güvene dayalı sistem vardı. Bugün çek alıyorsunuz, senet alıyorsunuz hiçbirinin güvencesi yok. Zaten bu güveni tesis etmediğiniz zaman Sultanhamam’da barınmanız çok zor oluyordu. Birbirini kandırmak, para kaptırmak falan bunlar çok olağan şeyler değildi. Zaten birisi birine kefil oluyordu ve o kişi ödeyemeyince kefil olan öderdi borcu. Bugün baba oğula kefil olmuyor. Ama o gün bir güven sistemi vardı Daha saf daha duygusal kapalı bir ticaret vardı.”

YANLIŞ TELEKS

Sultanhamam’ın en büyük gelişiminin 1980 yılından sonra olduğunu vurgulayan Gülle, “80 yılı önemli bir kırılma dönemiydi. 80’den sonra başlayan ihracat hamlesine, en yakın ve en uygun kaynaktı Sultanhamam. Dışarıda üretip orada temsilcisi olan ya da orada üreten, orada ticaret yapan insanlar yavaş yavaş dışarıdan gelen bu ihracat talebine çok çabuk ayak uydurarak İstanbul’da, Sultanhamam’dan sonra Topkapı, Merter, Yenibosna gibi yeni yerlere yayıldı ve buralarda Sultanhamam merkezli bir üretim ekosistemi oluştu. Zaman içerisinde de büyüdü” diyor ve bölgenin büyümesinin 80’lerden sonra olduğuna dikkat çekiyor. Sultanhamam’ı anlatmaya devam ederken, yaşanmış çok ilginç bir hikâye anlatıyor Gülle. Kelimesine dokunmadan olduğu gibi aktarıyorum hikâyeyi: “O zaman faks yoktu, teleks ile iletişim kuruluyordu. Bir tekstilcimiz yanlışlıkla gelen teleks mesajıyla çok büyük ihracat işi yaptı. Aslında başkasına çekilen teleks ona düşüyor. O da cevap veriyor ve çok büyük ticari iş yaparak, Sultanhamam’ın en büyüklerinden birisi oluyor.” Bu olayı kimin yaşadığını sormayın çünkü bende bilmiyorum. Zaten ne önemi var ki yaşanmışlıkların yanında isimlerin…

SULTANHAMAM DÖNEME AYAK UYDURUYOR

80’li yıllarda Türkiye yeni bir döneme girince Sultanhamam esnafı da bu döneme ayak uydurmaya başlıyor. Türkiye’de ihracatın artmaya başlamasıyla malların kalitesinin de değiştiğini söyleyen Gülle, “İhracat başlayınca malın kalitesiyle birlikte bizim bakış açımız da değişti. Bu bakış açısıyla dedik ki bu makineler biraz eskide kaldı. Artık bunlar tam kalite anlayışına cevap vermiyor, yeni makineler getirelim. Gittik anlaştık. Ancak akreditif açtıracak banka yoktu. Bir tane bankayla yüzde 35 civarı komisyonla anlaştık o zaman. O komisyonu ödeyerek makineleri getirdik. 90’lı yıllarda da entegrasyon için boyahaneyi kurduk. 90’lı yılların ortalarında da iplik yatırımıyla komple bir şekilde ihracata odaklandık” diyor. Sultanhamam’da ev tekstili ile uğraşanların bugün Türkiye’nin en büyük ev tekstil üreticileri olduğuna dikkat çeken Gülle, “O gün orada iplik ticareti ile uğraşanlar, Türkiye’nin en büyük ev tekstil üreticileri oldu. Konfeksiyonla başlayanların hepsi bugün büyük tekstil ihracatçısı, hazır giyim ihracatçısı oldu. Kısaca birbirini besleyen iç giyimi, dış giyimi her şeyiyle branşlaşmış bu yapı, bir anda Türkiye’nin tekstiline büyük bir ilham verdi. O çerçevede ve daha sonraki süreçte de buradaki dükkân sahipleri büyüyerek İstanbul’un dışına çıktı ve Çerkezköy, Çatalca, Çorlu gibi yerlerde büyük üretim tesisleri kurdu” diyerek Sultanhamam’dan çıkan isimlerin Türkiye’nin en büyük iş insanları olduğunu vurguluyor.

Son olarak Sultanhamam’ın bugünkü durumu hakkında da konuşan Gülle, “Orada büyük ticaret hanları vardı. Ancak zaman içerisinde o hanların üst katları boşalmaya başladı. Ara sıra gidip bakıyorum, geziyorum. Tabii şimdi geldiğimiz noktada giriş katlarında dükkanlar kalmış. Çoğu boşalmış vaziyette. Çünkü artık gelişen lojistik ve teknoloji ile senin buraya gelmene, gitmene gerek kalmıyor” diyerek Sultanhamam’ın artık eski günlerinden uzak olduğunu söylüyor.

SULTANHAMAM’IN YAZILI OLMAYAN KURALLARI

  • Dürüst olacaksın.
  • Sözün senetten, çekten değerli olacak.
  • Müşterilerini iyi tanıyacaksın, sağlam müşterin olacak.
  • Yaptığın işi bileceksin.
  • Çok çalışacaksın.
  • Fiyatın makul olacak.
  • Anlaşmazlıklar burada çözümlenir.
  • Özel yaşamında aşırıya kaçmayacaksın.
  • Yardımsever olacaksın

En az 10 karakter gerekli