Dünya mutfakta Türk ürünlerini kullanıyor

Züccaciye ve mutfak eşyaları, ülkemize en çok katma değer sağlayan sektörlerin başında geliyor. Öyle ki sektör, 160 milyon Dolarla ihracatını kademeli olarak artırarak dünya mutfaklarını Türk ürünleriyle süslüyor. Çin’in önümüzdeki en büyük rakip olduğunu söyleyen sektör temsilcileri ülkemizin hak ettiği noktaya ulaşması için inovasyondan Ar-Ge’ye kadar ki tüm süreçleri yakından takip ederek hedeflerine ulaşmak için koşar adım hareket ediyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası13.11.2023
Dünya mutfakta Türk ürünlerini kullanıyor

 

Züccaciye sektörü; porselen, seramik, cam, plastik, metal, ahşap sofra ve mutfak eşyasından hediyelik dekoratif eşya, endüstriyel mutfak ve elektrikli ev aletlerine kadar geniş bir yelpazeyi bünyesinde barındırıyor. Markalaşmanın üst düzey olduğu sektör, 2022 yılında toplam 6,12 milyar Dolarlık ihracata karşılık 1,47 milyar Dolarlık ithalat yaparak 4,65 milyar Dolar dış ticaret fazlası verdi. Böylece sektörün vermiş olduğu dış ticaret fazlası son 10 yılda yüzde 98, son beş yılda ise yüzde 64 oranında artış gösterdi. Made in Türkiye algısı globalde gittikçe yaygınlaşırken, Türk ürünlerine güven her geçen gün artmaya devam ediyor. Türkiye ekonomisine ciddi katkılar sunan sektörün önde gelen temsilcileri bu yılki ihracat hedefini ise 7 milyar Dolar olarak belirledi. Ülkemize büyük katma değer sağlayan sektörün temsilcileriyle ZÜCHEX Fuarında bir araya geldik.

 

‘MADE IN TÜRKİYE’ PAZARDA TERCİH EDİLEN BİR MARKA OLDU

Yaşadığımız felaketler neticesinde ihracatımızda düşüşler meydana gelse de geçen yılın üzerinde bir performans sergilediğimizi söyleyen ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz, “ZÜCHEX ile en az 2 milyar Dolarlık bir iş hacminin gerçekleşmesini bekliyoruz. Züccaciye ve mutfak eşyaları sektörümüzde Türk üreticisi ürün kalitesi ve hizmet anlamında güzel bir noktaya ulaştı. Bugün ‘Made in Türkiye’ birçok pazarda tercih edilen bir marka haline geldi. Hedefimiz ise Türkiye’yi dünyanın ilk beş züccaciye ihracatçısı ülke konumuna getirmek. Sektörün ihracat kilogram birim fiyatı son beş yılda yüzde 13,8 artarak 2022’de 3,95 Dolara yükselirken, en çok ihracat yaptığımız ülkeler sıralamasında Birleşik Krallık, Almanya, İtalya ve Fransa ilk dört ihracat pazarı olarak başı geçiyor” dedi.

TÜRKİYE, ABD’NİN 14. TEDARİKÇİSİ

ABD pazarından daha fazla pay alınmasına dikkat çeken Mesut Öksüz, “Dünya züccaciye ithalatının yüzde 28’inin elinde olduğu Amerika pazarında Türkiye’nin payının yüzde 1’in altında olması, ABD’yi bizim için hedef pazar yapıyor. Ayrıca Kanada, Hong Kong ve Japonya gibi dünyanın en büyük ithalatçılarına yüzde 1’in altında ihracat payımızın kalması, bu ülkelere ihracatta ağırlık verilmesi gerektiğinin göstergesidir.” derken Rusya’ya artan ihracat için ise şu açıklamalarda bulunuyor: “Rusya Federasyonu, dünya ithalatçıları listesinde 9. sırada yer almasının yanında coğrafi olarak Türkiye’nin ihracatçıları arasında ortalama olarak yakın sayılabilen bölgeler arasındadır. 2018-2022 yılları arasında Rusya’ya yıllık ortalama yüzde 20 artan ihracat, 2021-2022 arasında yüzde 29 artmıştır." Mısır ile düzelen ilişkiler sonrasında ihracatın hızlandığını ifade eden Öksüz, “Mısır’a 2022 yılında yaklaşık 200 milyon Dolar ihracat gerçekleştirdik. Mısır, en çok ihracat yaptığımız 10'uncu ülke konumunda. 2023 yılında ihracatımızı yüzde 50 oranında artırmayı planlıyoruz. Fuarın da hedeflerimiz için katkı sunacağını düşünüyoruz. Yine dünyanın en büyük ihracatçısı Çin de hedef pazarlarımızdan biri. Kaliteli ürünlerimizle bu pazarı büyütme hedefimiz var. Yıl içerisinde Çin’de sektörümüze yönelik yapılan fuarda ilk kez Türkiye adına ayrı bir alanda yer almamız, sektörümüzün bu pazardaki çabalarını gösteriyor” dedi.

 

SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİMLE ÇEVRE DOSTU MARKA

Ev ve mutfak eşyaları sektörü dünyada her geçen gün biraz daha büyürken doğal olana ulaşma isteği bu büyümenin bir adım ötesine geçiyor. İnsanlar artık ham madde konusunda daha bilinçli. Bu sebeple de sağlığa zararlı olmayan ve gönül rahatlığıyla kullanabilecekleri ürünleri tercih ediyor. Bu noktada da karşımıza Bambum çıkıyor. Marka, doğalı esas alan bakış açısıyla ürünler geliştirmeye devam ediyor. Bambum Genel Müdürü Selman Yar, markasından şu sözlerle bahsediyor; “Doğal olmayan mutfak gereçlerinde bulunan nikelin canlı gıdalardaki vitamin değerlerine zarar verdiğini biliyorduk. Bu durumdan hareket ederek bambu ağacından bıçak yapabileceğimizi düşündük. Hikâyemiz 12 yıl önce sadece bambu bıçaklar ve kesme tahtalarıyla başladı. Üretim tesisimiz İstanbul Esenyurt’ta 12 bin metrekarelik alanda. Her ay full doluluk oranıyla 1 milyon adete yakın üretim gerçekleştiriyoruz.

Bugün ürün gamımızda çelik tencereler, kek kalıpları, tava, sahan, tencere gibi döküm alüminyum mutfak ürünleri, sürahiler, su ve meşrubat takımları içeren cam mutfak ürünleri, yemek takımlarından tekli fincanlara kadar çok çeşitli porselen ürünler, ömür boyu garanti verdiğimiz tava, ızgara, tencere gibi döküm demir mutfak ürünleri bulunuyor.”

İNOVATİF ÜRÜNLER DAHA ÇOK İLGİ GÖRÜYOR

 Son olarak ürün gamlarına ev tekstil ürünlerini de eklediklerini söyleyen Selman Yar, “Runnerdan önlüğe havludan fırın eldivenine kadar 100’den fazla çeşit ürünümüzle kullanıcıların mutfaktaki her ihtiyacını karşılayacağız. İlk ihracatımızı da Almanya ve Güney Afrika’ya gerçekleştirdik. İlk etapta ev tekstili ürünlerine 25 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirdik. Artacak ürün gamımız ve sektöre yapacağımız yatırımlar ile ev tekstili sektöründe de ekonomiye katkı sağlayacağız. Günümüz gerekliliklerini daha çok karşılayan, gelişen teknolojinin en modern makinelerinin olduğu ve daha az fire ile çalışan yeni fabrikamızda üretimimize devam ediyoruz. Üretim tesisimiz ile en önemli hedefimiz, yeni ürün geliştirme ve Ar-Ge ekibine alan oluşturmaktı. Gelişen dünyayı daha yakından takip etmemizi sağlayacak yeni üretim yerimiz hem ürünlerimize hem de yeni ürün fikirlerimize olumlu yansıyacaktır” diye konuştu.

Online ticaretin artmasıyla rekabeti geniş ürün yelpazesi ve yüksek kalite standartları gibi avantajlarla olumlu bir şekilde etkileyebileceklerini söyleyen Yar, “Bu avantajları sağlamanın en önemli yolu ise görsellikten geçmektedir. Ürünlerimizi kullanıcılarımıza sunarken farklılık yaratmak istiyoruz ve bunu görsel öğelerle başarabiliyoruz. Bu hedefe ulaşabilmek için kendi stüdyomuzu kurduk ve geniş bir ekip oluşturduk. Uzun saatler harcayarak ürünlerimizin görsel açıdan etkileyici olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Ürünlerimiz geniş bir kesime hitap eden ve çeşitli bütçelere uygun olan ürünlerdir. Dijital dünyada yaratıcı ve inovatif ürünlerin daha fazla ilgi gördüğünü gözlemledik. Bu nedenle Ar-Ge çalışmalarına ve tasarıma özel bir önem veriyoruz. Her zaman katma değerli ürünler üretmek önceliğimizdir. Bu sayede rekabetçi bir konumda kalırken müşterilerimize daha iyi hizmet sunabiliriz. Bambum ürünleri gerek doğal yapısı gerekse kolay taşınabilirlik ve son tüketiciye sağlam ulaşması gibi konularda çok tercih edilen bir grup. Bu sebeple hem yur tiçi hem de yurt dışı e-ticaret operasyonlarının en çok talep gören ürün gruplarından olduğumuzu söyleyebiliriz. E-ticaretin pazar payındaki büyüme ürünlerimize olan talebi aynı ölçüde artırmış durumda ve dijital dönüşüm, e-ticaret özel ürünler ve bunun gibi bu konuya özel çalışmalarımıza hız kesmeden devam etmekteyiz” dedi.

Ülkemizin Çin’le rekabetine de değinen Yar, “Türkiye'deki züccaciye ve mutfak eşyaları üreticileri, ürünlerinin kalitesini ve fonksiyonelliğini artırmak için daha fazla Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına yatırım yapmalıdır. Ürünlerin tasarımında, malzeme seçiminde ve üretim tekniklerinde yenilikçi yaklaşımlar benimsemek, rekabet avantajı sağlar. Ürün kalitesi, özellikle Çin gibi rakip ülkelerle rekabet ederken kritik bir faktördür. Kalite kontrol süreçlerini iyileştirmek ve ürünlerin standartlara uygun bir şekilde üretildiğini belgelemek önemlidir. Ayrıca, üretim sürecinden sonra en önemli aşama pazarlamadır. Ürünlerin uluslararası pazarlarda daha geniş bir müşteri kitlesiyle buluşturulabilmesi için tüm pazarlama platformları etkili bir şekilde kullanılmalıdır. Şu anda e-ihracat, dünya genelinde kullanıcılara ulaşmak için etkili bir araçtır” diye konuştu.

Selman Yar ayrıca Türk züccaciye ve mutfak eşyaları markalarının, uluslararası pazarda tanınabilirliklerini artırmak için etkili bir markalaşma ve tanıtım stratejisi geliştirmeleri gerektiğinin altını çizerek, şunları aktardı; “Şirketler ayrıca daha fazla Ar-Ge yatırımı yapmalı ve kalite kontrol süreçlerini güçlendirmelidir. Dijital dünya, her sektörün olmazsa olmazı haline gelmiştir. Dijital pazarlama stratejileri kullanılarak geniş bir kitleye ulaşılabilir ve uluslararası pazarlarda daha fazla varlık gösterilebilir.”

“SEKTÖRÜMÜZDE MARKALAŞMA YÜKSEK”

Son olarak Türk züccaciye sektörünün, önemli bir büyüklüğe ulaştığını ve dünya çapında tanınan bir sektör haline geldiğini belirten Selman Yar, şöyle konuştu; “Bu başarının arkasındaki nedenlerden biri, sektördeki markalaşmanın yüksek olmasıdır. Türk züccaciye ürünleri, kalite, tasarım ve dayanıklılık konularında dünya standartlarını karşılayan ürünler olarak bilinir. Ayrıca, "Made in

Türkiye" algısı, yurt dışı kullanıcılarımız arasında yüksek bir değere sahiptir. Türk züccaciye ürünleri, bu güvenilirlikleri ve kaliteleri sayesinde uluslararası pazarlarda büyük talep görmektedir. Bambum olarak, "Made in Turkiye” algısını daha da yükseltmek için yoğun bir şekilde çalışmalar yapmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda, ürünlerimizin kalitesini sürekli olarak artırmak ve yeni tasarımlar geliştirmek için Ar-Ge'ye yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Aynı zamanda, sürdürülebilir üretim ve çevre dostu malzemeler kullanarak uluslararası standartlara uygun ürünler üretmeye devam edeceğiz.”

 

ÜÇ KARDEŞİN ARZU’SU BUGÜN DÜNYA MARKASI

Ülkemize birçok yeniliği kazandırmış bir markanın yani Arzum’un Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı. Küçük ev aletlerindeki başarısı 1966 yılına dayanan ve her geçen yıl bu başarısını katlayarak artıran marka, Murat Kolbaşı ile birlikte farklı bir misyonu da üstlenmiş durumda. Türk kültürünün en önemli göstergelerinden olan Türk kahvesine olan özel ilgisiyle dünyada önemli bir yol kat eden Kolbaşı ile Arzum’un faaliyetlerini ve hedeflerini konuştuk.

Arzum’un doğuş hikayesiyle sözlerine başlayan Kolbaşı, “1966 yılı hem benim hem de marka için önemli bir sene. Çünkü Arzum, 1966 yılının Temmuzunda kardeşlerin yani babam ve amcalarımın arzusu olarak kuruldu. Arzum da üç kardeşin arzusu olarak doğuyor. O dönemde yurt dışına başka markalar ithal ediyoruz. ‘Onlarla beraber iş birliği yapıp yurt dışından marka alır mıyız acaba’ derken yurt dışındaki Alman marka buna izin vermeyince bizimkilerde, üç kardeşin arzusu olarak Temmuz ayında markayı tescilletiyor. Yani kötü ev sahibi bizi mülk sahibi yapıyor.

Ondan sonraki hikâyede ilk defa bir mekanik süpürge, derken bir ütü ve bu şekilde elektrikli ev aletlerinde artan çeşitlerle 1966’dan 1988’e kadar geliyorlar. Babamı kaybedince 22 yaşında işin içine girdim. İki amcam ve kuzenlerimle birlikte Eminönü’nde 108 metrekarelik aslında o gün ki adımızla Güney İthalatın yüzde 25’lik işi olan Arzum’u marka olarak iyice benimsedik. Daha sonra Arzum markasına yeni ürünler katarak özellikle 90’ların başında mutfak robotuyla, reklam ve kampanyalarla birlikte çok iyi bir çıkış yakaladık. Ondan sonra biraz ihracat yaparak Asya tarafında ürün çeşitliliğini artırdık. 1996’da 16 tane farklı ürünü olan Arzum, bugün 650 çeşit ürünüyle Türkiye’de elektrikli ev aletleri piyasasında cirosal anlamda ilk 5’te yer alıyor” dedi.

ARZUM DENİLİNCE AKLA TÜRK KAHVESİ Mİ GELİYOR?

Elektrikli küçük ev aletleri olarak Türkiye’de bilinen bir marka olduklarını belirten Murat Kolbaşı, “Dost rakiplerimizle beraber pazarda yerimizi paylaşırken uluslararası arenaya baktığımızda dünyada 10 binden fazla marka var. ‘Bu markalar arasında biz nasıl bir yer alabiliriz ve nasıl derinliğimizi artırabiliriz’ dedik. Çünkü dünyada 15 tane marka bu Elektrikli küçük ev aletleri pazarını domine ediyor. Bu noktada biz uluslararası strateji şirketleriyle bazı çalışmalar yaptık. Elektrikli küçük ev aletlerinde başarılı olmuş dünya markalarının başarı hikayelerini biraz inceledik. Kendimize bazı örnekler seçtik. Mutfak tarafında da kuvvetli bir marka olduğumuz için Türkiye’deki gastronomiyle bizim sektörde neler yapabilirizi birleştirdiğimizde en bilinen değerlerimizden bir tanesi Türk lokumu. Ondan sonra gelen ise Türk kahvesi” diyor ve Türk kahvesini dünyada tanınan bir noktaya ulaştırmak için attıkları adımlardan şu şekilde bahsediyor;

“Bugün Türkiye dediğimiz zaman önce Turkish Delight geliyor, arkadan Turkish Coffee geliyor. Mesela Türk Hava Yolları da bunun içerisinde önemli bir pay almaya başladı. Bunlar Türkiye hakkındaki ilk akla gelenler. Turizm için yörelerimiz var, yiyecek ve içeceklerimiz var. Dolayısıyla biz, ‘bu kahvemiz bu kadar meşhur ve biliniyorsa niye menülerde yok’ dedik. Gördük ki tarihsel olarak bakıldığında aslında bu tip kültürel yemeklerin ve içeceklerin teknolojiyle birleştirip, insanların yaşam alanlarında kullanılabilir hale döndürdükten sonra bu tip yiyecek ve içecekler gelişiyor. 1890’larda İngilizler kettle yani su ısıtıcısını yapıyorlar. Dolayısıyla bazı kahve ve çay çeşitleri gibi suyu kolay kaynatıyorlar ve herhangi bir şeyi içerisinde ısıtarak içebiliyorlar. 1920’de Almanlar filtre kahveyi yapıyor. Bu tip makineler insanların yaşadığı yerlerde hızlı tüketime hizmet etmiş oluyor. 1940’ta da İtalyanlar espresso yapıyor. Biz 2002’de ilk defa elektrikli cezveyi yaptık. 2004’te yine Türkiye'nin önemli bir markası bir başka elektrikli makine yaptı. Fakat Türk kahvesi istediği ivmeyi yine alamadı. O zaman uluslararası bir kahveciden Almanya’da yaşayan bir Almanı Türkiye’ye getirdik. O zaman kahve işinden ayrılmış danışmanlık yapıyordu. Türk kahvesine ne yapmamız gerektiğini söyledi. Dediler ki, bir düğmeyle fincana Türk kahvesini indirebileceksiniz. O tip bir makine olan Arzum OKKA’yı da 1 Ekim 2014’te lanse ettik. Gördük ki kahve, özellikle o ürünü yaptıktan sonra bizim hem Türkiye pazarında hem de dünya pazarında Arzum’la olan algımızın önüne geçmeye başladı. O yüzden Türk kahvesine o kadar sarıldım. Anadolu'nun başka özelliklerini ortaya çıkartarak Türk kültürünü ve Türk markalarını daha iyi yerlere getirebileceğimize inanıyorum.”

60 ÜLKEYE İHRACAT

Dünyada bazı menülerde yavaş yavaş Türk kahvesi görülmeye başlandığını söyleyen Kolbaşı, “Amerika’da 60 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. ABD benim ihracatımda ilk 10’uncu sıraya gelmiş durumda. Sadece Amerika pazarı için Türk Kahve makinesi yapan bazı firmalar oluştu. Dolayısıyla, restoran ve kafelere yavaş yavaş bu makineler geliyor. Bu makinelerin geldiği ortamda da bizim Türk Kahvesini yapıp ikram ediyorlar” diye konuştu.

Marka özelinde en büyük pazarın Orta Doğu ülkeleri ve Almanya olduğunu aktaran Murat Kolbaşı, en çok satış yaptıkları ürünlerden ise şu şekilde bahsetti; “OKKA bizim en çok satış yaptığımız ürünümüz. OKKA ağırlıklı gidiyor ama kuvvetli olduğumuz yer mutfakta çubuk blender ve mikserler. Bir de orta segment ütü dediğimiz yani ucuz ve ulaşılabilir, iş gören ürün kategorisinde pazarda lider konumdayız. Her marka kendini biraz pazarın durumuna göre konumlandırıyor. Biz piyasanın Renault’uyuz diyorum. Çünkü bütün adetlerimiz satılır, yayılır her yerde kullanılır. Lüks marka konumunda değil, çok yaygın marka konumundayız.”

‘Yeni ürün var mı?’ sorusuna da yanıt veren Kolbaşı son olarak sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “Sefer tası ve kişisel bakım ürünlerimiz geliyor. Bizde yenilikler bitmez. Yeni kahve makinelerimiz de piyasaya girmeyi bekleyenler arasında. Ayrıca son iki yıldır sattığımız kahraman bir ürünümüz var. Tek kişilik blenderlar. Yeni tasarımla çok güzel bir ürün yaptırdık. Bunların bazılarını lanse ettik. Yeni ürünlerimizi de önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bazı ağır ürünlerimiz yedi yıla kadar gidiyor ama genelde tüketici üç ila beş sene içerisinde ürün değiştirme eğilimine gidiyor. Sanayi bakanlığımız bizi 7-10 yılla sınırlandırmış durumda.”

 

MUTFAĞINA GİRMEDİĞİMİZ ÜLKE YOK

Mutfak eşyaları denildiği zaman aklımıza ilk gelen ürünlerden biri de şüphesiz ki Taç Ev. Tencere, tava üretiminin öncü markalarından olan firmanın yatırım planları ve tasarımsal süreçlerini anlatan Yönetim Kurulu Başkanı Esra Kuştemir, şöyle konuştu; “Markamız 1960 yılında kuruldu. O zamanlar alüminyum hammadde işi yapıyorduk. 1984 yılında TAÇ markasını bünyemize katıp tencere üretimi işine başladık. 2000 yıllarının başında ihracat yaparak markamızın tüm dünyada tanınmasına vesile olduk. Taç ve Aksu olmak üzere iki markamız bulunuyor. 2004 yılında Taç Mutfak adıyla öne çıktık. 2007 yılında Aksu markasını bünyemize kattık. Şirketimiz bugün yılda yaklaşık 5 milyon adet tencere, sütlük gibi çelik ürünleri üretiyor. Aynı zamanda Marmara Ereğlisi ve Muratlı olmak üzere iki tane üretim tesisimiz var. Bunların toplam alanı 70 bin metrekare. Aynı zamanda 25 bin metrekarelik de depomuz var. Şu an kendi alanımızda Türkiye'nin en büyük üreticisi konumundayız. 4.500.000 - 5.000.000 adet arası üretimimiz bulunuyor. 70 bin metrekare iki adet üretim tesisimiz var.”

ELİMİZDEKİ EN BÜYÜK KOZ E-İHRACAT

Çin ile olan rekabete değinen Kuştemir, bu noktada en önemli rolün devlete ait olduğunu belirterek, “Biz üreticiler ve markalar olarak en kaliteli ürünü en uygun şartlarda yurt dışı müşterilerimize sunmak ile mükellefsek devletimiz de aynı şekilde biz üreticilere diğer ülkeler karşısında destek olmakla mükelleftir. Özellikle Çin hükümetinin sağlamış olduğu destekler sayesinde kendi üreticisini yüzde 30-40 bandında diğer üreticilerden ucuz konuma getirmesi bizi ciddi anlamda zorluyor. Bu durumda bizim elimizdeki en büyük koz e-ihracat yapmak. E-ihracat yapmak direkt son kullanıcıya ulaşmak demektir. Bu da arada bulunan ithalatçı, toptancı ve perakendeciyi devre dışı bırakmak anlamına gelir ki bu da yüzde 30 ile sübvanse edilen Çin ihracatına Made in Türkiye ile devre dışı bırakmış olur. Hem markamızı direkt satarız hem de fiyat avantajı sağlamış oluruz” diye konuştu.

“DÜNYANIN İLK 10 İHRACATÇI ÜLKESİYİZ”

Sektör büyüklüğü hakkında bilgi veren Esra Kuştemir, rakamsal verilere de değinerek, “Sektörümüz 6,5 milyar Dolar ihracat ve 1.5 milyar Dolar ithalat hacmi ile ihracat fazlası veren bir sektördür. Globalde Türkiye mutfak eşyaları üretiminde hatırı sayılır bir yeri bulunmaktadır. Yeni dönemde dışarıda yeme maliyetlerinin ciddi oranda artması ve de yeme alışkanlığını tetiklemiş bu da dünya genelinde mutfak eşyalarına olan talebi arttırmıştır. Türkiye gibi üretici bir ülkenin üretimdeki gücünü artırıp “Made in Türkiye” algısının kaliteli ürün olmasında da en büyük destekçisi olmuştur. Çünkü sektörümüz en çok markalaşan iki sektörden birisidir ve neredeyse 200 ülkeye ihracat yapan markalarımız bulunuyor. Türk dizilerinin de etkisiyle neredeyse mutfağına girmediğimiz ülke yok gibi bir şey. Marka değerimizin yüksek olduğunu ve dünyanın ilk 10 ihracatçı ülkesi konumunda olduğumuzu da hatırlatmak isterim” açıklamalarında bulundu.

 

MARKALAŞMAYA AĞIRLIK VERDİK

Özgün tasarım anlayışıyla ülkemizin en önemli markalarından biri olan Schafer, 2004 yılında kuruldu. Yolculuğuna 10 ürün çeşidiyle başlayan marka, bugün 5 ayrı ana kategoride birçok ürünü kullanıcıyla buluşturuyor. Rahat ve ulaşılabilir marka olma misyonu üstlenen Schafer, aynı zamanda yüksek kaliteyi uygun fiyatlarla sunma misyonunu da üstleniyor. Markanın kuruluş sürecini anlatan Schafer Yönetim Kurulu Üyesi Murat Aslan, “Aslan Ticaret, 1980 yılında babam Tuncay Aslan tarafından kuruldu. Aslan Ticaret’in ilk kuruluş faaliyeti, mutfak markalarının dağıtımını yapmaktı. 2004 yılına kadar da hem ulusal hem de uluslararası birçok markanın Türkiye dağıtımını gerçekleştirdik. 2004 yılında Schafer isminin Türkiye haklarını aldık. 2009 yılında da markalaşmaya ağırlık vererek Schafer markasının tüm dünyada mağazalaşmasına karar verdik ve ihracat hız kazanmaya başladı. Böylece 2004-2009 yılları arasında hem Schafer’ın hem diğer markaların dağıtımını yaparken, 2009 yılından itibaren tek odağımız Schafer oldu” dedi.

Uçakla 3 saatte gidebilecek tüm coğrafyalarda olduklarını söyleyen Aslan, “Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Körfez Yarımadası ve Türki Cumhuriyetlerde daha yoğunuz. Aynı zamanda dizi ihracının gerçekleştiği her ülkede Schafer var diyebiliriz. Aslan Ticaret olarak 2004 yılında bu köklü markayı satın aldık.

Üretimimizin yüzde 80’i yerli. Türkiye’de üretilen her ürünü Türkiye’den temin ediyoruz. Diğer ürünlerin Türkiye’de üretilmesi için de büyük destek veriyoruz. Örneğin; 3 tane ürünü 2020 yılında Türkiye’de üretilir hale getirerek, ürünleri “Made in Türkiye” damgasına kavuşturduk. Türkiye’de üretilen bir markanın yurt dışındaki güçlü duruşu bizleri gururlandırıyor. Zaten Türkiye’nin üretimle ilgili çok güzel bir marka imajı var ve biz de bunu Schafer markasıyla bezeyerek ortaya güzel bir sonuç çıkardık” dedi.

“E-TİCARETTE İYİYİZ”

Portföylerine yeni bir ürün daha kazandırdıklarını belirten Aslan, “Ürünümüz, Türkiye’de ilk olan, bulaşık makinesinde ömür boyu yıkayabileceğiniz bir ürün olacak ve desen garantisi vereceğiz. Yakın bir zamanda lansman ile tanıtacağız. Ürünün hem endüstriyel tasarımı hem de deseni bize ait. İnovasyonunu da üreticilerimizle beraber geliştirdik. Ham maddesi ise Almanya’dan geldi” diye konuştu.

En çok satış yaptıkları ülkelerden bahseden Aslan, “En çok Balkanlar ve Türki Cumhuriyetlere satış yapıyoruz. Şu anda ise radarımıza Rusya’yı aldık ve o bölgeye e-ihracata başladık. Ülkeden ülkeye göre mutfak kültürünün değiştiğine dolayısıyla mutfakta kullanılan ürünlerin de buna paralel olarak değişiklik gösterdiğine değinen Murat Aslan, “Ülkeden ülkeye göre ihracat yaparken ürününüzü değiştirmeniz gerekiyor bizim tıkandığımız nokta tam da burası. Bu sebeple de her ülkeye ihracat yapmak çok bizim tarzımız değil. Bizim bir ülkede güçlenmemiz lazım. Mesela bize en yakın ülke Kosova. Fakat Kosova’da bile bizim kullandığımız boyuttaki fincanlar kullanılmıyor” dedi.

E-ticaret alanında çok başarılı bir çalışma yürüttüklerini ifade eden Aslan, “E-ticarette iyi olduğumuzu düşünüyorum. İhracatta İnstagram çok ortak bir tüketim kültürü oluşturdu. Rusya’ya olan e-ihracatımızı da buna bağlıyorum. Ülkelere göre ortak olan ürünlerin sayısı hızla artıyor. Bu da bizim avantajımız oldu.

DÜNYA MARKASI OLMAK İÇİN KOLLARI SIVADI

Küçük elektrikli ev aletleri sektöründe faaliyet gösteren Arnica, tüketicilerin yaşam konforunu artırmaya yönelik ürünleriyle yaşamı kolaylaştırıyor. Marka hakkında bilgi veren Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Akın Biçer, “Arnica, gücünü, sektörümüzde “ilklerin mimarı” olarak bilinen Senur A.Ş.’nin 60 yılı aşan güçlü tarihinden alıyor. Babam Hasan Akın tarafından kurulan Senur A.Ş., ülkemizde narenciye sıkacağı, katı meyve sıkacağı, mutfak robotu gibi ürünleri ilk kez üreten ilk şirket. Arnica markası ise 2001 yılında ihracata yönelik stratejimize göre geliştirildi. Babam, doğayı seven bir insandı. O nedenle markamızın adını da bir papatya türü olan Arnica olarak belirledik. Daha sonra stratejik bir değişiklikle Arnica ürünlerini yurt içi pazarına da sunmaya başladık. Küçük elektrikli ev aletleri sektörü, yapısı itibarıyla yatırımın sürekli olmasını gerektiriyor. Biz de önceki yıllarda inşaat yatırımlarımızı planladık. İstanbul Avcılar ve Tarsus fabrikalarımızdaki üretim ve depolama alanlarını iki kat artırdık” dedi.

Ar-Ge yatırımlarının her zaman gündemlerinde olduğunu vurgulayan Biçer, şöyle konuştu; “Gerek yeni ürün geliştirilmesi gerekse var olan ürünlerin iyileştirilmesi konusunda sürekli bir çalışma halindeyiz. Güçlü bir Ar-Ge ekibimiz var. Bu konuda özellikle babam Hasan Akın’ın vizyoner bakışını vurgulamak isterim. Çünkü Senur A.Ş, bünyesinde Ar-Ge Merkezi bulunan ilk şirketlerden biri. Babam yeni ürün geliştirirken tasarıma çok önem verirdi. “Benim işim çizgi yakalamak” dediğini hatırlıyorum. Hep ressamlarla, heykeltıraşlarla birlikte çalışırdı. Tasarımımız, bu bakış açısıyla geliştiği için her zaman en güçlü olduğumuz alanlardan biri. Ürünlerimiz dünyanın prestijli tasarım yarışmalarından ödüllerle dönüyor.”

E-ticaretin kapsama alanı genişledikçe rekabet de arttı. Bu kapsamda dijitalleşme adımlarından bahseden Senur Akın Biçer, “Tüketicilerin internet kullanımındaki artış, çevrim içi kanallar üzerinden alışveriş yapma motivasyonunu da yükselttiği için biz de marka olarak dijital pazarlama stratejilerimizi buna göre düzenledik. Arnica olarak Türkiye’nin her yerinde erişilebilir bir markayız. E-ticaret stratejimiz de buna göre şekillendi” diye konuştu.

ÇANKIRI’YA YENİ FABRİKA

Arnica’nın yeni yatırımları ve hedefleri hakkında bilgi veren Senur Akın Biçer, “Son yıllarda özellikle altyapı ve üretim alanları yatırımlarımıza hız vermiştik. İstanbul Avcılar ve Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikalarımızda yeni üretim ve depolama alanlarını hayata geçirdik. Böylece, üretim yaptığımız kapalı alan büyüklüğü 60 bin metrekareye ulaştı. Ayrıca Tarsus fabrikamızda 100 milyon liralık makine yatırımımızı bu yıl tamamlıyoruz. Artan talebe yanıt verebilmek için yeni yatırımları da gündemimize aldık ve üçüncü fabrika için kolları sıvadık. Çankırı’da Korgun Organize Sanayi Bölgesi’nde açacağımız fabrika için arsa tahsisi yapıldı. Üç aşama halinde yürüteceğimiz bu süreçte toplam 400 milyon TL’lik yatırım yapmayı planlıyoruz” dedi.

Yatırımı neden Çankırı’da yapmaya karar verdiklerine de değinen Biçer, “Korgun Organize Sanayi Bölgesi, beşinci bölge olmasına karşın altıncı bölge yatırım teşviklerinden yararlanıyor. Bu nedenle tercih ettik. Ayrıca bu bölgeyi tercih etmemizin bir diğer nedeni Anadolu’nun yani Türkiye’nin merkez bölgesinde de istihdam yaratmak istememizdir. Çankırı’daki fabrikada mutfak grubunda yer alan aletleri üretmeyi planlıyoruz.

Son olarak tüketicilerine sunacakları yeni ürünlerden de bahseden Senur Akın Biçer, “Süpürge grubunda trend, bir süredir şarjlı ürünler üzerine yoğunlaşıyor. Biz de Arnica Solara Dikey Şarjlı Süpürgemizi geçen yıl pazara sürmüştük. Bu ürünümüzü geliştirerek yeni versiyonlarını da tüketicilerimize sunacağız” diye konuştu.

 

TERMOS ÜRETİMİNDE ÇİN’E RAKİP ÇIKTI

Türkiye ev ve tekstil ürünlerinde popülaritesini gün geçtikçe artırıyor. Öyle ki sektör temsilcileri artık girmediği pazarlara da girerek tek yolun Çin olmadığını, üretimde artık bizim de söz sahibi olacağımızın sinyallerini veriyor. Son olarak termos üretimi alanında bir eksiklik olduğunu gören Termosan Çelik, 2016 yılında faaliyete başlayarak Orta Doğu ve Avrupa’nın ilk ve tek çelik termos üreticisi konumuna geldi.

Orta Doğu ve Avrupa’nın ilk ve tek çelik termos üreticisi olduklarını söyleyen Termosan Çelik Genel Müdür Yardımcısı Zekeriya Sonuç, şirketin kuruluş sürecini şu şekilde anlattı; “Termosan Çelik olarak 2013 yılında Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu’nun ilk ve tek çelik termos fabrikasını kurmak ve ülkemize sadece Uzak Doğu’dan ithal ile gelen termos ürün grubunda daha kaliteli yerli üretim alternatif oluşturmak hedefi ile yola çıktık. 3 yıl süren fizibilite ve yatırım sürecinin ardından 2016 yılında üretime başladık. Bahsettiğimiz gibi, termos ürün grubu Türkiye’ye sadece ithal olarak geliyordu ve ciddi bir tüketimi vardı. Hatta biz de 25 yıl grubumuza ait, COOKER markası ile termos ürün grubunda ithalat yaptık. Fakat daha sonrasında ana ürün grubumuz termosu yerlileştirmek için bu yatırıma niyetlendik. Türkiye ve yakın coğrafyada üretimi olmayan bir ürün grubu olduğu için başlangıçta epey bir zorlandık fakat idealimizden asla vazgeçmedik. Bugün geldiğimiz noktada üretimde yedinci yılımızdayız ve 80’e yakın markaya fason üretim yapan, Avrupa’dan Asya’ya, Güney Amerika’dan Orta Doğu’ya 5 kıtada toplam 40 ülkeye ihracat yapan güçlü bir üretici konumuna geldik.”

HAM MADDEDE DIŞA BAĞIMLIYIZ AMA…

 Türkiye’nin çelik üretiminde geldiği son noktayı aktaran Sonuç, “Ülkemizde üretilmeyen neredeyse hiçbir ürün grubu kalmadı. Termos üretilmiyordu onu da biz ürettik. Ham madde noktasında ülkemizde paslanmaz çelik ham maddelerin sıfırdan üretimi olmadığı için tüm üreticiler olarak ya kendimiz ithal ediyoruz ya da ham olarak ithal edip burada inceltme süreçlerini yapan büyük firmalardan tedarik ediyoruz. Türkiye’de paslanmaz çelikten sofra mutfak eşyaları üreten tüm üreticiler olarak ham madde noktasında tamamen dışa bağımlı olmamıza rağmen iyi işler çıkardığımızı düşünüyorum” diye konuştu.

ÖNCELİKLİ HEDEF; AMERİKA PAZARI

 Yıllık üretim hacmi ve satış rakamlarına değinen Zekeriya Sonuç, Termosan’ın iç pazardaki konumundan şu şekilde bahsetti; “Yıllık 3 milyon adete yakın bir üretim hacmimiz mevcut. Mevcut tesiste kapasite artırımlarımız her yıl düzenli olarak devam ediyor. Haricen yine Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi'nde 23 bin metrekare kapalı alanda günlük 30 bin adet, yıllık periyod da 9 milyon adet üretim yapabileceğimiz son teknoloji ilave bir tesis kurma üzerine çalışıyoruz. Şu anda inşaat aşamamız devam ederken aynı zamanda üretimi projelendirme aşamasındayız. Daha kapsamlı bir tesis yatırımına bizi sürükleyen, tüm dünyada özellikle mega alıcılar dediğimiz ülkeler ve firmaların Çin harici alternatif üretici arayışı etkili oldu. Özellikle Amerika pazarı ile ilgili yaptığımız görüşmeler neticesinde elde ettiğimiz somut talepler ve veriler bizi yeni bir yatırım niyetine getirdi. Projemiz tam anlamıyla şekillendiği zaman kamuoyu ile paylaşacağız.”

ARTAN MALİYETLER REKABETİ ZORLUYOR

Acar Home, züccaciye ve mutfak eşyaları sektöründeki katma değerli başarısını her geçen gün artıyor. Bu başarıyı hikâyenin temeline dönerek aktaran Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Acar, “1950 yılında Rahmetli Ömer Acar’ın Tahtakale’deki ufak bir sandık atölyesinde başladı başarı hikâyemiz... Sandık üretimini gerçekleştirdiğimiz o yıllarda hep hayal ettik ve hayallerimizi gerçekleştirmek için azimle ve yılmadan çok çalıştık. Kaliteli iş yaparak çalıştığımız in[1]sanlara güven verdik. Bize duyulan güvenden ve sadakatten güç̧ alarak 1997 yılında yine Tahtakale’de ilk züccaciye mağazamızı açtık. O yıllarda Türkiye’de faaliyet gösteren züccaciye firmalarının distribütörlüğünü yaparak ve yurt dışından opal ürünler ithal ederek ticaretimizi genişlettik. 2000’li yıllarda Acar markalı ürünlerimizin üretimine başladık. 2000-2010’lu yıllarda büyüme hızımız hayallerimizin ötesine geçti ve Türkiye’de aranan, ulaşılabilir, kaliteli ürün algısına sahip bir marka haline geldik. Bu ticari serüvenimizde başarıyı yakalamamızdaki en büyük etkenin dedemiz Ömer Acar’dan öğrendiğimiz felsefeden olduğuna inanıyoruz. “Mutlu olmak istiyorsanız ilk önce karşınızdakini mutlu edin!” Bu anlayışla ticaret hayatımızı ailemizin bir sofrası olarak gördük ve o sofraya katılan her tabak için özenle hazırlanmış̧ kaliteli ve ulaşılabilirliği kolay ürünler sunmaya çalıştık. Mevcut durumda 7 bin 500 metrekarelik lojistik merkezine, 1.000 metrekarelik showroom alanına sahibiz. Yine kendi işletmemiz olan Acar Home mağazalarımız, binlerce bayi ve ürünle müşterilerimize hizmet veren dev bir firma haline ulaştık. Sizin de aracılığınızla bizi tercih eden müşterilerimize bir kez daha teşekkür ediyoruz. Sunduğumuz ürün grupları ise fincan takımları, yemek-kahvaltı takımları, tencere setleri, çatal bıçak takımları ve banyo setleri. Türkiye’deki 1000 adet bayimiz, şubelerimiz ve online satışımız mevcut. Yurt dışında da bayilerimiz aracılığıyla hizmet veriyoruz. 2023 yılında tüm Türkiye’ye hitap edip Avrupa hedefimiz var” dedi.

“BU YIL HEDEFİMİZ  7 MİLYAR DOLAR”

160 milyon Dolarla ihracatını kademeli olarak artıran züccaciye ve mutfak eşyaları sektörü için Çin’e en büyük rakip. Çin’in pandemiden sonra hızlı bir şekilde devreye girdiğini belirten Acar, şöyle konuştu; “Pandemi döneminde yeni pazarlar edindik, mevcut pazarlarımızı geliştirdik. Ancak şu an Çin fiyat avantajıyla bizi zorlamaya başladı. E-ihracat ve kaliteli ürün ile Çin’in karşısında avantajımız var. Züccaciye tarafında Çin baskısı gözle görülebilir anlamda hissedilmeye başladı. Çünkü Çin eski ihracat gücünü kazanabilmek için fiyatlarında ciddi bir indirime gitti. Türkiye'deki maliyetlerle Çin'deki maliyetler arasında takribi olarak yüzde 30 ile 40 arasında fiyat farkı bulunmaktadır. Bu da yabancı müşterilerin Çin’e kaymasına sebebiyet vermektedir. Bunun haricinde ham madde fiyatlarındaki ve iş gücü maliyetlerindeki artış da aynı şekilde olumsuz yönde etki oluşturdu. Çin’in toplu alım yapabilmesi Türkiye'nin bireysel alım yapmasından kaynaklı olarak da ortaya çıkan fiyat değişikliği ihracatçı üreticiyi ciddi anlamda sekteye uğrattı. Ama yine de Çin’den ithalat yapan firmalar alternatif ülke aramaya devam ediyorlar. Biz de bu arayıştan payımızı alıyoruz. Ancak dediğimiz gibi artan maliyetler rekabeti zorluyor.”

Sektörün her geçen gün hızla büyüdüğünü ifade eden Ahmet Acar, “6,5 milyar Dolarlık bir ihracatımız var ve 5 milyar Dolar dış ticaret fazlası veren ender sektörlerden bir tanesiyiz. Sektörün ihracat kilogram birim fiyatı son 5 yılda yüzde 13,8 artarak 2022’de 3,95 Dolara yükselirken, en çok ihracat yaptığımız ülkeler sıralamasında Birleşik Krallık, Almanya, İtalya ve Fransa ilk 4 ihracat pazarı olarak başı geçiyor. Bu sene hedefimiz 7 milyar Dolar ihracat. Özellikle züccaciye ve mutfak eşyaları sektörümüzde Türk üreticisi ürün kalitesi ve hizmet anlamında güzel bir noktaya ulaştı. Bugün “Made in Türkiye” birçok pazarda tercih edilen bir marka haline geldi” diye konuştu.

“TÜKETİCİ HİKÂYESİ OLAN ÜRÜNLERE DAHA İLGİLİ”

Fuarlar dış ülkelerle bağlantı kurmak ve Türk ürünlerini globalde tanıtmak için oldukça büyük önem arz ediyor. ZÜCHEX’de bir araya geldiğimiz Kütahya Porselen Yönetim Kurulu Başkanı Sema Güral Sürmeli, fuarların öneminden ve inovatif ürünlerinden şöyle bahsediyor; “Bu fuar bizim her sene heyecanla beklediğimiz, tüm züccaciye sektörünü yakından ilgilendiren, bu sektörün de artık dünya tarafından takip edildiğini gösteren çok önemli bir fuar. Bütün tasarımlarımızın aslında inovatif yönleri var. Sektörün taleplerini ve beklentilerini göz önüne alarak tasarımlarımızı hayata geçiriyoruz. Çünkü tasarım, katma değer kazandırıyor ve sizi rakiplerinize karşı bir adım öne geçiriyor. Tasarımcı bir arkadaşımın söylediği çok önemli bir şey vardı; ‘Farklılık oluşturmak üç kollu gömlek, üç paçalı pantolon yapma demek değil.’ Beklentileri karşılayacağız ama bu beklentiler doğrultusunda da doğru tasarımlar yapacağız. Tasarımlarımız farklı ama işlevsel olacak” ifadelerini kullandı.

Ürünlerin hiçbirini birbirinden ayırmadığının altını çizen Sema Güral Sürmeli, her tasarımlarına özel bir isim verdiklerine dikkat çekerek şunları söyledi; “Tasarımlara bir isim vermek, ona bir kompozisyon oluşturmak, bir hikâye yazıp o hikâyeyi uygulamak hem bizler için iyi oluyor hem de tüketici hikâyesi olan ürünlere daha çok ilgi gösteriyor. 'Doğadakiler' serimizle doğadaki tüm canlılara tüm hayvan dostlarımıza seslendik, 'Bitmeyen Senfoni' ile sanata dair aklında ruhunda notalar olan dostlarımıza seslendik, 'Benim Kadınlarım' serisi benim çok inandığım bundan yaklaşık 10 sene önce başladığım her 8 Mart’ta da koleksiyonu genişlettiğim bir seridir. 'Benim Kadınlarım' ile tacize uğrayan, cinayet sonucu öldürülen ya da okuma fırsatı bulamayan kadınlarımıza seslendik. Her sene bu proje ile elde ettiğimiz geliri bir projeye vakfettik. Dolayısıyla serilerin isimleri var belki ama fonksiyonları bambaşka.”

“50 ÜLKEYE İHRACAT YAPIYORUZ”

 Ev ve mutfak eşyaları artık tüm dünyada popüler olmaya başladı. Öyle ki birçok marka ihracatta önemli katma değerler sağlıyor. Fakir ise dünyaca ünlü bir markayı satın alarak onu bir Türk firmasına dönüştürdü ve dünyaya ürün satan bir marka haline geldi. Bu başarılarını aktaran Fakir Yönetim Kurulu Üyesi Erdoğan Kalkan, “90 yıllık bir Alman markasıyız. 2007 yılında markayı satın alarak tamamen Türkiye’ye getirdik. Fakir, Almanya kökenli bir marka. Almanya’da fabrikalar var. Orada çalışanlarımız var. Kazandığımız parayı Türkiye’ye getirerek Türk ekonomisine katkı sağlıyoruz. Yaklaşık 50 ülkeye ihracat yapıyoruz. O yüzden Türk ekonomisinin büyümesi için bu gibi alımlara ihtiyaç var. Sadece bir markayı almak, bir ismi almak yetmiyor. Bunun arkasını doldurmak önemli. Bunu Ar-Ge ve yeni teknolojilerle desteklemek önemli. Markalar yoksa belli bir zaman sonra yaşlanır ve ölürler. Bu sene 90’ıncı yıl olmasına rağmen markayı daha da gençleştirdik. Bunlar üzerinde sürekli çalışmak lazım ki başarılı olasın” dedi.

BU YILIN POPÜLER ÜRÜNÜ: AIRFRYER

 Dönem dönem mutfaklarımızda kullandığımız bazı ürünler moda endüstrisine ayak uydurarak popüler olur. Bu yılın favori ürünleri ise Türk kahvesi makineleri ve pek tabii ki airfryer. Bu yılın ön plana çıkan ürünlerine dikkat çekerek ihracat rakamlarından bahseden Goldmaster CEO’su Sinan Bora, “Airfryer artık moda oldu. Türk kahve makinesinin salgınından sonra airfryer bütün evlere girdi. Biz de çok geniş çeşit airfryer sunuyoruz. Bu üründe evlerdeki kişi sayısına göre litre değişebiliyor veya pişirme teknikleri değişiyor. Buharlı olanlar çıkmaya başladı ama en önemlisi buradaki evdeki hane halkına göre büyüklük[1]ler. Biliyorsunuz ki Türk halkında özellikle mini fırın hastalığı vardır. Mini fırınlardan sonra bir Airfryer’a dönüş olacak. Çünkü burada sağlıklı pişirme ön planda çıkıyor. Sektörün ihracat büyüklüğüne değinecek olursak, pandeminin yavaşlamasıyla beraber, dünyadan iyi bir pay aldık. Aldığımız payı korumamız lazım çünkü Çin COVİD’den sonra açıldı. Bu durumda bizim ihracat tarafı da sektör olarak yanımızda. Goldmaster olarak 20 ülkeden 35 ülkeye çıktık, sektör de keza büyüdü. Özellikle Türkiye’nin elektriksiz ürünlerdeki başarısını da elektrikliye çevirmek üzereyiz. Bu konuda bütün sektör ortak çalışıyoruz” diye konuştu.

“ÖNÜMÜZDE BİR ÇİN GERÇEĞİ VAR”

 Ülkemizde şu anda en popüler ürünlerin başında airfryer geldiğini ancak piyasanın yavaş yavaş bu ürüne doymaya başladığını söyleyen Sinbo Genel Müdür Yardımcısı Semih Demir, “Son yıllarda küçük ev aletlerinde airfryerlar son derece popüler oldu. Büyük bir çıkış yaptı. Ama tabii piyasa yavaş yavaş doymaya başladı. Küçük ev aletlerinde an itibarıyla en çok ilgi gören ürünlerimiz, blender setlerimiz, tost makinelerimiz, airfryerlar, mikserler. Bizim için yeni bir oluşum olan Fixwood markası adı altında ürünlerimiz var. Plastik ve masif ahşabı birleştirerek fonksiyonel yardımcı mobilyalar üretiyoruz. Küçük paketlerde, minimum lojistik maliyetlerde müşterilerin cıvata, vida, alyon olmadan kendilerinin rahatlıkla kurabileceği birçok farklı ürün grubumuz mevcut. Ahşapları da Isparta’daki fabrikamızda üretiyoruz. Plastiklerini de Beylikdüzü’ndeki fabrikamızda üretiyoruz ve birleştiriyoruz. Önümüzde bir Çin gerçeği varken küçük ev aletlerinde rekabetçi olmak pek mümkün değil. Ayrıca ülkemizde iniş çıkışların ziyadesiyle fazla olması, istikrar sağlamakta sorunlar yaşamamıza sebep oluyor. Daha az bileşeni olan, daha rahat maliyet kontrolü yapabileceğimiz Fixwood grubumuzda çok daha fazla ihracat şansımız ortaya çıkıyor” dedi.

 

 

 

 

Yorum Yaz