Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, Of Hayrat Kültür ve Dayanışma Derneği’nin gerçekleştirdiği “Cemiyette Muhabbet Günlerimizde Bu Hafta” başlıklı etkinlik çerçevesinde düzenlenen “Depremde Dünya, Türkiye, İstanbul… Biz Neredeyiz?” konulu oturuma katılarak deprem ve alınan önlemler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Kentsel dönüşümün Türkiye’nin gerçeği ve geleceği olduğunu ifade eden Çevre Şehircilik eski Bakanı Bayraktar, “Kentsel dönüşüm, ülkemiz için kaçınılmazdır ve ülkemizi kalkındıracak projedir” dedi.
Kentsel dönüşümün, halka ve devlete rağmen başarılamayacağını, kentsel dönüşümde ancak devlet-millet kaynaşması ve bütünleşmesi ile başarının yakalanabileceğini anlatan Bayraktar, yoğun bir katılımın olduğu toplantıdaki konuşmasında ayrıntılı olarak gelişmiş ülkeleri birçok parametrede değerlendirdi ve Türkiye’nin konumunu ortaya koydu.
Bayraktar şöyle konuştu: “Bu güzel vatan, bin yılı aşkın süredir hafızası olan bu devlet, 1920 ruhuyla ve 1923 manifestosu ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu fotoğrafı hak etmiyor. Bugün politika faizi yüzde 45, ihracat 255 milyar dolar, ithalat 363 milyar dolar. Bu vatanın yeri burası değil. Çok daha iyi durumda olmalıyız. Bunun için depreme karşı dönüşümde başarılı olamıyoruz. Depremlerdeki can kayıplarını buralarda aramaya başlamak gerekir. Depremlerdeki ağır hasarları, eğitim sistemimizin zayıflığında aramaya başlamalıyız.”
Görev yaptığı KİPTAŞ, TOKİ, Emlak Konut ve Bakanlık’ta devlet terbiyesi içinde ve özel sektör dinamizmi ile çalışmaya gayret gösterdiklerini söyleyen Bayraktar, “Gerek KİPTAŞ’ta, TOKİ’de ve Emlak Konut’ta gerek Bakanlık’ta yaptığımız konutlar ve kamu binaları hem 1999 depremlerinde hem de 6 Şubat 2023 Elbistan ve Pazarcık depremlerinde iyi bir sınav verdi” ifadesinde bulundu.
81 ilin tamamında, 800’ün üzerindeki ilçede hatta köylerde oluşturulan projelerle sektöre öncü ve örnek olduklarını anlatan Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Bayraktar konuşmasına şöyle devam etti: “Modern hayatın gerektirdiği sosyal donatılar, okullar, sağlık ocakları, dini tesisler, yeşil alanlar, ulaşım sistemleri ve fiziksel alt yapılarla bezenmiş yerleşim alanları oluşturduk. 2003 yılı başından itibaren yaptığımız çalışmaların getirdiği tecrübe ve sorumlulukla 2011 yılında, İstanbul’da Uluslararası Konut Kurultayı yaptık. Bu kurultayda; dünyadaki ve ülkemizdeki gecekondulaşmayı, kaçak yapılaşmayı ve deprem risklerini vurgulamaya çalışarak kentsel dönüşümü masaya yatırdık. 2011 yılı Haziran ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kurduk. Ben de Kurucu Bakan oldum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulmasıyla siyasi irade netleşti. Şehirlerde ve şehircilikte motivasyon arttı.”
Kentsel dönüşümün halka rağmen, devlete rağmen de başarılamayacağını vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti: “Kentsel dönüşümde ancak devlet-millet kaynaşması ve bütünleşmesi ile başarı yakalanır. Konu, devlet ve yerel yönetimlerin el birliğinin yanı sıra, halkın katılımı, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm aktörlerin desteği ile olur. Sektördeki tüm paydaşların, şehir plancılarından, mimarlardan, inşaat mühendislerine, harita, jeoloji, jeofizik mühendisleri, siyaset bilimci ve sosyologlarına kadar tüm disiplinlerin bu işe gönül vermesi, destek olması gerekmektedir.
Bugün görüyoruz ki, Kentsel Dönüşüm Kanunu’ndan istifade ile lüks konut yapılıyor. Bizler ne yaparsak yapalım olası depremleri engelleyemeyiz. Bu durumda bizim meselemiz depreme dayanıklı binalar yapmak, depremlerde yıkılma riski olan binaları önceden planlı bir şekilde yıkmak, yenilemek olmalıdır. ‘Kentsel Dönüşüm’e engel olmak isteyenlere söylüyorum ki; yerinde dönüşüm esastır. Anlaşma sağlanarak, rıza-i dönüşüm esastır. Vatandaşımıza devletimizin gerekli desteği vermesi ile hak sahiplerinin kendi dönüşümlerini yapması esastır. Fakat en temel olan husus, deprem olduğunda yıkılma riski olan binalarda insan olmamasıdır.
Zaman acil işe koyulma zamanıdır. Hemen Yapı Denetim Sistemi’ni müşavirlik bazında ve bilimsel kaide üzerine oturtarak, dikkat ve ciddiyetle çalışmaya başlamalıyız. Kentsel Dönüşüm; çağdaş şehirlerin oluşturulmasını, çevre dostu, enerji verimliliği olan, yeşil binaların üretilmesini, doğal kaynakların korunmasını, yoksulluğun azaltılmasını, iş potansiyellerinin artırılarak ekonominin canlandırılmasını ve işsizliğin azaltılmasını, hepsinden daha önemlisi de can ve mal emniyetinin temin edilmesinin hedeflendiği bir projedir.”
Depremle ilgili olarak, Prof. Dr. Şerif Barış ve Prof. Dr. Mustafa Erdik tarafından yapılan teknik ve bilimsel sunumlar oturumda ilgiyle karşılandı. Prof. Dr. Şerif Barış, Türkiye’nin deprem konusunda dünyanın en tehlikeli ülkelerinden birisi olduğunu, 4. sırada bulunduğunu söyledi. Deprem senaryoları hakkında bilgiler veren Barış, “Doğanın kuralı, nerede bir afet olmuşsa orada yine olacaktır. Türkiye’de son 127 yılda 6’dan büyük 77 deprem oldu. Önümüzdeki 100 yıl içinde İstanbul’da 7’den büyük deprem olma olasılığı yüzde 87’dir. 30 yıl yıl içinde ise yüzde 7,3’den büyük deprem olma olasılığı yüzde 52’dir. Deprem riski küçümsenmemeli. Hazırlık yapmamışsanız zarar büyük olur. Ailelerin, işyerlerinin afet planları olmalıdır” diye konuştu.
Prof. Dr. Mustafa Erdik ise, oturumdaki konuşmasında 4 önemli noktaya dikkat çekerek şöyle dedi: “Tehlike ve riskin belirlenmesi, riskin artırılmaması, mevcut riskin azaltılması ve riskin transferi çok önemlidir. İstanbul’da önce insanı, sonra tarihi varlıkları korumak öncelikli iş olmalıdır.” İstanbul’daki bütün köprülerin ve viyadüklerin güçlendirildiğini belirten Prof. Dr. Erdik, Türkiye’de 1,5 milyon, İstanbul’da da 160 bin binanın depreme dayanıklı olmadığını açıkladı.
GÜNDEM KORİDORU
22 Kasım 2024