AÇIK
Orta Doğu’da İsrail ile İran arasındaki çatışmaların tırmanması, özellikle İran’ın nükleer tesislerine yönelik olası bir saldırının çevre ülkeler üzerindeki etkilerine dair tartışmaları alevlendirdi. Türkiye, coğrafi yakınlığı nedeniyle bu senaryodan etkilenebilecek ülkeler arasında yer alıyor.
Uzmanlar, İsrail’in İran’daki nükleer tesislere, özellikle Natanz veya Fordow’a yönelik bir saldırısı, Türkiye’yi coğrafi yakınlık nedeniyle etkileyebileceğini belirtiyor. Olası bir radyasyon sızıntısı, doğu-batı yönlü rüzgarlarla radyoaktif partiküllerin Türkiye’nin doğu bölgelerine taşınma riskini taşıyor. Nükleer Düzenleme Kurumu, şu an Türkiye’de radyasyon seviyelerinde artış olmadığını belirtse de, böyle bir senaryoda Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri risk altında olabilir. Uzmanlar, sızıntının boyutuna ve hava koşullarına bağlı olarak erken uyarı sistemlerinin devreye alınmasının kritik olduğunu vurguluyor.
Bunun yanı sıra, böyle bir saldırı Türkiye’yi ekonomik ve jeopolitik açıdan da etkileyebilir. İran’dan ithal edilen doğalgazın %40’ı enerji arzında önemli bir yer tutuyor ve bir nükleer kriz, arz kesintilerine yol açabilir.
İsrail’in İran’daki Natanz veya diğer nükleer tesislere yönelik bir saldırı düzenlemesi durumunda, en büyük endişe radyasyon sızıntısı riski. Uzmanlar, nükleer bir tesisin vurulmasının, Çernobil benzeri bir felakete yol açabileceğini belirtiyor. Türkiye, İran’a komşu olması nedeniyle, özellikle doğu-batı yönlü üst seviye rüzgarlar (850 hPa, yaklaşık 1500 metre yükseklik) mevcutsa, radyoaktif partiküllerin taşınma riskiyle karşı karşıya kalabilir. Ancak, Nükleer Düzenleme Kurumu’nun açıklamalarına göre, şu an Türkiye’de radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmedi.
Radyasyon riski, saldırının kapsamına, tesisin durumuna ve hava koşullarına bağlı. Örneğin, Natanz gibi yeraltı tesislerinin vurulması, yüzey tesislerine kıyasla daha az sızıntıya neden olabilir, ancak yine de risk sıfır değil. Türkiye’nin Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri, coğrafi yakınlık nedeniyle daha fazla risk altında. Uzmanlar, böyle bir durumda erken uyarı sistemlerinin ve koruyucu önlemlerin devreye alınmasının kritik olduğunu vurguluyor.
Olası bir nükleer saldırı, sadece radyasyon değil, aynı zamanda jeopolitik ve ekonomik sonuçlar doğurabilir. Türkiye, İran’la enerji ticareti ve bölgesel işbirlikleri nedeniyle böyle bir krizden ekonomik olarak etkilenebilir. Brent petrol fiyatlarının son dönemde %13 artarak 78,45 dolara yükselmesi, akaryakıt fiyatlarını artırırken, bir nükleer kriz enerji piyasalarında daha büyük dalgalanmalara yol açabilir. Türkiye’nin ithal ettiği doğalgazın %40’ı İran’dan geliyor, bu da enerji arzında kesintilere neden olabilir.
Bölgedeki istikrarsızlık, Türkiye’nin turizm ve lojistik sektörlerini de olumsuz etkileyebilir. Sosyal medyada, özellikle X platformunda, kullanıcılar nükleer sızıntının Türkiye’yi etkileyebileceği yönünde endişelerini dile getiriyor. Ancak, resmi makamlar şu an için herhangi bir acil durum olmadığını ve radyasyon seviyelerinin normal seyrettiğini belirtiyor. Hükümet, sınır bölgelerinde erken uyarı sistemlerini güçlendirmiş durumda.
Eğer nükleer bir tesis vurulursa ve sızıntı meydana gelirse, doğu-batı yönlü rüzgarlar radyoaktif partikülleri Türkiye’ye taşıyabilir. Ancak, şu an radyasyon seviyelerinde artış yok. Nükleer Düzenleme Kurumu, durumu yakından izliyor.
Nükleer Düzenleme Kurumu, radyasyon izleme istasyonlarıyla durumu takip ediyor ve uluslararası işbirlikleriyle hazırlıklarını sürdürüyor. Sınır bölgelerinde erken uyarı sistemleri ve acil müdahale ekipleri hazır. Akkuyu’daki güvenlik protokolleri, deneyim sağlıyor.
GÜNDEM KORİDORU
21 Haziran 2025