Haziran ayı yaklaşırken Avrupa Birliği’nde seçim telaşı da arttı. Avrupa Komisyonu Başkanlığı seçimlerinde Ursula von der Leyen’in ikinci dönem adaylığına ekonomik durgunluk nedeniyle endişe ile bakılıyor.
Avrupa Birliği, Haziran ayındaki yaklaşan parlamento seçimleri için hazırlıklar yaparken, dikkatler mevcut başkan Ursula von der Leyen’in Avrupa Komisyonu Başkanlığı için ikinci dönem adaylığına çevrildi. Ancak yeniden seçim kampanyası sırasında, mevcut görev süresi boyunca AB’nin ekonomisini yönetme konusundaki başarısızlığına endişeyle bakılıyor.
Son beş yıl boyunca von der Leyen, COVID-19 salgını ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi çeşitli zorlu sorunlarla mücadele etti. Ancak, Avrupa yeni bir döneme hazırlanırken liderliği altında ekonomik büyümenin durgunluğuna dair endişeler devam ediyor.
Von der Leyen’in ilk dönemini değerlendiren analistler, Leyen’in krizleri yönetmedeki becerisini kabul etmekle birlikte, ekonomik büyümeyi ve rekabetçiliği teşvik etme konusunda süregelen zorlukların altını çiziyor. Zaten dinamik bir ekonomik yapısı olmayan Avrupa, bugünlerde birçok ölçüte göre oldukça durgun bir ekonomik performans gösteriyor.
2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini takip eden enerji şokuyla darmadağın olan Avrupa Birliği ekonomisi, The Economic Research Portal’ın yeni açıkladığı verilere göre bu on yılda Amerika’nın %8 büyümesine karşılık sadece yüzde 4 büyüdü. 2022’nin sonundan bu yana ise ne Avrupa Birliği ne de İngiltere hiçbir ekonomik büyüme göstermedi.
ZAMANLAMA KÖTÜ
Üstelik Avrupa, tüketicilere fayda sağlarken üreticilerine zarar veren Çin’den gelen ucuz ithalat dalgasıyla karşı karşıya. Ve önümüzdeki seçimlerde Donald Trump tekrar Beyaz Saray’a gelirse Avrupa’nın ihracatına yüklü vergi tarifeleri uygulayabilir. Donald Trump seçilmesi halinde tüm ithalatlara yüzde 10’luk genel bir tarife tehdidi savuruyor ve danışmanları daha da ileri gidebileceklerini açıklıyor.
Kıta, özellikle Amerikan’ın Ukrayna’ya sunulmasını istediği savunma harcamalarını karşılamak ve yeşil enerji hedeflerine ulaşmak için güçlü bir büyümeye ihtiyaç duyuyor. Ancak uzun zamandır büyümeyi frenleyen – hızla yaşlanan nüfus, baskıcı düzenleyiciler ve yetersiz piyasa entegrasyonu gibi etmenler ortadan kalkmış değil.
Çin’in odak noktası, en önemlisi elektrikli araçlar olmak üzere yeşil ürünlerde, küresel pazar payını 2030’da üçte bir oranında ikiye katlayabilir. Bu, Volkswagen ve Stellantis gibi Avrupa’nın ulusal şampiyonlarının üstünlüğünü sona erdirebilir. Avrupa’nın üreticileri doğuya endişeyle bakıyorlar.
