AÇIK
Türkiye, petrol ihtiyacının yaklaşık %85’ini ithal eden bir ülke konumunda. Bu nedenle, petrol fiyatlarındaki her artış, Türkiye’nin enerji ithalat maliyetini doğrudan yükseltiyor. Uzmanlara göre, Türkiye’nin mevcut ekonomi politikası 70-75 dolar bandındaki petrol fiyatlarına göre şekillendiği için, bu seviyenin üzerindeki her artış enflasyonu olumsuz etkileyecek ve ekonomi politikasının sürdürülebilirliğini zorlaştıracaktır.
Hürmüz Boğazı’nın kapanması, sadece İran’ın kendi petrol üretimi olan 2 milyon varili değil, aynı zamanda dünya petrol üretiminin %20’sini ve LNG kapasitesinin %30’unu etkileyen kritik bir geçiş noktası. Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi önemli enerji üreticisi ülkelerin ihracat yolu olan bu boğazın kapanması, küresel enerji piyasasında yıkıcı bir etki yaratabilir. Özellikle Uzak Doğu ülkeleri (Çin ve Hindistan) için hayati öneme sahip olan LNG geçişlerinin sekteye uğraması, bu ülkelerin üretim maliyetlerini artırarak küresel ekonomik yavaşlamaya neden olabilir ve yüksek enflasyonla mücadele eden ülkelere büyük zorluklar çıkarabilir.
Normal şartlarda petrol üreten ülkeler, ekonomilerini 75-80 dolar bandına göre ayarladığı için fiyatları bu seviyelerde tutmaya çalışırlar. Ancak İran-İsrail geriliminin artmasıyla birlikte, petrolün varil fiyatı ilk etapta 90-92 dolar bandına yükselebilir.
En kötü senaryo olan Hürmüz Boğazı’nın kapanması durumunda ise uzmanların tahmini oldukça çarpıcı: “90-92 dolar bandı geçilir ve 150 dolar seviyelerine doğru bayrak açar.”
Geçmişteki örnekler de bu tahmini destekliyor:
Uzmanlar, Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasının “bıçağın boğaza dayandığı noktada İran tarafından uygulanabilecek bir yöntem” olduğunu belirtiyor. Bu durum, sadece enerji piyasalarını değil, küresel ekonomiyi de derinden sarsacak, yeni bir ekonomik krizin kapısını aralayabilecek potansiyel taşıyor.
GÜNDEM KORİDORU
21 Temmuz 2025