PARÇALI AZ BULUTLU
Saim Aşçı, “Satılan her otomobilin ardında 10-15 yıl sürecek bir satış sonrası yaşam döngüsü var” diyerek Çin markalarının yedek parça tedarik zinciri ve servis ekosisteminin henüz Avrupa markalarıyla eşdeğer olmadığını vurguladı. Ancak bu durumun hızla değiştiğini ve Türkiye’nin buna hazır olması gerektiğini belirtti.
Çinli markaların şimdilik büyük ölçüde kendi orijinal parçalarıyla çalışması, kısa vadede yerli tedarikçileri ithalat baskısı altında bırakıyor. Ancak Aşçı’ya göre, araç parkının genişlemesiyle birlikte uyumlu ve alternatif parça talebi de hızla artacak. “Bugün Çin’den ithal ettiğimiz parçaları, yarın oraya ihraç etmek mümkün. Yeter ki kalite, hız ve veri yönetimi konularında kendimizi geliştirelim” diyen Aşçı, Türkiye’deki üreticilerin Çinli devlere Tier-2 seviyesi tedarikçi olma potansiyeline dikkat çekti.
Saim Aşçı
Çinli markaların Türkiye’de henüz geniş bir servis ağı kuramaması, bağımsız servisler için stratejik fırsatlar yaratıyor. Eğitim, teknik destek ve hızlı parça erişimi konularındaki bu boşluklar, yeni iş modelleriyle doldurulabilir. Motor Aşin, 90 ülkeye uzanan ihracat gücü ve 15 binin üzerindeki ürün çeşitliliğiyle bu dönüşüm sürecinin merkezinde yer almayı hedefliyor.
Saim Aşçı, bu değişimin sadece bir ürün değişiminden ibaret olmadığını, aynı zamanda yeni bir ticari kültürün geliştiğini ifade etti: “Artık sektörde sadece teknik değil, Çin okuryazarlığı da gerekiyor. Tedarik zekası, kültürel uyum ve lojistik çeviklikle ilerleyeceğiz.”
Çin’in otomotivdeki yükselişi, nadir toprak elementleri ve stratejik yeraltı kaynaklarıyla küresel tedarik zincirinin kritik halkasını oluşturmasının ötesine geçiyor. Aşçı, “Yıllardır inşa ettiği güçlü altyapı, teknolojiye yaptığı agresif yatırımlar ve elde ettiği üretim deneyimi sayesinde otomotivde adeta yeni bir düzen kuruyor” dedi. Elektrikli araçlar, batarya teknolojileri ve yazılım tabanlı mobilite çözümlerinde yakaladığı ivme, yalnızca kendi pazarını değil, dünya genelindeki otomotiv dinamiklerini de yeniden tanımlıyor.
Saim Aşçı, “Bugün geldiğimiz noktada; otomotivin geleceğini konuşurken, Çin’in rolünü göz ardı etmek mümkün değil. Çünkü Çin artık sadece üretici değil, oyun değiştiren bir güç konumunda” ifadelerini kullandı.
Çin markalarının yükselişiyle birlikte, satış sonrası sektörde hem rekabetin sertleşeceği hem de iş birliklerinin çeşitleneceği yeni bir döneme giriliyor. Bu dönüşümde güçlü tedarik yapısı, dijitalleşme ve stratejik adaptasyon en kritik başlıklar olacak. Aşçı, sözlerini şu iddialı ifadeyle tamamladı: “Otomotiv ekosisteminde artık değişimi seyretmek değil, yön vermek isteyenlerin çağına giriyoruz. Seyretmeyeceğiz, yön vereceğiz!”
Peki sizce Türkiye otomotiv sektörü, bu “Çin Gerçeği”ne ne kadar hazır ve bu dönüşümde nasıl bir rol üstlenmeli? Yorumlarınızı bekliyoruz…
GÜNDEM KORİDORU
29 Haziran 2025