Sağlık sektöründeki yenilikçi vizyonu, girişimcilik ruhu ve insana dokunan projeleriyle tanınan Hatice Öz, bugün geldiği noktada yalnızca bir iş insanı değil, aynı zamanda ilham veren bir dönüşüm hikayesinin de kahramanı. Lokman Ecza Deposu başta olmak üzere sağlık, teknoloji ve turizm alanlarında başarıyla yürüttüğü yatırımların ardından, şimdi rotasını iyiliğin kaynağına, yani tarıma çevirdi. “Sağlığın temeli, gıdanın niteliğinden geçiyor” diyerek yola çıkan Öz, Elara Tarım çatısı altında sürdürülebilir, izlenebilir ve yenilikçi üretim modelleriyle tarımın geleceğini şekillendiriyor.

Antalya’da doğdum. Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. Lokman Ecza Deposu, Tane Itriyat Deposu, Ledbim Teknoloji, Elara Tarım, Medoper Sağlık Turizmi Acentası, Dentoper, Tane Ecza Deposu ve Tane Enterprises gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin kurucu ortağıyım. ATSO Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapıyorum. Ayrıca KAGİDER, ANSİAD, ANTİKAD ve Güvenilir Ürün Platformu gibi birçok STK’da aktif olarak yer alıyorum. Geçmiş dönem Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Başkan Yardımcılığı görevim oldu.

Aslında bu yatırım kararı bir sektör değişikliğinden çok, bir bütünün halkalarını tamamlamak fikrinden doğdu. Biz sağlık sektöründe insanın iyiliğine, yaşam kalitesine yatırım yapıyoruz; tarım ise bu iyiliğin kaynağını oluşturan alan. Çünkü sağlığın temeli, gıdanın niteliğinden geçiyor. Dolayısıyla bizim için tarım, sağlık zincirinin en başındaki halkalardan.
Elara Tarım’da hedefimiz; bilimsel yaklaşım, izlenebilirlik ve kalite yönetimi ile tarımı buluşturmak oldu. Bu yaklaşım bize sürdürülebilirliği, doğallığı ve teknolojiyle desteklenen verimliliği öğretti. Kısacası, bu iki sektörün birleştiği noktada biz “geleceğin üretim modelini” görüyoruz. İşimiz gereği fonksiyonel gıda ve doğal katkı endüstrisinde önemli gıdalardan biri olan frenk üzümü üretimlerimiz de var. Frenk üzümü ülkemizde genel oranda üretim yüzdesi düşük ancak önemli etken maddeler arasında yer almaktadır.
Türkiye’de berry üretimi son yıllarda önemli bir ivme kazandı. Tarım ve Orman Bakanlığı 2024 verilerine göre; ülkemizde organik üretim yapan yaklaşık 427 üretici bulunuyor. Toplam berry grubu üretim miktarı 4.607 ton, üretim alanı ise yaklaşık 301 hektar seviyesinde. Bu üretimin yüzde 89,6’sını tek başına çilek oluşturuyor. Çileği sırasıyla; ahududu (yüzde 4), yaban mersini (yüzde 2,7), böğürtlen yüzde 1,5), aronya yüzde 1,3) ve goji berry yüzde 0,9) takip ediyor. Yani Türkiye’nin berry üretim haritasında çilek açık ara lider durumda.
Öte yandan, yaban mersini üretimi 2019’dan bu yana 10 kat artarak yaklaşık 6.000 ton seviyesine ulaştı ve 20’den fazla ülkeye ihraç ediliyor. 2024 yılı itibarıyla yaban mersini ihracatı 3,3 milyon dolara yükseldi; özellikle Birleşik Krallık, Almanya ve Rusya başlıca alıcı ülkeler arasında yer alıyor. Çilek ise hem iç pazarda hem ihracatta lokomotif ürün. 2024 yılında Türkiye’nin çilek ihracatı 37 milyon dolara ulaştı. Her ne kadar üretim miktarında bir önceki yıla göre yüzde 10,4’lük bir azalış olsa da, kaliteli ve işlenebilir ürün hacmi artış eğiliminde. Biz Elara Tarım olarak bu tabloyu çok yakından okuyoruz. Ülkemizde hem tüketici talebi hem de dış pazar ilgisi hızla artarken, sürdürülebilir üretim modelimizle bu büyüyen ekosistemin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz.

Türkiye, katma değeri yüksek ürünlerle tarımda yeni bir sayfa açma potansiyeline sahip. Bugün özellikle çilek, yaban mersini, aronya gibi ürünler, ihracatta ve markalı ürün pazarında dikkat çekiyor. 2024’te tarımsal üretim bazı alanlarda dalgalanmış olsa da, yüksek katma değerli meyvelerde ihracat artışı devam etti.
Akıllı sulama sistemleri, jeotermal enerjiyle çalışan seralar ve dijital tarım teknolojileri, üretimde verimliliği artıran temel unsurlar haline geldi. Elbette kuraklık, enerji ve lojistik maliyetleri üretici üzerinde baskı oluşturuyor.
Ancak doğru planlama, teknoloji ve sürdürülebilir modelle, Türkiye yalnızca gıda güvenliğini sağlayan bir ülke değil; aynı zamanda yüksek katma değerli ihracatın ve inovatif tarımsal girişimlerin merkezi olma yolunda ilerliyor. Bizim gibi sağlık ve yazılım sektörlerinden gelen yatırımcılar için tarım; artık geleneksel yöntemlerin ötesinde, gelecek ekonomisinin bir parçası.
Sürdürülebilir üretimi ve hizmeti bir sosyal sorumluluk olarak görüyoruz. Ben, insanların olduğu gibi şirketlerin de bir ruhu olduğuna inanıyorum. Bu yüzden, bizim için üretmek yalnızca ekonomik bir faaliyet değil; aynı zamanda topluma karşı bir sorumluluk, geleceğe bırakılan bir miras. Lokman Group olarak uzun yıllardır sağlığın her alanında insana dokunan projeler yürütüyoruz. Sağlık hizmetlerine erişimi güçlendiren iş birlikleri, yerel üreticiyi ve eczacıyı destekleyen dijital çözümler, çevreye duyarlı iş modelleri bu anlayışın bir sonucu.
Elara Tarım olarak, önümüzdeki dönemde ürün gamımıza çileği de ekliyoruz. Üstelik üretimde topraksız tarım teknolojisi ve jeotermal enerji kullanarak, tamamen yenilenebilir kaynaklarla çalışan bir model oluşturuyoruz. Katma değeri yüksek, sürdürülebilir ve yenilikçi tarım modelleri geliştiriyoruz. Bunun yanı sıra bölgedeki genç girişimcilere yönelik tarım teknolojileri eğitimleri, kadın üreticilere yönelik mikro üretim destekleri ve kooperatifleşme projeleri üzerinde çalışıyoruz. Türkiye, tarımda hem potansiyeli hem bilgisiyle güçlü bir ülke. Biz de bu dönüşümün bir parçası olmaktan mutluluk duyuyoruz.
GÜNDEM KORİDORU
07 Aralık 2025