Dünya Sağlık Örgütü’nün Kovid-19’u pandemi ilan etmesinin üzerinden 5 yıl geçerken, salgının küresel ekonomi ve toplumsal yapı üzerindeki izleri silinmeden devam ediyor. Salgın, sıfıra yakın faiz oranlarından agresif parasal sıkılaştırmalara geçişi tetiklerken, küresel kamu borcunu 2020’de 80 trilyon doların üzerine, 2023’te ise 97 trilyon dolara taşıyarak rekor seviyelere ulaştırdı. Türkiye’de de tüketici davranışlarındaki değişim, uzaktan çalışma ve dijital ödemelerin yaygınlaşması gibi dönüşümler kalıcı hale gelirken, seyahat ve eğlence alışkanlıkları da yeni bir boyut kazandı.
Kovid-19 salgını, ekonominin akışını tersine çevirerek kamu, sağlık, finans, sanayi, tarım, üretim, ithalat ve ihracat gibi tüm sektörleri derinden etkiledi. Salgınla mücadele için ülkelerin refah ve geçim kaynaklarını koruma çabaları, küresel kamu borcunda dramatik bir artışa yol açtı; Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı verilerine göre, borç 2020’de 80 trilyon doları aşarak rekor kırarken, 2023’te 97 trilyon dolara ulaştı.
Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre, hanehalkı, şirketler ve kamu borçlarını kapsayan küresel borç tutarı 2020’de 33 trilyon dolar artarak 292,6 trilyon dolara, 2021’de ise 303 trilyon dolara yükseldi.
Salgın sonrası dönemde, talepteki güçlü toparlanma ve arz kısıtları, 2021’in ikinci yarısında enflasyonist baskıları artırdı; bu, gelişmiş ekonomilerde 2022’den itibaren 10 yılların en agresif parasal sıkılaştırmasını getirdi. Merkez bankaları kısa vadeli faizleri hızla yükselterek para arzını azalttı; iki yıl süren faiz artışlarının ardından geçen yıl kademeli bir gevşeme başladı. Gelişmekte olan ekonomiler de bu politikadan etkilenirken, çoğu büyük ekonomi resesyonu tetiklemeden enflasyonu düşürmeye çalıştı.
GÜNDEM KORİDORU
12 Mart 2025