Geçtiğimiz sayıda da ele aldığımız ‘Metaverse’ evrenini birçok açıdan incelemiştik. Ancak tabii ki böylesine büyük bir teknolojik yeniliği tek sayıda anlatmak pek mümkün olmamıştı. Bu anlamda tekrar bir araya geldiğimiz Kuantum Araştırma Kurucusu Volkan Kılıç ile geleceğin dijital evreninin iş dünyasındaki yansımalarını ve daha fazlasını konuştuk…
Metaverse evreni aslında birçok yeni ve bilinmez olan sürece gebe. İş dünyası bu sürece nasıl bakıyor?
İş hayatına çok ciddi etki edecek birçok gelişme var metaverse evreninde. Bizler de bunu anlamak için evrenin iş hayatına olan etkisini 3 alt başlıkta inceledik. Birincisi; bu evren daha fazla iş imkânı ve yeni iş kolları ortaya çıkaracak. Bu her yeni teknolojide olur aslında; pek çok meslek yok olur ve yerine yeni yeni iş kolları gelir. İkincil olarak; tehlikeli iş kollarının riskinin sıfıra indirilmesi konuşuluyor iş dünyasında. Bilindiği üzere insanların hayatına mal olabilecek tehlikede iş kolları var. Bunların yeni merse evreninde ortadan kalkacağı konuşuluyor. İş dünyası, metaverse evreninde gerçekleşecek olan modellemeyle can kaybının minimuma indirileceği beklentisine girmiş durumda. Toplumda bu konuda iş dünyasıyla aynı şekilde düşünüyor. Üçüncü ve diğer beklenti ise şöyle; 2021 – 2022 ve 2023 yıllarında paydaş ekonomisinin ön plana çıktığı bir çağ başlıyor. İş dünyasının öncelikleri arasında bu düşünce yer alıyor. Metaverse evreninin iş birliklerini artırarak toplumun düşüncesine de olumlu katkı sağlayacağı varsayılıyor. Bu paydaş ekonomi kavramıyla neler yapabileceğini tartışıyor iş dünyası. İşletmelerin metaverse evrenine bakış açılarını işlediğimizde de karşımıza şöyle bir şey çıkıyor; mikro ölçekteki işletmelerin metaverse algısı, toplumun metaverse algısıyla aynı ölçüde, ancak bilgisi daha sınırlı. Orta ölçekli işletmelere geldiğimizdeyse; bilgi seviyesinin arttığını ancak deneyimin eksik kaldığını gözlemliyoruz. Makro ölçekteki işletmeleri baz aldığımızdaysa; burada işletmelerin hem bilgi hem de deneyim noktasında oldukça ileri seviyede olduğunu gördük. Yani iş dünyası aslında bu evrene hazır. Hatta birçok işveren, normalde yan yana gelmek istemeyeceği firmayla metaverse evreninde iş birliğine imza atacak. Gelecek için şunlar da konuşuluyor; aynı sektöre hizmet veren rakip firmalar dahi, metaverse kanadında birlikte hareket ederek sektöre yön verebilmeyi amaçlayacak. Bu iş birliği düşünceleri ve birlikte hareket etme fikri iş dünyası
için çok kıymetli işlere imza atılması da demek.
Her konuda olduğu gibi işin bu boyutunda da artılar olduğu gibi eksilerde olacak. Bu evrende iş dünyasının dikkat edeceği tehlikeler neler olmalı peki?
Tahmin edileceği gibi bu alanda da bazı tehlikeler iş dünyasının karşısına çıkacak. Birinci sırada karşımıza çıkan tehlike, hack ve siber dolandırıcılık konusu. Yüzde 21’lik biroranla bu saldırıların ve dolandırılmaların artacağı düşüncesi var. Yüzde 19’luk bir oranda da sanal ve gerçek hayatın karıştırılmasından korkuyor insanlar. Özellikle annelerin kaygıları arasında da bu korku bulunuyordu. Fiziksel, sosyal hayattan tamamen kopmuş bireylerin asosyal varlıklar haline dönüşmesinden endişe duyuyor iş dünyası. Sadece dijitalize olmuş kitlenin beraberinde pek çok psikolojik sorunu da getireceği düşünülüyor. İşin bu psikolojik boyutu da oldukça tehlikeli olarak algılanıyor. Araştırmada ortaya çıkan üçüncü tehlike ise verilerin etik dışı kullanımı. Yüzde 13’lük bir orana sahip ancak oldukça tedirgin edici bir tehlike maddesi bu. Bizim algoritmalarımız, yapay zeka teknolojilerimiz pandemi öncesinde emekleme aşamasındaydı.
Pandemide oluşan dijital veriyle birlikte pek çok test aşamasındaki talep, veriyle buluştu ve kullanılmaya başlandı. Metaverse ile birlikte yapay zeka teknolojileri yürümeyi bırakıp koşmaya başlayacak. Çünkü şu ana kadar elimizde olmayan sosyal veri artık elimizde olacak. Bu sosyal verinin olmadığı ortamda dahi büyük spekülasyonların döndüğüne şahit olmuştuk. Mesela şu an telefonlarımızda ses alımına açık pek çok uygulama var. Biz sizinle şu an birkaç kez satın alma, arsa ve ev alma konusunu konuşsak. İnternette ya da sosyal medyamızda gezinirken karşımıza bu tarz içerikler çıkarılacak. Bu içeriğin bir de sosyal veriyle buluştuğunu düşünün. İnsana neler neler yaptırılabilir. İnsanın tüm algısıyla oynayarak sadece reklam yapmak yerine tüm satın alma sürecini bir anda gerçekleştirebilir. Zaten insanlarımızın korktuğu nokta da aslında biraz burası. Geçtiğimiz sayıdaki röportajımızda da bahsetmiştik; insanlar bu evrende markalara teslim olmak istemiyor, devlet görmek istiyor. Belki de tam da bu kaygıdan dolayı markalara güvenmiyordur.
Peki, kişiselleştirilmiş yapay zekâ kavramından ne anlamalıyız? Toplumun buna bakış açısı nedir?
Öncelikle kavramı tekrar bir anlatalım. Bu kavramdan şunu anlamalıyız; bizlerin metaverse evreninde dijital ikizlerimiz olacak. Ve bu dijital ikizler aynı bizim davranışlarımızı kopya ederek yaşayacak. Hatta belki ürkütücü gelecek ancak, fiziksel dünyadan göç edip, vefat ettiğimizde dahi, evrendeki dijital ikizimiz, yapay zekayla ortaya çıkardığı prototiple, aynı bizim gibi davranmaya devam edebilecek. Topluma bunun kulağa nasıl geldiğini de sorduk tabii ki. Toplum burada çok ciddi şekilde ikiye ayrılıyor. Bir taraf bu konunun karşısında duruyor ve katılmıyor. Bu kitle dini ve kültürel değerlerimize çok daha fazla kıymet verdiği için bu süreci reddediyor. Bu oran yüzde 45’lere dayanıyor. Diğer bir kitle ise, bu da yüzde 35’lik bölüme denk geliyor; bu fikrin harika, süper olduğunu dile getiriyor. Hatta ilerleyen süreçte ölümsüzlüğün bulunabileceğini düşünüyor. Üçüncü bir yüzde 11’lik bir kitle ise, bu fikrin tamamen ütopik olduğunu söylüyor ve kesinlikle gerçekleşeceğine inanmıyor. Toplumun ana hatlarla konuyu süzgeçten geçirişi ve yorumlaması bu şekilde.
GÜNDEM KORİDORU
21 Kasım 2024