Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu 2024, küresel çapta cinsiyet eşitliğine ulaşmanın 134 yıl süreceğini ortaya koyarak, kadınların ekonomik katılım ve siyasi temsiliyet alanındaki eşitsizliklerin devam ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Türkiye, 146 ülke arasında 127. sırada yer alarak ekonomik fırsatlar ve liderlik pozisyonlarında kadınların geride kaldığını gösteriyor. Raporda, kadınların iş gücüne katılımının %65,7’ye yükselmesine rağmen üst düzey pozisyonlarda yalnızca %31,7 oranında temsil edildiği belirtilirken, uzmanlar bu yavaş ilerlemenin ekonomik büyümeyi ve toplumsal refahı tehdit ettiğini vurguluyor.
WEF’in 2024 raporuna göre Türkiye, cinsiyet eşitliği endeksinde 146 ülke arasında 127. sırada yer alıyor; bu, ekonomik katılım ve fırsat eşitliği açısından %50’lik bir uçurumun yalnızca yarısının kapatılabildiğini gösteriyor. Kadınların iş gücüne katılım oranı %65,7’ye ulaşmış olsa da, siyasi temsiliyet ve liderlik rollerinde ciddi bir eksiklik göze çarpıyor; parlamentoda kadın milletvekillerinin oranı sadece %17 civarında seyrediyor.
Raporda, Türkiye’nin eğitimde %99’luk bir eşitlik sağladığı belirtilse de, ekonomik alanda kadınların %31,7 ile üst düzey pozisyonlarda sınırlı kaldığı ve STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarında temsil oranının %28,2’de olduğu vurgulanıyor.
Bu veriler, Türkiye’nin cinsiyet eşitliği konusunda yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğunu ve ekonomik potansiyelini tam anlamıyla kullanamadığını ortaya koyuyor.
Gilda&Partners’ın kurucusu Jilda Bal, kadınların iş hayatına tam ve eşit katılımının sağlanmasının ekonomik büyüme için bir zorunluluk olduğunu belirterek, “Kadınlar iş gücüne dahil oldukça şirketler daha kârlı hale geliyor ve yenilikçi çözümler artıyor” dedi.
Ancak, kadınların ağırlıklı olduğu eğitim ve sağlık gibi sektörlerde maaşların %20-30 daha düşük olması, ekonomik fırsat eşitsizliğini derinleştiriyor. Türkiye’nin bu tablodan çıkması için eşit ücret politikaları ve kapsayıcı işe alım süreçlerinin acilen hayata geçirilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Raporda dikkat çeken bir diğer nokta, kadınların yoğunlukta olduğu sektörlerde maaşların erkek egemen sektörlere kıyasla daha düşük olması; eğitim, sağlık, hizmet ve sosyal bilimler gibi alanlarda kadınlar çoğunlukta olsa da, bu sektörlerdeki gelir seviyeleri mühendislik, finans ve teknoloji gibi alanlara göre %20-30 geride kalıyor.
Kadınların STEM alanlarındaki temsil oranı %28,2 ile sınırlı kalırken, yönetici ve liderlik pozisyonlarında %31,7’lik oran, kariyer ilerlemesinde ciddi bir “cam tavan” sorunu olduğunu gösteriyor. Küresel çapta cinsiyet eşitliği oranı %68,5’e ulaşmış olsa da, bu oran önceki yıla göre yalnızca %0,1 artarak ilerlemenin ne kadar yavaş olduğunu ortaya koyuyor. Kadınların iş hayatındaki bu yapısal eşitsizlikleri, ekonomik bağımsızlığa ulaşmalarını zorlaştırıyor.
Jilda Bal, “Cinsiyet eşitliği sadece bir hak mücadelesi değil, ekonomik refah için stratejik bir gereklilik” diyerek, kadınların liderlik rollerinde daha fazla yer almasının şirketlerin kârlılığını ve yenilik kapasitesini artırdığını belirtti. Raporda, kadınların iş gücüne katılımının %65,7’ye yükselmesi olumlu bir gelişme olarak görülse de, üst düzey pozisyonlardaki düşük temsil, bu katılımın ekonomik değere dönüşmesini engelliyor. Uzmanlar, bu dengesizliğin giderilmesi için sektörel maaş politikalarının gözden geçirilmesi ve kadınların STEM alanlarına yönlendirilmesi gerektiğini savunuyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.