Sağlık temel haktır

Saatlerce çalışıp, hayat telaşesine düşerken unuttuğumuz bir şey var; sağlığımız… Sağlık hepimizin en değerli hazinesi ancak ne yazık ki değerini kaybettiğimizde anlıyoruz. 7 Nisan Sağlık Günü’ne özel hazırladığımız röportajımızda OHSAD Başkanı Dr. Reşat Bahat ile sektörü masaya yatırdık. Bahat, sağlığın önemine dikkat çekerken herkese belli başlı sorumluluklar düştüğünü ve sağlığı korumanın, sağlığı geri kazanmaktan çok daha kolay olduğunu söyledi.

6dk okuma
06.04.2024
Sağlık temel haktır

Sağlık, insan hayatının en değerli ve temel unsurlarından en önemlisi. Her birey için yaşam kalitesinin belirleyici bir faktörü olan sağlık, sadece fiziksel olarak iyi hissetmek değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal olarak da dengeli olmayı ifade eder. İnsanların yaşamlarını iyileştirmek ve korumak için büyük bir özveriyle çalışan sağlık sektörü ise, ülkemiz ve dünyadaki başarısını her geçen gün büyüterek daha fazla söz sahibi olmamıza olanak sağlıyor. Sağlık, temel bir insan hakkıdır. Sağlık hizmetlerine erişimde adalet ve eşitlik sağlanması ise en önemli unsurların başında gelir dolayısıyla herkesin, yaş, cinsiyet, etnik köken veya ekonomik durumundan bağımsız olarak, ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetlerine erişebilmesi büyük önem arz eder. Verimli ve kaliteli sağlık hizmet sunumu sağlayarak, hem ülkenin kıt sağlık kaynaklarını en iyi şekilde kullanılmasını sağlamak, hem de sağlık sektörünün geliştirilmesi yoluyla toplumun sağlık düzeyinin artırılmasına yardımcı olma vizyonuyla yola çıkan Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) ülkemizde özel sağlık sektörünün en güçlü sesi olarak hizmet veriyor. Sektördeki son gelişmeleri, sağlık turizminde ülkemizin rolünü ve çok daha fazlasını OHSAD Başkanı Dr. Reşat Bahat ile konuştuk…

“HASTANELER GİDEREK DAHA DA PAHALI HALE GELİYOR”

Sağlık sektöründe özellikle son birkaç yıldır radikal değişiklikler olmadığına değinen Dr. Reşat Bahat, bunun dışında yapılması gereken değişikliklerinde olmamasına dikkat çekerek şöyle konuştu; “Özel sektörde bir sabitlik var. Planlama dediğimiz artık başımıza bela olan durum çok katı şekilde uygulanıyor. Özel sektör hastaneleri, branş, yatak ve doktor alamazken, kamuda hızlı bir büyüme sağlanmaya çalışılıyor. Ama vatandaşın alternatif olarak gidebileceği özel hastaneler de giderek daha pahalı hale geliyor. Bu kısır döngüden çıkmak lazım.” “Sağlık temel haktır ve sağlığa ulaşımı engelleyecek her türlü hadisenin siyasetçiler tarafından kaldırılması gerekir” diyen Bahat, bu yönde adımın ülkemizde atıldığını ve özellikle sağlıkta dönüşümle beraber istediğin hastanede istediğin hekime sevksiz ulaşma hakkı ve şansının doğduğunu söyledi. Covid19 sonrası ertelenmiş olan sağlık taleplerindeki hızlı artışın ve hekimlerdeki yılgınlığın onları yurt dışına ittiğini belirten Dr. Reşat Bahat, “Hekimlerdeki yorgunluk, yılgınlık ve dünyanın iyi hekime olan ihtiyacının fark edilmesi hekimlerin kendilerini kazanç olarak tatmin etmedikleri ya da güvende hissetmedikleri sistemlerden bunalıp dış ülkelere gitmesi sistemi sıkıntıya soktu. Ama yine de bütün bu sıkıntılara rağmen Türkiye'de sağlığa ulaşım fevkalade iyi noktada. Yeniler de artık son zamanlarda sosyal güvenlik bir sevk sisteminden bahsetmeye başladı. Ama bunun alt yapısı iyi değerlendirilmeden orta vadeli programdaki sevk zinciri kurulursa sağlıkta bazı sıkıntılar doğurabilir. Bir planlama yapıldıktan sonra bu yola girilmelidir” dedi.

“PERSONEL BULMAKTA ZORLANIYORUZ”

Türkiye’de tüm sağlık sisteminde yaklaşık 1 milyon insan çalışıyor ve bunun 450 bini özel sağlık sektöründe görev alıyor. Beyaz yakalıların yoğunlukla çalıştığı bir alan sağlık sektörü. Ancak sektörde de bazı değişimler yaşanmıyor değil elbet. Bu şaşırtıcı değişimden şu sözlerle bahsediyor Bahat, “Sağlık, kayıt içi istihdamın çok yoğun olduğu bir sektör. Bu yüzden ekstra değerli ama yazılımcıların ve bilişimcilerin sağlık sisteminde bu kadar işimize yarayacağını, adeta bir sağlıkçı olacaklarını, sağlık sisteminin bu kadar büyük bir parçası olacağını hiç düşünmezdik. Böyle bir dönüşüm ve değişim var. Çok yakın bir gelecekte kuvvetle muhtemel hastanesi olmadan sağlık hizmeti verebilen GSM kuruluşları bile olabilir. Onun dışında tabii ki teknik ekip sağlık sisteminin çok önemli bir parçası haline geldi. Çünkü hastaneler çok yoğunluklu teknoloji içeriyorlar. Bu yönüyle de bir değişim var. Ayrıca özellikle hemşire sağlık teknisyeni bulmak konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Gençlerimiz sağlık alanında çalışmayı çok istemiyor, daha ziyade hayallerinin peşinde koşmak istiyorlar. Bu sebeple de son 5-6 yıldır özel sağlık sektörü olarak personel bulmakta çok zorlanıyoruz.” Her sektör olduğu gibi sağlık sektörü de dijitalleşiyor ve gelişiyor. Sektördeki son gelişmelerden bahseden Bahat, şöyle konuştu; “Dijitalleşme sağlıkta hizmet kalitesini, kalitenin ölçülmesini, hizmet hızını sağlıktaki kötü ya da iyi gidişatın anlık anlaşılmasını çok mümkün hale getiriyor. Akıllı yazılımlar sayesinde laboratuvar gibi, görüntüleme gibi, dahili işlemler gibi ve robotik işlemler gibi bir sürü alanda da özellikle hekim ve personel istihdamını azaltacak gelişmeler yaşanıyor. İşin biçimi kesinlikle değişir gibi gözüküyor ama sanılmasın ki sağlık personelleri işsiz kalır. Burada avantaj tabii iyi bir sağlık sistemimiz var. Dünyanın her yerine dijital sağlık hizmeti sunabiliriz. Ancak eğer hızlı olmazsak da dijital sağlık sistemini çok iyi oturtmuş ülkelerin pazarı haline gelebiliriz. Bu konuyu daha çok konuşmak ve bu konuda daha çok fikir sahibi olmamız gerekiyor.”

“ÖZEL SEKTÖR VE ÜNİVERSİTE İŞ BİRLİĞİ DESTEKLENMELİ”

Sağlık sistemini sahiplikten bağımsız düşünmek gerektiğini ve burada esas olanın hizmet olduğunu aktaran Dr. Reşat Bahat, “Hizmeti kimin sunduğu değil; hangi kalitedeki hizmeti hangi hızda, hangi çalışan ve hasta güvenliğini öncelikleyerek sunduğuna bakmak lazım. Türkiye’de maalesef hastanelerin sahibinin özel sektör olması, vakıf olması, üniversite olması, kamu hastanesi olması, hatta kamu hastanesinin içinde de şehir hastanesi olması algoritmaları değiştiriyor. Bunlara özel yönetmelikler çıkartılıyor. Oysa tek bir sektör vardır ve bu da sağlık sektörüdür. Bütün bunların amacı primerinde kendi ülke vatandaşlarının sağlıklarını korumak, kollamak ve tedavi etmektir. Bütün bu sistemde daima Sağlık Bakanlığı’nın patronajı, YÖK’ün yol göstermesi ve tabii ki sosyal güvenliğin de sağlıklı bir ödeme sistemiyle mümkün olabilir. Herkesin bu otoritelerle iş birliği içinde çalışması lazım. Ama maalesef hastanelerin sahibi hastanelerin yaptığı işin önüne geçiyor. Türkiye’de bunu bir türlü toparlayamıyoruz. Bir türlü hastaneler yönetmeliği çıkmıyor. Sağlık Bakanlığı sağlık hizmetini bu kadar yoğunluklu sunduğundan mevzuat konusuna bence yeteri kadar vakit ayıramıyor." Hayal ettiği Sağlık Bakanlığı’nın nasıl olduğunun resmini çizen Bahat, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Hastane işleten bir Sağlık Bakanlığı’ndan ziyade, sağlık sisteminde sağlık hizmet sunumunun yolunu çizen, otoritesini sağlayan, vatandaşa nasıl sağlık hizmeti verildiğinin, vatandaşın nasıl hasta olmayacağının sürekli politikalarını oluşturan bir Sağlık Bakanlığı hayali kuruyorum." Sağlıkta iş birliğinin önemine de de değinen Bahat, “Özel sektörün elinde çok yüksek teknoloji, 50 bin tane doktor, 50-55 bin tane yatak, 450 bin çalışan varken üniversite hastaneleri ile özel sektörün afiliasyon altında iş birliği yapamaması, bunun önünün kapatılmaya çalışılmasının iktidarın uygulamaya çalıştığı politikalara ters olduğunu düşünüyorum. Eğer sağlık endüstrisiyle üniversitelerin bilgi birikimini bir araya getiremezsek, kaynak israfından öteye geçmeyecek hareketlerde bulunuruz.

“ARTIK HERKES SAĞLIKÇI”

Artık ülkelerin sağlık bakanlıkları tek başına sağlığı idare etmiyor; artık temiz ve güzel şehirler kuran belediye başkanları, vatandaşın sağlıklı gıda tüketmesini sağlayan Tarım Bakanlıkları da birer sağlıkçı. Yani artık herkes sağlıkçı olmak zorunda. Şehirlerimiz, yediklerimiz sağlıklı olursa; Milli Eğitim Bakanlığı gençlerimizi ve vatandaşımızı yeterince bilgilendirip sağlığı korumanın önemini vurgularsa çok uzun süre sağlığımız bozulmaz.

Yorum Yaz